Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 113
HÂMİLÂT (YÜKLER) K-M-31
6.12.2009
3845 Okunma, 0 Yorum

HÂMİLÂT  (YÜKLER)

 

بسم الله الرحمن الرحيم

فالحاملات  وقرا

ZÂRİYÂT SÛRESİ – İKİNCİ ÂYET

ف Fa: Arapçada ekleme edatı vardır. Buna bağ edatı denir. Türkçede de vardır. Ayrı yazılan “De” harfi ekleme edatıdır. Gelip gitmede ki “P” de ekleme edatıdır, “Ya” da  ekleme edatıdır. Arapçada bunlar 10 kadardır. “Va, Fa, Sümme” bir grup teşkil eder ve kelimelere aynı yükleri yükler. “Ev, Em, Emma” ile “Bel, Lâkin” ve “Lâ”, bir de “Hatta”. “Va, Fa, Sümme” sade ekleme edatıdır. “Va” tertip veya birlikteliği ifade etmez. Sadece fiilde cümledeki mahalde ortaklığı ifade eder. “Fa” tertip ve peşpeşeliği ifade eder. “Sümme” ise tertibi ama arada açıklığı gösterir.

Burada magnetik rüzgarın esmesinden bahsettikten sonra, arkasından yük yüklenenlerden söz etmektedir. Kelamcılarla filozoflar arasında büyük görüş ayrılığı vardır. Filozoflar, “Soba yandığında ortalık ısınır, odayı ateş ısıtır.” diyorlar. Peygamberler, “Odayı ateş değil Allah ısıtır. Ama ateşten sonra ısıtır.” Diyorlar. Yani, peşpeşe yapar. Vagonlar peş peşe çekilirler. Katarı lokomotif çeker. Peş peşe olmak demek, önce gelen sonra geleni var ediyor demek değildir. Kelamcılara göre kainatın lokomotifi Allah’tır. Diğerleri peşpeşe gelen vagonlar gibidir. Anahtarı çevirdiğimizde odamız aydınlanır. Odayı aydınlatan anahtar değil elektriktir. Anahtar sadece elektriğe yol vermelidir. Kainattaki olaylar böyledir. Biz bir şey yaparken biz yapmıyoruz, işlediğimiz sebepler de yapmıyor, hepsini Allah yapıyor; ancak bizim irademize uygun yapıyor. “Rahmân ve Rahîm olan Allah” insanı cüz’i irade sahibi yaptığı için insanın iradesine uygun işler yapmaktadır. Gerçi kul olan insandır; ne var ki, Allah da kulun isteklerine cevap vermektedir. İşte buradaki “Fa” sadece peş peşe gelen olayları tertib etmektedir. Birincisi ikincisinin sebebi değil alâmeti bulunmaktadır. İnsanlar anlasın diye işleri kurallara göre yapmaktadır. Bunun en açık  görünümü “elektrik” ve “magnetik”tedir.

Bir tel alın ve uzatın. İki tarafını toprağa batırın. Sonra bir mıknatısla magnetik rüzgar estirin. Telden akım geçer. Şimdi bir telden akım geçirin, çevrede mıknatıs alanı oluşur. Yani, mıknatıs alanın hareketi ile elektriki alan oluşur. Elektriki alanın hareketi ile mıknatıs alanı oluşur. Karşı karşıya konan iki paradan birine vurursanız diğeri hareket eder, öbürüne vurursanız diğeri hareket eder. Para parayı hareket ettirmez. Siz istediğiniz parayı hareket ettirirsiniz. Elektrikle magnetik de böyledir. Öyleyse elektrik ve magnetik alanları oluşturan başka bir güç vardır. Filozofların hatalı görüşleri böylece fizik tarafından da düzeltilmiş olmaktadır.

