Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Devlet Bakanı Bülent Arınç eşleriyle birlikte dün Suudi Arabistan’daydı. Dünyanın en yeni, en pahalıya mal olan ve en iddialı üniversitesinin açılış törenine katıldılar.
Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ın adını taşıyan üniversite 30 milyar dolara mal olmuş. Dünyanın her yerinden en önemli bilim adamları, öğretim üyeleri, uzmanlar büyük maaşlarla bu üniversitenin kadrosuna katılmış.
Üniversite başta kendi ülkesi olmak üzere dünyanın her yerinden gelecek öğrencilere özellikle fen ve bilim konularındaki fakülteleriyle eğitim verecek.
Üniversitenin, Suudi Arabistan adına önemli bir özelliği ise, ülkede geçerli şeriat kanunlarının burada geçmeyecek olması. Bu nedenle üniversite bu ülke için “sosyal bir devrim” niteliğinde kabul ediliyor.
İşte konumuz bu; Suudi Arabistan, şeriat hükümlerini en katı biçimde uygulayan İslam ülkesi. Suudi Arabistan’da neredeyse kadının adı yok. Çalışamıyorlar, araba kullanamıyorlar, resmi davetlerde bile eşleriyle yan yana olamıyorlar. İslami tesettür en sert biçimde uygulanıyor, kadınlar çarşafı andıran abaya giyiyorlar.
Bu kurallara Müslüman olsun olmasın gelen tüm yabancılar da uymak zorunda. Yabancı kadınlar abaya giymek zorundalar ve araba da kullanamıyorlar. Suudi Arabistan’da içki içmek yasak olduğu gibi ülkeye sokmaya kalkmak bile ağır cezayı gerektiriyor.
Kralın adını taşıyan ‘süper üniversite’nin “sosyal devrim” niteliğindeki özelliği işte bu noktada devreye giriyor. Çünkü bu üniversitede okuyan ister yabancı olsun ister Suudi tüm kızlar, kadın görevliler kampüs içinde araba kullanabilecek, abaya giymek zorunda da olmayacak.
Kısacası bu üniversite kampüsü, tıpkı ABD’deki ve dünyanın başka ülkelerindeki gibi olacak.
Suudilerin “sosyal devrim” dediği aslında bugünkü “batı” tipi yaşam. Katı bir şeriat ülkesinde dini kurallardan vazgeçmek, uygulamaları yumuşatmak o kadar kolay değil, Suudiler de buna uluslararası bir üniversiteden başlıyorlar.
Demek ki Suudiler gibi katı şeriatçı ülkenin bile gözünde modernlik, Türkiye’deki gibi bir yaşam biçimi. Suudiler ülke sınırları içinde kadının saçının bir telinin bile görünmesini günah sayarken, kurdukları üniversitede bu yasağı kaldırabiliyor. Kadına araba kullanmayı bile layık görmeyen bir zihniyet bu üniversitede kadınların araba kullanmasına karşı çıkmıyor.
Suudi kızlar abaya ile gelecekleri üniversitenin girişinde isterlerse, ki bu talep olduğu için böyle bir gevşetme yapılmış, başlarını açıp üzerlerindeki çarşafı çıkaracaklar, eve dönerken tekrar kapanacaklar.
Suudi Arabistan bile “özgürlük” için bir “vaha” oluştururken Türkiye kızlarını üniversiteye örterek göndermek istiyor.
Suudilere bakınca “türbanı kadının özgürlüğü gibi sunanların” ne diyeceğini çok merak ediyorum.
Yorum
İnsanoğlunun doğasında değişim ve dönüşüm her daim vardır. Değişim ve dönüşüm olmadığını düşünmek doğma ve yaşama fıtratına aykırı olsa gerek bir su damlası olarak cereyan eden başlangıcın yüce Allah’ın inayetiyle bir canlı vuku bulması, o canlının ana rahminde gelişip doğmasıyla, hayata başlangıcıyla, büyüyerek gelişerek dönüşerek ailenin toplumun bir bireyi olarak yaşam sahnesinde yer alması değişimin dönüşümün bir parçasıdır. Sayın yazarımız biz Araplara özeniyoruz onlar bize özeniyor demiş. Oysa bizim onlara özenecek ne kültürümüz var, ne de ihtiyacımız var. Bizim geçmişten gelen atalarımızdan kaynaklanan sevgi hoş görü kültürü zaten yaşama geçmiş olsa illa şeriat gelecek ya da gelsin diye bir özlem duymasına gerek yok insanların şeriat gelsin derken insanlarımız Kur-an hükümleriyle adil bir şekilde yönetilmek hukuksal sorunlarını Kur-an hükümleri ışığında çözmek istemelerindendir.
Eğer toplumumuzda bunca adil olmayan adaletsiz bir gelir düzeni, adil olmayan bir hukuk sistemi varsa Araplara özenmeye ne gerek var. Adil bir şeriat düzenin olması insanların adil bir şekilde gelir paylaştığı insanların hukuksal sorunlarında çözümü bulduktan sonra Arabistan’a ne gerek var İran’a ne gerek var. Zaten bizim ecdadımız uygulamıyor muydu şeriat düzenini. İnsanların huzur içinde mutlu bir şekilde yaşamasını istemek için illaki Araplara özenmeye gerek yok. “Arabistan da kızlarının başını açarken biz kızlarımızı başını kapatarak üniversiteye sokmaya çalışıyoruz’’ diyor da yazarımız. Şeriata kanunlarının olduğu bir ülkede bile diğer milletlerin ya da kendi kızlarının başı açık bir şekilde üniversiteye girmesine olanak verdiklerini söylemiyorsunuz. Şeriatla yönetilen bir ülkede bile üniversite içinde okuyan insanların kılık kıyafetine karışılmazken demokrasiyle yönetildiği söylenen canım güzel ülkemde neden hala kızlarımız üniversite girişinde başları açtırmaya zorlanıyor. Onlara o eziyet reva görülüyor. Yoksa onlar demokrasiyi bizden öncemi özümsemek istiyorlar. İşin garip tarafı orda şeriat kuralları gereği başını örtmesi isteniyor bizim ülkemizde de başka şeriat kuralları uygulanmaya çalışılıyor. O da başı açma, açılma saçılma şeriat kuralları ve bu da Arap ülkelerinden farkı olmaksızın baskıyla uygulanıyor.
Bırakalım insanlar kendilerini nasıl mutlu addediyorsa öyle giyinsinler öyle yaşasınlar. Kimse diğer bir kimseye yaşam kuralları, giyinme kuralları koymaya kalkmasın. Tek kural koyucu yüce Allah’ın bizler için rehber olan yol gösterici kitabımız Kur-an’ı kerim yeter. O güzel kitabımızın ışığında kendimize yaşam ve yol tayin edersek hem yaratanın rızasını kazanır, hem de huzur içinde sevgiyle yaşar gideriz.
ADİL İNSANCA BİR YAŞAMIN OLDUĞU ADİL BİR DÜZENDE YAŞAMAYI CENABİ MEVLAM TÜM İNSANLIĞA NASİP ETSİN. Selam ve dua ile.