7 Mart 2010 Pazar
LOBİ SİYASETİ
Bir zamanlar çok konuşulan Rum lobisinden artık söz edilmiyor, buna karşılık Ermeni lobisi ve soykırım iddiaları baş köşedeki yerini koruyor.
Bu lobiler ve onların faaliyetleri yer aldığı ülkenin siyasi araçlarından biridir ve çoğunlukla bu ülkenin yönetimleri tarafından ayakta tutulur. Bunlar hedef alınan ülkenin politikalarını yönlendirmek için kullanıldığı gibi yeni uygulamaların zemini olarak da kullanılır. Mesela soykırım iddiaları kamuoyunu Türklerin soykırım yaptığını hatırlatmak ve içerde bir Kürt ayaklanması yaratıldığında devletin uygulamalarını soykırım olarak tanımlamak ve gerektiğinde bir dış müdahaleye zemin yaratmak için kullanılabilir.
Her siyasi yöneliş onun alt yapısı hazır olduğu zaman başarılı olur. Türkiye’nin soykırım yasasının ABD Temsilciler Meclisi’nde kabul edilmesine karşı tepki göstermesi sözcüklerde kalabilir. Yani herhangi bir somut adım atılması ancak bu adımları mümkün kılacak şartların varlığına bağlıdır. Ekonomik olarak dünyaya açılan ve herhangi bir olumsuz uygulama karşısında çöken bir yapı tepkileri sınırlar. Türkiye değişebilir politikalar üretmek istiyorsa her politikanın sebep olacağı sonuçları karşılayabilecek imkanlara sahip olmalıdır.
Ayrıca dış politikalar günlük ya da tepkisel olarak belirlenemez. ABD Türkiye’nin kendi siyasi hedefleri için ne kadar önemli olduğunu yıllar önce görmüş ve onu kendisine bağlı tutacak tedbirleri almıştır. 1980’e kadar dışa bağımlılığı çok alt düzeylerde olan ama birçok çağdaş mal ve hizmetlerden mahrum olan ülkemizin 12 Eylül darbesinden sonra refahında gözle görünür bir olumlu değişiklik gözlenirken dışa bağımlılığı artmıştır. Sözlerim bu politikalardan herhangi birini övmek amacı taşımıyor sadece bir tespitte bulunuyorum.
Ülkemizde halkın tercihleri kutsal sayılırken ve bunu seçilmişlerin temsil ettiği söylenirken ABD temsilciler Meclisi’nin üyelerinin oylarını eleştiremeyiz. Seçilmişlerin oylarının da yönlendirilebileceğini ve bu kişilerin hiç bilmedikleri konularda tercih yapabileceklerini kabul edip neyin amaçlandığını anlamaya çalışmalıyız.
Bu meselenin Ermenilerle ilgisi sınırlıdır ve büyük güçlerin Türkiye üzerindeki politikalarıyla ilgilidir. Türkiye, bu şartlar altında, Ermenistan’la ilişkilerini geliştirir ve sınırları açarsa bu Azerbaycan’la ilişkilerimizin bozulmasına yol açar. Bunun sonuçları sadece kardeşlik olarak ifade ettiğimiz duyguları yaralamakla kalmaz enerji konusunda sıkışıklığa neden olur.
İki konu ülkemizin yumuşak karnıdır. Biri Kürt sorunu diğeri enerjide dışa bağımlılıktır. Kürt sorununda geçmişte uyguladığımız ve bölge halkını rahatsız eden şiddet politikası elimizi zayıflatmıştır. Buna rağmen temelde bir bütünlük duygusu egemendir ve bunu bozacak adımlar atmazsak bu konudaki dış operasyonlar kolayca başarısız kılınabilir. Bunun ilk şartı devletin doğrudan halka hitap etmesi ve onların devleti olduğu düşüncesini teyit etmesidir.
Enerjideki bağımlılığımız yerli kaynaklara yönelmek kadar siyasette uzun vadeli beraberlikleri hesaplayan ve bu kaynaklara sahip olanlara karşı yürütülecek politikalardır.
YORUM:
Türkiye’nin dört komalık temel sorunu vardır. Bunlardan ikisi sosyal sorun ikisi de ekonomik sorundur. Sosyal sorunlar çözülmeden ekonomik sorunlar çözülmez. Önce Basın sorunu çözülmelidir. Bize göre bir numaralı sorun basın sorunudur. Sermayeye bağlı şirret basın var oldukça onun karşısında Milli Basın oluşturulmadıkça, devletimize yararlı hiçbir yenilik yapılamaz. Bir yenilik yapmak istediğiniz zaman dışarıdan veya iç çıkarcıları tarafından düğmeye basılır ve o yenilik orada kalır. Basın güçlendirilmiştir. Kutsallaştırılmıştır. Yazarlara olağan üstü refah temin edilmiştir. Sermayeye esir edilmiştir. Sermaye de dış sermayeye veya iktidara esir edilmiştir. İktidar sık sık değiştiği için yazarlar iktidardan değil,dışa bağımlı sermayeden korkmaktadır.
