Bir yılda yağacak yağışın üçte birinin 48 saatte yağması, deprem gibi, çığ gibi, yanardağ patlaması gibi bir doğal felâkettir.
Demek işin bir ucu kadere dayanıyor. Ama diğer ucunda, "Kulların yapabileceği bir şey yok muydu?" diye sormadan edemiyoruz.
1994'ten beri, yani 15 yıldır İstanbul'un yönetimi aynı ekibin elinde. Dere ıslah çalışmalarının yapıldığını, hatta dere yatağına kurulmuş bazı evlerin yıkıldığını biliyoruz. Anlaşılıyor ki tedbirler yetersiz kalmış. Çarpık yapılaşma onlarca yıldan beri birike birike geliyor ama acaba son 15 senede İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu konuya yeterince eğildi mi? Elden gelen her şey yapıldı mı? Yoksa, oy gailesi ile nemelazımcı bir atalet içine mi girdi? Başkan Kadir Topbaş, keşke bir açıklama yaparak, tabiatın yanı sıra yönetimin de kusurlarını açıklasa. Ayamama deresi taştı; acaba hangi adımlar atılsaydı, İstanbul bu afete teslim olmaz ve 31 vatandaşımız hayatını kaybetmezdi? Ya da gerçekten yapacak bir şey yok muydu?
Tayyip Erdoğan "Derenin intikamı ağır olur" diyor ve "Sel bölgesindeki dereleri ıslah edeceklerini, dere yataklarında yapılanmaya izin vermeyeceklerini, bölgedeki fabrikaların kaldırılması için hemen çalışmaya başlayacaklarını" açıklıyor. Aslında bu açıklama bile, sanki bir ihmali sergiler gibi. Bir musibet bin nasihatten evlâdır fakat, keşke musibet başımıza gelmeden bu adımlar atılsaydı...
Bu felâket sadece iktidara değil, her yıkımda direnen vatandaşlarla, yıkım manzaralarını fukara halka haksızlık olarak sergileyen basına da ders olacaktır. Sıcağı sıcağına tedbir almak her zaman daha kolay.
Kısacası, eza ve cefa kahpe felekten bile gelse, kulun kusuru da olmuştur diye düşünüyorum.
Durumu en güzel Sabah'ın manşeti özetledi: "Su'dan ölüm"...
Evet vatandaşı sel felâketi çarptı fakat geçtiğimiz yıllarda yeterli tedbir alınsaydı, sudan sebebler zail edilseydi, "su"dan ölümler gene olacak mıydı?
Yorum.
İstanbul gibi dünyanın gözü üzerinde olan bir metropol ana doluda bir köy gibi sular altında kalıyor. Bütün dünya bunu konuşuyor çünkü inanılacak gibi bir şey değil. Gözlerimizle görmesek inanmazdık herhalde.
Halk yönetimi, yönetim oralarda yapılanan halkı suçluyor.
Bundan öncede İstanbul da birçok afetler yaşandı anı şekilde halk belediyeyi şuçladı belediye halkı suçladı yaşananlara çözüm yolu bulundu mu? Hayır tabii ki bulunamadı.Deprem oldu avcılar yerli bir oldu. Çatlak binalar sıva ile kapatıldı bir dahaki depreme can kaybı yaşanması için bekliyor. Yeniden oralarda hiç de deprem yönetmeliğine uygun olmayan yapılanmalar oldu. Depremde yıkılan binaların boş arsaların üzerine seçim zamanında kaçak binalar dikildi. Seçim arifesi diye belediye engel olabildiğine oldu olamadığına sırtını döndü. Şimdi bir deprem olsa suçlu kim olacak canını hiçe sayarak oralara ev yapıp çatlakları kapatıp içinde hala oturanlar mı yoksa oy derdine bunlara göz yuman belediyeler mi?
İstanbul ikitellide yaşanan son yağışlar yaklaşık beş yıl öncesi Alibeyköde yaşanan sel felaketini hatırlattı. 5 yıl önce ki yağışta da Alibeyköy yerli bir olmuştu. Ama yapılan ıslah çalışmaları bu yağmur Alibeyköyde günlük güneşlik, kazasız belasız atlatıldı.
Demek ki öncesinde önlem alınsaydı bu gün ikitellide de bu felaketi yaşamayacaktık. Ama İBBB belediye başkanı Sayın Kadir Topbaş çıkıyor TV lerde “o derelerde yapılanmaya müsaade etmedik’’ bende soruyorum o zaman siz müsaade etmedinizse bu insanlar oralarda nasıl yapılandı. Ben etmiyorum ama siz falancaya görün bizde sizi görmezden geliriz hesaplarına mı yatıldı yoksa. Bu ihmalin ceremesini kim çekecek şimdi halk mı belediyemi.
Hep ihmalkârlık hep vurdumduymazlık, Ondan sonrası da ecel, kader deyip suskunluk!