Bazen zor yazılıyor
1192 Okunma, 1 Yorum
Mehmet Niyazi - Zaman
Abdurrahman Erol

28.12.2009

Bayezid Devlet Kütüphanesi'nin müdürü Sayın Şerafettin Kocaman'ı fani dünyamızdan uğurladık. Şerafettin Bey, klasik aydınlarımız gibi, diplomalı olduğu için değil, gerçek aydındı.

Çünkü klasik aydınlarımızın hakları var ama sorumlulukları yoktur. Hepsi aldığı maaşın azlığından yakınır; çok daha yüksek mevkilere layık olduklarından, ne yazık ki fark edilemediklerinden dert yanarlar. Bugüne kadar hiçbir diplomalımızın "Aldığım parayı hak etmiyor, mevkiimin icaplarını yerine getiremiyor, istifa ediyorum" dediği duyulmuş mudur? Bunlar faziletli olmayı hep karşısındakinden beklerler; faziletli olmanın zahmetine katlanmazlar. Şerafettin Bey ise gerçek aydındı; sorumluluğunu müdrikti; aldığı maaşı hak etmenin gayreti içindeydi. Kesinlikle dert yanmaz; yeri gelince de hizmetlerde eksiklikleri bulunduğunu ifade ederdi.

Ne hikmetse öğrencilerden başka kimse kütüphanelere pek uğramaz; devamlıları da dikkat çekici tiplerdir. Hangi aklı başında, vicdan sahibi kişi, milletimizin dünyadaki durumunu içine sindirip rahat edebilir? Azıcık idraki olan, ecdat yadigarı topraklarda oynanan oyunları sezip kahrolmaz? Muzdarip insanlardan birisi de rahmetli Ferit Ragıp Tunçor'du. Emekli maaşıyla 'Yeni Defne' adında bir dergi çıkarırdı. Seviyeli bir beyne sahip olduğu için milletimizin sıkıntılarının ilim ve kültürden kaynaklandığını fark ettiğinden dergisinin günlük politika, ideolojiyle ilgisi yoktu; sanat ve kültür dergisiydi. Ferit Ragıp Bey, bir yolunu bulur, bazı kütüphaneleri abone yapardı; bunların sayısı elliyi geçmezdi. Yeni bir kültür bakanı gelir, "Bizden değil" diyerek abonelikleri sona erdirirdi. Ama o, bir derviş sabrıyla dergisini çıkarmaya devam ederdi.

Bir gün Ferit Ragıp Bey'in rengi soluk, terliyor, arada bir gözlerini kuruluyordu. Sıkıntılı bir hali olmasına rağmen büyük bir gayretle dergileri karıştırıyor, kitaplardan notlar alıyordu. Yanına yaklaştım; "Üstad biraz farklı görünüyorsun, seni üzen bir durum mu var?" diye sordum. Nemli gözlerini bana çevirdi; sesi bulanıktı: "Hanımı kaybettim." Sarsıldım ve kendimi suçlu hissettim: "Niçin haber vermedin? Hiç değilse cenazeye gelirdik." Cevap verdi: "Bugün öldü; daha cenaze evde; haber vermeye vaktim olmadı."

Biz kütüphane müdavimleri iddialı, belki yetenekli de değildik. Fakat milletimizin durumundan acı duyuyorduk. Musibetlerimizin kaynağının şuursuzluk olduğuna, bunun da ilim ve kültürle giderileceğine inanıyorduk. Kendimizi sorumlu hissedip gayret ediyorduk; ama yetenekli olmayınca, insanın hedefe varması mümkün olmuyor. Bir taraftan kendi kendimizle didişirken diğer taraftan suçlu arıyorduk. Suçlu da en yakınımızda olanlardı; yani kütüphanecilerdi. Hizmeti iyi yapmıyorlar, çalışmamızı engelliyorlardı. Kızgınlığımıza, yerli yersiz suçlamalarımıza Şerafettin Bey aldırmaz; gülümser, büyük bir sabırla isteklerimizi yerine getirmeye çalışırdı.

Bu köklü bilim yuvamızda İsmail Saib Sencer, Muzaffer Gökman gibi değerli alimler müdürlük yaptılar. Onları da işin ehli olan Hasan Duman, Yusuf Tavacı takip etti. Müdürlerinden midir, tesadüf müdür, yoksa biz kütüphane müdavimlerinin şansından mıdır, Bayezid Devlet Kütüphanesi'nde hep hizmet ehli insanlar görev yapmışlardır. Süheyla Şentürk Hanımefendi, Fatih Çardaklı, Muharrem İnan, İsmet Bey ve diğerleri gayretli ve dost insanlar olmasalardı bizler de orayı mesken edinmezdik.

