11.07.2009
Çin’i bir bilmece olarak tanımlamak yerine onun bir çelişkiler yumağı olduğunu söylemek daha doğru olur. Komünist bir parti tarafından yönetilen bu ülkede hem üretim tarzı hem de sosyal yapı kapitalizme özgüdür. Önümüzdeki yıllarda ABD’yi ekonomik açıdan geçeceği, askeri açıdan onunla boy ölçüşeceği söylenen Çin’in rekor büyümesi ABD’nin kontrolünde olduğu söylenen küresel sermayenin büyük katkısıyla gerçekleşmiştir. Bu durumda ABD’nin intihar ettiği ve silahın Çin olduğu söylenebilir. En yeni çelişki Sn. Abdullah Gül’ün bu ülkeye yaptığı ve olumlu sonuçlar elde edildiği söylenen ziyaretten çok kısa bir süre sonra Doğu Türkistan’daki olaylar ve bunun sonucu olan Çin karşıtlığıdır.
Gerçekte bu çelişkiler Çin’in konumundan kaynaklanmıyor. Biz analizlerimizi değişen kavram ve değer yargıları yerine eskilerini kullanarak yaptığımız için bir çelişki olduğunu sanıyoruz.
Çin’i anlamak için küresel sermayeyi anlamak gerekir. Bu aynı zamanda günümüzde kurulmak istenen düzeni ve buna kimin karşı çıktığını, daha açık bir ifadeyle günümüzdeki büyük mücadeleyi anlamamıza yarar. Cevaplandırılması gereken ilk soru küresel sermayenin Çin’in kalkınmasına neden destek verdiğidir.
Küresel sermaye herhangi bir coğrafyayla özdeşleştirilemez. Bu nedenle onun ABD ya da başka bir ülkenin kontrolünde olduğu söylenemez. O bir dünya yapılanmasıdır ve her ülke onun için aynıdır. Onun ideolojisi var olan ideolojilerden farklı ve onların üstünde sayılır. Bu nedenle herhangi bir ülkenin ideolojisiyle ilgilenmez ancak bu ideolojilerin kapitalist ekonomi görüşünü benimsemesini yeterli sayar. Mesela İslam ülkelerinde de bu inançla çatışmaz aksine kapitalizmi benimsemiş Müslümanları kendinden kabul eder.
Çin ve benzeri ülkelerden beklentisi onların ucuz emekle mal üretmeleri ve tasarruflarını küresel sermayenin havuzuna aktarmalarıdır. Artan üretimin sağladığı refah halkı tatmin edecek, bu malların satışından elde edilecek karlar ve halkın tasarrufları onun dünya üzerindeki egemenliğinin aracı olacaktır.
Rakibi ulus devletlerdir. Bu nedenle onların zayıflamasından yanadır. Devletler bölündükçe ulus devletlerin gücü azalacağı için ikili bir politika izler. Bir yandan var olanları etkisizleştirirken diğer yandan bölünmeleri destekler. Söylediklerim bir eleştiri değil bir tespitten ibarettir. Siyasetçi olsaydım tarafımı belirtirdim.
Küresel sermayenin yeni stratejisi şudur. Çin ve benzeri ülkelerin, mesela Japonya ve Güney Kore’nin yarattığı ve kendisinin kontrol ettiği fonları Ortadoğu ve Afrika’ya yatırmak, bölgeyi ekonomik ve siyasi açıdan kontrol etmek, böylece baş belası saydığı ABD ve Rusya gibi devlet yapılarını etkisiz hale getirmek.
Düşman olmalarını beklediğimiz ABD ve Rusya’nın kucaklaşmasının sebebinin küresel sermaye karşıtlığı olduğunu ve dünyadaki yeni dengenin askeri güç kriterine göre kurulacağını, küresel sermayenin tasfiye edilerek yerine devlet kontrolünde oluşturulacak sermayenin konulacağını düşünüyorum. Çin’deki son olaylar Türkiye’nin küresel sermaye kontrolüne girmesini engellemek için yapılan bir operasyondur ve dış kaynaklıdır.
Yorum:
Faizli düzen, varlığını sürdürmesi için durmadan büyümek zorundadır. Yani emek bulmak zorundadır. Önce Avrupa sonra Amerika sonra Rusya ve en sonunda Çin yeni açılım alanlarıdır. Yeni para çıkmadan faizli ekonomi devam edecektir.
