Michael Roskin, Countries and Concepts (Ülkeler ve Kavramlar, Adres Yay.) adlı eserinde 1960’lardan beri dünyada gücün başbakanlara doğru kaymaya başladığına, ama bunun zorunlu olarak diktatörlüğe götürmeyeceğine işaret eder.
İngiltere, Fransa, Almanya ve Japonya gibi farklı sistemlerde yürütmenin güç kazanmakta olduğunu, örneğin başbakanın “İngiliz sisteminin temel taşı” olduğunu vurgulayan Roskin’e göre:
“Teorik olarak, başbakanın yetkileri diktatörlük olarak görülebilir. Çünkü başbakan kabineyi seçer ve kontrol eder, Parlamento’nun en büyük partisine başkanlık eder ve istediği hemen her düzenlemeyi geçirebilir ”.
“Bu, Britanya’da demokrasi yok demek midir?” diye sorar Roskin ve “Hayır, hiç değil” der ve ekler:
“İktidar dizginleri bir tek kişinin elinde bulunduğunda bile, başbakanlar bir diktatöre dönüşmezler; bunun en önemli sebebi, hiçbir durumda genel seçimlerin beş yıldan daha uzak olmamasıdır”; yönetici kadronun “seçimlerle periyodik olarak hesaba çekilebilmesidir”.
Yazının devamı için: http://www.stargazete.com/gazete/yazar/berat-ozipek.htm
Yorum:
Demokrasi gelecek bizi kurtaracak!
Önce tanımla başlayalım söze “Demokrasi, tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimidir” http://tr.wikipedia.org/wiki/Demokrasi
Bu tanımdan yola çıkarak demokrasinin uygulandığı ülkelerde bütün insanların rahat ve refah içerisinde yaşadığı intibası oluşuyor değil mi? Evet gerçek demokrasi uygulandığında bu huzurlu ortam sağlanacaktır. İnsanların bir kısmı diğer bir kısmına yahut çoğunluğun azınlığa tahakkümü sona erdiği gün demokrasi uygulanıyor olacaktır.
Günümüzde ekseriyet demokrasisi hakimdir. Yani yüz kişilik bir toplulukta elli bir kişiyi ikna edebilirseniz bütün topluğu istediğiniz gibi yönetebilirsiniz. Geri kalanların ne düşündükleri ne söyledikleri bir sonraki seçime kadar dondurulmuştur. Bu sebeple kulis denen illet her yerde baş göstermekte, elli biri bulmak için her türlü yol ve pazarlık mubah sayılmaktadır.
İnsanın yarıdılışı, doğası sosyal yapısı ve dünya görüşü gibi bir çok parametre varken ekseriyeti yakalamak için insanlar koşuyor ve koşuyor.
Demokrasi tanımındaki herkesin eşit haklara sahip olduğu ibaresi yerine çoğunluk olanların eşit haklara sahip olduğu ibaresi bugün yaşanan için daha doğru bir tanım olacaktır.