Şehir hayatı özellikle de apartman hayatına oldum olası alışamadım. Belki de gençlikte alışmıştım belki de benimsemiştim ama yaş ilerledikçe insanların üst üste istif edilmiş halini andıran apartman hayatından ve büyük şehirlerin kalabalığı içinde koşturmacadan usanmış olabilirim. Bu bakımdan hep küçük bir bahçe içinde tek katlı bir ev hayalim olmuştur. O küçük bahçede azda olsa çeşitli meyve ağaçları, güller ve çeşitli çiçekler olsun onlarla meşgul olayım istemişimdir. Aslında şehir insanında bu özlem giderek yaygınlaşmaktadır ve bazı belediyeler bu hayalleri hayata geçirmek için bir takım tedbirler almış, bazı alanları bu bahçe özlemi -buna toprak özlemi de denebilir- olanlara kiralamışlardır. Elbette bu da şehir insanının özlemini gidermede yeterli değil. Şehirler dikine yükselmeye devam ettiği sürece çocuklarımız apartman dairelerine mahkum olacak, toplumdan kopacak tek başına yaşamaya devam edecektir. Artık yavrularımızın tek arkadaşı bilgisayar ve televizyon olmuştur. Kısacası artık yavrularımız tek kişilik bir dünyada, sosyal ilişkilerden uzak bir hayat süreceklerdir. Bu onları ne kadar tatmin ve mutlu eder bilemem ama apartman hayatının insan için sağlıklı bir hayat olmadığını, özellikle de çocuklarımızı milyonların içinde yalnızlığa mahkum ettiğini düşünüyorum. Böyle düşüyorum da bundan kurtuluş var mı? Tüm şehirleri yıkıp yeniden yapmak mümkün olmadığına göre şehirlerin dikine büyümesi devam edecektir. Bunun içindir ki yıllar önce küçük bir bahçenin içinde iki en fazla üç katlı olarak inşa edilmiş binalar yıkılıyor yerine çok katlı binalar dikiliyor. Bu arada elbette bahçeler de yok oluyor, yeşile hasret hale geliniyor.
Peki bu işin kurtuluşu olabilir mi?
Belki emeklilik dönemlerinde insanlar köylerine ya da küçük şehirlere göçmesi ile yıllarca içlerinde taşıdıkları özlemi giderebilirler.
Her ne ise maksadım şehir ve apartman hayatının eleştirilmesi değildi. Artık dikine yükselen şehirler hayatın bir gerçeği olmuştur ve bundan dönüş de yoktur. Ancak, ülkemizde ağaç dikimini teşvik yoluyla yeşil alanların artırılması ve benim de bir dikili ağacım var diyebilmenin imkanları vardır.
Sevgili Ecz.Mehmet Gebenç kardeşimin gönderdiği bir "Ağaç Dikim Belgesi"ni görünce bir anda içimde yılların gizli özleminin açığa çıktığını hissettim. Çünkü, artık benim de bir dikili ağıcım var diyebilecektim.
Mehmet Gebenç Dostum aslında eczacı.. Nazilli'de bu işle meşgul ama onun tarımla ve ağaçlarla bağı hep sürdü. Özellikle zeytin ağaçlarına özel ilgisi oldu. Dolayısıyle bir zeytinyağı uzmanı da.
Öğrendim ki şimdilerde bir de Nazilli de "Fidan Üretim Merkezi" oluşturmuş ve bu merkezde ürettiği fidanlarından birini de bizim adımıza dikerek belgesini de göndermiş. Buradan kendisine kalbi şükranlarımı sunuyorum. Bu arada gönderdiği belgede çeşitli fidanlarla ilgili bilgiler veriyor ve bu ağaç dikim işini tüm yurda yaygınlaştırmak için çalıştıklarını belirtiyor. Gönderilen belgede, "Sizin adınıza 1 adet fidan - Hicaz Narı fidanı- ülkemiz torakları ile buluşturulmuş olup ülkemize, milletimize, dünyamıza ve ahretimize , hayırlı olmasını en içten duygularımızla temenni eder, sağlıklı, huzurlu ve bereketli uzun ömürler dileriz" ifadeleri yer alıyor. Tüm bu dileklere teşekkürlerimizle birlikte gönülden amin diyoruz.
Elbette yurdumuzun pek çok köşesinde fidan üretim merkezleri var. Her gün bu merkezlerden alınan binlerce fidan uygun yerlere dikiliyor. Ancak, kırsal kesimden büyükşehirlere devam eden göç ister istemez giderek ülkemizde yeşil alanların azalmasına yol açıyor. İnsanımızın da yeşil özlemi artarak sürüyor.
Sevgili Mehmet Gebenç kardeşimin çağrısı sanıyorum bu özlemi biraz olsun hafifletebilecektir. Çünkü, oluşturulan sistem kendi adınıza, yakınlarınız ve sevdikleriniz adına, düğün-nişan- sünnet merasimi olan yakınlarınızın adına, yakınlarınızın ve tanıdıklarınızın doğum günlerinde , vefat yıldönümlerinde sürekli hayır yapmalarını sağlamak için fidan diktirebilmenize imkan veriyor
Bu çağrı ve yapılan iş bana çok cazip ve ilgi çekici geldi. Unuttuğumuz atalarımızın ağaca olan ilgi ve sevgisinin yeniden canlanmasına vesile olabileceğine inanıyorum.
YORUM
Yazarın paylaştığı duygulara aynen katılıyorum. Bahsettiği konular hepimizin özlemini çektiğimiz, hasret duyduğumuz konular. Özellikle büyük şehirlerde, anakentlerde yaşayan insanlarımız için.
Bahçe içinde tek kat lı etrafında meyve ağaçları. Ailemiz, komşularımız ve sevdiklerimizle birlikte oturabileceğimiz masa ve sandalyeler. Çocuklarımız bahçesinde rahatça oynayıp koşabilecek. Hepimizin hayalidir gerçekten. Büyük şehrin gürültüsü ve kalabalığı. Herkesin beyni dolmuş. Kimse kimseye güvenmiyor. İnsanların yüzünde ve gözlerinde gülücük tükenmiş. Stres hat safhada ve diğer hastalıklarda bunu takip ediyor. Peki bunun çözümü için bir çok kişi büyük şehirleri terk edip kendi köyüne mi göç edecek. Tabi ki de hayır. Büyükşehirde yaşamayı ne kadar eleştirirsek eleştirelim kendimize daha iyi yaşam şekilleri ekleyerek yaşamak zorundayız. Hayatımızı devam ettirmek zorundayız. Dikine yükselen şehirler hayatımızın bir gerçeği. Bundan da dönüş yok. Ancak ağaç dikimini artırarak yeşil alanları artırabilir; hem kendimize hem de geleceğimize yeşil yatırım yapabiliriz. Bizim memlekette bir laf vardır.”Koyup gidenler nur içinde yatsın” diye. Hem böylelikle dua da alabiliriz. Bizim de bir dikili ağacımız olabilir. Ve herkesin de yazarın bahsettiği gibi ağaç dikim belgesi olabilir. Daha güzel, sağlıklı ve mutlu yaşamlara inşallah.