15.08.2009
Yaşadığımız sorunun Türklüğü ve Türk milleti tanımını üst kimlik olarak kabul etmeyen DTP-PKK çizgisi olduğunu herkes biliyor. Zaten hükümet dahil herkesin “Kürt sorunu” demesinin nedeni de bu...
Ancak gerek hükümet cephesinde gerek DTP cephesinde sorunu “birden fazla etnik grubun sorunu” gibi sunma gayreti var. Bir çeşit kamuflaj çabası gözleniyor.
Örneğin söze, “Türküyle, Kürdüyle, Çerkeziyle, Lazıyla, Boşnağıyla” diye başlamak gibi... Veya “Anayasa’ya Kürt kimliğinin girmesi talebimiz yok ama etnisiteyle ilgili ayrıntıya da yer verilmesin, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı vurgusu öne çıksın” gibi...
Diğer etnik gruplar
Birincisini daha çok Başbakan Erdoğan kullanıyor. Sadece Kürtleri zikretmek yerine diğer etnik grupları da zikrediyor. Bu arada Türk kimliğini de bir etnik kimlik olarak sayıyor.
Bu yaklaşım iki açıdan gerçekçi değil:
1- Atatürk’ün Türk milleti tanımı ve Anayasa’daki tarifin ortaya koyduğu gibi Türk kimliği bir etnik kimlik olarak değil, bir üst kimlik olarak tanımlanmıştır. Türk milleti kavramı da böyledir. Bu durumda bir Türk milleti yokmuş gibi davranırsanız, gerçeği göz ardı etmiş olursunuz. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran ve bu topraklarda yaşayanların Türk milleti olduğunu bütün dünya kabul etmişken, böyle bir olgu yokmuş gibi davranmak, bir sorunu çözeyim derken daha büyük sorun yaratmaya hizmet eder.
2- Kürtler dışındaki etnik grupların Türk üst kimliği ve Türk milleti kavramıyla bir sorunu yoktur. Aksine, Kürt dışındaki etnik gruplar Türk milletinin bir parçası olmayı kendileri açısından önemli sayan bir yaklaşım içindedirler. Sanki onların da üst kimlik sorunu varmış gibi zikredilmeleri yanlıştır. Bu yaklaşım bu grupları rencide etmektedir. Nitekim TRT Kürtçe yayına başladığında diğer etnik dilleri de zikredince, bu yönde itirazlar gelmiştir.
DTP’nin kamuflajı
Kamuflaj çabası DTP söyleminde de gözleniyor. Bağımsızlık istemiyoruz, federasyon istemiyoruz, demokratik cumhuriyet istiyoruz, söylemine gelen DTP-PKK çizgisi şimdi de genel kavramlarla bir çeşit örtme faaliyeti içinde. Örneğin, Anayasa’da etnisite ayrıntısı olmasın derken; Türk kimliği ve Türk milleti kavramı Anayasa’da olmasın demek istiyor. Anayasa’da anadil sınırlamaları ve eğitim hakkı önündeki engeller kalksın derken de öyle. Kuşkusuz DTP-PKK’nın derdi, Boşnakça da Lazca da resmi eğitim dili olsun, değil. Kürtçenin eğitim dili olarak eğitim sistemine girmesini istiyor.
Bir süre önce bildirge olarak açıkladıkları “Güneydoğu’ya özerklik verilsin” talebini de şimdilerde “Yerel yönetimler ekonomik, siyasi ve kültürel açıdan güçlendirilsin”e dönüştürmüş durumdalar. Ancak, bu örtme gayretleri, işin özünü değiştirmiyor.
Taleplerin kamufle edilmiş halini dinleyip yorum döşeyenler de “ne kadar masum talepler” demeye zaten dünden razı olunca, okuyucuya saflık tavsiye etmeye başlıyorlar.
Gerçek muhataplar
Kamuflaj çalışması muhataplık konusunda da göze batıyor. Hükümet cephesinde şimdilik İçişleri Bakanı muhatap görünüyor. DTP-PKK cephesinde ise DTP muhatap konumunda. Ancak DTP lideri Ahmet Türk, Başbakan ve İçişleri Bakanı’yla buluşmalarından sonra, kamuoyuna “Öcalan muhatap alınmalı, onsuz olmaz diyerek” kendisini yetkili görmediğini açıklamış oluyor.
Sorun basit bir asayiş sorunu değil. Türkiye’nin 30 yıldır uğraştığı bir terör sorunu. Sorun Türkiye’nin kuruluş ilkelerini ve anayasal rejimi etkileyecek boyuta geldiğine ve iç ve dış siyasal bir boyut taşıdığına göre muhatabın Cumhurbaşkanı ve Başbakan olduğunu söylemeye de gerek yok.
Ne kadar kamufle edilirse edilsin, bugünden (15 Ağustos) sonra işin mahiyeti de gerçek muhatapları da ortaya çıkmış olacak.
