Kızların eğitim ve öğretimi
1496 Okunma, 0 Yorum
Hayrettin Karaman - Yeni Şafak
Hilmi Altın

Hayrettin Karaman, hkaraman@yenisafak.com.tr, 14 Mart 2010 Pazar,

 

Kızların eğitim ve öğretimi

…Kadın meseleleri ile ilgilenen bir kurumun yaptırdığı araştırmaya göre:

"Eğitim düzeyi daha yüksek olan kadınlar arasında bile her 10 kadından 3'ü eşlerinden fiziksel veya cinsel şiddet görüyor. Refah düzeyi düşük olan kadınların yaşamlarının herhangi bir döneminde karşılaştıkları şiddet yüzde 50 iken yüksek sosyo-ekonomik düzeydeki kadınlarda bu oran yüzde 29'a düşüyor."

Bu tespit kadınların mağdur olmalarının iki önemli sebebini ortaya çıkarıyor: 1. Bilgisizlik, 2. Ekonomik bağımlılık.

…İslam toplumunda kadın, isterse çalışır, ama geçimini sağlamak için çalışmaya mecbur kalmamalıdır; kalırsa bundan sorumlu olanlar erkek yakınlardır ve Müslüman camiadır.

Bilgisizliğin ilacı öğrenmektir, okumaktır; bunun normal yeri de okuldur. İnsan bilgisizliğinin bir kısmını ailede, özel dersler ve sohbetlerde de giderir, ama bunlar okulun, okul da bunların yerine konamaz.

Kızlarını, "dinlerini ve ahlaklarını korumak için" okula göndermeyenler ya onlara, okulda bile alamayacağı din ve dünya bilgisini özel olarak aldıracaklar ve gerektiğinde ekonomik bağımsızlıklarını da sağlayacak tedbirler alacaklar veya "kızlarını cahil ve çaresizliğe mahkum etmenin" vebalini yükleneceklerdir.

Eğer bir ülkede okul çocuklara gerekli bilgi yanında güzel ahlakı da veremiyorsa böyle bir okula erkekleri gönderip kızları göndermemek makul ve meşru bir davranış olmaz; çünkü her iki cins de aynı seviyede dindar ve ahlaklı olmak durumundadırlar ve erkeler bozulmaya karşı korunaklı değildirler.

Yapılacak şey herkesin kendi din ve ahlak anlayışına en yakın okulu seçmesi, okulda verilemeyeni okul dışında tamamlamaya çalışmasıdır.

Yazının tamamı için bakınız: http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?t=14.03.2010&y=HayrettinKaraman

YORUM:

 

 ‘Kızların eğitimi öğretimi’ konusu üzerinde durulurken konuyla ilgili sorunlar sayılmakta sorunların kaynakları ve çözümleri üzerinde durulmamaktadır. Yorumumda konuyla ilgili sorunların nedenleri, kaynakları ve çözüm öneri üzerinde duracağım.

 

1-Sorunlar müzminleşince, evrimleşince kaynakları tam ve doğru tespit etmek zordur.  Sorunların yeni durumlarına değinmek gerekmektedir.  Konu açısından öncelikle günümüzde öne çıkan bazı sorunları ve nedenlerini ve kaynaklarını belirtmeye çalışacağım.

İnsanlık önceki dönemlerin etkisinden henüz kurtulamamıştır. Birçok yerde son on binlik tarım dönemi aşamasına bile gelinmediği görülür. İlkel göçebe dönemi hayatı sürmektedir. İnsanlık, plansız kır toplumundan planlı makineli kır toplumuna, plansız kent toplumundan planlı kent toplumuna ve bunlardan da seçenekli planlı topluma, bilim toplumuna geçememiştir.

 

İnsanlık yaygın makine sanayisi dönemine geçememiştir. Halk ekonomisi gelişememiştir.  

 

Tekel sermayesi yeni döneme de eksik ve yanlış geçmek istemektedir. Tüm insanlığı karşısına alıp dışlayamadığı için sermayeye ayak uyduran, bayi olanları dışlamamış ve programını bunlarla yürütmüştür. Kuvvete dayalı oluşturulan mekanizmalara kısmen erkek kapsama dahil edilmiştir. Kadın çoğunlukla itilmiş, dışlanmıştır. İnsanlığın 3.bin yıla geçişi medeniyetine kadının ortak olması istenmemiştir. İnançlar bu yönde önemli ölçüde kullanılmıştır. Köhnemiş inanç anlayışları sermayenin yönlendirmesi ile inançlar afyon yapılmıştır. Bilim dışı gelişen hurafe inançlar bu işte önemli rol oynamışlardır.

