Son yazımızda 'IMF GİTTİ' dedik... IMF gerçekten gittiyse, o zaman biz bize kaldık demektir... 19. IMF Stand-By'ının sona ermesinden bu yana geçen 22 aylık sürede devam eden görüşmelerden sonra, 20. IMF Stand-By'ı yapılmayacaksa, artık kendi başımızın çaresine bakacağız demektir...
IMF gittiğine göre; IMF'siz ne yapmalı, nerden başlamalıyız?
Biz bize kaldıysak, dışa bağımlılığımız bittiyse; şimdi ülkemizi istediğimiz gibi kendimiz idare eder ve bir yıl içinde işsiz insan bırakmayız... Hep hatırlattığımız üzere, "İŞSİZLİK ve istihdam ülkemizin bir numaralı sorunu" olduğuna göre, önce işsizlik sorununu -bu köşede zaman zaman anlattığım şekilde- acilen çözmeliyiz...
Bunu başardığımızda, çok değil, sadece üç-dört sene sonra önemli bir mesafe kat ederiz... Hani hep gıpta edilerek söylenir ya, hani hep 'Almanya' ve 'Japonya' örnekleri verilir ya; hattâ daha sonraları 'Kore' ve bilmem 'nire' örnekleri de verilir ya...
İşte o Almanya ve Japonya'yı yakalar ve de geçeriz...
Bir müddet sonra da bütün dünyaya örnek 'süper güç' oluruz...
...
Bunu, 'bu 'mucize'yi gerçekleştirmek için yapmamız gereken işler nelerdir?
1. Devlet tüm ödemeleri ve tahsilatı TL üzerinden yapacak, dövizi ve yabancı parayı asla kullanmayacak... [Bu konuda yapılması gerekenlerle ilgili bazı detaylar önceki yazılarımda ve diğer çalışmalarımızda bulunmaktadır.]
2. Borçlanmaları ise altın değerinden yapacak, faizleri sıfırlayacak... Yani, devlet yeni bir anlayış ve uygulamayla 'altın değeri' üzerinden 'alacaklı' ve 'borçlu' olacak, tahsilatını ise tahsil tarihindeki 'altın karşılığı değer' üzerinden yapacak...
3. Merkez Bankası altını kârsız olarak alıp satacak... Merkez Bankası kendisine yıl başında 'altın stoku' belirleyecek, bu stokun seviyesi ile altının TL cinsinden değerini bilgisayara hesaplatacak... Altının stoku yükselirse değeri düşecek, altının stoku düşerse değeri yükselecek...
...
4. Yukarıdaki tedbirleri aldıktan sonra Merkez Bankası bankalara altın değeri üzerinden faizsiz kredi verecek... Bankalar da işletmelere altın değeri üzerinden faizsiz kredi açacak... Kredileşme ilkesi içerisinde bu 'kredi sistemi' çalışacak; yani işletmeler ne hacimde mevduat yatırırlarsa o hacimde 'faizsiz kredi' kullanacak...
Bankalar işletmelerin cirolarından alacakları belli yüzdelerle çalışacak... İşletme satın aldığı malın parasını senetle ödeyecek; banka senedin tam karşılığını müşteriye para olarak ödeyecek; banka ödediği senet miktarının yüzde 2'sini işletmeden tahsil edecek...
...
5. Her çalışana 'çalışma/emek kredisi' tanınacak... Kişi bu emek kredisini kullanarak istediği işletmede 'üretici' olarak çalışacak, çalışma yerini kendisi seçecek... Ücretini bankadan alacak, üretici firma borçlanacak...
Üretici firma çalıştırdığı işçiye veya iş/letme türüne göre 'ham madde kredisi' alacak; üretim yapılacak ve üretilen mal satıldıktan sonra kredi ödenecek...
- Bütün bu işlemler ve hazırlıklar gerçekleştirildikten sonra üretim yapılacak...
- İşletme üretimi yaptıktan sonra ürettiği ürünü 'ortak ambar'a koyacak...
- Üretici ürünü sattığı zaman banka/lar alacaklarını tahsil edecek...
***
Önemli bir hatırlatma: Ekonominin önemli sorunlarından olan 'enflasyon' bu sistemde problem olmayacaktır. Neden olmayacaktır? Bu sistemde piyasaya sürülen 'para' kadar ortak ambarlarda üretilen 'mal' stoklanmış olacağından enflasyon olmayacaktır.
Ve 'mucize': İşsizlik, istihdam, üretim ve pazar sorunu bu şekilde çözülecektir.