14.09.2009
…….
Türkiye Müslümanları ayda bir milyon satacak bir dergi yayınlayabilirler mi?
Böyle bir şey mümkündür ama çok zordur.
Bu dergi dinî bir dergi olmayacaktır. Türkiye halkının dergisi olacaktır.
Bugünkü kültür seviyemiz çok düşüktür. Bu düşüklük göz önüne alınarak dergi çıkartılacaktır.
Yeterli olmasa da tarihe, seyahate meraklı bir kitle vardır.
Bugünkü matbaacılık ve baskı tekniği renkli resimler basmaya çok uygundur.
On milyonlarca halkı meraklandıracak yazılar, resimler, ifşaat bulunacaktır.
Türkiye'de on beş milyon, her yaştan öğrenci vardır. Dergiyi öncelikle bunların yeterli kısmı alacaktır.
Halkımızın yüzde sekseni bir isyan psikolojisi içindedir. Bu dergi onlar için bir "Halk Divanı" olacaktır.
Bu dergi küfür ve hakaret etmeden, saldırmadan, müptezelliğe düşmeden, bayağılaşmadan; en olgun, en edebî, en üst dereceden tenkit edecektir.
Her cemaatin, her hizip ve fırkanın, her tarikat şubesinin, her grubun, her kliğin KENDİ, BİZİM dergisini çıkarttığı bir ortamda elbette ki bir milyon tirajlı büyük bir dergi çıkartılamaz.
Nüfusları Türkiye'nin yarısı kadar olan medenî, yazılı kültürlü ülkelerde bile bir milyon tirajlı dergiler yayınlanıyor.
Beş idealist genç bir araya gelecek, bir grup İslâmcı teşebbüse geçecek, beride falan tarikatin falan şubesi bizim de bir dergimiz olsun diyecek, şiddete yönelik radikal bir klik dergi çıkartacak... Belediyeler, birtakım kuruluşlar, ilçeler, dernekler kendi dergilerini çıkartacaklar... Bu durumda bir milyon tirajlı, ses getirecek, büyük tesiri olacak dergi çıkmaz.
Müslümanlar "Ben Ben Ben Ben..." yahut küçük gruplar halinde "biz biz biz biz..." diyerek başarılı olamazlar. Türkiye Müslümanları basın yayın, dergi, kültür sahasında 72 puntoluk BİZ
olmadıkça iki yakaları bir araya gelmez.
…..
BİR VEHHABÎ
BİR Vehhâbî ile karşılaşsam ne yaparım?.. Önce ona güzel bir selam veririm. Tatlı dil, güler yüzle halini hatırını sorarım. Vaktim ve durumum müsait ise onu yemeğe, çay içmeye götürürüm, tatlı ikram ederim.
O, bana saldırmazsa, beni suçlamazsa onunla hiç tartışmam.
Bir camiye gittik, ikimiz namaz kılacağız, onu imamete geçiririm, arkasında namaz kılarım, Vehhabîliği kesin ise, ona fark ettirmeden namazı (Sünnet kılıyormuş gibi) iade ederim (İmamlık yapan zatın mutlaka başının örtülü olması gerekir. Başı açık imamın arkasında namaz kılmam. Gerekirse kendi takkemi imamlık yapacak kimseye veririm, kendim bilmecburiye takkesiz kılarım...)
İslâm kardeşliğinin, Müslüman misafirperverliğinin gereklerini o Vehhabîye karşı yerine getiririm. Yukarıda belirttiğim gibi tek şartım düşmanlık etmemesi, saldırmamasıdır.
Her hâl ü kârda, ehl-i bid'at bir Müslümana kaba, galiz, kırıcı, haşin, hoyrat, düşmanca muamele etmem.
İçimden Vehhabiliği tenkit ederim ama dıştan mücâdeleyi, müdarayı bırakmam.
Vehhâbî, içinden beni bid'atçi olmakla suçlayabilir... Olsun...
Yorum:
“Her cemaatin, her hizip ve fırkanın, her tarikat şubesinin, her grubun, her kliğin KENDİ, BİZİM dergisini çıkarttığı bir ortamda elbette ki bir milyon tirajlı büyük bir dergi çıkartılamaz.”
Yukarı da yazarın dediğine katılmıyorum. Çünkü fikir özgürlüğü kısıtlamış oluyor. Her görüşün dergi çıkarma özgürlüğü olmalıdır. Herkes fikrini özgürce söylemeli isteyen istediği görüşe katılmalıdır. Bu yapılırsa zaten insanlar doğruyu bulur iyi yazılmış olan dergi fazla tutulur. M.Şevket Eygi’nin düşüncesinin yanlış olduğunu Kuran da bize söylemektedir.
الَّذِينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ أَحْسَنَهُ
Onlar ki sözü dinlerler, sonra da en güzeline uyarlar.(Zümer/18)
Bu yazıda yazarın bir Vehhâbî ile karşılaştığında neler yapacağını güzelce anlatmış. İlk önce ona selam vermesi, güler yüzlü olması oturup çay içmesi bir mümin olan için çok güzel bir örnek teşkil etmektedir.
Fakat daha sonrasın da camide namaz kılarlarken ki tutumunu naçizane ben tasvip etmedim. Sanki buradaki davranışı bana Kuran’da anlatılan münafıkların davranışını hatırlattı. Çünkü eğer yazara göre bir imamın başının örtülü olması gerektiğine inanıyor ve namaz kılmam diyorsa neden Vehhâbî’yi imam yapıyor. Üstelik namazını da Vehhâbî’ye fark ettirmeden sünnet namazı olarak kılıyor. Bunları yapacağına ayrı ayrı namaz kılması ve Vehhâbî’ye inandığı şekilde namaz kılacağını söylese daha iyi olmaz mıydı? Ayrıca Kuran’ın neresinde başı örtülü imam olur ibaresi var. Buna da çok şaşırdım. Ayrıca yazar bid’atçi olduğunu da kendisi sonun da itiraf ediyor. Burada hala insanların görünüş üzerinde durduğumuzu fark ettirdi. Peygamber efendimiz görünüşe bu kadar önem mi vermiş mi anlamıyorum. Çok işimiz var çok...
İslamiyet’te olmayan fakat sonradan giren bütün bi’datların biran önce bitmesi ve Kuran’ın Allah’ın istediği gibi anlaşılması ve uygulanması dileğiyle… Selamlar.