Bundan sonra sömürgeci sermaye alanı gözükmemektedir. Dolaysıyla kapitalizmin devam edebilmesi için yerini alan denizleri daha sonra gökleri daha sonra uzayı seçmek zorundadır. Ne var ki oralarda sömürme imkanı yoktur.
Çin’in ikinci rolü ise tarihte iki uygarlık geçirmiştir. Biri İbrahimî uygarlık diğeri Rasyonalizme dayanır. Pozitif görüşlüdür. Uygarlık hislere değil fikirlere dayanır. Buda ise mistisizme, hislere dayanır. İnsanlar farklı kafa yapısındadırlar. Sermaye dünyayı Müslüman-Hıristiyan diye ayırdı, bin yıla yakın dengeyi bununla götürdü. Sonunda dini artık ortadan kaldırdığını sandı ve dengeyi rejimler üzerinde kurmaya çalıştı. Başaramadı. Gorbaçov’un çıkışı ile bu denge bozuldu. Müslüman-Hıristiyan savaşı da Erbakan ve Gülen sayesinde bozuldu. Şimdi yeni denge arıyor. Ural dağları, Hazar denizini buluşturan sınırları bölünmüş coğrafi bölünmeye dayamak istemektedir. Böylece İslam alemini de tam olarak ikiye bölmüş olacaktır. Sermayenin tek korktuğu Kuran’dır. Çünkü onun dışında Tevrat’la yarışacak bir kaynak mevcut olamamaktadır. Demek ki Çin’i desteklemesinin sırrı budur.
Sömürü sermayesi dünyayı tek sermaye devleti haline getirmeye çalışmaktadır. Bunu sağlamak için devletler arsında iş bölümü yapıp herkesin ürettiğini satması, tükettiğini satın alması ve bu arada kendisine bac ödemesidir. Dünyayı inşaat sektörüne yönelterek dolar kredisi vermektedir. Oysa inşaat için dolara gerek yoktur. Böylece Türkiye’deki tarım ve sanayi sektörü küçülmekte, halk elde ettiği dolarla Çin’de üretilen ucuz malları almaktadır. Bir taraftan Türkiye borçlanarak istikrarını kaybetmekte, diğer taraftan da milli sanayi ve tarım çöküp yok olmaktadır. Eğer devam ederse on sene sonra Türkiye’de artık ekilecek tarla çalışacak fabrika kalmaz.
Tarihte en büyük zulmü Yahudilerin fitnesi sebebiyle Hıristiyanlar yapmıştırlar. Yahudilere de en büyük zulmü Hıristiyanlar yapmışlardır. Müslümanlar ve Hıristiyanlar 500 senedir kandırılıp sömürülmektedirler. İslam Hıristiyan düşmanlığı ile bu 500 sene sürmüştür. Bugün Müslüman halkın ve Hıristiyan halkın birleşememesindeki fesadın kaynağı sömürü sermayesidir. Savaşlar, ihtilallar, terörler, işsizlikler hep onun oyunudur. Artık Adil Düzenle bu işin nasıl sona ereceğini Müslümanlar ve Hıristiyanlar öğreniyor. Yarın Müslüman ve Hıristiyan zulümden kurtulmak için de Çin’de kendisine vatan hazırlamaktadır. Yani Çin’i desteklemesinin dört ana sebebi vardır:
Tekel sermayesinin bu planının da başarısı demek halk sermayesinin mağlup olması demektir. Oysa bütün dünyada halk sermayesi gittikçe güçlenmektedir. Devletler ve halklar arasında şimdi hemen söyleyebilirim ki Mahir Kaynak’ın eriştiği tahlillere karşı, gelecek hakkında temenniyi geçmeyen bir cümlesi yoktur. Biz Adil Düzenciler ne yapıyoruz? Bu sömürücü sermayenin planlarını nasıl yıkılacağını tahlil ve tespit ediyoruz. Faizli karşılıksız para yerine, faizsiz mal senetleri karşılığı çıkarılan kredileşme parası ikame edildiği zaman sorun bitecektir. Bu parayı merkez bankası değil, dükkanında altın bulunan kuyumcu çıkaracaktır. Ayrıca arz edilen taşınmazlar karşılığı, toprak para ülkede arz edilen inşaat malzemesi karşılığı demir para, illerde arz edilen tüketim malları karşılığı bucaklarda buğday para çıkarılacaktır.