Not: Yazarımı değiştirdim, artık Akşam Gazetesi yazarı Hüsnü Mahalli'yi yorumlayacağım, yeni yazarın tanımlanması rica..
Huylu huyundan vazgeçer (mi?)
……..Amerika'nın şimdiki büyükelçisi James Jeffrey'ye göre ''Türkiye'de ordunun sivil hayata müdahalesi ve sivil politikaların şekillendirilmesindeki rolü azaltılmalı hatta tümüyle ortadan kaldırılmalıdır.'' 11 askerin kafasına çuval geçiren Amerikalı General Odeirno geçen hafta Ankara'ya gelerek Türk ordusu ile işbirliği olanaklarını konuştu.....
.....Jeffrey ise Türk ordusunun hiçbir işe karışmaması gerektiği fetvasını verirken ABD Savunma Bakanı Gates aynı gün Ankara'da Türk ordusunun İran, Irak, Afganistan ve diğer yerlerde ABD ordusuna yardımcı olmasını istiyordu. Yani Gates ve onun büyükelçisi Jeffrey'ye göre iç politikada hiçbir şeye karışmaması istenilen Türk ordusu yoğun ve yalnızca Washington'ın emrinde olmalı.
Başta Latin Amerika ve Afrika olmak üzere dünyadaki tüm askeri darbelerle bölgemizdeki anti-demokratik dikta iktidarların arkasında olan ve şimdiye kadar Türkiye'deki tüm askeri darbe ve müdahaleri destekleyen, bir zamanlar Türkiye'nin dört bir yanında onlarca askeri üs kuran, Türk ordusunu başta Kore olmak üzere CENTO'da, Bağdat Paktı'nda, NATO'da kullanan ve 60 yıllık ikili ilişkiler döneminde hep askerlerle iş bitiren Washington şimdi her ne hikmetse Irak, Afganistan ve İran konularında yardımını istediği Türk ordusundan iç konuları bırakmasını ve yalnızca kendi hizmetinde olmasını istiyor ya da daha kibar bir ifade ile öyle temenni ediyor. Zamanı gelince bu hikmetin sırrını da öğreneceğiz.
Yazının tamamı: http://www.aksam.com.tr/2010/02/17/yazar/16248/husnu_mahalli/huylu_huyundan_vazgecer__mi___.html
Hep aynı oyun
….İsrail'in kurucusu ve stratejik müttefiği ABD ise tüm bölgesel politikalarında hep bu yönde davranmış, Tel Aviv'in nükleer güç olması için elinden geleni yapmış ve bölgede başka ülkelerin benzer güce sahip olmasını engellemeye çalışmıştır.
Örneğin İsrail'e de ilk nükleer reaktörü satan Fransa'dan ilk nükleer reaktör almayı başaran Baba Butto Amerikan destekli bir askeri darbe ile 1976'da iktidardan uzaklaştırılmış ve sonra da idam edilmişti.
Yani Butto bir Müslüman ülke lideri olarak Pakistan'ın nükleer güce sahip olma çabasının bedelini çok ağır ödedi. ABD ve İsrail bununla da yetinmeyerek her ikisini dinlemeyen ve Butto'nun yolunda devam ederek ilk nükleer bomba denemesini 1996'da yaptıran Başbakan Nevaz Şerif'i de askeri darbe ile iktidardan uzaklaştırmş ve geleneksel düşman Hindistan'ın nükleer ülke olması için gereken her türlü desteği vermiştir.
Peki durum bu denli açık ve net olmasına karşın nasıl oluyor da bazıları hala bu tür Amerikan ve Batı oyunlarına inanıyor. Ya da nasıl oluyor da ABD ve müttefiği Batılı ülkeler bazı bölge ülke liderlerini kendi tezgahlarında rol almaya ikna edebiliyor?
Yazının tamamı: http://www.aksam.com.tr/2010/02/16/yazar/16333/husnu_mahalli/hep_ayni_oyun.html
YORUM:
Yazarın bahsettiği ikna metodu çok basit. Onların kulaklarına, yanlarına yerleştirdiği danışmanları vasıtasıyla sizinle bizim çıkarlarımız paralel diye fısıldıyor. Her ülkede buna inanmaya hazır bir kitle mutlaka vardır, ABD ve batılıların yaptığı sadece bu cevheri bozuk kitleyi bulup desteklemekten ibaret. Mesela şu anda Türkiye’de AKP ve şürekası, Ortadoğu’da ABD ve uluslar arası sermaye ile Türkiye’nin çıkarlarının örtüştüğünü düşünüyor. Temel argümanları ise ABD ve sermayenin artık bize ve dinimize düşman olmadığı aksine bize ihtiyaçları olduğu ve bizi demokratikleştirip İslam dünyasına lider yapmak istediği şeklinde.
Burada iki kritik nokta vardır. Birincisi ABD ve sermaye gerçekten de bizi, sürekli kaşıdıkları PKK, Aleviler vs gibi iç sorunlardan ve Kıbırs, Ermenistan gibi bazı dış sorunlardan arındırıp palazlanmamızı istiyor, ama neden? Yazarın da kastettiği gibi bizi Troya atı gibi Ortadoğu’ya sürmek istiyorlar. Özellikle yeni açılacak Af-Pak ve Iran cephelerinde. Bu konuda ya AKP’den kuvvetli teyitler ve sözler aldılar, ya da ilerde AKP karşı çıksa da medyayı kullanıp durumu oldu bittiye getiririz, seslerini çıkaramazlar diye düşünüyorlardır. AKP’den bu kadar emin olmasalar ellerinde büyüttükleri ve her fırsatta kullanmaktan çekinmedikleri Ergenekoncuları gözden çıkarıp tasfiye ederler miydi hiç.
İkincisi arkalarına aldıkları bu güç (ABD ve sermaye), güce değil de hakka dayanan ve cari global sisteme alternatif olan bir İslami düzende yaşamalarına gerçekten izin verir mi? Bence kesinlikle hayır.
O zaman şu anki desteklerinin tek bir mantıklı açıklaması var: Bu cevheri bozukları o kadar iyi araştırıp tahlil etmişler ki yavaş yavaş alıştırıldıkları tatlı kapitalizmin nimetlerinden vazgeçemeyeceklerini, isteseler bile alternatif bir sistem oluşturacak kapasiteye sahip olmadıklarını biliyorlar. Bu yüzden bir parmak bal misali Protestanî bir İslamı yaşamalarına izin verip, bak camiler açık, Ramazan’da Eyüp Sultan’da çadır var, artık üniversiteye hatta kafelere gece kulüplerine bile başörtülü girilebiliyor daha ne istiyorsunuz diyecekler.
Geçen gün Erbakan hoca TV 5’te anlatmıştı: Hoca ilk defa aday olduğunda Demirel Konya’ya gidip aynı yukarıdaki gibi konuşmuş, dininizi yaşamanıza karışan mı var, her şey serbest daha ne istiyor bu Erbakan vs diye. Hoca meydanda kendi üslubuyla cevap vermiş: Duvarda asılı içi saman doldurulmuş bir av kuşunun da kanadı, gagası, güzel tüyleri vs var ama içi saman dolu, biz bu kuşun gerçeğini istiyoruz gerçeğini.