Mızrak ve çuval
1389 Okunma, 0 Yorum
Mümtazer Türköne - Zaman
Arif Ersoy

(Yorum14)

Mumtaz’er TÜRKÖNE

m.turkone@zaman.com.tr

ZAMAN,25 Aralık 2009, Cuma

Tehlikenin farkına varalım: Millî varlığımıza, ülkenin vatanı ve devleti ile bölünmez bütünlüğüne, Türkiye'nin âlî menfaatlerine yönelik en yakın ve ciddi tehlike Türk Silahlı Kuvvetleri'nin içinde yer alan illegal örgütlenmelerden geliyor. Karşımızda hem sanık, hem savcı, hem yargıç var. TSK'nın soruşturmayla ilgili bilgileri "kamuoyu ile paylaşmaya mecbur edildiği" ibaresi, kendi başına bir "hukuku çiğneme itirafı."

"Mızrak çuvala sığmıyor" deyişi, mızrağın etkili bir silah olarak kullanıldığı kadim zamanlara ait bir benzetme. Askerî ölçülerde bir kamuflaj eksikliğini, daha ötesi saldırı niyetinin ortaya çıkmasını anlatıyor. Bu başlık altında dünkü yazısında Genelkurmay'ın cunta faaliyetlerini kamufle etme çabalarını sorgulayan Ekrem Dumanlı'nın açtığı yoldan devam etmek niyetindeyim. Evet, "Mızrak çuvala sığmıyor". O zaman ne yapmak lâzım? Galiba önce mızrağı çuvaldan çıkartmak, sonra da "mızrak"tan da, "çuval"dan da kurtulmak gerekiyor.

Tehlikenin farkına varalım: Millî varlığımıza, ülkenin vatanı ve devleti ile bölünmez bütünlüğüne, Türkiye'nin âlî menfaatlerine yönelik en yakın ve ciddi tehlike Türk Silahlı Kuvvetleri'nin içinde yer alan illegal örgütlenmelerden geliyor. Yer değiştiren doğruları tekrar yerine yerleştirelim. Bu ülke ve bizler, ordu, kafasına göre bizi korusun ve yönetsin diye var olmadık; tersine bu ülkeyi korumak için bu orduyu vücuda getirdik. Vücuda getirdiğimiz ve beslediğimiz kuruma çekidüzen vermek en doğal hakkımız ve görevimiz değil mi?

Türkiye'nin sahip olduğu kurumları ve değerleri, ilkelliğin ve geriliğin bir uçta; uygarlığın ve ileriliğin öbür uçta yer aldığı bir yelpazeye yerleştirelim. Bir tarafa kaba gücü, saldırganlığı, bağnazlığı, şiddeti; öbür tarafa aklı, basiret ve feraseti, hukukun egemenliğini ölçü olarak koyalım. Sonra bütün kurumlara, bu niteliklerine göre bu yelpazede bir yer bulalım. Sizce Türk Silahlı Kuvvetleri'ni nereye yerleştirmemiz gerekir?

Ordumuzun harbe hazırlık durumu, eğitimi, sevk ve idaresi ne durumda? Bu sorunun cevabını verebilmek için uzman olmak lâzım. Ancak, önceki gün Genelkurmay tarafından yayımlanan "bilgi notu" tek başına kötü yönetilen bir orduyu işaret etmiyor mu? Star'ın bilgi notuna yönelik sıraladığı "Genelkurmay'ın cevaplamadığı 30 soru" başlıklı haberi, tek başına kötü yönetilen bir orduyu anlatıyor. Kötü yönetimin sebebi de çuvala sığmayan mızraktan başka bir şey değil. Bilgi notu yürütülen soruşturma ile ilgili başlı başına bir mahkeme kararı gibi. Karşımızda hem sanık, hem savcı, hem yargıç var. Gerekçe bile tek başına "TSK'ya güvensizlik" yaratacak bir hukuk hatası ile malul. TSK'nın soruşturmayla ilgili bilgileri "kamuoyu ile paylaşmaya mecbur edildiği" ibaresi, kendi başına bir "hukuku çiğneme itirafı."

Savaş gemisinin güvertesinden aydınları, akademisyenleri, medyayı ve en önemlisi yargıyı hizaya çekmeye kalkmak, ancak muz cumhuriyetlerinde rastlanabilecek bir manzara. Devam eden bir soruşturma ile ilgili, ortaya saçılan her bilgiyi sonucuna bağlayan ve kendi personeli için "suçsuzdur" hükmünü veren bir Genelkurmay karargâhı da öyle.

