GEÇİŞ FIHKI
GENEL MODEL
Sistematik
Ricalin tam ehliyeti nikah, biat, ahit ve akitledir.
Nisanın kısıtlı ehliyeti mut’a, teyemmüm, ibadet ve selemledir.
Nisanın kısıtlı ehliyetinden Ricalin tam ehliyetine hukuk, ticaret, hicret ve din alanlarında geçilir.
Hukuk zinayı, ticaret faizi, hicret şirki ve din şüpheyi tedavi eder.
Şirke karşı mücadele diyetle tazmin edilir.
Emanetler hicret yoluyla hukuki tercihlerdir.
Başkasının hatasını ispatsız yayma gayreti bühtandır. Zina iftirası bühtandır. Zinanın tedavi edilmesi gibi iftira da hukuki ahlaki bir zeminde tedavi edilir.
Kendi faydasını ortaya çıkarma gayreti riyadır.
Sosyal hayatta insan ve mülk ilişkileri ticaret, hukuk, hicret, din üzerine bina edilir. Hukuk ilmi hayatın geniş dairesinde yer alır ve nikah ile karı koca hak ve yükümlülüklerinin sınırları çizilir. Ticaret, şirketleri konu alır ve şirketleşme ile malların evliliğini ve ortaklıktaki hak ve yükümlülüklerin sınırları çizilir. Din, inançları evlendirir ve inanç ortaklığındaki hak ve yükümlülüklerin sınırları çizilir. Hicret ise siyasi yönelimleri evlendirir ve siyasi ortaklıklardaki hak ve yükümlülüklerin sınırları çizilir.
İnsan ya tam sorumluluk sahibidir ve ehliyeti tamdır, ya da bazı konularda sorumluluk ortadan kalktığından ehliyeti kısıtlıdır. Geçiş fıkhı insanı kısıtlı olan hallerde sorumsuz ve yetkisiz tutar ve bu kısıtlı ehliyetten insanları topluluk olarak tam ehliyet sahibi, etkin, yetkili ve sorumlu hale getirmenin fıkhıdır. Zina, faiz, şirk ve şüphe bugünün getirdiği sorunlardır. Geçiş fıkhı bu sorunları ve buna benzer kıyasi sorunları topluluk içinde kırılma ve çatışma yaratmadan ara geçiş formulleri ile hedeflenen yetkin topluluğa geçirmenin fıkhıdır.
Aslolan islam nikahıdır. Hukukun denetimi dışında bir çatışma alanı yaratan zina sorununa karşı muta nikahını bir ara geçiş uygulaması olarak getirerek önce zinaya olan ihtiyacı meşru zemine çekerek zinanın kaynaklarını kurutmayı ve zinaya olan talebi sıfırlamayı hedefler, daha sonra zina ortadan kalkacak ve muta yine bir müddet devam edecek ama belli bir sosyal proses sonrası insanlar mutaya olan talepleri doğal olarak ortadan kalktıkça islam nikahına geçiş yapacaklardır. O topluluk içinde geçiş prosesi başarı ile tamamlanmış olacak bu süreç diğer bucaklara emsal teşkil edecek ve dalga dalga benzer süreçler takip edilecektir. Muta nikahı kaynağını topyekün bir sosyal çöküşten alırken, cariye hukuku kaynağını savaşlardan almaktadır. Temeli kısıtlı ehliyet bazında birdir, ehliyette kısıtlılığın derece farklılığıdır.
