Danıştay “28 Şubat” sürecinin bitmediğini fiilen ispatlayıverdi... Danıştay 8. Dairesi’nin, İstanbul Barosu’nun yaptığı gizli başvuru üzerine, üniversiteye girişteki 10 puanlık katsayı farkının yürütmesini oybirliğiyle durdurması ne demek?
İmam Hatip mezunu çocuklar üniversiteye girmesin demek...
Parmak kadar iken aile yönlendirmesiyle gittiği bir lisenin damgasını ömür boyu mecburi bir istikamet olarak yaşasın demek...
İmam Hatip Lisesi’ne gönderildiği için doktor, mühendis, mimar olamasın, önü ebediyen kesilsin demek.
***
Aslında bu kararı Danıştay alıyor ama zihniyet, 28 Şubat askeri darbesinin zihniyeti.
Neden mi?
Çünkü 28 Şubat post modern darbesine kadar böyle bir uygulama yok...
Ne zaman ortaya çıkıyor?
1998’de.
Danıştay ısrarı, Anayasal ve yasal değil, 28 Şubat’sal...
***
YÖK, kaynağını Anayasa’dan alan bir kurum, Anayasal bir kuruluş...
Demek ki kaynağını kendi kuruluş yasasından alan bir yetkiyi rahatlıkla kullanabilir...
Nitekim 1999’da Danıştay’ın sabit kalması için direndiği kararı da YÖK almıştı. Danıştay şimdi o kararı alan YÖK’ün yeni bir karar alamayacağı kanaatinde...
Demek mesele Anayasal değil...
***
Üstelik bu kararlar cami ile kışla kavgasında “askerin Kemalizm anlayışının” damgasını taşıyor ama “çağdaş dünya anlayışının” çok çok uzağında...
Neden?
“Laik, Batılı, modern” Atatürkçü zevat Anadolu’nun yoksul çocuklarının çaresizlikten İmam Hatip’e gidenlerini üniversiteye sokmak istemiyor...
Hâlbuki başta ABD, üniversiteye girmek için “lise” şartı aramaktan vazgeçme eğiliminde... Bizim Kemalistlerin “batılı, laik, modern, çağdaş” anlayışları, garnizonların “rap rap” yürüyüşleriyle irtibatlı... Ufuk çizgisi orada bitiyor.
***
Bir başka konu da...
Ne askere ne de hukukçuya bizde “sosyoloji” ya da toplumsal değişim öğretilmez...
Din devletinden mi korkuyoruz, bunun panzehiri yığınların sisteme dâhil edilmesi, başörtülü kızlarımızın, İmam Hatip’li çocuklarımızın çok değişik yaşamların anahtarını açacak farklı üniversitelere girmesini olanaklı kılmak değil mi?
Toplumun değişim istikametlerini izlemeden ve irdelemeden, bir askerlik anlayışı ya da bir hukuksal yaklaşım ne kadar sağlıklı olabilir? Tabii bunları halkı mutlak düşman görerek 1930’lar Türkiye’sinde demir atmak için yanan tutuşan fanatiklerin dışındaki iyi niyetli insanlara soruyorum...
***
Danıştay kararı, 28 Şubat’ın bitmediğini gösterdiğine göre, “siyasal iktidarın” da 28 Şubat’ın neden hala bitmediğini sorması gerekmez mi?
TBMM çoğunluğu...
Tek başına iktidar...
Çankaya...
Tüm bunlara rağmen meslek okullarıyla ilgili bir katsayı sorunu bile neden acaba çözülemiyor?
Çünkü siyasal iktidar, gelişmelere “sistemsel bir bütünlük” içinde bakmıyor... Doğası gereği çok pratik ve pragmatist çareler üretiyor ama “ilkesel bir tutarlılık içinde tablonun tümüne” bakmadığı için rejimi AB standartlarında topyekûn bir değişime tabii tutamıyor...
***
Örneğin bu ülkede “Anayasal suç” işleyen biri neden yargılanmaz?
Yargılanmaz ise 28 Şubat biter mi?
Bunu da sormak gerek...
Abdullah Gül Cumhurbaşkanı...
Abdullah Gül’ün seçimini filen engelleyen e-muhtırayı yazan ve bunu canlı yayında ikrar eden kişi ise emekli...
Burada Anayasa, hukuk, yasalar var mı, yok mu?
Var ise “muhtıra” vererek halk iradesine silah çekenler neden yargılanmaz?
Üstelik seçimini engellediği siyasetçi devlet başkanlığı koltuğunda oturuyor ise...
***
28 Şubat, zor şartlar altındaki halk çocuklarını mağdur etmeye devam ediyor...
Bu zulmü tümden yok etmek istiyorsanız, “hukukun arkasından” dolaşmayın, doğrudan, açıkça AB standardında bir demokrasi için, artık iyice eskiyen “tek parti rejimini” olduğu gibi kulağından tutun atın...
YORUM:
“Bu zulmü tümden yok etmek istiyorsanız, “hukukun arkasından” dolaşmayın, doğrudan, açıkça AB standardında bir demokrasi için, artık iyice eskiyen “tek parti rejimini” olduğu gibi kulağından tutun atın...”
Karadenizli vatandaş kabadayılıkta silleyi yemiş dengesi kaybolmuş… Temel yanına yaklaşmış akıl veriyor: Ula çeksene piştofi.
Çekmesine çekeceğum da tikine turamayrum…
***
Çok yorumlar yapılır, çok fıkralar anlatılır da şimdilik bu kadar.