 

İnsanlığın sağlıklı üremesi önemsenmemiştir. Ekonomide iş yerlerini kadınlara uygun tasarlanmamıştır. Ailede özellikle çocuk doğurma, büyütme konuları sorun olmaya devam etmektedir. Konunun bilimsel verilerle değerlendirilememesi, çalışma hayatına uygun ortamlar oluşturulmaması kadını son plana itmiştir. Bu durum genç nesle “okuyacaksın da ne olacak” tarzına dönüşmüştür. Kılıf olarak da “sahte inanç virüsü” engel yapılmıştır.

 

Okuyan, eğitim gören, çalışan kadınların temel biyolojik ihtiyaçları, annelik duygu ve hizmetleri, eş olma görev ve hakları çözülmeden, sosyal ve ekonomik haklardan yoksun bırakılarak, kadın sosyal ve ekonomik örgütlenmenin dışında bırakılmıştır. Hamilelik, bebeklik dönemi aileye ve özellikle anneye taşıyamayacağı yük yapılmıştır. Çocuk doğurma hayattan kopma, aileye yük olma noktasına getirilmiştir. Anne bir yerde, çocuk bir yerde, çalışma alanı başka bir yerde.

 

Bir takım sorunları çözmede gerekli hale getirilen rotasyon uygulamaları aileleri dağıtmış, akrabalık, arkadaşlık ilişkileri mahvedilmiştir. Neredeyse her bir olay insanların yerlerini değiştirmede mazeret yapılmış ve sosyal hayat onarılması çok zor olan yaralar almıştır. Kadınlar hamilelik, bebek yetiştirme dönemleri başta olmak üzere yalnız bırakılmıştır. Ne işyerlerinde ne de oturdukları evlerde sürekli arkadaşlıklar oluşmamaktadır. Bu durum kadınları daha da zayıf düşürüştür. Çocuk veya iş ikilemine düşürmüştür. Bunlara ek olarak özellikle ilk ve ortaöğretimden sonraki dönemlerde eğitim öğretim görme, çalışma konusu artık iyice çekilmez duruma düşmüştür.

 

Bütün bu konularda az da olsa çözüm olması beklenen ve bazı yer ve dönemlerde kısmen çözüm de olan inanç gruplarının dayanışmaları zamanla istismar edilmeye başlanmış ve insanların yükü hafifleyeceğine ağırlaşmaya başlamıştır. İnanç grupları (tarikatlar, cemaatler) tekel sermayesinin istekleri doğrultusunda hareket etmeye başlamışlardır. Özellikle çoğu tasavvuf, tarikat, cemaat çevreleri son döneme kadar kadının toplumdaki dengeli yerini sağlamaları ve sağlayanlara destek vermeleri gerekirken, konuyla ilgili çözümleri önermeleri gerekirken (çoğu tarikat ve cemaatler kendi işyerlerinde bile çözüm bulmamış, toplumun ahlaki dejenerasyonuna çare üretmemiş, binlerce sene önceden kalma bozulmuş önerilerinin sorunlarını çarşafla kapatmaya kalkmışlardır) sermayenin biçtiği elbisenin (birtakım gerekçeler göstererek, sermayeden farklı şekillerde yararlanma adına) faturasını kadına kesmişler ve kadını okuma çalışma hayatından uzak tutmuşlardır. İnanç gruplarının bilimin rehberliğinde çoğulcu anlayış ilkeleriyle kendilerini yenilemeleri gerekmektedir. Çürümüş meyve gibi gıda olması gereken inanç grupları halka çözüm üreteceğine sorun üretmektedir. Bu arada sermayenin yönlendirdiği ve ortamını hazırladığı ekonomik, siyasi projeleri ve devlet yönetimlerinin ve buna uygun tasarlanmış işyerlerinin bu işte en sorumlu alanlar olduğunu da bilmek gerekir. Bütün bu sorunları aşmaya kalkan ve bir şekilde çözüm arayan kadınlar da eziyetin, her türlüsüyle karşı karşıya kalmışlardır.

 

İşsizlik sorunu kızların okumamasının temel nedenlerindendir. Ailede bir bireyin bile iş bulamadığı günümüz toplumlarında ‘erkeklerin bile iş bulamadığı bir dönemde okuyup da ne yapacaksın’ anlayışı eğitim ve öğretimin yalnızca sanayi alanında erkeklere yönelik çalışma amaçlı olduğu izlenimi toplumda gelenek olmuştur. Gelecek neslin sağlıklı yetişmesi için herkese eğitim-öğretimin gerekliliğinden bilerek veya bilmeyerek uzak durulmaktadır.