Benzer bir şekilde faiz kapitalizm ekonomisinin ortaya çıkardığı ekonomik çöküşü ölçmede bir göstergedir. Topluluktaki zinanın ekonomideki yansımasıdır, enflasyonla fiyat terörüne sebep olur, istikrarı yok eder. Faizsiz ekonomi tam ehliyetin oluştuğu bir sistemdir. Öncelikli olarak faize olan ihtiyaç selemle ortadan kaldırılır. Selem sistemi ön ödemeli sipariş kredisidir. Para önce verilir mal sonra alınır. Faizli kredileşmeye karşı öngörülen Adil Ekonomik Düzendeki 7 kredi çeşidinin en asli ve önemli kredileşme usulüdür. Tüccarlar standart mallar için önceki yıllara ve o yıldaki aldıkları siparişe göre fabrikalara yıllık bir plan vererek her ayda ne kadar mal ihtiyaç duyduklarını bildirir ve bunu siparişi verenlerden toplayarak fabrikaya ön ödeme yapar böylece mal üretilmeden önce zamanın uzunluğu ile orantılı indirimler alarak ucuzlamaya neden olur. Faizli çalışan üretim merkezleri faizli bankaların kredileri ile bu selem kredisi arasında seçim yapacak ve faizli kredi ile çalışan müesseseler rekabet açısından zorlanacağından belli bir müddet sonra tüm fabrikalar yavaş yavaş kaçınılmaz olarak selem sistemine yönelik kredileşme modellerine rağbet edecektir. Daha sonraki süreçte tarihi kayıtların bize aktardığına göre halktaki zenginleşme ve refah artışı ile maddi birikimler neticesinde seleme olan ihtiyaç da ortadan kalktığından uygulaması terkedilmiştir. Bugün ise selem, faizi ortadan kaldırsa da yüksek teknolojik üretimler için devam edebilecektir. Buna göre maddi kalkınma ile ilk elden zenginlik vakıflara şarzedilecek ve sosyalizme doğru bir yaklaşma olacaktır. Herşeyin vakfı kurulacaktır. İnsanlar çalışma gereği duymayacak, gündelik ihtiyaçlarını bu vakıflardan karşılayabilecek hatta bu alan konut vakıflarına kadar yaygınlaşacak ve insan neye ihtiyaç duyuyorsa bu vakıflardan temin edebilecektir. Bu sosyalizmdir. Marks kapitalizme karşı bunun hayalini kurmuştur. Bize göre selemleşme ile faiz ortadan kalkacak ve insanlık büyük maddi birikimlere kavuşacak sonrasında zekat verecek yer bulamayacak ve tüm zenginlikler insan ve yaşam alanının gerektirdiği tüm alanlarda vakıflara şarzedilecek ve sonrasında teknoloji üretim vakıfları ile süreç geri dönüşümü olmaz şekilde insansız üretim teknolojilerinin gerçekleştirildiği vakıfları besleyerek büyük bir ilmi-teknik sıçramaya neden olacaktır. Selem faiz ihtiyacı kadar kısıtlı değil, teknik yenileşme ile paralel akit sistemleri kadar tam ehliyeti besleyecektir.
Günümüzün siyasi sorunlarının temeli ise şirktir. Şirkin bir cephesi terörü besleyen kanallardır. Diğer yüzü ise topluluk yararına uygulamaların belli merkezlerin çıkarına kanalize edilmesidir. İnsanlık hicret demokrasine geçtiğinde sosyal ayrışmalar ve tercihlerle ünsiyetlerini belli yerlerde toplayarak, sosyal uyum ve dengeye kavuşacaktır. Şirke karşı bu kaçınılmazdır. Hicret demokrasisi şirkin beslenme havzalarını kurutacaktır. Bunun mekanizması ise işari olarak abdest-teyemmüm ilişkisi ile kurulmuştur. Abdest namazdan önceki şartlardan biridir, onsuz namaz sahih değildir. Onun ise şartı sudur. Su olmazsa namaz kılınamaz demektir. Suyun olmadığı durumlarda teyemmüm ile su dışı temizlenme usulleri bize siyasi bakış açısı verir. Siyasette de şirke karşı hicret demokrasisi içinde o anda hicret demokrasisinin desteklemediği alanlar vardır ve o özel şartlar ile hicret demokrasisi kısıtlı ehliyetten ara geçiş formülleri ile biat demokrasisine geçişi sağlar. Tam ehliyette siyaset, askeri alanda nöbetli – bedelli ayrımı ile desteklenerek hicret demokrasisini desteklemelidir ancak bu kurulacak Adil Düzen bucağında mümkün değildir. Bu kısım o bucakta ihmal edilecektir. Bunun yerine siyasetin şartları o seviyede hangi hukuki düzenlemelere tabi ise ona bağlı olacaktır. Bu teyemmüme eşittir. Zamanla gelişme ve refah artışı ile o bucak diğer bucaklara emsal teşkil ettikçe belirleyici hukuki düzenlemelerin merkezi haline gelecek ve genel devlet sistemi oradaki sisteme eklemlenmek mecburiyetinde kalacak buna göre tüm sistemin gereği olan ama genel düzen nedeni ile uygulanmayan içtihatlar uygulanmak durumunda kalacaktır. Bu suyun görülmesi ile teyemmümün ortadan kalkmasıdır.
