Millî Gazete geçen gün (11.10.2009) "Millet ekmeğe muhtaç" manşeti ile çıktı. Sözün sahibi Saadet Partisi Lideri Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, doğru söyledi.
Gerçekten de millet ekmeğe muhtaç. Halkın asıl derdi "Aş, iş, ekmek ve açlık"; her gün ismi (Kürt/ demokrasi/ anayasa vs. diye) değişen bilmem ne "açılımı" değil.
Bunu görmek için fildişi kulelerde inip halkın içinde olmak yeter.
Halkın ne olduğu belirsiz"Açılım sorunu"ndan önce "Açlık/ekmek sorunu" var.
***
Eskiden "devlet" deyince, güvenliği sağlayan ve düşmanlardan ülkeyi koruyan devlet anlaşılıyordu. O zamanki dönem "tarım dönemi"ydi, insanlar topraktan geçiniyordu. Topraksız kalmak aç kalmak, ekmeksiz kalmak demekti. Bugün ise toprak sahibi olmak demek karnını doyurmak demek değildir, topraksız olmak demek aç kalmak demek değildir. Bugünkü devletin görevi sadece toprağı korumak değildir.
Bugün devletler eğer "herkese aş" sağlıyorlarsa, "herekse iş" sağlıyorlarsa, o zaman o ülkenin halkı o devlete sadık olur. Bunların sağlanması başta gelir ama; ekmeği olan halk, karnı doyan halk, yani aşı ve işi olan halk daha fazlasını ister. Önce "güvenlik" ister, sonra "adalet" ister, hakkının hukukunun korunmasını ister.
Halk mutlaka kendisini güven içinde hissetmek ister. Devletin ikinci derecedeki vazifesi "güvenlik"tir; ardından "adalet"tir. Karnı doyan, güvenliğe ulaşan, adaleti bulan halk bunlarla da doymaz. Bu sefer de gelişmek ister, eğitim ister, ilerlemek ister, yarışmak ister. Devletin dördüncü vazifesi de eğitim ve öğretim imkanlarını hazırlamaktır.
***
"Açılım" dediğiniz zaman, halkın işte bu sorunlarını çözmeniz gerekir.
Her şeyden önce "aidatsız genel sosyal güvenlik" sağlanmalıdır. Herkes sigortalı olmalıdır, "herkesin aş/açlık/ekmek sorunu" çözülmelidir. Devlet "faizli krediler"le içte ve dışta borçlanacağına, ekonomisini "sömürü sistemi"ne dayalı "zalim düzen"e göre yapılandıracağına; Anayasa'da belirtildiği üzere gerçekten "sosyal devlet" olsun da önce "sosyal güvenlik sorunu"nu sadece aidat yatıranlar için değil, herkes için çözsün. Eski devletlerde, eski devlet anlayışında ülkeyi savunmak en başta geliyordu. Bugün "herkese aş ve herkese sosyal güvenlik sorunu" her ülkedeki halkın en başta gelen sorunudur.
Devlet "faizsiz çalışma kredisi" vererek "işsizlik sorunu"nu çözmelidir. Eğitimden ve ordudan önce, "işsizlik sorunu" çözülmelidir. İşsizlik sorunu çözülmez de üretim olmazsa, ne ordu ne de okul olabilir. Üretim yapamayan devletler bir müddet sonra yıkılırlar. İnsanlık tarihi üretimi başaramayan kavimlerin mezarlıklarıyla doludur.
Devlet üçüncü olarak silahlı kuvvetler sorununu çözmelidir. Kendisini düşmanlardan koruyamayan devlet varlığını sürdüremez. Ne var ki güçlü ordunun millî ordu olması için "adil yargı sistemi" olmalıdır. Ordu bağımsız yargı kararlarını infaz eden bir güç şeklinde yapılanmalıdır. İstediği zaman savaşan değil, yargı kararı ile karar verilen savaşları yapan kuvvet olmalıdır. Ordunun eşkıyadan farkı budur.
İşte, devlet bütün bunları yaptıktan sonra, halkın eğitimi ile ilgili müesseseleri kurmalıdır. Devlet kendisi iş yapmaz. İşleri halk yapar. Devlet sadece kredileri dağıtır, alt yapıyı yapar, hakemlik yapar.
***
- Devlet başta "herkese iş" temin etmelidir.
- Herkes iş bulup çalışınca ülkede "üretim" olur.
- Üretim olunca "herkese aş/ekmek" bulmak da kolaylaşır.
- Sonra devletin gelirleri artar, orduları bulundurmak kolaylaşır.
- Eğitim başta olmak üzere, diğer bütün genel hizmetler de bu sayede yapılır.