EYÜPSULTAN Camii'nin müezzini akşam ezanını yedi dakika geç okuyunca avluda iftar saatini bekleyen cemaat orucunu vakti gelmeden açtı diye kıyamet kopuyor.
Diyanet yahut İstanbul Müftülüğü, zamanlama hatası yüzünden erken açılan orucun hükmünü duyurmak üzeredir, siz bu yazıyı okuduğunuz sırada belki de duyurmuştur ama günümüzün ezanlarının kıyametler kopartılmasını gerektiren bir başka tarafı daha var: Minarelerden bundan birkaç sene öncesine kadar işitildiğinde "Aziz Allah" dedirten nağmelerin artık "Lâhavle!" çektirir hâle gelmesi...
Bilmem hiç dikkat ettiniz mi? Bir zamanlar beş vakitte beş ayrı makamla okunan, baştanbaşa nağme olan ve ruhlara sükûn veren ezanımız şimdilerde tuhaf bir hâle büründü. Asırlar öncesine dayanan geleneğin neticesinde kendine mahsus bir üslûp haline gelmiş olan Türk tavrının yerini kuru, bayat ve konuşmayı bile değil, pest perdelerden mırıldanmayı andıran, işitildiğinde sanki kerhen okunuyor hissi veren, kıt'a Arabistan'ında okunanların özentisi bir ezan aldı.
BİR ÜSKÜDAR TAVRI VARDI!
"Kur'an Arabistan'da nâzil oldu, Mısır'da okundu, İstanbul'da yazıldı" derler ama, eski asırlardan gelen bu söz aslında noksandır, zira Kur'an, sadece Mısır'da değil, İstanbul'da da mükemmel şekilde okunmuştur. Türk telâffuzu belki Arap gırtlağına tam mutabık olmamıştır ama üslûp bakımından bir "İstanbul", hattâ "Üsküdar" tavrı mevcuttur ve örneklerine artık sadece birkaç büyük camide rastlanabilen bu tavır maalesef elden gitmektedir.
Türkiye'de günümüzün ezanı ve Kur'an'ı, Türk kulağına herşeye rağmen yabancı gelen Mısır nağmeleriyle, yani İslâm dünyasında "mükemmel" kabul edilen tarzda okunsa, gene iyi; ama maalesef öyle bile okunmuyor! Kıraatta kıt'a Arabistan'ın tavrı hâkim olmak üzere ve bu iş mü'minliğin gereklerinden kabul ediliyor. Üstelik, müezzinlerin çoğu, gramerde "mahrec" denen, harflerin çıkış kurallarından bîhaber oldukları için özellikle "a" ve "h" harflerini tuhaf bir Araplaşma hevesiyle gırtlaktan vermeye çabaladıklarından, "Allah"ın başındaki "elif" durup dururken Arapça'nın "ayn"ına, "Muhammed" sözündeki "ha" da "hı"ya dönüyor.
RAHATSIZLIĞIN SEBEBİ
Tavra ârız olan bu illet, bir kesimin 12 Eylül sonrasında sanatta ve kültürde her ne hikmetse herşeyi mistik bir havaya büründürmeye çalışmasıyla başladı. Musiki mistiklik uğruna mıymıntı bir hâle döndü, eskilerin elyazması Kur'anları cildlemede asla kullanmadıkları ve asırlar boyunca aslî değil talî bir sanat kabul ettikleri ebru baştâcı edildi ve sıra nihayet ezana, hattâ Kur'an'a geldi ve netice, ortada! Bir zamanlar "Aziz Allah" dedirten ezanlar, dinleyene artık "Lâhavle" çektiriyor.
Bugün milletin "rahatsız oldukları" gerekçesiyle hoparlörlerin kısılması talebinde bulunmalarının sebebi, işte Araplaştırılmaya çalışılan bu tuhaf ezan tavrıdır.
Yukarıda, 20. yüzyılın ilk yıllarından kalma bir nota görüyorsunuz: İstanbul'a gelmiş olan yabancı bir müzisyen ilk dinleyişinde hayran kaldığı Türk ezanını notaya almış ve öylesine beğenmiş ki, nağmelerin altına bir de piyano partisi yazıvermiş.
Böylesine ezanların çok değil, sadece bir-iki sene sonra gemilerin bile geçmediği ummanlarda okunacağına emin olun!
Yorum:
Yazar, 'müezzinlerin çoğu, gramerde "mahrec" denen, harflerin çıkış kurallarından bîhaber oldukları için özellikle "a" ve "h" harflerini tuhaf bir Araplaşma hevesiyle gırtlaktan vermeye çabaladıklarından, "Allah"ın başındaki "elif" durup dururken Arapça'nın "ayn"ına, "Muhammed" sözündeki "ha" da "hı"ya dönüyor.' diyerek müezzinleri eleştirme gayretinde bulunmuş. Senelerden bu yana İstanbul'un tarihi yarım adası başta olmak üzere bir çok yerinde ezanları huşu içerisinde dinlemişimdir, sesi kulak tırmayanlarına çok rastladım fakat yazarın bahsini ettiği elifi ayın okuyan ya da muhammedin ha sını hı okuyanına hiç rastlamadım. Bunun yanında elifi ayn okumak ya da muhammedin hasını hı okumak Arapça okuyuşta doğru bir okuma değildir ki Araplaşma heveslisi olsun.
Yazar bir de ezanların kimi muhitlerde kısılma talebinin bu kötü kıraatlerden kaynaklandığını söylemiş. Ben ezan seslerinin kısılma talebinin kötü okuyuşlardan kaynaklandığı kanaatinde değilim. Bununla beraber ezanın kötü okunduğu bir camide çözümün yolu ezanın sesini kısmak değil kötü okuyuşu bertaraf etmek olduğu kanaatindeyim.