Diğer bir sorun ise dini inançlar olarak temel olan ama hayatın gerçekleri ile o anda örtüşmez gibi görülen uygulamaların inananların zihninde şüphe olarak durmasıdır. Aslında şüphenin girdiği yerde iman yoktur. İnsanlar Adil Düzenin kurandan kaynaklandığını bildikleri halde ona kulluk etmemektedir, çünkü şüphe vardır. Kapitalizme karşı zayıf görmektedirler. Adil Düzene iman ettiklerini söyleyenlerde bile bu şüphe hastalığı vardır. Buna göre çelişkili tavırlara girebilmektedirler. Temel olarak samimi niyetle buna kulluk ve ibadet etmek, bu düzen için çalışma gayreti cihattır ve buna devam ettikçe hareket içerisinde eksiklerini görecekleri ve tedavi olacaklarını farzediyoruz. Samimi olanlar eksiklerini görecek ve şüpheleri ortadan kalkıp eksiklerini tedavi edip ahdedecekler ve davanın kendi ile ilgili kısmından tutarak hizmete inançla devam edeceklerdir. Böylece dini bir tam ehliyete sahip olacaklardır. Samimi olmayanlar ise tedavi olamadan tasfiye olacak ve şirk hastalığında debelenecektir. Hadiste bu husus açıktır. “medine şehri demirci körüğü gibidir, kir pas barındırmaz”. İki husus vardır, imandan sonra mı ibadet yoksa önce ibadet sonra iman mı ? şeriatçılar önce iman sonra ibadet derler, imanı ise ilmin verileri olarak tarif ederler, uygulama ile deneyle ispat dairesine girmediğinden herkesi mazeretli görürler. Tasavvufçular önce ibadet sonra iman derler. Bu yüzden manasını kavrayamasalarda namaz kılarlar, tespih çekerler. Bu yaklaşımla kişi his ile Adil Düzene ibadet eder ve sonrasında eksiklerini bu ibadetleri ile gördükçe tedavi eder, galip his, kamil imanla ahde dönüşür. Burada hisle ibadet etmek kısıtlılığa, kamil iman ile ahitleşme tam ehliyete işarettir.
Geçiş Fıkhı Genel Kristali
Surenin Planı
Hitap insanlara: İttika
Nasıl ?
1. Ekl (velayet ve nikah ile)
2. Nikah (kendinize nikahlayın ya da nikahlanın değil topluluk olarak nikahlayın). Kendinize ise yetim kızlar değil, yetimi olan kadınları nikahlayın. Bunları da iki üç dörder alın ve eğer yetimler arasında adaleti sağlayamazsanız birini ve elinizin altındakilerle yetinin. Bunların asıl babasından kalan mallarını da mirasa göre aklı yetince verin
3. Sadukat: eğer velisi yetimleri alan kadını nikahlarsa ve bunu mal için yaparsa, nisa baştan mihrini kendi keseceeğinden kesilen mihir eski kocasından gelecek malların güvence bedeli olur. Yeni koca adayı zengin ise yetimli kadını alır, gücü yetmezse malların üstüne konmak tehlikesi ortadan kalkar. Eğer eski kocasının malından harcarsada kadın kendi malını geri almış olur ve yetimleri de güvence altına almış olur.
4. İdfa’: Aklı yetince mallarını geri alırlar.
Miras: Paylaşım usulü
1. Nikah Akdi ve Zina - Muta
- Fuhuş ve dört şahit
- Mihir
- İstibdal
- Akrabalık bağları
- Muta nikahı ve ücretli evlilik
2. Ticaret Akdi ve Faiz - Selem
3. Siyasi Akit ve Şirk - Mukatele
4. Dini Akit ve Şüphe - İbadet
Sorunsal
- Ey insanlar, sizi tek bir nefisden yaratan sonra da ondan zevcini yaratan sonra da bu çiftten bir çok rical ve nisa besseden rabbinizden korunun.
- Yetimlere emvalini ita edin ve habisi tayyib olana tebdil etmeyin. (habis olan dalavere ile yetimlerin mallarını elinde saklamaktır). Onların emvalini kendi emvalinize harcamayın, yedirmeyin. (bu ya velayet yoluyla, ya nikah yoluyla olmaktadır)
- Yetimlerin içinde dengeyi kaçırmaktan çekinirseniz, size düşen şeylerle nisadan mesna sülase ve rübaa nikahlayın. (birden fazla yetim varsa birini alınca onun malı kocasının kontrol ve tasarrufuna gireceğinden, dengeyi yitirmemek için hepsine ortak muamele etmek için tüm yetimleri nikahlayın anlamında.) Eğer adaleti sağlamaktan çekinirseniz, o takdirde biri veya eymanınında temlik ettikleriniz (yeterliktir). Bu en aşağısıdır.
- Topluluk olarak nisaya onların sadukatını (güvence bedeli, mihir) cömertçe verin. Eğer onun bir kısmını kendinden bağışlarlarsa onu da afiyetle yiyiniz.
- Topluluğun size bahşettiği kıyam mülkiyeti olan emvalinizi süfehaya vermeyin. Süfehayı bunun içinde rızıklandırın, giydirin ve örfe göre kavledin.
- Nikaha iblağ oluncaya dek yetimleri deneyin, rüşdünü gösterirlerse emvalini onlara idfa ediniz. O emvali israf ile ve tez elden yemeyin (evlenseniz de velileri olsanız da yetime malını vermeli, tasarrufu yetime geçmeli). Zengin olan bağışlasın, fakir olan örfe göre harcama yapsın. Emvalini idfa ederken şahit tutun, hesap olarak topluluğa bu yeter.
Miras
7-14
10. Genel kural: terekenin çocuklardan erkeklere kızların iki misli
Genel kural: tereke vasiyet ve borçların ödenmesi sonrasında paylaştrılır.