 

Diyanet, İlahiyat fakülteleri v.b resmi yetkili alanların halkın önünü açacak, inanç gruplarının bu konudaki sorunlarını çözecek projeler üretmeleri gerekirken, ya bin sene önceden kalan ve bozulan gıda gibi kokmuş çözümleri insanlara sunmuşlar ya da bırakın çözüm önerilerini sorunlarla bile ilgilenmemişlerdir. Halkın dört gözle sorunları çözmesini beklediği bu çevreler, kullanım tarihi geçmiş bin yıllık mezheplerin günümüz versiyonlarını bırakın önermeyi, klasiği bile aktaramamışlardır. Günümüz mezhep temsilcileri bırakın sorunlarına çözüm bulmayı sorunların kaynağı olmuşlardır.

 

‘Cinsellik ve kadın’ konusundaki sorunlar ‘kadının eğitim ve öğretimi’ ve çalışma hayatına katılımı, şiddetin önlenmesi konusunda en önemli engellerden biridir. Günümüz medeniyeti (önceki bazı medeniyetlerde olduğu gibi günümüz batı medeniyeti) her alanda insanları aç bırakma, tahrik etme, sonra da ona saldırtma yöntemini uygulamaktadır. Cinsellik; doğal, biyolojik yozlaşmayı oluşturmayacak biçimde oluşan genel ahlak çerçevesinden çıkartılmış, azdırılmış, taşırılmıştır. Ahlaklı olma yerine ahlakçı yapılmıştır.

 

Sağlıklı gıda almak gibi sağlıklı cinsel ihtiyaçların giderilmesi de haktır. Sürekli aç bırakılan, sağlıklı gıda temin edemeyen ve bitkin düşen insan çöpteki yiyecekleri yemek zorunda kalır. Cinsellik konusunda da aç bırakılan, doğal zevklerini eş olma gibi sağlıklı yollardan giderme hakkı ve görevi olan insanlara bu yollar kapatılmıştır. Cinsel yönden aç bırakılmış, her yönden ahlaki zafiyete uğratılmış, kişiliği zedelenmiş, virüslenmiş, hatta yok olmuş ve aile olma bilincini yitirmiş insanlar kitlesi oluşturulmaya çalışılmıştır. Düşkünlük kalabalıkları oluşturularak toplumda “düşkünlüğün normalleştirilmesi” anlayışı öne çıkarılmaktadır. Kadın çalışma ortamında cinsel meta gibi gösterilmeye çalışılmış, çalışma ortamları yıpratılmıştır, bu anlayışın genelleşmesine çabalanmıştır. 

 

Erkek kadın kelimesinin geçtiği her cümlede, erkek ve kadının karşılaştığı her yerde cinsel açlığın, ahlak düşkünlüğünün derin sorunlarını bulmak mümkündür.  Yasama, yürütme, yargı ve denetlemenin bilimin rehberliğinden uzaklaştığı, demokratikleşemediği, kaba kuvvetin, şiddetin hakim olduğu yerlerde güçlü olan okuma imkanı bulmuş ve yalnızca kadın değil olanağı olmayan herkes bir şekilde itilmiştir. Böylece sömürü düzeninin sömürüsüne devam etmesi için başta kadınların eğitimsizliği, başarılı olduğu halde olanağı olmayan gençlerin eğitimsizliği, işsizliği sorunu oluşmuştur. Bu sorun insanlığın kalkınmasının önünde hala engel olarak durmaktadır.

 

Bütün bunlara çözüm aranacağına veya çözüm bulanlara destek verileceğine, vahim durumu bahane gösteren sermaye destekli inanç grupları, görünürde inanca yakın gözüküp, finans çevrelerine uydu olarak, menfaatleri uğruna sorunu çözmekten veya sorunu çözenlerden kaçtılar. Kadını eve hapsetmeyi, okuldan uzak tutmayı, çalışma hayatına katmamayı görev addettiler.

 

Bunun da ötesinde hiçbir delil olmadan erkeklerle kızların aynı sınıfta hatta aynı okulda okumalarını haram sayanlar, bu uğurda genç kızları okullarından edenler, kurumlarında, mağazalarında, banka banklarında, depolarda, vitrinlerde v.b sabah 8 akşam 8 köle misali çalışma programı yapabiliyorlar.  Yolda karşılaşınca yüzünü kapatmayı farz görenler kızlara TV’lerde ön sıralarda yer verebiliyorlar. Bu İslamiyet’in hangi kuralıdır. Tekel sermayesine uydu olup, insanları kölelik uygulaması işçilik sistemi ile karın tokluğuna çalıştırma hangi ayetin gereğidir. İşin diğer tarafında oyunun diğer aktörleri var. Onlar da köhneleşmiş din anlayışını benimseyenlerin bu yanlışlarından yararlanarak işi yokuşa sürüp kızların başörtüsünü, katsayıyı sorun haline getirdiler. Tekel sermeyesi bayilerinden bazıları devleti, bürokrasiyi kullanarak bazıları da dini kullanarak elbirliği ile geleneksel baskıdan kurtulan kızları yine okutmama gibi şeytani becerilerini gösterdiler.

