16.10.2009
Türkiye-İsrail ilişkileri nereye gidiyor?” diye sorulacak olursa cevabım kesinlikle “İsrail’i bilmem ama Türkiye için iyiye gidiyor” olacaktır. Davos’taki “one minute” çıkışını başından itibaren eleştiren az sayıdaki gazeteciden biri olmamdan hareketle beni “tutarsızlık” la suçlayanlar olacağına eminim. Olabilir, ancak bu kişilere, merkez medyada, Filistin seçimlerinin hemen ardından Hamas lideri Halid Meşal’in Ankara’ya davet edilmesini “riskli ama cesur ve doğru bir hamle” olarak savunmuş ender kişilerden biri olduğumu da hatırlatmak isterim.
Uzun zamandan beri Türkiye’nin İsrail ve batı dünyasındaki Musevi lobileriyle ilişkilerini gözden geçirip yeniden yapılandırması gerektiğini savunuyorum. Fakat bunu yaparken Yahudi düşmanlığına (anti-semitizm) asla pirim verilmemesi gerektiğine de dikkat çekmeye çalışıyorum. Hamas ziyareti, son tatbikat olayında olduğu İsrail ile askeri ve stratejik ilişkilerin azaltılması gibi “çalışılmış” inisiyatifler, kısa vadede bazı krizlere yol açsa da orta ve uzun vadede daha sağlıklı bir ilişki zemininin oluşturulmasına yardımcı olacaktır. Nitekim ilk gün onca gürültü koparılan Hamas ziyaretinin, Türkiye’nin (ve AKP iktidarının) elini güçlendirmiş olduğunu görüyoruz.
Fakat Davos’taki gibi fevri çıkışlar (bazılarının iddia ettiği gibi Erdoğan’ın bunu önceden hazırlamış olduğuna hiç inanmıyorum) ilişkilerinin yeniden yapılandırılmasından çok rayından çıkmasına ve en kötüsü zaten toplumumuzda var olan anti-semitizmi daha da kışkırtmaya yol açabilir.
Bu nedenle, Başbakan Erdoğan’ın, İsrail’in tatbikata sokulmamasını teknik bazı bahanelerle açıklamaya çalışmak yerine “halkımız istemedi” diye doğrudan siyasi bir çıkış yapmasını isabetli buluyorum. Öncelikle şunu vurgulayalım: Böyle bir konu halkoyuna sunulacak olsaydı herhalde ezici çoğunluk İsrail savaş uçaklarının Konya’ya gelmesine karşı çıkardı. Ardından, lafı dolandırmak yerine İsrail ile açık ve net konuşmanın her iki taraf (ve hatta ABD gibi ilgili üçüncü taraflar) için daha hayırlı olduğunun altını çizelim.
Yazının tamamı için tıklayınız.
Yorum:
Hesaplaşma
Gelin bir oyun oynayalım. Ben bir kelime seçeyim ve aklıma onunla ilgili ilk gelenleri sıralayayım. Merak ediyorum acaba benim yazdıklarımla, siz okurken düşündükleriniz benzerlik gösterecek mi? Başlayalım.
-Dünya:
1. Yuvarlak
2. Geçici
3. Küresel ısınma
-Çiçek:
1. Güzel koku
2. Kadınlar
3. Hasta ziyareti
-Ayna:
1. Pamuk prenses
2. Sivilce
3. Şaft
-Savaş:
1. Ölüm
2. Ayrılık
3. Çocuklar
-Para:
1. Yahudiler
2. Güç
3. Faturalar
Tabii ki herkes farklı cevaplar vermiş olabilir (ev arkadaşımın para için doları kastederek yeşil demesi gibi J). Ancak bazı kavramlar var ki artık bazı kelimelerle özdeşleşmiştir ve gerçek anlamını yitirmiştir. Örneğin Yahudiler, sayısal azınlığın ne kadar etkili olabileceğini tüm dünyaya öğreten bu kavim, paranın neredeyse sözlükteki karşılığı durumundalar.
Gerçekten tüyler ürpertici, dünya bir kukla ve ipleri birkaç Yahudi’nin elinde. Ellerindeki parayı tüm dengeleri kendi lehlerine çevirmek için kullanıyorlar ve bu noktada da muhatap alacakları veya korkacakları bir güç de yok, maalesef. Ama biri çıkıyor “One minute” diyor ve çok hoşumuza gidiyor, tıpkı Bush’a ayakkabı fırlatılınca tüm dünyanın içinin yağının erimesi gibi (buna kendi halkı da dahil J). Bunlar politik açıdan sakıncalı olabilir, akıllıca olmayabilir ama verilen reaksiyon tamamen insanların bilinçaltını yansıtıyor.
Demek ki, aslında herkes aynı şeyi istiyor ama cesaret edip yapabilen kahraman oluyor, diğerleri ise alkışlıyor.
Farklı yerlerde yaşasak da, farklı kültür ve inanışlarımız olsa da kötü olana, haksız olana tepkilerimiz aynı olabiliyor. Bu bence, güzel bir buluşma ve yarınlar adına umut verici.