Tek çare şeffaflık

Karşımızda hiyerarşisi bozulmuş, suçluları kurtarma telaşı içinde hukuku çiğnediği intibaı veren, elindeki silahları halkını tehdit etmek için kullanan düzensiz bir ordu var. Bu ordunun hemen düzenli bir ordu haline gelmesi lâzım. Kurtuluş Savaşı'nı başlatan düzensiz ordu ile Büyük Millet Meclisi emrindeki düzenli orduyu mukayese edenler, muradımı anlayacaktır. Düzenli orduyu var eden ise, hukuktur. Keyfilik değil, hukuk. Genelkurmay'ın bildirisinde izine rastlamadığımız şey. Sebep sonuç ilişkilerini doğru kuralım. Ceza Kanunu'nda yapılan tek kelimelik değişiklik sayesinde, cumhuriyet savcısı bu suikast iddiasını soruşturabiliyor. Demek ki hukuk tek başına ortalığı aydınlatmaya yetiyor.

Genelkurmay'ın, bu "bilgi notu" ile zeytinyağı misali üste çıkmak yerine, bu dehşet verici şüphelerden kurtulmak için yapması gereken tek şey var. Kendisini bütünüyle denetime açmak. Ordumuzun üstlendiği görevin gereği olarak sahip olduğu gizlilik ve ayrıcalıkların tamamı, şu anda sadece TSK üzerindeki şaibeleri ve şüpheleri derinleştiriyor. Kaldırın bu zırhı ve her karanlık odayı denetime açın. Ordunun bütün gizli sırları işportaya dökülse, "devlet büyüklerine suikast düzenleyen ordu" şaibesinden daha büyük bir zararı bu ülkeye verebilir mi? Tek çaremiz şeffaflık. Ordunun yerlerde sürünen itibarını iade edecek olan da, geceleri rahat uyumamızı sağlayacak olan da, Türkiye'ye hukukun egemenliğini getirecek olan da sadece bu. Çuvalın sağını solunu çekiştirip alay konusu olmak yerine, mızrağı teşhir etmek ve bu mızrağı saldırı amacıyla taşıyanları kulağından tutup etkisiz hale getirmek. Akla zarar gerekçeler icat edip, dar alanda çırpınmak yerine herkese hiç şüpheye mahal bırakmayacak şekilde hukukla kayıtlı bir orduya sahip olduğumuzu göstermek. TSK'nın içinden geçtiği krizin tek çözümü bu. Eninde sonunda bu ülke için yapılması gereken tek şey bütün odaları aydınlatılmış bir Genelkurmay karargâhı.

33 erin şehit edilmesi mi? Gaffar Okkan suikastı mı? Rahmi Koç Müzesi'nde çocukların havaya uçurulması planı mı? Devlet büyüklerine suikast hazırlığı mı? Daha bir yığın şüphe ve soruşturmanın kirinden ordumuzu arındırmanın tek yolu şeffaflık. "Ordumuza karşı asimetrik psikolojik harekât yürütülüyor", "TSK yıpratılıyor" feryatları yerine bütün birimlerinizi Parlamento'nun, hukukun denetimine açacaksınız. Bu "bilgi notu"nun hukuk karşıtı mantığının verdiği zararı, bu orduya hangi psikolojik harekât verebilir? İçinde yer aldığınız kurumun şerefini, bu ülkenin menfaatlerini başka türlü koruyamazsınız. Denetimden kaçtığınız her alan, suçun gizlenmesi ve suçluların korunması olarak yorumlanacak. Yakalanan subayların bağlı olduğu Seferberlik Dairesi'nden başlayalım. Bu birim nasıl olur da, istihbarat biriminin görevini üstlenir ve (bilgi notunda kabul edildiği üzere) Bülent Arınç'ın ev adresini bulundurur?

Deniz Baykal'ın aklımıza getirdiği bir ihtimali de dikkate almalıyız. Baykal "Sokağın adını bile aklında tutamayan insanlar, nasıl suikast yapar?" diye soruyor. Ya gerçekten böyleyse? Bu suikast işleriyle "sokağın adını bile aklında tutamayan insanlar" uğraşıyorsa? Ortalığa dökülenlere baksanıza. Elindeki silahın kendisine ya amiraline, ya devlet büyüklerine, ya da sabi çocuklara çevirmek için verildiğine kanaat getiren biri, bir sokağın adını bile aklında tutabilir mi? Ehil ellerde olmayan silahlar... O zaman karşı karşıya bulunduğumuz tehlike daha büyük demektir.

