Nişanyan’ı kimler affetmez?
1201 Okunma, 2 Yorum
Bekir Berat Özipek - Star
Bünyamin Demir

Ani ve geçici bir hidayete erme hadisesi olmalı.

 

Veya adamına göre gösterilen, seçici bir “islami hassasiyet” vakası.

 

Ulusalcıların ve onların utangaç yoldaşlarının Sevan Nişanyan’a gösterdikleri tepkilerinden söz ediyorum.


Tepkilere bakan, “herhalde bunların başı secdeden kalkmıyor” zanneder.


Onların militan ateizmin bu ülkedeki başlıca temsilcisi olan karanlık çevrelerle bağlantısı olmadığını zanneder. İnsanları kökenleri ve soyları nedeniyle şeytanlaştıran alaturka nasyonel sosyalistlerin yoldaşı değildir veya dergilerinde Turan Dursun’a İslam dinini aşağılayıcı yazılar yazdıran çevrelerden uzaktır zanneder.

 

Ve “dindar Müslümanların Nişanyan’ı affetmeyecekleri” şeklindeki ifadelerin sadece bir kaygı ifadesi olmayabileceğini, aslında pekala bir hedef gösterme, bunun da ötesinde, derin bir senaryoda dekor oluşturmaya ilişkin bir ön çalışma olabileceğini aklına hayaline getirmez.


Ama bu ülkede Bizans’tan beri hiç aksamadan yürürlükte olan o uğursuz geleneği bilen herkes, böyle bir ihtimali dışlamaması gerektiğini iyi bilir. Ve bütün bunlar aklına geldi diye kendisinin bir paranoyak olduğunu düşünmez.


Nişanyan, bu ülkede Kemalist resmi ideolojinin teorik bakımdan en tutarlı eleştirisini yapan ve zengin tarih bilgisiyle resmi hurafeleri reddedilemeyecek açıklıkla çürüten az sayıdaki entelektüelden biri.


Dahası genellikle bunu, söz konusu ideolojiyi, o ideolojinin dayandığı modernist paradigmanın felsefi önkabulleriyle yüzleştirerek yapıyor ve böylece ona hiçbir çıkış yolu bırakmıyor. Olağanüstü ince mizah yeteneğiyle çelişkileri belirginleştiriyor ve kitabın ortasından konuşan üslubuyla, öteden beri bazı odakların derin bir nefretini çekiyor.


İşte bu yüzden, bazı “eleştiri” ve “okuyucu yorumları” göz önüne alınmalı ve İçişleri Bakanlığı Nişanyan’ı korumak için mutlaka önlem almalı.


***

 

Nişanyan’ın yazısından bir Müslüman olarak ben de rahatsız oldum. “Allah diye biri” şeklinde başlayan bir ifadenin, hangi inanç grubu ile ilgili olursa olsun rahatsız edici olduğunu düşünüyorum.


Ancak bir ifadeyi rahatsız edici veya kötü bulmakla, bunun hukuki bakımdan suç sayılması gereken bir hakaret veya aşağılama olduğunu iddia etmek aynı değil.


Öte yandan, inançlar söz konusu olduğunda eleştirinin sınırlarını çizmek gerçekten kolay değil. Bu konuda “kutsal olan sert veya iğneleyici bir biçimde eleştirilemez” şeklinde genel bir sınır koymak da çözüm değil. Hukuki bakımdan “aşağılama”nın ne olduğunu da her somut ifade için ayrıca ele almak gerek. Örneğin “bu kadar açık delile rağmen inanmayan insanın aklına şaşarım” demek hakaret midir, değil midir?


İnançlar söz konusu olduğu tartışmanın bitmesi gerektiğini düşünenlerden değilim. Tartışma olacaksa, bazen sert veya iğneleyici bir dile de katlanmamız gerekecek.


Elbette her konuyu hukukla, yasakla çözmek mümkün değil ve birbirimizi yaptırım veya ceza ile susturmaya çalışmak da yanlış.


Belki asıl ihtiyacımız, hukukun cevaz verdiği alanda bile daha özenli olmak. 


***


Nişanyan ifade özgürlüğünü kullanırken pek çok insanı üzdü. Kendisini çok seven pek çok Müslümanı rahatsız etti.

