İnsanoğlu insankızı
1364 Okunma, 0 Yorum
Zülfü Livaneli - Vatan
Ali Bülent Dilek

İnsanoğlu insankızı

19.01.2010

Dilimize yapışıp kalmış: İnsanlıktan söz ederken hep insanoğlu diyoruz. Böylelikle de dünya nüfusunun yarısını, yani erkekleri kastediyoruz. Ama bu kullanım zaman zaman da işe yaramıyor değil.

Mesela savaştan söz açtığınızda “insanoğlu” demenizden daha doğru bir kullanım olamaz.

Çünkü savaşları insanoğlu yapıyor, insankızı değil. Eğer Amazon söylencesini saymazsanız tarih boyunca yüz milyonlarca erkek birbirine giriyor, dönemin silahlarıyla birbirini parçalıyor.

İnsankızları ise çocuk doğuruyor, besleyip büyütüyor, savaşa gönderiyor ve sonra da yasını tutuyor.

Bu yüzden “Savaş bir erkek davranışıdır!” dersek pek de haksız olmayız.

Erkek yığınlarının alışkanlığı bu.

Belki çözüm de burada.

Dünyanın yönetiminde kadınların ağırlığı ne kadar artarsa, savaş tehlikesi de o oranda azalır.

Bir kadın, erkek gibi yok edici olamaz.

Çünkü bir insan doğurmanın ve yetiştirmenin ne demek olduğunu bilir.

Erkek gibi dölleyip yoluna gitmemiştir o. Çocuk doğurmanın acısını, sancısını çekmiş, canından can kopmasının şiddetini yaşamıştır.

Sonra o çocuğu emzirmiş, beslemiş, yirmi yıl üstüne titremiştir.

Erkekler çocuğu alır, asker yapar, cepheye gönderirler ve “bum!”; çocuk artık yok!

Kadınlar, bu yok oluşun ne derece yanlış, vahşi ve doğaya aykırı bir durum olduğunu iliğinde kemiğinde duyar.

Hırslarına kapılmış ve egemenlik peşindeki erkekler anlayamaz bunu.

Çocukluğumuzdan beri böyle yetiştirildiğimiz için, savaşı ülkelere ve insan soyuna mal ediyoruz.

Oysa anlamalıyız ki savaş sözünü ağzımıza aldığımız anda erkeklerden söz etmekteyiz.

Bugün bazı ordularda, göstermelik bir miktar kadın subaya da yer veriliyor ama bu durum, savaş vahşetini bir kadın davranışına dönüştürmeye yetmiyor.

Belki de ileride, bu çıldırmış dünyayı kadınlar düzeltecek.

 

YORUM:

YORUM YOK.

Ak parti temel:belge 8) müslüman 1 delikten 2.defa ısırılmaz.

MUSTAFA KARAHASANOĞLU’ndan mektuplar

(Milli Görüş 40 yılın muhasebesi)

Bu mektuplar bütün Refah Partisi il,ilçe,belde ve önemli şahıslara(2500 cıvarı)

Gönderilmiştir.

3.mektup sh:2

 

 

 

 

 

 

 

 

3.mektup sayfa:2

ra tam sayfa ilanlarla sürdürülen arsa kampanyasında: "Okuyucularımız için bir Selametköy Mahallesi kurmak maksadıyla teşebbüse geçilmiş bulunulmaktadır.

Su, hava ve ormanın birleştiği İSTANBUL'UN MUTENA BİR MEVKİİNDE geniş bir arazi alınarak PARSELAS­YON, YOL, SU, ELEKTRİK ve KANALİZASYON tesisleri yapıldıktan sonra arsa sahiplerine tevdi edilecektir.1' şeklindeki bu vaadlerden büyük bir çoğunluğu halen yerine getirilmemiştir. Çözeceğimiz mesele Türkiye'nin içerisinde bulunduğu gi­rift ekonomik ve sosyal meseleler olmayıp bedellerinin tamamı yıllar önce ödenmiş olan arsalara ait alt yapı taahhütlerinin yerine getirilmesinden ibarettir.

3500'ün üzerinde hissedarın bulunduğu Selametköy arsaları meselesinin halledilmesini gündeme getirmeyi fitne çıkacak mülahazasıyla ertelemek mevcut fitneyi görmemezlikten başka bîrşey değildir. Keza mevcut arsalardan (halen ta­rım arazisi olarak kullanılmaktadır.) ekim dolayısıyla elde edilen milyonlarca liralık gelirin de hisse sahiplerine tevdi edilme­yişi de büyük bir manevi mesuliyete mucibtir.