Bu daha büyük tehlikeyi bertaraf etmenin tek yolu, eline silah teslim ettiğimiz kişilerin ne işlerle meşgul olduklarını tıpkı medenî ülkelerde olduğu gibi denetlemek. Genelkurmay'a düşen görev de çuvalı çekiştirmeyi bırakmak.

 

YORUM

Sorunlarını tek başına çözemeyen bireyler bir araya gelerek teşkilatlanmak suretiyle karşılaştıkları sorunları ortaklaşa çözmek; ihtiyaçlarını kolayca karşılamak ve kendilerini tehlikelerden korumak amacıyla sosyal kurumlar kurmuşlardır. Sosyal kurumlar, işleyişini belirleyen açık kural ve ilkelere göre işlevlerini yerine getirdikleri sürece insanların güvenini kazanırlar. Sosyal kurumların dayanağı güvendir. Güvenilirliğini kaybeden kurumlar bir bakıma varlık nedenini ve temel dayanağını kaybetmiş olurlar.

 

Sosyal kurumların en gelişmiş olan devletin temeli ve varlık nedeni toplumun güvenine mazhar olmak, hukukun üstünlüğünü ve paylaşımda adaleti sağlayarak toplumun desteğini kazanmaktır. Devleti güçlü kılan toplumun güven ve desteğidir. Devlet, toplumu iç ve dış tehlikelere karşı koruduğu ölçüde toplumun güvenine ve desteğine mazhar olur. Devlet işlevlerini sahip olduğu kurumlar yoluyla yerine getirir. Devletin kurumları yasalarca kendilerine tevdi edilen temel işlevlerini yerine getirdiği ölçüde toplumun güven ve desteğini kazanırlar. Yasların kendilerine tevdi ettiği görevleri yerine getirmeyen kurumlar toplumun güvenini kaybettikleri gibi varlık nedenlerini de ortadan kaldırmış olurlar. Kamu kurumların güvenilirliğini kaybetmeleri Devlete olan güveni de zayıflatır.

 

Toplumun içi güvenliği hukukun üstünlüğü sağlanarak tesis edilir. İç güvenliği sağlayan kurumlar, yargının hukuka dayalı kararlarını yerine getirdikleri ölçüde iç güvenliği sağlamış olurlar.

 

Devletleri dış tehlikeden koruyan temel kurumu ordusudur. Ordu askeri mantıkla ve askeri hukukla idare edilir. Ordu dış saldırıları önlemek üzere stratejik askeri bölgelerde konuşlandırılır. Toplum sivil mantıkla ve hukuki normlarla yönetilir. İç barış hukukun üstünlüğü sağlanarak ve nimet-külfet paylaşımında adalet sağlanarak tesis edilir.

 

Dış saldırılar askeri mantık ve kurallarla önlenir. Askeri mantıkla sivil hayat idare edilemez. Sivil mantıkla da ordu yönetilemez. Askerlerin sivil hayata müdahalesi siyasi yönetimi diktatörleştirir. Devlet kurumlarını işlemez hale getiri. Çürüme ve bozulma sürecini hızlandırır. Diktatörler devletlerini ömrünü kısaltmışlar ve çöküş sürecini hızlandırmışlardır. Sivil mantıkla yönetilen askerler asli görevlerini unutur ve görev alanlarını dışında gayri meşru işlerle uğraşırlar. Çeteleşme ve eşkıyalaşma sürecini hızlandırırlar.

 

Başta anayasamız olmak üzere devletin kurumlarının görev ve yetkilerini belirleyen yasların bir kısmı ülkenin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır. Kurumlar arası ilişkilerde önemli aksamlar meydana gelmektedir.Kamu kurumları arasında yetki ve sorumluluk alanın net olmamasından dolayı zaman zaman sürtüşmeler ve gerginlikler ortaya çıkmaktadır.

 

Devletin kurumları, bir saatin çarkları gibi uyumlu çalışmazlarsa devleti zaafa uğratırlar. Kamu kurumları arasındaki gerginlikleri kurumların temel işlevlerini yerine getirmesini engeller. Görevlerini aksatan kurumlar toplumun güveni kaybederler. Kurumlarına güvenilmeyen Devlete de güvenilmez.

