Kur’an’a göre yeni düzen ve yeni medeniyet-90
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…
“Hüve / O” (Maide 8)
Buradaki “hüve” zamiri “adl”a gitmektedir. Adl kelimesi geçmemektedir ama fiilden o çıkmaktadır. Bunu şöyle açıklayabiliriz.
Arapçada Türkçede olduğu gibi kökten değişik masdarlar üretemiyorsunuz. O sebeple aynı fiili değişik masdar kullanarak değişik fiiller yapmış olursunuz.
Mesela “ya’dilu adlen” demek, adalet etmek demektir; “udlen” uzak kalmak, ayrılmak demektir. Bunun için genel olarak Türkçeden farklı olarak fiilden sonra masdar söylenir.
“Cae cieten” dersiniz, beliğ olur ama “ben gelerek geldim” derseniz beliğ olmaz.
Bu sebepledir ki Türkçede fiildeki masdara zamir göndermek beliğ değildir.
“Ben geldim, o iyidir” denmez. Ama Arapçada “ben geldim, gelmem iyidir” manasında “o iyidir” dersiniz. Çünkü cümlede masdar hazf olmuştur.
“İ’dilu adlen” demiş olmaktayız.
“Adl” kelimesi hazf olmuştur. Yoksa “udulen” de olabilirdi.
İşte bu sebepledir ki mahzuf olan kelimeye zamir gönderildiğinden burada da mahzuf olan masdara da zamir gönderilmiştir.
***
“Hüve ekrabu / O ekrabdır.” (Maide 8)
Yani daha yakındır yahut en yakındır.
Arapçada ism-i tafdil karşılaştırma amacıyla söylenirse
“Min” kelimesi ile getirilmektedir.
“Li” kelimesi ile kullanıldığında en yakınıdır anlamına gelmektedir.
Yani takvaya adaletten daha yakını yoktur; en yakın olanı odur demektir.
Bütün haramlar ve emirler adalete dayanmaktadır.
İnsan kendi çıkarını emir ve yasaklar olmadan da az çok korur.
Mesela içki onu rahatsız ettiği için çoğu insan içmez. Zararı da yalnız kendisinedir.
Oysa adl ile hareket etme topluluğun temelidir.
Eğer bir topluluk adaletle yönetilmiyorsa, orada adalet tesis edilmemişse, o topluluk yoktur veya yaşamıyor demektir.
“Ekrabu” kelimesi ile bu ifade edilmiştir.
“Kurba” insanın yanında taşınan su kabıdır, mataradır.
İnsan adaleti daima yanında taşımalıdır. Her davranışta önce ben adil davranıyor muyum diye onu hesaba katmalıdır. Birisini tenkit ederken veya methederken adil davranıyor muyum diye ilk düşüneceğin şeydir.
Mümin demek her harekette adil olan kimsedir demektir.
Bir kavmin yaptıkları oradakilere zulüm etmemizi gerektirmez.
***
“Hüve ekrabu li’l-tekvâ / O takvaya en yakın olandır” (Maide 8)
“Takva” “vikaye” kelimesinden gelir. Bundan elli sene önce bu kelimeyi korkma şeklinde tercüme ederlerdi, oysa takvanın korku ile ilgisi yoktur.
“İttika” kendi kendisini koruma demektir, kendi kendisini çirkinliklerden ve kötülüklerden korumak demektir.
O halde ittika adil olan herkes için gerekli bir şeydir.
Nasıl aynı gemide olan insanlar batırdıkları gemide kendileri de batarlarsa, adaleti batıranlar kendilerini de batırırlar.
Yargı üstünlüğü ve saygınlığı herkese her zaman lazım olan bir şeydir.
İşte bunu sağlamak için yargıdan biraz söz etmemiz gerekmektedir.
(Devamı var; “Yargının dört rüknü vardır; savunma, soruşturma, bilirkişilik ve hakemler” konusu ile devam edeceğiz…)