Çözüm basittir. Türkiye’de yüz kişilik yazar kadrosu oluşturulmalı, bu kadroya millet vekillerine sağlanan imkanlar sağlanmalı bu kadrolar siyasi partilere tahsis edilmeli, siyasi partiler bu kadrolara atama yapmalı ve alabilmelidir. Bunlar yazılarını istedikleri basın organın da yazabilmeli, istedikleri yayın organında konuşabilmeli, maaşlarını da Devletten alabilmelidir. Millete bağlı bağımsız Milli Basın böyle oluşur.
İkinci sorunumuz Yargı sorunumuzdur. Türkiye’de hakim baskı altındadır. Yargıtay’ın baskısı altındadır. Terfileri Yargıtay’ın tasdik ettiği mahkeme kararları ile yapılmaktadır. HSYK nun baskısı altındadır. Hakimler bunların izni ile cezalandırılmaktadır. Adalet Bakanının dolayısıyla Hükümetin baskısı altındadır. Bütçede yargı faslını hükümet ayarlamaktadır. Tayinler Adalet Bakanlığınca yapılmaktadır. Hakimler, savcıların baskısı altındadır. Savcılar hakimlerin masasında oturmaktadır. Onlarla eşitlik içindedir. Ayrıca hakimler rüşvet mafyası, terör mafyası, geçim sıkıntısı ve şirretin basını tehdidindedir.
Çözüm, soruşturma, savunma, bilirkişi ve hakemler yüksek kurulları oluşturulmalıdır. Bu kurullara siyasi partiler aldıkları %5 oy için birer ilim adamı atamalı, partiler oyları birbirlerine kullandırabilmelidirler. Örnek olarak hakemler kurulu her ilçeye yirmiye yakın hakem atamalı bu hakemler avukatlar olabilir. Bunların maaşlarını devlet vermeli, hakemlerden birini bir taraf diğerini diğer taraf seçmeli, baş hakemi hakemler seçmelidir. Bunların verdiği kararlar kesin olmalıdır. Hakemlerin aleyhine verdiği kararlardan dolayı yine hakemlerin nezdinde dava açılabilmeli, hakemler mahkum olutlarsa hakemliklerine son verilmeli ve mağduriyet devlet bütçesinden giderilmelidir. Haksız da olsa davayı kazanan kazanmış olmalıdır. Hakimler yalnız davaları yürütülmesini ve tescilini sağlamalıdır, karar alma yetkileri olmamalıdır. Böylece yargı yansız, bağımsız, saygın ve etkin hale gelir.
Türkiye’nin üçüncü sorunu, işsizliktir. Türkiye’de on beş milyon çalışabilecek insan vardır. Bunun yarısı çalışmamaktadır. Çalışanların en az %25 i gizli işsizdir. Yani çalışır gözükmekte ama çalışmamaktadır. Ülkemizdeki tüm ekonomik sorunların kaynağı budur.
Çözüm, çalışana faizsiz kredinin tanınmasıdır. Çalışana diyoruz ki git istediğin işletmeyle anlaş, ondan bir kağıt al getir denir. Benim işimde şu kadar saat çalışmıştır yazılı olsun. Biz işvereni borçlandıralım, sana resmi ücretini ödeyelim. İş verene de diyoruz ki işçiyi çalıştır parasını biz ödeyelim. Hammaddeyi al parasını biz ödeyelim. Seni faizsiz olarak borçlandıralım. Mamulü sattığın zaman borcunu öde. Faiz yok cebri icra yok. Böylece çalışmak isteyen işsiz kalmayacak.
Türkiye’nin dördüncü ve en büyük sorunu dış borçlardır. Osmanlı İmparatorluğunu borçlarla yıktılar. Türkiye’yi de istedikleri zaman borçla yıkabilecek durumdalar. Türkiye bu sorunu hemen çözmelidir.
Bunun için dış borç iç borca çevrilmeli, faizli borç kredileşme borcunu çevrilmeli, para borcu mal borcuna çevrilmelidir. Borç iştirake çevrilmelidir.
