İktidarın politikalarından ve uygulamalarından rahatsız çok büyük bir kesim var. Nitekim bu zaten anketlerde AKP oylarının düşüş eğiliminde olmasından da anlaşılıyor.
Buna karşın; tercihini CHP veya MHP yönünde kullanmaya şimdiden karar vermiş pek çok kişi “ne yapacağını” bilemez halde. Herkesin ortak sorusu şu: “Peki kime oy vereceğiz?”
Aslında bunu soranların önemli bir bölümünün siyasi görüşü ya da ilgi duyduğu bir parti var. Sorun bu partilerin yüzde 10 barajını aşabileceğine inanmamaktan kaynaklanıyor.
Vatandaş diyor ki, “Oyum boşa gidecek bunu biliyorum, ama şu anda Meclis’teki partilerden hiçbirine de gönlüm oy vermeye razı değil.”
Birkaç hafta önce “alternatif” önermiştim, biliyorsunuz. “Barajı aşma konusunda ciddi sorunları olan partiler bir araya gelebilmeli. Bunun için de adres Demokrat Parti olabilir. Ancak bu partinin de başına herkesin kabul edebileceği, ittifakı sağlayabilecek nitelikte bir ismin gelmesi gerek” demiştim.
Buna bir örnek olması için de İlhan Kesici’nin adını vermiştim. Ayrıca eski DYP teşkilatlarının Tansu Çiller’i istediğini, yeni isimlerden Rifat Hisarcıklıoğlu, Süheyl Batum, Gökberk Ergenekon, Burak Küntay gibi isimlerin de öneri olarak bana ulaştığını yazmıştım.
Burada bir yanlış anlamayı da düzeltmek istiyorum. Çünkü bazı kişiler İlhan Kesici adını önermem üzerine “Başbakan seçmek sana mı kaldı?” dediler. Anladığım kadarıyla “bir alternatif daha” önerisi, seçimi kazanacak ve tek başına iktidara gelecek bir parti olarak algılanmış.
Oysa benim önerim pek çok siyasi görüşün sırf kişisel hırslar ya da yanlış değerlendirmeler yüzünden Meclis dışında kalmamasına yöneliktir. Diyorum ki “Eğer baraj sorunu altında kalan partiler ittifak yapabilirse, barajı aşacak oy potansiyeline ulaşırlar. Bu durumda hiçbir parti yüzde 30’lardaki oyuyla Meclis’in çoğunluğunu tek başına ele geçiremez.Türkiye normalleşir.”
Bu yöndeki eleştirilerim normal vatandaşlar tarafından büyük destek görüyor. Gelin görün ki, siyasi arenada adeta tık yok. Meclis dışındaki hangi lidere sorarsanız sorun “Baraj sorunumuz yok, iktidara geliyoruz” diyor, diyebiliyor.
Gerçeğin bu olmadığını kendileri de biliyorlar ama “küçük olsun benim olsun” mantığı her daim ağır basıyor.
Meclis dışındaki partiler önümüzdeki seçimlere birlikte katılmazlarsa, meydan yine üç partiye kalır ve birinci olan parti de tek başına iktidar olur. Kazanan da yüzde 30’luk oyunun boyuna b osuna bakmadan “işte milli irade” der.
Konuya yarın da devam edeceğim. Bazı iş adamları ile yaptığım sohbeti sizlere aktaracağım.
Yorum:
Meslek liseliler şokta,Danıştay,ın almış olduğu ideolojik saçma bir kararla vatanın binlerce gencinin istediği üniversiteye gitme hayallerini yıktı geçti tek suçları meslek lisesini seçmek olan bu gençler şimdi ne yapsında nasıl ders çalışıp üniversite kapısında içeri kendini nasıl atsın bu nasıl bir adalet anlayışı ki maraton koşusu düzenleniyor düz liseliler bir kilometre gittikten sonra meslek liselilere start için çıkış izni veriliyor sonrada hadi öndekilere yetişin aynı yere varın deniyor.
Bu yapılan tamamen ne matematik kurallarına nede fizik kurallarına uyar. Hani bir soru sorulurdu bir araba şuradan şu saate çıktı. Diğeri de şua saate şuradan çıktı kaç saat sonra yolda karşılaşırlar diye. Maalesef bu sınav sistemiyle düz liselilerle meslek liseliler hiç bir zaman karşılaşamayacak. çünkü meslek liselilerin yolunu ayırdılar siz stabilize bir yoldan gidin düz liselilere de sıcak asfalt dökülmüş otobandan gidin denmektedir. Yazık gerçekten çok yazık bu ülkede Kürt kardeşlerimiz ayrım yapılıyor diyorlardı. Ama asıl ayrımın nerde yapıldığı çok açık. Sadece imam hatip liselerinin önünü keseceğiz derken diğer meslek liselileri de kurban etmenin ne gereği var. Bu ayrım neden? Düz liseliler askerlik yapıyor vergi veriyor da meslek liseliler imam hatip liseleri askere gitmeyip vergi vermiyorlar mı? Bu ülkede bence Danıştay şöyle bir karar alsaydı daha iyi olurdu: Üniversiteye sadece Danıştay üyelerinin çocukları girebilir diye daha güzel olurdu. Bunlarda zerre kadar ülke sevgisi ülke insanı sevgisi yok mu? Binlerce vatan evladının, üniversite hayali kuran gençlerimizin hayallerini yıkmak hangi insanlığa, hangi hukuka sığar. Bu nasıl hukuk, bu nasıl adalet anlayışı? Allah o insanları ıslah eylesin başka ne denir ki.
Şimdi yazarımız iktidarın oy kaybından söz ediyor. Hay maşallah iktidara bak, muhalefete bak hangisi daha iyi derseniz? Yok, aslında bir farkları kime güveneceğiz siyasi rakibine saldırmak için peygamber(s.a.v)lemi bile alay konusu yapan bir MHP ye mi, yoksa bütün manevi değerlere sırtını dönmüş CHP yemi güveneceğiz. Onlara mı oy vereceğiz de başımıza getireceğiz. Diğer siyasi oluşumların varlığı da yokluğu da belli değil zaten. Bence önümüzdeki seçimde bir umut gibi görülse de SAADET Partisi ve Numan kurtulmuş onunda pek bir varlık göstereceği umudunda değilim ve insanlar gene bu manevi değerlerimize ters düşen CHP ve onun ikizi MHP geleceğine AKP gelsin diyerek oyları gene AK partiye atacaktır. Oylar bölünme korkusuyla kötünün iyisi mantığıyla yazarın da dediği gibi şuan ki siyasi parti temsilcilerin kendine güvenleri yok bunca olumsuzluğa rağmen iktidarı sıkıştırıp seçim lafı bile telaffuz edemiyorlar. Seçim barajı yüzünden ya dışarda kalırsak diye çünkü bir planları bir programları yok. Hiç birisinin de iktidara gelince ne yapacaklarını bu millete ne vereceklerini onlarda bilmiyorlar. Hele bir iktidar olalım deneme yanılma yoluyla nasıl olsa yaparız düşüncesindeler. Onun içindir ki ne ülkenin nede siyasilerin ileriye dönük 5 yıllık olsun bir eylem planı bile yok. ABD gelecek 30 yılın planlarını yaparken bizi yöneten siyasi ve devlet erkânın bir yıl ileriye dönük planlarının olmaması ne acı bir şeydir.