Dün... Eyüp’te arızalanan bir çöp kamyonu kayarak Cuma ve Zübeyde Anılır çiftinin dört çocuklarıyla yaşadıkları gecekondunun üzerine uçtu.
Yatak odaları çöken Anılır çifti enkaz altından yaralı olarak çıkarıldı ancak kurtarılamadı. Dört çocuklu çiftin bitişikteki odada uyuyan üç çocuğu ise yara almadan kurtuldu.
Gecekonduda süren zor bir yaşamın sabah çöp kamyonu ile sona ermesi nasıl bir kaderdir?
***
İşsizlik oranı bu yılın Haziran döneminde yüzde 13 seviyesindeydi...
Temmuz döneminde ise işsizlik oranı Haziran’a kıyasla 0,2 puan gerileme ile yüzde 12,8 seviyesinde gerçekleşti.
Türkiye genelinde işsiz sayısı geçen yılın aynı dönemine göre ise 842 bin kişi artarak 3 milyon 267 bin kişiye yükseldi.
Bir yıl öncesine kıyasla işsizlik oranında artış 2,9 puan.
Gene bir yıl öncesi aynı döneme göre işsizlik oranı kentlerde 4 puan artışla yüzde 16, kırsal yerlerde ise 1,3 puanlık artışla yüzde 6,8 oldu.
Çöp kamyonu altında gecekondularında ölen talihsiz Anılır çiftiyle beraber, çaresiz yoksulları ve işsizleri de aklımdan geçirdim.
***
Gecekonduda ölümü...
Sefaleti...
İşsizliği gören de var, görmeyen de...
Güne Eyüp’te arızalanan çöp kamyonunun geri kayması sonucu meydana gelen trajediyle başladığımdan mı nedir, AB İlerleme Raporu’nda gözlerim kimsenin pek de sahip çıkmadığı şu paragrafa takıldı:
“Ancak 15 yaş altı çocukların yoksulluk oranı 2007’de yüzde 0,9 artışla yüzde 26,1’e yükseldi.
Kırsal alanlarda bu oran yüzde 42’ye kadar çıkabiliyor.
İlköğretime kaydolma alanında bölgesel farklılıklar devam ediyor, ülkenin batısı ve doğusu arasında yüzde 10’u aşan bir fark var.
Çocuk istihdamıyla mücadele alanında ilerleme kaydedilmedi, zira sorumlu ulusal kurumların yetkileri zayıf kalıyor.
Etkin bir teftiş sistemi yok.”
***
Gecekonduda ölümü...
Sefaleti...
İşsizliği...
15 yaş altı çocukların halini görüp görmemeye değil de...
Medyanın bir bölümünün AB İlerleme Raporu’nun “Ergenekon” değerlendirmesini “görmezden” gelmesine bayağı takıldım.
Önceki gün açıklanan İlerleme Raporu’nda, Ergenekon Davası “demokratik kurumların işleyişi ve hukukun üstünlüğüne güveni artıracak bir fırsat” olarak değerlendirildi.
Bu çarpıcı ifade geçen yılki raporda yoktu.
Raporda Ergenekon ile ilgili tespit şöyle:
“Suç şebekesi olduğu iddia edilen Ergenekon soruşturması, askeri yetkilileri de kapsayacak şekilde ciddi suç iddialarını ortaya çıkardı.
Bu dava hukukun üstünlüğüne ve demokratik kurumların kanuni işlemesine olan güvenin pekişmesi için bir fırsat.
Bu çerçevede başta sanık hakları olmak üzere soruşturmanın hukuki ilkelere göre yürütülmesi mühim.
Bu, demokratik kurumları zaafa uğratmayı amaç edinen ve suç şebekesi olduğu iddia edilen bir yapılanma ve darbe teşebbüsüne yönelik en kapsamlı ilk soruşturma.
Ayrıca, ilk defa eski bir Genelkurmay Başkanı gönüllü olarak şahitlik yaptı.”
Ergenekon Davası sırasında “usül” yönünden özensiz davranıldığını söyleyenler, “Ergenekon Terör Örgütü” konusunu yarım ağız “var ise araştırılsın tabii” diye geçiştiriyorlardı.
Bu galiba “gizli Ergenekonculuğun” mahcup bir savunmasıydı.
Hâlbuki aynı tonda vurgulanması ve aynı samimiyetle istenmesi gereken şey, hem usül hatasının yapılmaması, hem de Ergenekon’un en ücra köşesine kadar araştırılması olmalıydı.
***
AB devreye girip de “bu dava hukukun üstünlüğüne ve demokratik kurumların kanuni işlemesine olan güvenin pekişmesi için bir fırsat” deyince, baktım maskeler atılıvermiş.
“Bir kısım medya” bunu hem görmemiş, hem de göstermek istememiş.
Bazıları da sövüp saymaya başlamış.
***
Medya ve siyasetteki Ergenekonculuğu da, Ergenekoncuları da biliyoruz.
Bunlar yeni ve şaşırtıcı değil.
Ama AB’nin olayın önemini kavraması ve asıl tabloyu görmesi çok önemli.
Ne ki Ergenekon’a yönelik olması gereken operasyonlar ve gidilmesi gereken yol epeydir katedilmiyor.
Oldum bittim Ankara’daki farklı güçlerin kapalı kapılar ardındaki “gizli anlaşmalarından” korkarım.
Kürt Açılımı...
Ermeni açılımı...
Yeryüzünün desteğini alan bu cesur girişimlere devam ederken...
Üstelik medyadaki Ergenekon tereddüdünü de yeniden gördükten sonra...
AB’nin de tam desteğiyle Ergenekon izini sonuna dek sürmenin ve bu yapılanmayı iyice çökertmenin tam zamanı değil mi?