 

Sosyal, ekonomik hayatı tekel sermaye planlamıştır. Kadın doğal ilgi alanını terk etme ile açlığı giderme, sağlıklı yaşama adına ezilerek de olsa uygun olmayan şartlarda çalışma arasında çelişkide bırakılmıştır.

 

Kızlar veya erkeklerden büyük bir çoğunluğunun ömürlerinin üçte birini yalnızca ezbere dayalı, işe fazla yaramayan, hayatla fazla ilgili olmayan yalnızca ‘okuma’ ile vakitlerini geçirmeleri istenmektedir. Plan bu şekilde yapılmıştır. 25-30’lu yaşlara kadar sınırsız eğlenceye yönlendirilmiş ve bıktırılan bir ortamda okumaya sıkıştırılmış bir gençlik, 30’undan sonra da hiç iş yapmayan kabiliyetsiz bir gençlik bir de işsizlik soruna çarpılmaktadır. Bu durum kızlar için de böyle erkekler için de az fakla yine böyledir. Yalnızca ‘oku’ var ama ötesi yok. Örneğin, “neyi, niçin, nerede kullanmak üzere, çalışırken okuma” konularında ses yok. Ses çıkaranlara siyasette, ilimde, ekonomide yer yok. Türkiye’de artık kadın olmak kadar erkek olmak zor çünkü toplumdaki ‘erkek eve bakar’ anlayışı sınırlı ve işe yaramaz ‘okuma’ ve işsizlik ortamında erkekleri daha büyük bir strese itiyor.

 

         Sermeyesi olmayanını ya da sermayeye mahkum olmayanın okumasının zor olduğu bir öğrenme süreci oluşturulmuştur. Bu sürece katılanlar okumuş, bilmiş pozisyonunda okuyamayanlar da kabiliyetsiz, beceriksiz sayılmıştır. Temel haklardan biri olan öğrenim görme elit hakları olmaya başlamıştır.

 

2-Çözümün nasıl olacağı yani metodu, yolu, yöntemi üzerinde durulmamaktadır.

Kızların eğitim öğretim ve buna bağlı sorunlarda benimsediğim çözüm metotların bir kısmı şöyledir:

Eğitim öğretim serbest olmalıdır. Özel okul devlet okulu ayırımı kalkmalıdır. Özerk statülü halk okulları olmalıdır.

Öğretmenler öğrencilerini, öğrenciler de öğretmenlerini seçmelidirler.

Okullar standart hale getirilmelidir. Herhangi bir okulda mutlaka bulunması gereken yapı ve malzemeler ortak bütçeden standart ölçüler geliştirilerek sağlanmalıdır. Yolları herkese açık olması gibi okullar da herkese açık olmalıdır.

Temel, ilk, orta, yüksek öğretime bütçeden öğrenci başına pay ayrılmalıdır.

Öğrenciye verilen ödenek öğrencinin öğretmenine verilmelidir.

Özel derslikler tekel sermaye ve bayilerinin ve de devleti sömüren bürokrasinin elinden ancak böyle kurtulur.

Devletin görevi ortak sınav yapmak ve öğrencilerin bilme (öğretim), yapabilme/eğitim, ahlak (dürüstlük), güvenlik sıralamasını yapmaktır.

Sınavlar öğretmenlerin oluşturdukları görüş grupların/ekollerin ortak sorularından oluşmalıdır.

Okuma ve çalışma ortak, birbiri ile bağlantılı, birbirini tamamlayıcı olarak yürütülmelidir.

Her öğrenci, okuma yanında eğitim için okulla ilişkilendirilen bir işyerinde öğretmenin rehberliğinde ve işyerindeki usta çırak ilişkisi içinde öğretim ve eğitimini tamamlamalıdır.

Kadın erkek herkes öğrenme/okuma (ilmi), eğitim/ çalışma (mesleki), güvenlik (savunma) veya ek çalışma yaparak güvenlik bedeli/ödeneği ödeme, ahlaki (inanç, ruhsal, rehberlik) öğretimi ve eğitimini teminatlı/sigortalı veren bir oluşuma katılmalıdır.