Yetimlere hakları verilmezse zulumdur. Bu ise siyasi bir olaydır.
Eğer kadınları ikiden fazla ise terekenin üçte ikisine ortak olurlar.
Tek eşli ise hanımına terekenin yarısı verilir.
Eğer ölen adamın veledi var ise ölenin ana babası mirasçı ise anne babadan herbirine altıda bir hisse verilir.
Eğer ölenin veledi yok ise ölenin ana babası mirasçı ise annesine üçte bir verilir.
Eğer ölenin kardeşi varsa anasına altıda bir verilir.
11. Karılarının çocuğu yoksa, karılarınızın bıraktıklarının yarısı kocalarındır. Eğer çocuğu varsa (önceki başka kocasından) terekenin dörtte biri kocalarındır.
Sizin çocuğunuz yoksa, terekenizin dörtte bir karılarınızındır. Sizin çocuğunuz varsa, terekenizin sekizde biri karılarınızındır ve bu vasiyet ve borç ayrıldıktan sonradır.
Bir erkek kelale (çocuk ve babası yok) olursa ya da kadın (önceki eşinden) çocuklu olursa ve kız veya erkek kardeşleri varsa, kız ve erkek kardeşlerin herbirine altıda bir hisse verilir. Birden fazla ise üçte bire ortak olurlar.
Hicret fıkhı ile uygulanan kardeşlik anlaşması hükümleri geçiş fıkhı olarak uygulanır. Genel sistem değiştrilmeden bir madde eklenmiştir. “Birbirinin gerçek kardeşleri gibi akrabalık kurulmuştur”, sonra muhacirler yeni yerleşime tamamen adapte olduktan sonra bu geçici hüküm iptal edilerek “ulul erham” tabirini aynı anadan doğan kardeşler olarak anlaşılmıştır. Öncesinde ya bu ayet inmemişti ya da indiydi de anlamı “merhamet sahipleri” olarak anlaşılmıştı.
İctihatlarin derecelendirilmesi
Hz Peygamber inen ayetlerden eğer doğrudan uygulamaya yönelik bir yöntem bulamazsa kendi ayetlerin ruhuna göre bir uygulama geliştirirdi, bu düzeltilirse yenisine tabi olur, düzeltilmezse devam eder sünnet seviyesinde kalırdı. Birinci kısım değişen sünnetleridir. İki ayrı uygulama vardır, bu aynı konuda farklı şartlara bağlı farklı uygulamalardır. Bizim için her iki uygulama da şartları uygun olan seviyelerde ayrı ayrı örnektir. Bu şartları tespit edip hangi yer, zaman ve topluluklarda hangisi en optimum uygulanabilir ve maksimum fayda sağlar bunun hesabını ekonometrik, sosyometrik, politikometrik, etikometrik açıdan nesnel ölçülebilir kriterlere vurup karar vermelidir.
Nikah akdi ve gayrimeşrusu olan zina
Zina ve cezası-unsurlar-mahremler
15-28
Hanımlarınızdan fahişelik edenler olursa, 4 şahit ile istişhad edin, eğer suçları sabit olursa mevt teveffi edene kadar evlerinde tutun ya da sebil gözleyin
Zina eden bekarlara eza edin, tevbe ederlerse salıverin. Allah sadece cehalet üzerinde tez elden edilen tevbeleri bağışlar (Hz peygamberin namaz kılana zina cezası vermemesi bundandır: çünkü pişman edip itiraf etti ve bir daha da devam etmedi).
Kadınlara kerhen mirasçı olmak helal değildir. Açık bir fuhşa düşmedikçe de mihri geri almak helal değildir. Mihir misakı galiz yani güvence bedelidir.
20. Bir zevc yerine bir zevc istibdal etmek isterseniz, ve o kadınlardan birine kıntar olarak vermiş olsanız da ondan o kıntardan her hangi bir şey almayın. Onu apaçık bir bühtan ve ism olarak alır mısınız ? (emir topluluğa, belki dayanışma ortaklığı bu mihri ödeyecek).
21. kadınlardan babalarınızın nikahladıkları şeyleri nikahlamayın, eskiden olanlar geçmiştir. Bu bir fahişe ve kötü bir yoldur. (zina-hem baba hem oguldan çocuğu olan bir kadının oğulları arası ilişki ne olur ? hem üvey kardeşi hem de üvey oğlu olur, mirastaki payları da karışık olur)
23. analarınız, kızlarınız, kızkardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşinizin kızları, kız kardeşinizin kızları, süt anneler, süt kız kardeşler, eşinizin anaları, karınızın başka kocadan olma kızları, eğer henüz birleşmemişseniz kızlarını alabilirsiniz. Kendi sulbünüzden olan oğullarınızın karıları, ve iki kız kardeş aynı anda almak haramdır.
