Niçin Durgun, Sönük, Sessiz, Hareketsiz?
1160 Okunma, 0 Yorum
Mehmet Şevket Eygi - Milli Gazete
Emine Hocaoğlu

24 OCAK 2010


İstanbul'un tarihî eski semtlerinden birinde kendine göre bir kültür canlılığı vardır. Yerli ve yabancı geleneksel el sanatı eşyaları dükkânları, hatıra eşyası, takıcılar, sahhaflar bulunur. Kafeler, lokantalar, meyhâneler...Bazı müzikli ve içkili dükkânların kapısında Belediye'nin şöyle bir uyarısı yer alır: "Burada uzun müddet bulunmak kulak sağlığınıza zarar verebilir."

O semtin her yeri gece yarılarına kadar ışık içindedir.Pazar günleri oraya giden yollarda trafik yoğunluğu olur. Renk, ışık, genç insanlar, çaylar,, kahveler, içkiler, mezeler, kitaplar, sanat eşyaları, antikalar, müzik...İyi veya kötü canlılık canlılık canlılık...

Bütün bu canlılığın içinde bir tek bina sönük, ışıksız,  tenhadır. Yakındaki tarihî camiye vakf edilmiş dört katlı bir binadır bu. Alt katı kütüphanedir. Önünden defalarca geçtim, burada kitap okuyan bir genç görmedim. Cami kütüphanesinde bu sönüklüğün, bu durgunluğun, bu miskinliğin sebebi nedir?

O semtte yaşlı bir opera sanatkârı oturuyordu. Öldüğünde külleri yakıldı denize serpildi. Bu sanatkâr ölmeden kısa bir müddet önce, evinin yakınındaki tarihî camiden okunan ezanların sesinin çok yüksek olduğunu, ezandan değil, hoparlörlerden rahatsızlık duyduğunu ve bu yüzden nakl-i hane edeceğini (evini değiştireceğini) duyurmuştu.

Geçenlerde sayın Diyanet İşleri Başkanı, camileri okuma salonu haline getireceğiz, kültür yapacağız mealinde bir beyanda bulundu.

Kültür faaliyetleri yapabilmek için yeterli kültüre sahip olmak gerekir.

Aklı fikri hoparlörde, cami kaloriferinde, cami klimasında, cami kapısının önündeki pabuç poşeti sandığında, cami meşrutasında, cami helâsında olan kimseler kültür ve sanat faaliyetleri yapabilir mi?

Şu İstanbul'daki binlerce caminin en az birkaç yüzünde kültür ve sanat faaliyeti yapılmalıdır. Bu faaliyetler caminin içinde değil, müştemilâtında (ek binalarında, odalarında) yapılmalıdır.

Geleneksel tarihî sanat ve zanaatlarımızın kursları açılmalıdır. Sadece hat, tezhip, ebru değil... Yüzlerce geleneksel sanatımız ve zanaatimiz vardır. Bunların ürünleri turistlere satılabilir...

Bu sanatlar hobi olarak değil, öğrenenlerin geçimlerini temin etmeleri maksadıyla öğretilmelidir. Camilerde Osmanlıca kursları verilmelidir.

Erkeklerle karışık olmamaları şartıyla kadın ve kızların evlerinde üretip satacakları, böylece aile bütçesine katkıda bulunacakları maharetler öğretilmelidir.

Eskiden Osmanlılar zamanında cami dersleri varmış, icazetli ve ehil ulema, bir tür açık öğrenim tarzında din ilimlerini okuturmuş. Büyük camilerde böyle bir eğitim başlatılması çok iyi olur.

Camilerde ahlâk, görgü, dekorasyon, tesettür kıyafeti ve bunlara benzer düzinelerce konu ve sahada kurs açılabilir.

Bunları okutacak, öğretecek ehil elemanlarımız var mıdır?

Yazımın başında anlattığım sönük, durgun, ışıksız, hareketsiz cami kütüphanesi ve derneğini düşününüz...

Yazının tamamı için tıklayınız.

 

Yorum:

İnsanların çoğu eğlenceye o kadar düşkün ki anlayamıyorum. Ama maalesef bu durum hiçbir devirde yok olmamıştır.  Ne zaman insanlar eğlenceye çok düşmüşler işte o zaman yıkılmaya mahkûm olmuşlardır. Yazar dediği gibi camilerin yanında iş sahibi olacak ücretsiz kurslar açılabilir. Bu kurslar hem eğitmeli hem de ondan para kazanmalıdır. Ama açılsa bile bunu tercih edenlerin az olacağını düşünüyorum.  Bilinçli bir gençlik göremiyorum. Bunun da sebebi televizyonda sürekli kötü uygun olmayan şeylerin lanse edilmesi buda gençlerimizi kötü yönde etkilemesidir. Peygamberimiz zamanında toplantılar camide yapılırmış. Her şey orada konuşulur, bütün kararlar orada alınırmış. Namaz kılınıp sonra dağılırlarmış. Günümüz de ise sadece namaz için toplanılıyor. Bunu bile gençlerimiz çok az tercih ediyorlar.

 

Emine Hocaoğlu






Sayı: 33 | Tarih: 24.01.2010
Gülay Göktürk
Vicdansızlar Kim?
1499 Okunma
Adem Çevik
Mümtazer Türköne
Vatana ihanet planı' nasıl engellenir?
1354 Okunma
2 Yorum
Arif Ersoy
Zülfü Livaneli
İnsanoğlu insankızı
1350 Okunma
Ali Bülent Dilek
Mehmet Altan
Ağca için Alpaslan Türkeş ne demişti?
1294 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Hayrettin Karaman
Kardeşlik uygulaması
1278 Okunma
2 Yorum
Hilmi Altın
Yılmaz Özdil
Deveyi diken...
1267 Okunma
Leyla Okta
Ebubekir Sifil
Gerçek diyalog ve hoşgörüye doğru
1263 Okunma
Zafer Kafkas
Ruşen Çakır
Adalet istiyoruz
1248 Okunma
Tayibet Erzen
Can Ataklı
Sarıgül’ün Cevapları-4
1240 Okunma
Mesut Karaaytu
Bekir Berat Özipek
Batman tenha değil
1235 Okunma
Bünyamin Demir
Oktay Ekşi
İyimser Olalım mı?
1207 Okunma
Vahap Alma
Toktamış Ateş
Bir başka açıdan
1206 Okunma
Osman Eskicioğlu
Mehmet Niyazi
Bu yazıyı saklayınız
1203 Okunma
Abdurrahman Erol
Mahir Kaynak
Önce karar, sonra delil
1202 Okunma
1 Yorum
Süleyman Karagülle
Fikret Bila
Semineri hangi komutan izledi
1193 Okunma
1 Yorum
Harun Özdemir
Ahmet Hakan
Mustafa hakkında birkaç önemli şey
1191 Okunma
5 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Fehmi Koru
Kimlerin ayıbıysa onlar düşünsün
1172 Okunma
Ahmet Kirtekin
Abdülkadir Özkan
Tam güne karşı çıkış tamamen duygusal!..
1170 Okunma
Özgül Ertuğrul
Mehmet Şevket Eygi
Niçin Durgun, Sönük, Sessiz, Hareketsiz?
1160 Okunma
Emine Hocaoğlu
Ahmet Altan
Görevleri Suç
1144 Okunma
Özer Ataç
Reşat Nuri Erol
Yeni krizler geliyor hep gelecek
1119 Okunma
Ilker Ardic


© 2024 - Akevler