      

Ülkemizin konumu ve dış mihrakların ülkemize yönelik sinsi planları, ordumuzun güçlü olmasını ve güvenilir kurum olmasını zorunlu kılmaktadır. Ordunun gücü halkın güven ve desteğine mazhar olmakla sağlanır. Sivil hayata müdahale eden, darbelere karışan ve halkın değerleri ve tarihi ile kavgalı olan bir ordu temel dayanağını zayıflatır. Halkın güveni kaybeden ordu varlık nedeni tartışır hale getirir.

 

Türkiye’nin uğrayabileceği en büyük felaket halkın milli ordusuna olan güvenin zayıflamasıdır. Son günlerde ordu ile ilgili yayılan haber ve söylentiler ülkemizi büyük felaketlere sürükleyecek mahiyet arz etmektedir. Bunun için bu ülkeyi yönetmekle görevli olan ve yönetimine talip olan iktidar ve muhalefet vakit kaybetmeden kamu kurum ve kuruluşlarının görev alanlarını, yetki ve sorumluluklarını net belirleyen başta anayasa olmak üzere yasal düzenlemeleri yapmaları sivil ve askeri alanların sınırların net olarak belirlemelidir. Başta geçmişteki darbeciler olmak üzere şuanda askeri görevleri dışındaki işlere karışanlar bulunmalı, yargılanmalı ve hak ettikleri ceza ile cezalandırılmalıdır.      

 

Asker ülkeyi dış saldırılara karşı korumakla görevli kılınmalıdır. Sivil hayat ile asla ilgilenmemelidir. Ülkenin dış saldırılardan korunması için stratejik askeri alanlarda konuşlandırılmalıdır.

 

Ordusunu tartışmalı hale getiren bir toplum, ülkesini ve devletini dış saldırılardan koruyan güç ve kuvvetini zayıflatmaktadır. Sivil hayata müdahale eden ordu mensupları da görev ordumuzun varlık nedenini tartışmalı hale getirmektedir.     

 

 

 

 

Arif Ersoy






Sayı: 29 | Tarih: 27.12.2009
Nazlı Ilıcak
Lens ve karınca
1489 Okunma
1 Yorum
Fatma Karuç
Ebubekir Sifil
Hak yahudilik ve hristiyanlık
1398 Okunma
1 Yorum
Zafer Kafkas
Mümtazer Türköne
Mızrak ve çuval
1389 Okunma
Arif Ersoy
Reşat Nuri Erol
Faiz, işsizlik, açlık ve çözüm
1378 Okunma
Ilker Ardic
Hayrettin Karaman
Biz takiyye mi yapıyoruz
1368 Okunma
Hilmi Altın
Can Ataklı
Hiç aklıma gelmeyen bir görüş
1358 Okunma
Mesut Karaaytu
Ahmet Hakan
Bülent Arınç’a dair önemli bir saptama
1349 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Fikret Bila
Heyecanlı saatler
1336 Okunma
Harun Özdemir
Zülfü Livaneli
Zor bir yıl
1328 Okunma
Ali Bülent Dilek
Mehmet Şevket Eygi
Türkiye’de Din ve Hürriyeti var mıdır?
1325 Okunma
2 Yorum
Emine Hocaoğlu
Fehmi Koru
Sağ el sol elden haberdar mı dersiniz
1309 Okunma
Ahmet Kirtekin
Mahir Kaynak
Gözlemleyicim.
1306 Okunma
Süleyman Karagülle
Yılmaz Özdil
Ağzında lokma varken suikast yapılmaz...
1296 Okunma
Leyla Okta
Gülay Göktürk
Can havliyle
1286 Okunma
Adem Çevik
Oktay Ekşi
Korktunuz Değil mi?
1274 Okunma
Vahap Alma
Mehmet Altan
“AB bir liboş fantezisi mi?”
1265 Okunma
1 Yorum
Mehmet Hikmetumut
Ruşen Çakır
Provokasyon demekle iş bitmiyor
1225 Okunma
Tayibet Erzen
Mehmet Niyazi
Bazen zor yazılıyor
1209 Okunma
1 Yorum
Abdurrahman Erol
Ali Bayramoğlu
KCK OPERASYONU: HÜKÜMETİN NİYETİ NE?
1182 Okunma
Özgül Ertuğrul
Ahmet Altan
AKIL
1182 Okunma
Özer Ataç
Toktamış Ateş
AB macerasında son durum
1175 Okunma
Osman Eskicioğlu


© 2024 - Akevler