Bu gruplara katılmayanlar ilgili öğretim ve eğitim, çalışma v.b oluşumun teminatlarından yararlanamaz.  Bu durumda olanlar yakınlarını veya seçtikleri kimselerin teminatlarından yararlanırlar.

 

İnsanlar akıllı varlıklardır. Menfaatlerini düşünürler. Yanlış yönlendirme veya eğitimin önlenmesi için diploma bütün görüş gruplarının ortaklığında objektif ortak sınavlarla yapılır. (Günümüzde bu sorun Akevler’in çalışmalarından yararlanılarak kısmen çözülmüştür.) Ona seçenek bırakırsanız, tanıtımı doğru yaparsanız en iyisini seçer.

 

Buna karşın 20 sene hayattan uzak bir şekilde okutup sonra da işsiz bırakırsanız ve 20 sene boyunca aileleri bütçelerinin yarısı kadarını öğretime vermeler gibi işkence ile karşı karşıya bırakırsanız bu sorunu çözemezsiniz. İnsanların gıda ve barınma ihtiyaçlarını gideremedikleri günümüzde çocuk okutmanın ailelere ne denli bir yük olduğunu bilmeyen, yaşamayan rant /artı değer sahiplerine konuyu çözdürürseniz bunları düşünmezler.  Ailelerin eğitime ayırdıkları para konusunda nedense hiçbir anket, çalışma, çözüm v.s duyurulmuyor. Çocuklar okurken bir taraftan da kendilerine gelir getirici ve ailelerine destek olan bir eğitim öğretim yöntemi geliştirilirse sorun çözülür.

 

Kızların eğitim öğretiminin ötesinde tüm gençlerin hatta insanlarımızın genel eğitim öğretim sorunlarının çözümü için çoğulcu model anlayışı gereği, görüşlerin ortaya konması gerekir. Milli Eğitim Bakanlığı bunun organizasyonunu yapmalıdır. Sorunların belirlenmesi ve çözüm metotları için önce Türkiye sonra da uluslar arası organizasyon yapılmalıdır. Görüşlerin ekolleşmesi ve katılanlarla/benimseyenlerle uygulama alanına konması gerekir.

 

 

Hilmi Altın






Sayı: 40 | Tarih: 14.03.2010
Ahmet Hakan
Peygamber bugün gelse
2205 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Hayrettin Karaman
Kızların eğitim ve öğretimi
1496 Okunma
Hilmi Altın
Ebubekir Sifil
Sünnet ve Kültür
1453 Okunma
1 Yorum
Zafer Kafkas
Zülfü Livaneli
Dünya bir gölgeliktir
1324 Okunma
Ali Bülent Dilek
Bekir Berat Özipek
Demokrasiyi ve diktatörlüğü nerede aramamalı?
1246 Okunma
Bünyamin Demir
Mehmet Şevket Eygi
Depremi Beklerken
1238 Okunma
Emine Hocaoğlu
Dücane Cündioğlu
Darwin'in ilmi, Şems'in irfanı
1237 Okunma
Abdülkadir Altınhan
Toktamış Ateş
Ermeni sorunu ve ABD Kongresi
1225 Okunma
Osman Eskicioğlu
Ali Bulaç
Fetva, gelenek, estetik, protest
1218 Okunma
Ahmet Yasir Erol
Ruşen Çakır
Af tartışmasından kaçmak mümkün mü?
1216 Okunma
Tayibet Erzen
Oktay Ekşi
KADINLAR
1207 Okunma
2 Yorum
Vahap Alma
Mehmet Altan
Merkez Ankara büroları mı?
1197 Okunma
1 Yorum
Mehmet Hikmetumut
Hüsnü Mahalli
ABD çok kızmış!
1185 Okunma
Osman Köse
Reşat Nuri Erol
IMF'siz yapılacaklar ve mucize!
1181 Okunma
3 Yorum
Ilker Ardic
Can Ataklı
Üçlü zirve yeni bir Dolmabahçe miydi?
1176 Okunma
Mesut Karaaytu
Ahmet Altan
Bir düşünün...
1173 Okunma
Özer Ataç
Mehmet Niyazi
Emperyalizmin biricik anahtarı
1152 Okunma
Abdurrahman Erol
Fehmi Koru
Akil adamların tavsiyesi
1145 Okunma
Ahmet Kirtekin
Fikret Bila
İstifayı hiç düşünmedik...
1137 Okunma
Harun Özdemir
Mahir Kaynak
Lobi siyaseti
1107 Okunma
3 Yorum
Süleyman Karagülle
Nazlı Ilıcak
Baykal ve Başbuğ
1072 Okunma
Fatma Karuç