Bu dört sorun çözülmedikçe Türkiyenin hiçbir sorunu çözülemez . Ne enerji ne de Kürt sorunu
• Hayalin peşinde 13 Mart 2010 Cumartesi
YAZI ÖZETİ
HAYALİN PEŞİNDE
39 Yıl önce ülke ikiye bölünmüştü.Çatişmanın sonunda galip gelen değil galip getiren güçler hakim olur.Ben devletin yanında yer aldım, ama karşı guruba da karşı olmadım.Karşı taraf 9 Martçı idi. Uzlaştılar. Tek muhtıra verildi. Ben tasfiye edildim. Devlet tekli yapıya sahip olur. Derin devlet dedim. Daima devlet tarafı olacaktım.Yanlış da olsa devletin kurallarına uyulmalıdır. Eleştirilebilir.Bu gün ki görüşüm devlet millete dayanmalıdır.Hakı temsil eden ve onu koruyan devlet hayalediyorum.
ÖZET YORUM:
Mahir Kaynak ilmi yapıya sahip tahlilleri isabetli bir ilim adamımızdır. MİT den delmesi O nun dışlanmasına sebep olmuştur. İktidarın yararlanması gerekir. Adil Düzen üzerinde dursa
Çözümleri sasece hayal olmaz geleceğin kaynağı olur. Kainatı yaratan onu istediği yere götürmektedir. Biz bir şey yapmıyoruz O yaptırıyor.
• Yeni sürecin anlamı 9 Mart 2010 Salı
YENİ SÜREÇ
Sabancının katilini vermeyen Belçika şimdi Kürt kaçaklarını tutukluyor. Demek ki hukuk yönetimin emrindedir. Kürt açımlımı dış etkilerin uzantısıdır.Kürt sorunu terör sorunu değildir. AB, Kürtler Iraka bağlayacak Irak da AB yanlısı olacaktı. ABD ise Kürtler Iraktan bağımsız bir Kürt devlet oluşturmak istiyordu.Türkiye doğunun sorunlarını Kürt sorununa indirgedi. Kitle çatışmalarında ABD Türkiyeyi AB yanlısı yapmamak için saldırıya izin verebilir.Kürtlerin cephe savaşını önlemek Devlet olarak önlemek bizim görevimizdir.
OZET YORUM:
Kitle çatışmasını önleyebilmek için illeri bağımsız hale getirmeliyiz.Her il kendi iç güvenliğini kendisi sağlayacaktır. Orta öğrenimini kendi dili ile yapacaktır. Kendi ili içinde yasaklarını kendi koyacaktır sadece bölge merkez illerinde askerleri başka bölgelerden gelmiş kimselerden oluşan Türk orduları bulunacak, bu merkez illerinde Türkiye Cumhuriyeti kanunları geçerli olacaktır. Üniversite öğrenimi bu merkezilerdeki üniversitelerde Türkçe olarak yapılacaktır. Bunun dışında yargı sistemi hakamliğe dönüştürülecek, yargı bağımsız,yansız ,etkin ve saygın hale getirilecektir. Çalışana faizsiz kredi sistemi ile işsizlik önlenecektir.
• Lobi siyaseti 7 Mart 2010 Pazar
LOBİ:
Ermeni lobisi faaliyeti, Türk Kürt çatışmasında soykırım yapıyorsunuz diye Türkiyeye saldırmak için hazırlık olabilir. Soykırım Tasarısını önleyebilmemiz için güçlü ekonomiye sahip olmamız gerekir. 1980 den sonra daha refaha kavuştuk ama daha da bağımlı olduk. ABD temsilciler Meclisinin aldığı kararı normal karşılamalıyız. Sorun Ermeni sorunu değildir. Azarbeycanla aramızın açılması sıkıntılar doğurabilir. Enerji ve Kürt sorunu Türkiyenin yumuşak karnıdır. Karşı taraf başarıya ulaşmış değildir. Enerji, enerji kaynaklarına sahip olanlarla çözülebilir.
ÖZET YORUM:
Biz komşulara sahip çıkarsak, komşular da bizim yanımızda yer alır. Sermayenin çıkarı Ermeni ve Azeri çatışmasındadır. Bizim ve dünyanın çıkarı ise ERmeniAzeri barışındadır.Biz Türkiye olarak özveride bulunursak, Ermeniler de Azeriler de yanımızda yer alır. Bu soruın ancak Adil Düzen anayasasına göre Ermenistan , Gürcistan ve Azarbaecanın illeri bağımsız tek devlet olması ile mümkündür. Bunu Türkiye Rusya ile anlaşarak başarabilir.