Yorum:
KAMUFLAJIN ALTINDA YATAN GERÇEK
Türkiye Lozan’da asli unsur – azInlIk ayrımına uygun vatandaşlık tanımına ihanet ettiği günden beri bocalamaktadır. Lozan Antlaşması’nda 12 devletin şahadetiyle yazılan asli unsurun Türk, azınlığın da Gayrimüslİm olması İslamsız Türkçüleri rahatsız etmiştir. Yabancıların Lozan’da dayattığı ve Mustafa Kemal – İnönü ikilisinin de kabul etmek zorunda kaldığı İslamsız Türkçü kadro, devletin merkez bürokrasisine yerleştiklerinden beri yavaş yavaş işlettikleri mekanizmalarla tüm kavramları uygulamalarda yaptıkları yorumlarla tahrif etmişlerdir.
Başlangıçta pek önemsenmeyen bu tahrifat, önce ülke içinde, çok geçmeden de dış politikada Türk’ü IRK, gayrimüslimi de DİN kabul ederek elma ile ARMUTU toplayarak konuyu anlaşılmaz hale getirmişlerdir.
Bugünlerde Kürt AçIlIMI denen anlamsız tartışma da Vatandaş = Türk + Gayrimüslİm den oluşur yapının, tahrif edildiği politik ve kültürel ortamda yapılmaktadır. Devleti kuran temel kavram Müslümanlık, mücadele edilmesi gereken irticai bir kavram olduğuna göre tartışma tabii ki, bölünme, ihanet, yüce divan… üzerinden yapılacaktır. İşin doğrusunu konuşmak ise nedense beylerin işine gelmemektedir.
DTP-PKK çizgisinin temel tezi Kürtler, Türk IRKINdan değİLdİr. Kürtlerin Türk ırkından olduğu iddiası, Lozan’ın hangi maddesine veya şimdiye kadar yazılmış ve değiştirilmiş hangi Anayasa ve kanun maddesine dayandırılmaktadır? Bunu gösterecek kimse var mıdır?
Eğer birileri bir şeyler göstermeye çalışacaksa, lütfen o maddeleri bir kez daha ama dikkatle okusun. Çünkü hiçbir maddede bunu açıkça gösteren bir hüküm yoktur. Ama uygulamaya gelince veya resmi söylemlere bakınca da, ne yazık ki, Türk’ün Müslüman olduğunu gösteren resmi bir konuşmaya rastlamak da imkansıza yakındır.
Türkiye’de sorunların temelinde, İslamsız Türkçülerin çıkarları yatmaktadır. Bu küçük azınlık, anlamsız ve gereksiz kavramlar üzerinden çıkardıkları çatışmalardan yararlanarak milletin %98’ini işgal edilme, bölünme, geri kalma, açlık… gibi korkularla disipline etmeye çalışmaktalar. Bu saçmalıklardan sıkılan büyük kalabalıklar ise Lozan Antlaşmasını ve yazılı hukuku bilemediklerinden yine İslamsız Türkçülerin kavramları ve yarattıkları korkular üzerinden çözmeye çalışmaktalar. Tabii ki de başarısız olmaktalar.
Diyelim ki, tahrifat çok büyük, insanlarımız da cahil. Stratejik düşünemiyorlar. Ülkenin ve yurttaşların birliği ve beraberliği her şeyden önemli. Bir çözüm yolu bulalım, hem sorunlar çözülsün hem de birlik ve beraberliğimiz sağlansın. Hatta bu çözüm Türkiye’yi büyütsün.
Bu mümkün müdür?
Mümkündür!
Lozan’da yazILMIŞ olan Türk-Gayrimüslİm kavramlarINI, daha açIk bİr İfade İle “Müslİm ve Gayrimüslİm” şeklİnde İç hukukta yazabİLİRİZ ve kavramlarI herkesİn anlayabİleceğİ şekİlde netleştİrebİLİRİz. Herşeyİ buna göre de düzenleyebİLİRİZ.
İsterseniz bunu referanduma da sunalım. Kürtler burada tercihlerini neden yana yapacaklar?
Bu konunun referanduma götürülememesinin nedeni Kürtler mi olacak yoksa İslamsız Türkçüler mi? Bunu da görelim.
Bunu görmek ve tüm iç siyasal sorunların gerçek nedenini bir referandumda ortadan kaldırmak daha gerçekçi ve kalıcı bir çözüm olmayacak mıdır?
Ne dersiniz?
Bölünmek mi daha tehlikeli, Müslüman olduğumuzu kabul etmek mi?
Var mısınız referanduma? Ey Türkmenler, Kürtler, Araplar, Lazlar, Çerkezler, Abazalar…
Kürtlerin kahir ekseriyetinin derdi, Türk ırkından olmayı istememek midir yoksa Müslüman kalmak mıdır? Bunu neden öğrenmek isteyelim ki?
Neden sorun “Hangi ırktan olmayı istiyorsunuz” tartışılıyor da “Hangi dinde kalmayı istiyorsunuz” şeklinde gündeme gelmiyor?
Hey!
Siz kimsiziniz?
Biz nerede yaşıyoruz?