 

Ama sonuçta bilmeden kırdığı o insanlara bir özür borcu olduğunu da yazdı.

 

İlginç olan şu ki, üzdüğü dindar insanlar, çoğu bu olayı fırsat bilip dinle diyanetle pek de ilgili olmayan başka nedenlerle O’na saldıran çevrelerden farklı olarak, tepkilerini çok daha insani, çok daha medeni biçimlerde gösterdiler. Küfür değil sitem ederek gösterdiler. Hatta çoğu kez, kederli bir suskunlukla yetindiler.


İşte asıl değerli, önemli ve anlamlı olan da buydu.


“Dindar kesimde yazılarımı okuyan, seven, beğenen insanlar var” diyor Nişanyan ve ekliyor:


“Bir süredir karşılıklı bir tür utangaç aşk yaşıyoruz. Birçoklarıyla yazışıyorum, yüz yüze sohbet ediyorum. Onlar hayrette, ‘Kimdir bu Ermeni?’ diye. Ben hayretteyim, ne kadar aklı başında, kafası çalışan, edepli insanlar varmış o kesimde diye”.


Nişanyan, başörtülü kadınlara karşı devletin ayrımcılığını hep mahkum etti. Pek çok dindar da O’nu sevdi. 


Nişanyan bugün onları kırdığı için özür anlamında bir yazı kaleme alabildiyse, bunu ne zora, ne yasaya ne de tehdide bakarak açıklayabiliriz.


Nişanyan’a sitem eden veya sadece suskun kalan Müslümanların bu tavrı, her şeyin hukukla yasayla çözülemeyeceğini, tepkinin çok daha vicdana çağıran bir şeklinin de mümkün olabileceğini bize bir kez daha öğretti.


Emin olun, bu “huysuz” ve “aksi ihtiyar”ı başka hiçbir güç, kırdığını yapıştırmaya, gönül almaya telafi etmeye ikna edemezdi. Üstelik de ifade özgürlüğünü kullandığına inanmaya devam ederken.

 

Galiba birilerinin hiç anlayamayacağı basit gerçek de burada

 

Yorum:

Birilerinin kutsllarımıza dil uzatmaları bizi ne kadar rahatsız ediyorsa o kutsalların bize ne söyledikleriyle ilgilenmemizde bizi o kadar rahatsız etmedikçe bu tür anlamsız tartışmaları yapar dururuz....



Bırakalım kabenin sahibi kabeyi korusun biz sorumlu olduğumuz koyunları talep edelim. Bize kutsallarımız ne diyor biz ne yapıyoruz asıl mesele budur....

Kitabımızı bile süslü bohçalar içinde duvara asıp “aman ona çok saygı duyuyoruz o yüzden hiç açmıyoruz” ataleti bizleri ne hallere düşürüyor idraki zor olmasa gerek



 

Bünyamin Demir


YorumcuYorum
faani
19.10.2009
00:58

:)

beğendim bu yorumu :)

çoban ile ebu süfyan arasındaki fark: biri inandığı Allah’ın kendi düzenini koruyacağını bilir, diğeri de tapındığı putun kendini korumaktan bile aciz olduğunu. bakınız davranışları da buna göre şekillenir. Allah’a inanan kendi vazifesini yapmaya çalışırken diğeri her farklı sesten korkar.

sahi, çoban olmak bu kadar zor mu? :))

Lütfi Hocaoğlu
19.10.2009
13:17

Bu yazıda eğer araştırma yapmazsanız Bekir Berat Özipek’in Sevan Nişanyan’ın hangi yazısına neden yazdığı tam olarak anlaşılamıyor. Bünyamin burada Sevan Nişanyan’ın o yazısından alıntı yapıp yazmalıydı bana göre. Ben bu eksiği kapatmak için Sevan Nişanyan’ın 21 Eylül’deki yazısından alıntıyı yazıyorum:

...

Şimdi diyorlar ki memlekete özgürlük geldi. Doksan seneden beri tabu olan şeylerden bile artık serbestçe bahsedebilirsin.

Ama bir de ne görelim? Bu sefer başka şeyler sansüre tabi olmuş. Orduya, devlete, Yüce Manitu’ya istediğini söyle serbest, ama iş İlkçağ Arap mitolojisini sorgulamaya geldi mi orada dur diyorlar.