24. Mamelekiniz olmayan kadınlardan başkası ile evlenebilirsiniz. Diğerlerini mallarınızla zina etmemek üzere isteyebilirsiniz. Muta karşılığı ecirlerini verin. Tüm farizalardan sonra karşılıklı rızalaşma ile anlaşmanızda vebal yoktur.
25. İmanlı hür ile evlenmeye gücü yetmeyenler, eliniz altındaki imanlı (muhsanat-iffetli) genç müminelerden alsınlar. İffetli yaşamaları, zina etmemeleri, gizli dost tutmamaları, şartıyla onları ehlinin izni ile nikahlayıp alın ve ücretlerini de örfe göre verin. Evlendikten sonra fuhşederlerse hür kadının cezasının yarısını verin. Bu içinizden günaha düşmekten korkanlar içindir. Sabır ise daha hayırlıdır.
26. Bu sizin kablinizin sünenleridir. Hidayete getiren yoldur.
Zinanın karşısında muta koydu, peki faizin karşısındaki kıyası nedir ? Muta da peşin ücret ve geçim garantisi var, islam nikahında ise mehir, geçim garantisi ve yarı miras (erkeğin yarısı) var. Ticarette ortak risk-kar zarar var, faizde ise risk tek taraftadır. Mutanın karşılığı ekonomide nedir ? evlilikler aslında miraslar yoluyla mal transferleridir aynı zamanda, evlilik hem sosyal akrabalık bağları kurarlar hem de ekonomik ilişkiler kurar. Muta da ise mal aktarımları yoktur, sosyal ve ekonomik bağlar kurmaz, geçim ve cinsi bağlar kurar. Ticaret evliliğe denk ise faiz ücretli karşılıklı sınırlandırılmış bir evlilik ilişkisi kurar. Faiz islamdan önce de vardı son dönemlerinde yasaklandı. Muta da islamdan önce yoktu, fuhuş vardı, bunu fuhşun yollarını kapatmak üzere yasadılar, islamda da faize karşı selem getirildi, son dönemlerde ise selem işlevini bitirip otomatik olarak devreden çıktı.
Ticaret akdi ve gayrimeşrusu olan faiz
Faiz
29-31
Evlilik ticaret akdine benzer. Evlenenler şirket ya da sermaye evlilikleri gibi zarara ve kara ortak olurlar. İki tarafta riski katılımı oranında paylaşır. Şirket feshi boşanmaya, iflas ise ölmeye kıyastır. Boşanınca bosanma hükümleri işler, bu fesih ve ayrışmadır. Ölüm ise miras hükümlerini işletir ki iflas denir. Serbest ticaretin zıddı faizli işlemlerdir. Faiz paylaşım değerlerindeki risk unsurunun bir taraf aleyhine dengesinin bozulmasıdır. Çeşitleri çoktur bunlardan para faizi, sermaye faizi, emek faizi, tesis faizi gibi türleri vardır. Burada bu kıyas işlenmelidir. Eğer evlilikler iki tarafı bağlayıcı olmazsa ve arada hukukun gözetimi ve denetimi yoksa buna zina denir. Zinanın resmisi de vardır. Aynı şekilde faizli işlemlere ekonomik zina denir. Ya da faizin sosyal hayattaki karşılığı zinadır.
29/ iman edenler, batıl yolla aranızda mallarınızı tüketmeyin, sadece sizin karşılıklı rızalaştığınız bir ticaret olsun. (batıl yolla malları tüketmenin yollarının biri de faizdir) faizde irade var ama rıza yoktur. Ticarette hem rıza hem irade vardır. Evlilikte de hem rıza hem irade vardır. Zina da ise irade var ama rıza yoktur.
31. erkeğe kazandığı, kadına da kazandığından nasip vardır. Fazl (fazlalık, artık kısım) topluluktandır. (arz-talepledir).
34. Erkekler kadınlardan şu şartla kavvamdırlar: topluluk birini diğerine üstün kılması sebebi ile, ve emvalinden infak etmeleri sebebi ile, (kadın topluluk içinde derecelendirmede yer almadığı ve mallarından infak şartı koşulmadığından yani geçimle yükümlü olmadıklarından). Kocanın velayeti topluluğun ahengini bozan kadınlara nasihat edin, yataklarını ayırın ve darbedin. Kavvam demek, mülkün kaimi, evin değil malların idarecisi demektir. “Rical” genel bir kavram içinde kadınları da barındırır, “nisa” ise özel bir kavram sadece kadınlara hastır. Ricaldeki elif lam takısını cins için alırsak kadınlar da içindeki rical cinsi demek olur. “Kavvamun”daki “vav” “nun” topluluğu ifade ederse, malların- “mülklerin kaimi” yani “kıyam mülkiyetini idare eden” anlamına gelir. Kaim değil de kavvam gelmesi sürekliliği ifade içindir, yani ricaller nisaya her zaman kavvamdır, bunun istisnası yoktur. Kadın rical sınıfında iken o da ricalden olduğundan oradaki şartlarını koruduğu müddetçe kavvam olabilir.
