ŞAMANCA ÖÇ ALMAK..
Zalim iktidar sahipleri : “ Bir düşünün Allah’ın cezaları bir düşünün!”
Bunlar düşünmezler iştahlarıyla güdülürler; çünkü vicdanlarını arzularının etine gömmüşlerdir.
Güçleriyle ayakta duran suçlular her zaman "Kahraman" diye başlayan cümleleriyle, az önce tecavüzcü salyalarını akıttıklarını teşhis edebilirsin. Rahatlıkları tüm değerlerden üstün olduğu için dokunulmazlıklarını, sorgulanamazlıklarını, hesap vermezliklerini vicdansız çatallı sesleriyle korkutmak için sirenleştirirler. Sindirdikleri milletlerine "kahramanlık" cakası satarlar; oysa her kes bilir ki kahramanlık erdem yoluna adanmaktır…
Evrenlerin sahibi, düzenleyicisi ve geliştirici (Rab), Hak yasasını işletiyor: hakkın “geç” dediğimiz “yanıtı”/tezahürü, üstümüze giyipte sekiz saat sonra çamaşır makinasına yıkanmak için atıp değiştirdiğimiz gömleklerimiz gibi, seksen sene sonra toprağe iade edip minerallerine kadar yenilenecek bedenlerimize göre “geç” lakin, bir gömlek bir “mesai” içindir! Aynı şekilde, dönemsel sınavlarımızın bir soru kitapçığı olması misali, yaşam dönemlerimizde bir beden/bir form bir kitapçıktır.
“İnsan acelecidir”; insan bir bedenin değil, bedenlerin taşıyıcılığında ayol alandır. İnsanlar bedenlerini kendilerine yaptıkları binalarla aksettiriyorlar: Kurumlar ve kalın beton kolonlu binalar “sahiplerinin” vicdanlarının en somut ifadesidir. Onlar, o binalar ve içindeki teçhizatlarla seçkinliklerini garantiye alma peşindedirler; beslendikleri sömürdükleri insanların acıları onları beton harç ve teçhizat olarak içlerine sirayet etmiştir.Acı palazlandığında onları dışarıya kaçamayacakları şekilde bitirecektir.
Diğerlerine gelince, direnip sorgulayama aşamasına gelinceye dek kirli, iğdiş “gömlekleriyle” Tekamülün acı refüjlü yollarında taban tepecekler..Yardım zihinlerindeki iyilik özlemleriyle rüzgara, yağmura, sele, depreme, savaşa, hastalığa dönüşerek yönlenecektir. Zihinlerinde şekillendirip besledikleri her doğa olayı, önce kendilerinden sonra da beton kolonlardaki emek minerallerine dönüşümlü akım yaparak konforcuları bir dahaki sefere en kötü yaşam formlarına doğduracaktır.
Bunun dışında , acı çeken bedenlerin ruhlarının, acıları “hak” edişlerinin perde arkasını kim bilebilir: Irak’ta şu anda 12 milyon yetim var. Ne yaptılar ki bu acılara doğdular bu bedenlerdeki ruhlar?!? En kestirmeden , 800 yıl önce azgın Hülagu liderliğindeki Moğolların Bağdat’ı yağmalayıp nehirlerinde kan akıttıkları orduların vicdansız askerlerin bedenleri ölümlerinden sonra, ruhlarının evrensel bedel ödeme planı gereği acı ve ateş içinde Irak’larda yetim olarak doğmalarıdır.
Zalimlerin eziyetleri her devranda aza gelerek( azgınlıklarını/tuğyan/kendini yeterli görme, her doğumda ödeyerek), iyilik diyarlarının toprağını acı çözülmelerle olgunlaştıracaklardır. O topraklar erdemleştikçe, üzerlerindeki bitirdikleri bitkilerle, besinlerle; insanları da vicdanlaştırıp/vicdanlı hale getirip, zihinlerindeki iyiliği, yeryüzünde gerçekleştireceklerdir.
Evren, içindekince sonsuz. Sayısız yaşam modelleri, biçimleri hak yasası gereği kötülüklerin bedellerini acılarıyla ödeyerek/ acı çektirdikleri “başkaları”, kendileri olup doğarak ödeyip, kozmik simetriği/uyumu (denge değil!) durmaksızın oluşturma işlevindedirler.
Evrende sadece bir tek “giyim mağazasının” dünyada ve gördüklerimiz olduğunu sananlar; kendi yaşamlarında, çarşılarında (ya da kreasyonlarında) bunu nasıl kabul etmiyorlar ise kozmos da sayısız çeşit formlar için sayısız kreasyon mağazaları (dünyalar/ ortaya çıkış alanları/ er meydanları ) oluşturmaktadır.