Kırılgan Ekonomi
1026 Okunma, 0 Yorum
Mahir Kaynak - Star
Süleyman Karagülle

Yazacaklarımın uçuk bulunacağını bildiğim için yazıma böyle bir başlık koydum.

Teknoloji gerektiren ürünlerini yabancı markalarla üreten iş adamları, eserlerinin değeri kullandığı dip notlarıyla ölçülen bilim adamları, önerdikleri yönetim biçimleri için gelişmiş dedikleri ülkeleri örnek gösteren yazar ve politikacıları, büyümek için bir güce katılmak gerektiğini söyleyenlerin çok, bize katılın diyenlerin hiç olmadığı bir ülkede kendine özgü bir yönetim modeli teklif etmek sadece bir fantezi sayılır. Buna rağmen bir öneride bulunacağım.

Bir ülkede neyi savunuyorsak bunu koruyacak bir gücün olması gerekir. Özgürlük , güvenlik , refah,eğitim sadece kağıt üzerine yazmakla sahip olunamaz. Bunu koruyacak bir güce ihtiyaç vardır ve bu güç devlettir. Bu nedenle hem devleti zayıflatmak hem de bunları istemek çelişkidir. Öyle bir devlete sahip olunmalı ki hem çok güçlü olsun hem de kendi değer yargılarını değil var olan kuralları en iyi biçimde uygulasın. Askeri iyi savaşsın, yargıcı adil ve tarafsız olsun, bürokrasisi işleri kolaylaştırsın, eğitimcisi şartlanmış bireyler yerine düşünen kişiler yetiştirsin.

Bu devletin ilkelerini kim belirleyecek sorusu cevaplandırılmadığı için siyaset ve yönetim uyumlu olmak yerine bir çatışma alanına dönüşüyor. Kutsallaştırılmış milli irade, yani halkoyuyla seçilenlerin mutlak egemen olmaları gerektiğini savunanların yanında devleti kuranların koyduğu ilkelerin değiştirilemeyeceğini savunanlar da var.

Halkın düşüncelerine saygı göstermek gerekir ama onun her şeyin en doğrusunu bildiği şüphelidir. Bu halkı küçümsemek değildir. Günlük kaygıları ve sınırlı bilgisiyle son derece karmaşık sorunları çözebilecek bir kadroyu seçeceği iddiası onu yüceltecek bir övgüden ileri gitmez. Buna karşılık devleti kuranların her şeyin en doğrusunu bildikleri, hiçbir yabancı güçten etkilenmedikleri düşünülemez. Ayrıca bu yol tüm değişim ve gelişmelerin önünü tıkar.

Temel ilkeleri kim belirleyecek sorusuna cevap olarak önce derin devlet sonra akil devlet olarak isimlendirdiğim soyut bir oluşuma işaret ettim. Bunun günlük hayattaki karşılığı şöyle olabilir. Kişisel endişelerinden arınmış, toplumun önde gelen kişileri birlikte temel ilkeleri belirler. Bu ilkeleri şöyle olabilir: Türkiye birine benzemesi ya da katılması gereken bir ülke değildir. Dünyadaki şartları ve gelişmeleri değerlendirerek bir yol çizecektir. Rejim bireysel özgürlüklere dayanır ve insanların doğuştan gelen niteliklerini bir ayrıcalık sebebi saymaz. Rehberi bilimdir ve buna katkıda bulunan ülke ve insanlara saygılıdır. Bu ilkeleri savunanlara dost, karşı gelenlere düşmandır. Halkoyu değerlidir. Bu yolla onun beklentilerini ve duygularını öğrenir ama onun mutluluğunu, kendini de aşan biçimde, devlet sağlayacaktır. Bürokratların değeri profesyonel olmalarıyla ölçülür.

Bunlar beğenilmeyebilir ama önce hedefi, sonra güzergahı belirlemeden arabayı iyi kullanmanın önemi yoktur. Bilinmeyen bir yere de gidebilirsiniz.

Yorum:

 

Öneri tebliğdir.

Önerinin sonuçları sonra ve bilinmeyen yerde ortaya çıkar. Millî Görüş ve Adil Düzen önerilerinin zamanla nasıl etki yaptığını anlayabilmek için 1960 ile 2008’i karşılaştırmak yeterlidir. Her önerinin doğruluğu da iddia edilemez.

 

Devlet demek koruyucu gücü olan güç demektir.

Bunun temel ilkeleri şunlardır. Devlet milli güce sahip olmalıdır.

Milli güç tarafsız, bağımsız, etkin ve saygın hakemlerden oluşan yargının emrinde olmalıdır. Yoksa eşkıya olur.

Her ocak kendisini doğal ve sosyal afetlerden korumalıdır. Her bucak kendi hukuk düzenini kurmakla kendi mevzuatını kendisi oluşturmalıdır. Her il kendi iç güvenliğini kendi kurduğu jandarma teşkilatı ile karşılamalıdır. Her devlet kendi savunmasını kendi ordusuyla yapmalıdır. Devletler üstü silahlı güç olmalıdır. Uluslararası hakemlerden oluşan adil yargı olmalıdır. Hakem kararlarının infazını gönüllü devletler yapmalıdır. Sorun yalnız ülke içinde çözülmez.

 

Koruma ilkelerini halkın arzusu doğrultusunda ilim belirleyecektir.

