02.07.2009
Türkiye’de asker darbe yapar mı? Birkaç yıldır yaygınlaşan ve o nispette güçlenen bir inanca göre, asker darbe yapamaz...
Bir darbenin tutunması için hayati olan iç ve dış desteğin sağlanamayacağının asker tarafından da nihayet kavrandığı, bu inanç sahiplerinin büyük çoğunluğunun ortak varsayımıdır.
Yani asker başarılı olamayacağını görüyorsa, kendisini siyasete müdahale edip etmeme ikileminde hissettiğinde “akılcı” (rasyonel) bir çözümleme yapar ve sonunda kazanamayacağı bir savaşı da başlatmaz...
Darbe suç mu, hata mı?
“Asker darbe yapamaz” inancı, kaynağını, ordu hiyerarşisine, karar süreçlerinde daima akılcı ve pragmatik olacağı gibi bir mükemmelliğin atfedilmesinden alıyor.
“Asker darbe yapamaz” demek, bir yerde “Asker hata yapamaz” demektir.
Dikkat edin bir “hata”dan bahsediliyor, “suç”tan değil... Bir suç söz konusu olsaydı, o suç, “anayasal demokratik düzene karşı silahlı kalkışma” olarak tarif edilirdi... Türkiye’de darbe olmaz diyenler ise bu inançlarını “Çünkü ordumuz demokrasiye sonuna kadar bağlıdır, suç işlemez” savıyla desteklemiyorlar.
Ordunun hata yapmayacağına güvenleri var ama demokrasiye sonuna kadar bağlı olduğuna dair güvenleri yok...
Sonunda anayasaya karşı suç işleme noktasına gelinirse, o suçun bir hata olup olmayacağıdır bunların gözünde bütün mesele...
Ben yine de “Ordu darbe yapamaz”cılara kesin inançlı olmamalarını tavsiye ederdim. Çünkü kendileri de pekala bilirler ki Türk ordusunun bir siyasi doktrini vardır ve ordu, doktrini gereği kendisini laik rejimin teminatı olarak görür.
Siyasi doktrini olan bir ordu, varlığını politikleşmenin en üst düzeyinde sürdürür ve bu durum, içinde bir “hata yapma” potansiyelini barındırır.
Türkiye’nin AB perspektifi, bu “hata yapma” potansiyelini uyum içinde nötralize etmek için gerekli mutabakat zeminini, kısa bir zaman aralığında görünüp kaybolan bir fırsat penceresinden sunmuş idi... Ancak AKP iktidarının 2005’ten sonra enerjisini iç stratejik hedefleri için kullanmayı tercih etmesi neticesinde bu pencere şimdi kapanmış ve fırsat kaçmış bulunuyor.
Korku duvarı aşıldı
Devrik İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi’nin ordusunda olmayan özellik, siyasileşmeydi. Şah’ın ordusu işte bu nedenle İran’da devrimci durum ağırlaşırken ülkenin kaderi üzerinde şu veya bu yönde etkili olamamıştır.
Bir an gelir; bir şey olur; rejimle görülecek hesabı olanlar, o rejimin teminatı olarak görülen güç karşısında artık korkmadıklarını hissederler... O an tarihi bir dönüm noktasıdır.
Şah’ın İran’ında o korku duvarı aşılmıştı... Ama bugünkü İran’da o duvar aşılamadığı içindir ki, dini lider cuma hutbesinde “höt” deyince sokaklardaki göstericilerin sayısı üç gün içinde yüzbinlerden yüzlere inmiştir.
Bugünkü Türkiye’de ise “korku duvarı” çoktan aşılmıştır...
İki aşamada olmuştur bu... İlkinde, 2008’in martında AKP’ye karşı kapatma davası açıldığında, bu “yargı darbesi” girişimi davanın hedefindekiler tarafından, “askerin darbe yapamadığına” yorulmuştur...
Aylardır uyutulmakta olan Ergenekon soruşturmasına kapatma davasının açılmasından iki hafta sonra hız verilerek bir nihai hesaplaşmaya gidilebilmiş olmasında bu algının payı büyüktür.
İkinci aşamada, geçen ağustosta Anayasa Mahkemesi’nin AKP’yi “laikliğe karşı eylemlerin odağı” olarak mahkum ettiği halde kapatmamasını, davanın muhatapları “eski rejim”in güçsüzlüğüne vermişlerdir. “Rejimin gücü AKP’yi kapatmaya yetmedi” diye düşünmüşlerdir ki, haklıdırlar.
“Korku duvarı”nın aşılabilmiş olması, “vesayet rejimi”nin sonunu müjdeliyorsa, bunu neyin takip edeceğini, şimdi anayasal kurumlar arasında yaşanan “iç savaş”ın sonucu mu tayin edecektir?
Bu “savaş”ın bir kazananı olabileceğini düşünenler için herhalde bu soruya bir cevap bulmak daha kolaydır. Ben onlardan değilim.
Bu arada, birkaç hafta için ara veriyorum...
YORUM
Bir tek konuda katılıyorum kendilerine ülke lay laylom’larla yönetiliyor ama darbeler en azından Türkiye’de bir generalin çıkıp bende cumhurbaşkanı olayım demesiyle başlayıp, darbe yapayım da sonra içerisini doldururuz , eh halk askeri sever bizi destekler diyerek darbe mi oluyormuş. Sanırım bazı insanlar bile bile Ergenekon davalarıyla gece yarısı evlerinden alınan insanlar içerdeyken sonradan hazırlanan dosyalarla karıştırıyorlar. Bu ülkede asker örnek versinler lütfen ne zaman siyasete karışmışlar.
Bakın darbe nasıl olur ben sizlere izah edeyim. Kenan Evren 1980’de darbe yaptığında ülke bir iç savaş eşiğine gelmişti. Her yerde bombalı pankartlar her yerde birbirini vuran insanlar vardı. Doğuda devlet içinde devlet kurulmuş ve devlet adına bazı kişi ve kuruluşlar esnaftan vergi adı altında para topluyorlardı. Yeşil parkeliler vardı daha da uzatabiliriz, o zamanları kısacası ne vardı ortada kokusu liselere kadar inen bir barut kokusu……. İç savaş yok bize savaş açan ülke yok Cumhurbaşkanının maaşıdan Genel Kurmay Başkanından az değilse darbe yapmak için bir neden yok .
Şimdi ne var rejim değişikliği barut kokusu var mı yok o zaman darbede yok .
Rejim değişikliğinde ne olur rejimler canlıdır doğarlar, büyürler, ölürler kim ne derse desin bu rejim doğdu artık kıvırmaya kelime oyunlarına gerek yok ve yavaş yavaş büyüyor peki nerden beslenir rejimler. İnsanlardan her rejimde çıkar ilişkisi olan ve zengin olan insanlar vardır. Bu rejimde kendi zenginleri doğuruyor ve bu zenginler de onu besliyor.
Sonuç bu kapitalist rejimden beslenenlerin muslukları kapanacak diğerleri kelli felli olacaklar şişman göbekli olacaklar.