Şerafettin Bey hastalanınca, durumunu merak ediyor, ama sık sık rahatsız edemiyorduk. Uzaktan takip ettiğimize göre durumu iyi değildi. Fakat her telefon ettiğimizde, "Allah'ıma çok şükür, iyiyim." derdi. Bu, inançlı insanın tevekkülüydü. İnancını hayat üslubu haline getirmiş nadir insanlardan biriydi.

Havalar müsait olunca, mesaiden sonra arka bahçede Süheyla Hanım, Ruhi Güler'le beraber çay içer, sohbet ederdik. Müdürüm demez, Süheyla Hanım'la çayımızı hazırlar, servis yaparlardı. Ömür boyu onu dostlarımızla anacağız, hizmetlerini yâd edeceğiz. Allah ailesine, hısım ve akrabalarına, dostlarına sabırlar versin. Bir dostun ardından yazmak gerçekten zor oluyor aziz kardeşim. Nur içinde yatasın.!

Yorum:

Kütüphaneler muasır medeniyetin fevkine ulaşmamızı sağlayacak ilim yuvalarıdır. Eskiden öyle olduğunu biliyoruz. Şimdilerde de yazarın bahsettiği üzere sadece öğrencilerin bir takım araştırmalarına kaynak edinmek üzere uğradıkları mekanlara dönüşmüştür. Bunun dışında kullanımı çok sınırlı düzeyde maalesef. Aslında benim görüşüme göre insanların boş zamanlarını kafelerde geçirmek yerine bu tür ilim yuvalarında geçirmeleri bile oldukça faydalı olacaktır. Ayrıca bu tür ortamlarda kazanılacak dostluklarda cabası… Selametle…

 

Abdurrahman Erol


YorumcuYorum
Vahap Alma
31.12.2009
11:17

Kütüphaneler muasır medeniyetlerin fevkine ulaşmamızı sağlayacak ilim yuvaları değil artık.. Her şey insanın beyninde bitiyor. İlim öğrenmek için kütüphaneye gitmek gereksiz. Günümüz bilgisayar çağı. Orda istediğiniz her türlü bilgiye ulaşmak mümkün. Ayrıca cafelere ayrılacak boş zamanın kütüphanelere ayrılması fikrinize de katılmıyorum. İlme boş zaman ayrılmamalı. Boş zamandan hayır gelmez. İlme bizzat zaman ayırmak gerekli. Çünkü ilim farz.

Selametle





Sayı: 29 | Tarih: 27.12.2009
Nazlı Ilıcak
Lens ve karınca
1473 Okunma
1 Yorum
Fatma Karuç
Ebubekir Sifil
Hak yahudilik ve hristiyanlık
1382 Okunma
1 Yorum
Zafer Kafkas
Mümtazer Türköne
Mızrak ve çuval
1372 Okunma
Arif Ersoy
Reşat Nuri Erol
Faiz, işsizlik, açlık ve çözüm
1361 Okunma
Ilker Ardic
Hayrettin Karaman
Biz takiyye mi yapıyoruz
1352 Okunma
Hilmi Altın
Can Ataklı
Hiç aklıma gelmeyen bir görüş
1340 Okunma
Mesut Karaaytu
Ahmet Hakan
Bülent Arınç’a dair önemli bir saptama
1334 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Fikret Bila
Heyecanlı saatler
1320 Okunma
Harun Özdemir
Zülfü Livaneli
Zor bir yıl
1315 Okunma
Ali Bülent Dilek
Mehmet Şevket Eygi
Türkiye’de Din ve Hürriyeti var mıdır?
1307 Okunma
2 Yorum
Emine Hocaoğlu
Fehmi Koru
Sağ el sol elden haberdar mı dersiniz
1293 Okunma
Ahmet Kirtekin
Mahir Kaynak
Gözlemleyicim.
1291 Okunma
Süleyman Karagülle
Yılmaz Özdil
Ağzında lokma varken suikast yapılmaz...
1281 Okunma
Leyla Okta
Gülay Göktürk
Can havliyle
1269 Okunma
Adem Çevik
Oktay Ekşi
Korktunuz Değil mi?
1256 Okunma
Vahap Alma
Mehmet Altan
“AB bir liboş fantezisi mi?”
1252 Okunma
1 Yorum
Mehmet Hikmetumut
Ruşen Çakır
Provokasyon demekle iş bitmiyor
1211 Okunma
Tayibet Erzen
Mehmet Niyazi
Bazen zor yazılıyor
1192 Okunma
1 Yorum
Abdurrahman Erol
Ali Bayramoğlu
KCK OPERASYONU: HÜKÜMETİN NİYETİ NE?
1169 Okunma
Özgül Ertuğrul
Ahmet Altan
AKIL
1166 Okunma
Özer Ataç
Toktamış Ateş
AB macerasında son durum
1158 Okunma
Osman Eskicioğlu


© 2024 - Akevler