35. ikisi arasının şikakından korkarsanız, kadının ve erkeğin ehlinde birini hakem olarak ba’sedin ve ıslahı isterlerse topluluk aralarını tefevvuk eder.
Siyaset akdi ve gayri meşrusu olan sarhoşluk - gusülsüzlük
Sarhoşluk ve güsülsüzlük ile namaz, teyemmüm kıyası ile nikah ve miras hukuku
Zina – Faiz – Şirk - Şüphe
Muta- Selem – Mukatele - İbadet
Zina evlilik dengesinin bozulup sosyal dengesizliğe yol vermesi, buna karşı muta
Faiz enflasyon ile fiyat terörüne yol açması buna karşı selem
Şirk otoritesizlik yolu ile siyasi dengenin karışıklığı beslemesi, buna karşı mukatele
Şirk hem demokratik partileşmeye izin verip hem de diğer partilerin demokratik yolla iktidara gelen partiye yapılan kaba güçle dayatmalara diğer partilerin sahip çıkmamasıdır.
Şüphe imanın dengesinin bozulup iç huzurun ve ahengin dengesinin bozulması, buna karşı ibadet
43-Sarhoşken ve gusülsüzken namaza yaklaşılmaz, siyasi faaliyete katılınmaz. Sarhoşluk akli melekelerin zayıflamasından ötürü hatalı muhakeme ve karar alma riskinden dolayı siyasi süreçte bulunmayı engeller. Gusülsüzlük ise siyasette büyük taharetin olmaması yani namaz yazısında zikredilen karşılıklı uyumu bozucu ve insicamı bozucu, hedeflere varmada engenlleyici faaliyetlere girmektir. Birincisi sır tutmak stratejinin uygulamasını sekteye uğratmak, ikincisi programa göre hareket etmemek, parti içinde ahenki bozmak vsdir. Eğer su yoksa teyemmüm edilerek de buna meydan verilir. Yani su (barışçıl faaliyetler yerine), geçici olarak toprak (menfilikleri nötrolize edici faaliyetler) içine girilir.
45. topluluğun velayeti ve topluluğun nusreti kafidir. Siyasi ilişkilerde topluluk kontrol merkezi olmalıdır. Bu da program ve teamüllerdir. Yahudiler (bir parti) kelimeleri çarpıtarak, işittik ve isyan ettik, dinle işitmez olası bizi koyun gibi güt” derler. İşittik itaat ettik dinle ve bize nazaret et deselerdi hayırlı olurdu. Ey kitap verilenler, (programı olan diğer partiler), sizde olanı tasdik ederek tenzil edilene güvenin. Kitaptan nasip verilenleri gördün mü nasılda cibti ve tağuta dayanarak bel bağlayarak, hakkı örtenler için bunlar iman edenlerden yol olarak daha hidayettedir derler. (kab bin eşref adlı ehli kitap mekkelileri muhammed hem sizin partinizi hem bizimkini kurutuyor, diyerek kendi partisinin menfaati için barışcıl olarak açık mücadele yerine, zulüm yolu ile kıtal ile mücadeleye kışkırttı). Bunlar topluluğun lanetledikleridir ve topluluğun lanetledikleri nusret ve başarı bulamaz. (mülkten nasipleri mi var da böyle yapıyorlar, yoksa topluluk nasa çalışmasının karşılığı olan fazlı verirken diğer partiye hased mi ediyorlar). Halbuki Allah kitab da hikmeti de mülkü de ibrahime vermiştir.
Bundan sonra ise emanet ve yönetim ile ilgili ayetlere girer ki bu da siyaset akdinin devamı niteliğindedir.
Emanet ve Yönetim-hakemlik ve savaş
58-125
Emanetleri ehline veriniz.
Emanet, imamet, emaret kavramları geçiyor. Emanet yönetimin devri için verilen oylardır. İmamet rasule itaattedir. Emaret ise savaşta emire tabi olmaktır.
Rasule itaat Allaha itaattir.
Münafıklar ve velayet başka partilere dayanmak yalaklanmak
Müşrikleri tenkil ve katl
Müşriklerin kaçması ile takibin durdurulması
Hataen bir mümini katletmek ve hükmü diyet
Teammüden bir mümini katletmek ve hükmü kısas
Cihad ve hicret
Mukatelede namaz
Şirk ve İhanet
Haniflik
59- Ey iman edenler, Allah'a itaat edin; elçiye itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, artık onu Allah'a ve elçisine döndürün.
65- Hayır öyle değil; Rabbine andolsun, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça, iman etmiş olmazlar.