A/iz kardeşim, kimsenin şüphesi olmasın ki bir kooperatifin veya her hangi bir müteahhitin rahatlıkla 5-6 senede halledebileceği böyle bir meseleyi çözebilecek kaabiliyette yüzlerce insanımız var iken, bu meselenin halledilmeyişi ve hal­ledilmesi için çalışmaların başlatılmaması dikkat çekicidir.

Gerek Nidaş gerekse Yeni Neşriyat ortakları arasında inancımız dışında kişilerin olmadığı, idare heyetlerine dış güçlerin, Siyonistlerin etki edemediği aşikar iken bu şirketlerde ki başarısızlıklar ortaklar tarafından yakinen takip edilmeli gerektiğinde sorumluların dikkati çekilmeli ve de hesap sorulmalıdır.

Siyasi başarısızlıklara Siyonist mihraklar ve onların işbirlikçilerinin faaliyetleri mazeret olarak gösterilmiştir.Ancak idare meclislerini ve Genel Müdürlerini tek başına değiştirme yetkisine sahip olduğumuz bu şirketlerimizdeki başarısızlığı nasıl izah edebiliriz?

Aziz Kardeşim, Erbakan Hoca'nın da çeşitli vesilelerle gazete dağıtım teşkilatımızın olmayışından müşteki oluşu malumunuzdur. Gazetemizin dağıtımının sıhhatli bir şekilde gerçekleştirilebilmesindeki ehemmiyet dikkate alınarak 1980 yılında MİL—DA (Milli Dağıtım) şirketi kurulmuş ve bu şirket vasıtasıyla İstanbul'da, Hürriyet Dağıtım'ın sattığı gazete miktarı kadar Milli Gazete'nin satışı şirketimiz tarafından gerçekleştirilmiş iken bu şirket bilahare hiç bîr istişare yapılma­dan Erbakan Hoca tarafından lağvedilmiştir.

Muhterem Kardeşim, Milli Gazete yine İhtilal'in ve Sıkı Yönetimin en zor günlerinde 1981' de bütün Türkiye sat-
hında motorsiklet, bisiklet ve elden gazele dağıtımı yapılan tam teşekküllü 28 büro ve 42 temsilciliği ile faaliyetlerini sürdü-
rürken bilindiği gibi bu bürolar da teker teker lağvedilerek 6 adete düşmüştür. Hür- Dağıtım dışında sadece bu bürolar vası-
tasıyla 1982 yılı başında sattığımız gazete adeti bugün kü Milli Gazete'nin toplam trajından fazladır. Yine bu bürolar vasıta-
sıyla satılan battaniye adedi 50 bin, seccade adeti 15 bîn adetin üzerine çıkarak gazeteye ek bir gelir sağlamış okuyucu ile
gazetenin kaynaşması hususunda büroların büyük etkinliği olmuştur.                                                                                                    ,

Türkiye Gazetesi bizden örnek alarak başlattığı yaygın bürolar vasıtasıyla bugünkü trajına ulaşmıştır.

Muhterem Gönüldaşım, elhamdülillah Cenabı Hakk nasip etmiş bu davaya hizmet kadrosuna girmişiz. Davanın sahibi biz değiliz kimseyi dışlamaya, ihraç etmeye de yetkili değiliz. Bulunduğumuz makamlar bize nesep yoluyla intikal eden miraslar olmayıp belli mesuliyetleri olan emanetlerdir. 50 yıl sonra gelen nesil bizleri " İnançlı bir kadro Türk Siyasi hayatına gelmiş ve başarılı olamamış" diye yadetmemeleri için şuurlu ve akıllı bir şekilde meseleleri tefekkür etmek duru­mundayız.

Aziz kardeşim, camiamızın bilinen, önde gelen ilim ve siyaset adamlarımızla yaptığımız iştişareler doğrultusunda sizlere yazılan mektuplardaki ifadelerden daha açık ve mahrem kalması gereken meseleleri de ihtiva eden 18 sahifelik bir mektup Muhterem Erbakan'a elden takdim edilmiş idi.

Bu mektubun son paragrafında aynen şu ifadeyi kullanarak: "Allah (C.C) şahittir ki bu mektubu hiç bir dış tah­rik ve telkin altında kalmadan îman aşkımın korlanmasına vesile olan hadiselerin üzerimde bıraktığı hissiyatla yazıyorum. Ben de bir beşer olarak hata yapabilir, hissi düşünebilir, bazı meseleleri kamil manada değerlendiremiyebilir, hülasa yanıla­bilirim. Şayet yanılıyorsam tenvire muhtacım" demiş idim. Kendisine bu mektubun dışında daha önce bîr heyetle gidile­rek şifahi olarak da meseleler aktarılmış ve bizzat kendi ifadesiyle: "Yüzde doksan haklısınız derhal meselenin üzerine gidi­lecek" denilmesine rağmen taahhüt ettiği toplantı bile yapılamamış, her zaman ki gibi mesele küllenmeye bırakılmıştır.