Neymiş? Allah diye biri varmış, canı sıkıldıkça kitap yazarmış ama artık yazmamaya karar vermiş, pırpır kanatlı ulaklarla birtakım hazretlere mesaj iletirmiş, o hazretlere dil uzatan maazallah çarpılırmış. Bu hikâyelere istemesen inanma diyorlar, tamam, ama inanmadığını açık açık söylemen caiz değildir. Nedenmiş? Müslümanlar alınırmış!

Doğanın boşluk kabul etmemesi gibi, bu toprakların havası mıdır, suyu mudur, özgürlük kabul etmiyor herhalde.

...

Sevan Nişanyan’ın fikirlerini açıkça yazması, inançsızlığını açıkça dile getirmesi ikiyüzlülük yapıp gizlenmesinden daha iyidir. Ancak burada alaycı bir üslup kullanması kötüdür. Peki bu durumda Kuran bize ne diyor:

Enam suresi 108. ayette:

Allah’tan başka çağırdıklarına sövmeyin ki, onlar da ilimsizlikle Allah’a düşmanlık yapmasınlar.

Bu ayette bu yapılan hareketin nedeni anlatılıyor. Siz eğer ki başka birinin Allah dışında değer verdiği, destek aldığı, inandıklarına söverseniz, saldırırsanız, onu günaha itersiniz. Allah bunu istemiyor. Bizim işimiz başkasının inancı yani inanmamasıyla ilgilenmek değil, doğruları ileri sürmektir ki, Sevan Nişanyan ve bu gibi kimseleri Allah’a düşmanlığa sevk etmeyelim.





Sayı: 19 | Tarih: 18.10.2009
Ahmet Hakan
Rahat uyu Hrant
1639 Okunma
9 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Hayrettin Karaman
Domuz gribi aşısı
1626 Okunma
Hilmi Altın
Zülfü Livaneli
Türkiye FDM sistemiyle yönetiliyor
1398 Okunma
1 Yorum
Ali Bülent Dilek
Fatma K. Barbarosoğlu
Fatma K. Barbarosoğlu'ndan 'Cumhuriyet Kadınları'
1325 Okunma
Fatma Zafer
Mahir Kaynak
Psikolojik savaş
1263 Okunma
1 Yorum
Süleyman Karagülle
Oktay Ekşi
Açılım Hikayesi
1240 Okunma
Vahap Alma
Fikret Bila
Ermenistan'la ilişkiler Suriye gibi olur mu?
1226 Okunma
2 Yorum
Harun Özdemir
Ruşen Çakır
İsrail ile ilişkiler iyiye gidiyor
1226 Okunma
1 Yorum
Tayibet Erzen
Bekir Berat Özipek
Nişanyan’ı kimler affetmez?
1201 Okunma
2 Yorum
Bünyamin Demir
Toktamış Ateş
Silivri'de yitirilen
1198 Okunma
Osman Eskicioğlu
Can Ataklı
AKP yalan söylemiş ama MHP ayıp etmiş
1194 Okunma
Mesut Karaaytu
Nazlı Ilıcak
Baykal'ın niyeti ne?
1191 Okunma
Fatma Karuç
Mehmet Şevket Eygi
Niçin büyük ve etkili dergimiz yok!
1171 Okunma
2 Yorum
Emine Hocaoğlu
Yılmaz Özdil
Domuz, kuş, kene: DKK terör örgütü!
1168 Okunma
1 Yorum
Leyla Okta
Mehmet Niyazi
Kültür ve mekân
1163 Okunma
Abdurrahman Erol
Reşat Nuri Erol
Açılım değil, açlık sorunu
1149 Okunma
Ilker Ardic
Mehmet Altan
Medyadaki gizli Ergenekoncular
1145 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Fehmi Koru
Değişimin ilk kaybedeni: israil
1144 Okunma
Ahmet Kirtekin
Ali Bulaç
İki bayram arası vize bayramı
1093 Okunma
Ahmet Yasir Erol
Ahmet Taşgetiren
İsrail utansa daha iyi eder
1087 Okunma
1 Yorum
Zübeyir Erol


© 2024 - Akevler