69- Kim Allah'a ve Resul'e itaat ederse, işte onlar Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberler, doğrular (ve doğrulayanlar), şehidler ve salihlerle beraberdir.
71- Ey iman edenler, (düşmanlarınıza karşı) tedbirinizi alın da savaşa bölük bölük çıkın ya da topluca çıkın.
80- Kim Resûl’e itaat ederse, gerçekte Allah'a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse, Biz seni onların üzerine koruyucu göndermedik
89- Onlar, kendilerinin inkara sapmaları gibi sizin de inkara sapmanızı istediler. Böylelikle bir olacaktınız. Öyleyse Allah yolunda hicret edinceye kadar onlardan veliler (dostlar) edinmeyin. Şayet yine yüz çevirirlerse, artık onları tutun ve her nerede ele geçirirseniz öldürün. Onlardan ne bir veli (dost) edinin, ne de bir yardımcı.
90- Ancak sizinle aralarında andlaşma bulunan bir kavme sığınanlar ya da hem sizinle, hem kendi kavimleriyle savaşmak (istemeyip bun)dan göğüslerini sıkıntı basıp size gelenler (dokunulmazdır.) Allah dileseydi, onları üstünüze saldırtır, böylece sizinle çarpışırlardı. Eğer sizden uzak durur (geri çekilir), sizinle savaşmaz ve barış (şartların)ı size bırakırlarsa, artık Allah, sizin için onların aleyhinde bir yol kılmamıştır.
92- Bir mü'mine, -hata sonucu olması dışında- bir başka mü'mini öldürmesi yakışmaz. Kim bir mü’mini 'hata sonucu' öldürürse, mü'min bir köleyi özgürlüğüne kavuşturması ve ailesine teslim edilecek bir diyeti vermesi gerekir. Onların (bunu) sadaka olarak bağışlamaları başka. Eğer o, mü'min olduğu halde size düşman olan bir topluluktan ise, bu durumda mü'min bir köleyi özgürlüğe kavuşturması gerekir. Şayet kendileriyle aranızda andlaşma olan bir topluluktan ise, bu durumda ailesine bir diyet ödemek ve bir mü'min köleyi özgürlüğe kavuşturmak gerekir. (Diyet ve köle özgürlüğü için gereken imkanı) Bulamayan ise, kesintisiz olarak iki ay oruç tutmalıdır. Bu, Allah'tan bir tevbedir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
95- Mü'minlerden, özür olmaksızın oturanlar ile, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği (cenneti) va'detmiştir; ancak Allah, cihad edenleri oturanlara göre büyük bir ecirle üstün kılmıştır
98- Ancak erkeklerden, kadınlardan ve çocuklardan müstaz'aflar olup hiçbir çareye güç yetiremeyenler ve bir yol (çıkış) bulamayanlar başka.
101- Yeryüzünde adım attığınızda (yolculuğa ya da savaşa çıktığınızda), kafirlerin size bir kötülük yapmalarından korkarsanız, namazı kısaltmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Şüphesiz kafirler, sizin apaçık düşmanlarınızdır.
102- İçlerinde olup onlara namazı kıldırdığında, onlardan bir grup, seninle birlikte dursun ve silahlarını (yanlarına) alsın; böylece onlar secde ettiklerinde, arkalarınızda olsunlar. Namazlarını kılmayan diğer grup gelip seninle namaz kılsınlar, onlar da 'korunma araçlarını' ve silahlarını alsınlar. Küfredenler, size apansız bir baskın yapabilmek için, sizin silahlarınızdan ve emtianız (erzak ve mühimmatınız)dan ayrılmış olmanızı isterler. Yağmur dolayısıyla bir güçlüğünüz varsa veya hastaysanız, silahlarınızı bırakmanızda size bir sorumluluk yoktur. Korunma tedbirlerinizi alın. Şüphesiz, Allah kafirler için aşağılatıcı bir azap hazırlamıştır. (namazda korunma araçları yanında olmalıdır. Savaşta da öyledir, sivil diplomaside de öyledir. Bazen silah diplomatik teamüllerdeki kozların açılması ve yaptırım gücüdür.)
107- Kendi nefislerine ihanet edenlerden yana mücadeleye girişme. Hiç şüphesiz Allah, ihanette ilerlemiş günahkarı sevmez. (davaya ihanet etmek – döneklik)
108- Onlar, insanlardan gizlerler de Allah'tan gizlemezler. Oysa O, kendileri, sözden (plan olarak) hoşnut olmayacağı şeyi 'geceleri düzenleyip kurarlarken,' onlarla beraberdir. Allah, yaptıklarını kuşatandır.
109- İşte siz böylesiniz; dünya hayatında onlardan yana mücadele ettiniz. Peki kıyamet günü onlardan yana Allah'a mücadele edecek kimdir? Ya da onlara vekil olacak kimdir?