Halk ne yapılması gerektiğine karar verir. Varılacak sonuçları belirler. Nasıl varılacağı işini belirlemek ilme aittir. Kimlerin ne yapmasına ekonomi kuruluşları karar verir. Sonunda paylaşım yargı kararları ile olur. Yargı kararlarını etkin yapan silahlı güçtür. Halk dinî kuruluşlarla arzularını devlete bildirir, ilmî kuruluşları kendisi oluşturur, nasıl yapılacağına onun temsilcileri karar verir. Kimlerin yapması gerektiğine meslekî kuruluşlar karar verir. Silahlı gücü ise siyasi kuruluşlar yapar. Hepsi oluşurken demokrattır. Çalışma ise ihtisasa dayanır. Son söz yargınındır.

 

Halk zaten karar vermez, temsilciler karar verir.

Beş senede bir yapılan seçimlerle halkın kararlarını öğrenmek mümkün değildir. Halk ilmî, dinî, meslekî, siyasî ve sosyal gruplar oluşturur. Halk bunları biat yoluyla seçer. Seçilenler ehliyetli olan kimselerdir. Mesela, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne seçilebilmek için profesör olma şartı gerekir. Cumhurbaşkanı olmak için orgenerallik şartı getirilebilir.

Kurucu güçlerin ittifakla aldıkları kararlar ondan sonra gelenler tarafından ancak ittifakla değiştirilebilir yahut hakem kararları ile değiştirilebilir. Ekseriyet kararı ve yönetim kararı ile kuruluş kararları değiştirilemez.

 

Derin devlet, akıl devleti ifadeleri demokrasinin virüsüdür.

Halk ilim adamlarına, din adamlarına, iş adamlarına ve askerlere tâbi olur. Onları seçer. Sonunda biat yoluyla ilmî, dinî, meslekî ve siyasî şuralar oluşur. İşte akıl adamları bunlardır.

Bunların seçtikleri yazarlar, sanatkârlar, seyyahlar ve sporcular vardır. Onlarla istişare ederler. Planlayıcılar, doktorlar, mühendisler ve komutanlar vardır. Bunlar hep o şuraların danışmanlarıdır. Devlet başkanını bunlar seçerler. Başbakanı ve genelkurmay başkanını cumhurbaşkanı atar. Akıl adamları bunlardır. Cumhurbaşkanı, başbakan ve genelkurmay başkanı ise devletin sıralarını taşırlar. Derin devlet yoktur, derin bilgiler vardır. Yani kimin bildiğini biliriz ama ne bildiğini bilmeyiz. Ekseriyet sistemini esas aldıktan sonra hiçbir sorunu çözemezsiniz ve yeni yeni kavramlar icat etmek zorunda kalırsınız.

 

Askeri sır dışında devletin hiçbir şeyi gizli değildir.

İlmî, dinî, meslekî şuralar halkı temsilen her türlü çalışmalarını açık yaparlar. Hukuk düzeninin sırrı olmaz. Devletin sırrını kırmızı defter ile cumhurbaşkanı, başbakan ve genelkurmay başkanları bilir ve haleflerine aktarırlar. Başkan aktarır.

 

Süleyman Karagülle






Sayı: 16 | Tarih: 27.09.2009
Ahmet Hakan
Başın öne eğilsin Can
1216 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Nazlı Ilıcak
Siyaset, düşman ve dost
1180 Okunma
Fatma Karuç
Yılmaz Özdil
Kevın...
1151 Okunma
Leyla Okta
Fehmi Koru
İktidarları şangur şungur
1133 Okunma
Ahmet Kirtekin
Oktay Ekşi
Yine o bahis
1119 Okunma
Vahap Alma
Hayrettin Karaman
Dindarlık, Kadınlık ve Eğitim
1114 Okunma
Hilmi Altın
Ruşen Çakır
TSK açılımın neresinde?
1107 Okunma
Tayibet Erzen
Ahmet Taşgetiren
Doyumsuz 10 gün-3
1096 Okunma
Zübeyir Erol
Mehmet Şevket Eygi
Tarikat Evliyası
1091 Okunma
Emine Hocaoğlu
Fikret Bila
Avşar olayı ...
1084 Okunma
Harun Özdemir
Bekir Berat Özipek
Erdoğan açılıma nereden başlamalı?
1080 Okunma
Bünyamin Demir
Mehmet Niyazi
Atatürkçüler ve liberaller
1069 Okunma
Abdurrahman Erol
Toktamış Ateş
Parlamentarizm ve devlet başkanı
1063 Okunma
Osman Eskicioğlu
Ali Bulaç
Somalili korsanlar
1053 Okunma
Ahmet Yasir Erol
Reşat Nuri Erol
Sistemsizlik ve gelişmeler...
1049 Okunma
Ilker Ardic
Mahir Kaynak
Kırılgan Ekonomi
1026 Okunma
Süleyman Karagülle
Ahmet Altan
Aaa, büyük devlete bak..
1011 Okunma
Özer Ataç
Can Ataklı
İşe bakın Araplar bize biz onlara özeniyoruz
1006 Okunma
1 Yorum
Mesut Karaaytu
Zülfü Livaneli
Siz olsanız ne yaparsınız?
997 Okunma
Ali Bülent Dilek


© 2024 - Akevler