...........
İlginç, değil mi?
Bir camia, göz göre göre kendilerine komplo kurup işlemedikleri bir cinayeti üstlerine yıkmaya çalışanları öven fikirlere yer verebiliyor.
O camiadan pek çok kişi de, daha dün Refah-Yol’u “irtica” bahanesiyle iktidardan indirip ülkeyi soyan odağın bu kez de “Akepe ülkeyi satıyor” türünden ulusalcı propagandasına inanmış gibi yapabiliyor.
Daha vahimi belki de gerçekten inanıyor.
***
Ama ondan da kötü veya trajikomik olanı da var.
Ergenekon’a karşı bir ölüm kalım mücadelesi veren Ak Parti’de de aynı hastalık var.
Onda da darbecilerle aynı ittihatçı zihniyeti ve yine o darbecilerin ürettiği propaganda amaçlı saçma sapan fikirlerin pek çoğunu paylaşan unsurlar az değil.
***
Ak Parti içinde de:
bugüne kadar kendi partilerinin attığı demokratikleşme adımlarını hiçbir biçimde anlamayan;
siyasi mücadele içinde oldukları odaklarla aynı zihniyeti paylaşan;
açıkça dile getiremese de “Memleket satılıyor”, “Kürt Açılımı zararlı”, “Alevi açılımı yanlış” diye düşünen;
şartlar başka türlü gelişseydi rahatlıkla CHP veya MHP’de de bulunabilecek çok kişi var.
En iyimser ifadeyle bir “kafa karışıklığı” durumu söz konusu.
Derin propagandanın gücü mü dersiniz, devletçi damarın açığa çıkması mı, resmi ideolojinin muhafazakarlık kisvesiyle tezahürü mü, yoksa basitçe basiretsizlik mi, ama böyle bir sorun var.
Ve bu sorun, parti üst düzey yöneticilerinde, tabanda ve hatta partiye strateji önerenler arasında bile mevcut.
***
Bu ülkede her kesim derin propagandayla az veya çok enfekte olmuş durumda.
Şimdi Ak Parti Hükümeti, Türkiye’nin seksen yıldır kanayan derin bir yarasına neşter vurmaya hazırlanıyor.
Ve bunun için tereddütleri gidermeye çalışıyor.
Ama kendi içindeki ittihatçı veya ulusalcı hastalığı tedavi etmeden bunu yapması mümkün değil.
***
Ak Parti eğer sorunu çözecekse kendisinden başlamalı.
“Demokratik Açılım”ın çözüm getireceğine önce kendi parti örgütüne anlatmalı.
Parti örgütü derken “yukarıları” kastetmiyorum.
Dışı muhafazakar demokrat ama içi statükocu ve bürokrat olan “devlet tecrübesine sahip” üyelerine bu yaştan sonra demokratik açılımı anlatamaz.
Onlar dikkatle dinleyip hak veriyormuş gibi yaparlar, ama her fırsatta reform iradesini çürütmeye çalışırlar. Üstelik bunu çoğu kez farkında bile olmadan devletçi refleksle yaparlar.
Ak Parti onlarla hiç zaman kaybetmeden, tabanına yönelmeli.
Derin propagandanın kirini silmeye oradan başlamalı.
Ancak ondan sonra “Milli Görüş”çüsünden Kürt’üne, ülkücüsünden solcusuna kadar diğer kesimlere söyleyeceği sözü olur.
Yorum:
Başbakan geçenlerde demokratik açılımın bir süreç olduğunu ve bu hamlenin böyle algılanması gerektiğini söyledi. Demokratik anlamda ülkenin neresinde sıkıntı varsa çözeceklerini ve bu demokratikleşme sürecinin oldu bittiye getirilmemesi gerektiğinden bahsetti.
Demokatik açılımın çerçevesi bu şekilde geniş tutulursa gerek toplumsal olarak gerekse siyasi olarak bu açılıma destek artacaktır.Ak Parti bu açılımı halka iyi anlatmalıdır ve özellikle artık başörtüsü sorununu çözecek ortamı hazırlamalıdır. Meslek okullarına yönelik kat sayı adaletsizliğinin kaldırılması ne kadar da basitmiş meğer , basında gündeme bile gelmeyen küçük değişiklikler ile çözülen bu sorun kaç nesle üniversite yolunda çelme taktı varın onu da siz söyleyin....
Demokratik açılım; evet olmalı. Her alanda herkes için olmalı. İnanmak, inandığı gibi yaşamak artık bu ülkede tartışılmamalı. Bunun için siyasi olarak ne yapmak gerekiyorsa toplumun bütün unsurlarıyla birlikte bu sorunlar tekrar gündeme gelmemek üzere çözülsün.