116- Hiç şüphesiz, Allah, Kendisi'ne şirk koşanları bağışlamaz. Bunun dışında kalanlar ise, (onlardan) dilediğini bağışlar. Kim Allah'a şirk koşarsa elbette o uzak bir sapıklıkla sapmıştır.
125- İyilik yaparak kendini Allah'a teslim eden ve hanif (tevhidi) olan İbrahim'in dinine uyandan daha güzel din'li kimdir? Allah, İbrahim'i dost edinmiştir.
Savaş Sonrası Nikahlanan Yetim Kadınlar ve Yetimleri Mallarının Kıstı-Adeleti Temin etmenin Hükmü
127-143
127. nisa hakkında fetva sorarlar. Topluluk fetvası şöyledir (topluluğun beklentisi): Allah o kadınlar hakkında ve kitapta kendileri lehine yazılanların verilmediği yetim kadınlar ve onları nikahlamak isteyenler ile kız çocuklardan müstezaflar ve yetimlere adaleti ikame edilmesi hakkında şöyle fetva veriyor.
128. eğer bir kadın kocasının geçimsizliği veya yüz çevirmesinden korkarsa, o ikisinin sulh ile aralarını düzeltmesinde sakınca yoktur. Nefisler şuhhu ihzar eder. İhsan ve ittika hayırlıdır. Nisa arasında adaleti kurmayi isteseniz de gücünüz yetmez, ne tam olarak meyledin ne de askıya alarak tamamen boşlayın. Islah ve ittika af ve rahmeti celbeder.
129. eğer teferruk olursa Allah kendinden tamamen iğna eder.
135 ey inananlar kıstı (teraziyi) dengede tutan Allah için şahitler olarak kavvamlar (yöneticiler) kayyumlar olun.
136. Ey iman edenler, Allaha, ve rasulune, ve rasulune tenzil olan kitaba (imamın içtihatlarına) ve senden önce inzal olan kitaba (kuran) güvenin.
138. münafıklara elim bir azap müjdele.
139. ki onlar kafirleri müminlere tercih ederek veliler edindiler. İzzeti orada aradılar. Size kitapta Allahın ayetleri ve yorumları açıldıkça onlar küfrettiler ve onunla alay ettiler. Zafer nasip olursa “sizinleydik” derler, kafirler kazanırsa, “sizi müminlerden koruduk” derler
140. bu münafıkların tuzağıdır. Namaza (siyasetteki görevlerinde) üşenerek kalkarlar. Gösteriş yaparlar. “Ey müminler kafirleri veliler edinmeyin”.
143. “Allahı ve rasulunu ayırmak (topluluğun imamını topluluğundan ayırmak) hakiki küfürdür”, “Allahı ve rasullerini ayırmayanlar ücretlerini alırlar”. Ehli kitap senden kitap inzal etmeni isterler, onlar musadan da onca delile rağmen zülmederek ötesini istemişlerdi.
Dini akit ve gayri meşrusu olan zann - şüphe
İsa
157-172
Meryeme de büyük bühtan attılar. (şahitsiz zina isnadı, hz ayşeye attıkları gibi) Ve “Allahın rasulu meryem oğlu isa mesihi kesinlikle katlettik” derler. Katletmediler de asmadılar da onlara şibhettirildi. Bu hususta ihtilaf edenler şek içindedir. Zanna tabi olmaktan başka ilimleri yoktur.
Üç kullanım var: şüphe, şek, zann. Şahitsiz zina isnadı ve katlettik (ceset ortada yokken) demeleri şibhdir. Olay hakkında ikiye bölünmeleri veya birbirine zıt taraflara bölünmeleri (meryeme bir kısmının azize derken diğerlerinin zani demesi ile isaya bir kısmı asi derken bir kısmı tanrı demesi) şektir. Kesin delil olmadan veya kesin delil getiremeden bir fikre tabi olmak (isaya yalvarmak ve azize meryeme yalvararak beklenti içinde olmak) zandır. Bu üç unsur küfrün nedenidir. Bunlar varsa iman yoktur. İlimde zann vardır ama iman da yoktur. Ehli kitabın her biri isanın ölümünden önce isaya mutlaka iman edecektir. Ve yevmi kıyamette de onların aleyhine şehid olur.
Yahudiler zülümlerinden helalları haram haramları helal ettiler. Riba almaları yasak olduğu halde riba aldılar, ve insanların mallarını batıl yolla tükettiler.
Kelale (babası ve çocugu olmayanlar)
176
Kelale hakkındaki fetva şu: bir erkek helak olsa ve bir veledi olmasa, kız kardeşi olsa, ona terekenin yarısı verilir. Kızkardeş ölü ve eğer kadının veledi olmazsa erkek kardeş ona mirasçı olur. Eğer iki kız kardeşi olursa o ikisi terekenin üçte ikisine mirasdar olurlar. Eğer erkekli kadınlı kardeşleri olursa erkek için kadının iki mislidir.