Bu yazı Fikret Bila'nın son dört yazısında gündeme getirdiği konuların özet değerlendirmesi olarak kaleme alınmıştır.
http://www.milliyet.com.tr/semineri-hangi-komutan-izledi-/fikret-bila/siyaset/yazardetayarsiv/24.01.2010/1189916/default.htm?ver=72
ABD’DE NELER OLUYOR?
20. yüzyılın güç merkezleri, dünyanın küresel politikalarla daha verimli yönetileceği görüşündeydiler. İlk aşamada çok merkezli dünya iki kutup etrafında disipline edilecekti, yüz yılın sonlarına doğru da tek merkezli bir dünyaya geçilecekti.
Bu proje kısmen başarılı oldu. En büyük başarısızlık ise SSCB’de yaşandı.. Yer altı kaynakları, eğitilmiş nüfusu ve uçsuz bucaksız tarıma elverişli topraklarına rağmen buğday ithalatı yapmadan yaşayamadı.
Benzer başarısızlık Doğu Avrupa ve Çin’de de yaşandı. Revizyon kaçınılmazdı. Düzen değişecekti.
1980’den sonra düzenler değişmeye başlayınca dünyanın tek merkezden yönetildiğini düşünenlerin sayısı artmaya başladı. Bu merkezin neresi olduğu sorusu da fazla düşünülmeden yanıtlandı: ABD.
Aslında bu cevap bile öğretilmiş ve ezberletilmişti. Çünkü kimse ABD’nin her geçen gün nasıl bir güç kaybettiğinin farkında değildi. Dünyanın gemiden yönetildiği henüz söylenmemişti; kimse de vatansız yaşayanları akledememişti.
Obama ile ortaya çok net bir durum çıktı. ABD’de uzun zamandan beri var olan yönetim zafiyeti, her geçen gün daha da artıyordu.
Bush çatışmacı politikalar uyguladığı için bu zafiyet görülmüyordu. Sanki dünya sistemini kontrol eden güçler, Bush’la aynı görüşteydi; öyle algılanıyordu. Oysa durum hiç de sanıldığı gibi değildi.
***
Gerçeğin oldukça farklı olduğunu görmek için çok da zeki olmaya gerek yoktu. Çünkü gerçekler gizlenemeyecek kadar aşikarlaşmıştı. Yeter ki, aracısız düşünülebilsindi:
Terör ve istikrarsızlık gerekçe gösterilerek ABD askeri operasyonlara zorlanıyor. Bütçeden yüz milyarlarca dolar alınıyor. Özel Güvenlik şirketleri aracılığıyla askeri müdahaleler yapılıyor. Çatışma bölgelerinde yaşananlara bakılırsa Özel Güvenlik şirketlerinin görev anlayışı ve icraatları, her yönüyle skandal. İhaleyi alanlarla alamayanlar arasındaki mücadele ise ayrı bir skandal. Birbirlerinin faaliyetlerini deşifre etmeleri, bu konuda basını kullanmaları… apayrı konular.
Operasyonlarda kadın, çocuk, yaşlı, sivil, mabet, hastane, düğün, cenaze, cezaevi… ayrımı olmaksızın yaptıkları katliamlar… Bir de bunları dünya basınına servis yapmaları yok mu, evlere şenlik. Böyle skandal ancak Roma ve Osmanlı… gibi çökmekte olan imparatorlukların ordularında yaşanır.
Anlaşıldığı kadarıyla “ABD’nin ergenekon”u dediğimiz Özel Güvenlik şirketleri, ABD kadar dünyanın da başının belası. Bu sorun görmezlikten gelinse de, başta ABD olmak üzere tüm dünya ciddi bir sorunla karşı karşıya.
İnanın savaş isteyenler ile barıştan yana olanların en karmaşık mücadelesi ABD’de yaşanıyor. Obama’nın figür olduğu bir blok, ABD çıkarları açısından ülke içinde ve dünyada barıştan yana. Karşıt blok ise Irak ve Afganistan’a Yemen, Somali, nasipse Sudan ve Kenya’yı da eklemek istiyor.
ABD’de durum bu iken bizde konuşulanlara bakılırsa halimize şükretmemiz gerekir. Başarısızlıkla sonuçlanmış bilmem kaçıncı darbe girişimi…
Habere bak!
Darbe serisinden bol aksiyonlu 5.000 sayfa yeni bir seri çıkmış... Basına yansıdığı kadarıyla en az "irtica kasetleri" kadar inandırıcı(!)
Hanıma "patlamış mısır olmadan bu seri okunmaz" diyorum, oralı bile olmuyor.
Okumasam mı yoksa!