Bir sorunu çözerken...
Açılıma karşı çıkanlar toplumdan yeterince tepki görüyorlar; CHP ile MHP terörü durduracak girişime neden soğuk baktıklarını kendi tabanlarına anlatmakta bile zorlanıyorlar. CHP'nin raflarda tozlanmış kendi 'çözüm' önerileri ortada; yeni girişimin o sınırları fazla zorlamayacağı da belli... MHP açısından 'şehitlik' sürekli gündemde tutulması gereken bir fedakârlık olabilir mi; anneler hep ağlamalı mı?
…
Siz ister inanın ister inanmayın, ama benim penceremden bakıldığında görünen gerçek şu: Tek bir sorunu çözmek için başlatılan süreç, başka bir çok kronik sorunun potansiyel çözümünü de içinde barındırıyor.
Fehmi Koru/13 Ağustos 2009/Yeni Şafak
Yorum: İnsan gelişmeye açık bir canlı olmasaydı bugün muhtemelen hala meyve ile beslenen basit canlılar olarak hayatımızı sürdürürdük. Toplayıcı avcı toplumlardan sanayi çağına ulaşmış bir canlı türünden bahsediyoruz. Şimdi bir tan kızıllığında durmuş yeni bir çağın doğuşuna şahitlik ediyoruz. Beyaz bir ip ile siyah bir ip arasındaki farkın bulanık olduğu bir süreçteyiz. Hala eski alışkınlıklarımız var, yıllarca yaşadığımız bir pratik söz konusu. Ve biliyoruz ki bunlar yeni çağda tamamen rafa kalkacak. İçimizdeki bunaltı yaşamdan değil, bizzat bu bilgiden kaynaklanıyor. Boşa çıkmaktan, kaybetmekten korkuyoruz. Sahip olduğumuzu zannettiğimiz hayatın gerçekte bize sahip olduğunu fark ediyoruz, bu da tedirgin ediyor.
Türkiye kronik sorunları olan bir ülke olarak bir türlü ufuk çizgisine bakamıyor, siyah ile beyaz arasında bir tereddütte bocalayıp duruyor. Bir sorununu çözdüğünde bu doğal bir ivme oluşturacak, bu kesin. Şunu da dikkate almak gerekiyor; çözümünü konuştuğumuz sadece bir tek sorun değil. Temel olarak bir çağın çözülmesinden ve yeni bir çağın inşasından bahsediyoruz, meseleyi bu düzeyde tartışmasak da mesele bu.
Gün ışıdığında kim sevinir, kim dövünür bilmiyorum; ama umarım anaların ağlamadığı bir çağ başlar.