İşte bütün bu safhalardan sonra yıkmak için değil, yapmak için ve giderek yayılmaya yüz tutan mevcut fitnenin önünün alınması için bu mektuplar kaleme alınmaktadır.

İlk mektubumda da ifade ettiğim gibi hu mektuplar şevk ve heyecan kırmak için değil, bilakis farkında olmadan körelen heyecanımızı canlandırmak maksadıyla sadece teşkilat mensuplarına ve belli seviyedeki kardeşlerimize yazılmakta, basın organları vasıtasıyla daha geniş kitlelere intikal ettirilmesinden dikkatle kaçınılmaktadır.

Muhterem il  ve ilçe başkanı kardeşlerimizin bir kısmının mektupları İdare heyetindeki kardeşlerimize aktarmadık­larını üzülerek Öğrenmiş bulunuyoruz. Aziz Kardeşim beşer olarak Biz de hata yapabilir, kanaatlerimizde yanılabiliriz. An­cak anlatılan hadiseler kesinlikle doğrudur. Bu hususda istenilen mekan ve zamanda hesap vermeye hazırım. Bu bakımdan mektubun müzakeresi yapılıp inancımız doğrultusunda değerlendirilmesi ve Cenab-ı Hakk'ın Ayet-i Celile'de emanetler hususundaki ikazı dikkate alınarak istişare edilmesi hususunu sizlere vebal olarak aktarıyorum.

Bu hak davayı dünyevi menfaatler uğruna alet etmek isteyenleri Cenab-ı Hakk'a havale eder, bizlere feraset, ça­lışma aşkı ve şevki vermesini niyaz ederim.

Mustafa KARAHASANOGLU

 

 

 

Ali Bülent Dilek






Sayı: 33 | Tarih: 24.01.2010
Gülay Göktürk
Vicdansızlar Kim?
1513 Okunma
Adem Çevik
Mümtazer Türköne
Vatana ihanet planı' nasıl engellenir?
1368 Okunma
2 Yorum
Arif Ersoy
Zülfü Livaneli
İnsanoğlu insankızı
1364 Okunma
Ali Bülent Dilek
Mehmet Altan
Ağca için Alpaslan Türkeş ne demişti?
1308 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Hayrettin Karaman
Kardeşlik uygulaması
1292 Okunma
2 Yorum
Hilmi Altın
Yılmaz Özdil
Deveyi diken...
1279 Okunma
Leyla Okta
Ebubekir Sifil
Gerçek diyalog ve hoşgörüye doğru
1275 Okunma
Zafer Kafkas
Ruşen Çakır
Adalet istiyoruz
1260 Okunma
Tayibet Erzen
Can Ataklı
Sarıgül’ün Cevapları-4
1253 Okunma
Mesut Karaaytu
Bekir Berat Özipek
Batman tenha değil
1248 Okunma
Bünyamin Demir
Oktay Ekşi
İyimser Olalım mı?
1221 Okunma
Vahap Alma
Toktamış Ateş
Bir başka açıdan
1219 Okunma
Osman Eskicioğlu
Mahir Kaynak
Önce karar, sonra delil
1215 Okunma
1 Yorum
Süleyman Karagülle
Mehmet Niyazi
Bu yazıyı saklayınız
1215 Okunma
Abdurrahman Erol
Fikret Bila
Semineri hangi komutan izledi
1206 Okunma
1 Yorum
Harun Özdemir
Ahmet Hakan
Mustafa hakkında birkaç önemli şey
1204 Okunma
5 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Fehmi Koru
Kimlerin ayıbıysa onlar düşünsün
1183 Okunma
Ahmet Kirtekin
Abdülkadir Özkan
Tam güne karşı çıkış tamamen duygusal!..
1181 Okunma
Özgül Ertuğrul
Mehmet Şevket Eygi
Niçin Durgun, Sönük, Sessiz, Hareketsiz?
1173 Okunma
Emine Hocaoğlu
Ahmet Altan
Görevleri Suç
1156 Okunma
Özer Ataç
Reşat Nuri Erol
Yeni krizler geliyor hep gelecek
1131 Okunma
Ilker Ardic


© 2024 - Akevler