حمل Xaml: Yük demektir. Arapçada “Xaml”den başka, “vıkr, sıkl, vizr” vardır. Xıml: Hayvanlara yüklenen yüktür. Vizr: İnsanın yüklendiği yüktür. Sıkl: Asılı yüktür. (Kolla taşınan yük.) Vıkr: Üstüne konan yüktür. (Rüzgarın ve selin alıp götürmemesi için konan taş.) Xamele, yüklenmek demektir.

Kur’an’da: -Zülüm yüklenmek, -Hayvanın sırtında yağ yüklenmesi, -Kadının cenin yüklenmesi, -Sorumluluk yüklenmesi, -Gemiye yüklemek, -Kara ve denizde yüklemek, -Ekmek taşımak, -Techizat yüklenmek, -Köpeğe yüklenmek (korkutmak), -Ağırlıkları taşımak, -Hataları yüklenmek, -Vizri yüklenmek, -Tevrat’ı yüklenmek, -Arşı yüklenmek olarak geçmektedir.

Burada “vıkrı yüklenmek”ten bahsetmektedir. Olayın cereyan şekli şöyledir. Her elektron çekirdek etrafında dönmektedir. Dönme hızı ile merkezkaç kuvvet oluşmaktadır. Elektron ile çekirdek arasında ise çekme kuvveti vardır. Ancak elektronlardan her biri çekirdeğin etrafında bir yerde bulunmaktadır. Buradan alıp götürebilmek için bir güç gerekir. Nasıl bir kattan diğer kata çıkabilmek için yeterli güç gerekiyorsa, elektronların da bir yörüngeden daha uzak yörüngeye gidebilmesi için belli bir güç gereklidir. O güç yoksa elektron yerini terk etmez. Moleküller yüksüz görünürler. Yeter derecede hareketli mıknatıs alanı ile koparılırsa ondan sonra akmaya başlar. Eğer müsbet yük ile menfi yük yan yana ise dışarıya etki etmezler  Hortumun emen ve  salan iki ucu bütün suyu kendi içlerinde akıtıyorlar. Ancak iki uç birbirinden ayrılırlarsa tek başlarına su akıtırlar. Böylece yük yüklenmiş olurlar. Metallerde boşalan yerlere başkaları dolar, böylece elektronlar birbirine yer bırakarak ilerlerler.

حاملات Hâmilât kelimesi “kurallı dişi çoğul”dur. Dağınık halde olan elektronlar şimdi bir yöne doğru yönelirler. Tıpkı rüzgar estiğinde tozların sürüklenmesi gibi. Magnetik alan rüzgar, elektron da tozdur. Bir yöne yönelmiş akan elektronlar etkileri üretmektedir. Yani, entropisi düşük haldedir. Şimdi bunlar bir magnetik alana çarpar da entropileri büyürse bize iş yapmış olurlar. İşte bu düzgünlüğü göstermesi için “hâmilât” kelimesi kullanılmaktadır.

ال Harf-i Tarifi bize yükü taşıyanların yani elektronların kitleleri olduğunu, kitle ve yükün eşit olduğunu göstermektedir. Yine bunların belli bir değer taşıyıp gelişigüzel büyüklükler şeklinde olmamaları kendiliğinden oluş iddialarını reddetmektedir. Klasik kelamcıların “cüz’ün la yetecezza”lara yapışması bunları ifade etmektedir.

Bir şey kendiliğinden 1 olabilir. Ama 5 olamaz. Çünkü biri diğerinden bağımsız olduğuna göre, aynı şey muhtemel olan şeyi nasıl buldular? Çoklular arasındaki benzerlik yaratıcıyı kanıtlar. Çok arasındaki işbölümü yaratıcıyı kanıtlar. Yaşadığımız hayatta hep aynen kabul ediyor ve uyguluyoruz da, makroda neden inkar ediyoruz? Bu bile bile küfür değil midir? İşte bu sebeple o anutlar cehennemliktir. Herkes biliyor ki Mustafa Kemal tanrı değildir. Ama onu tanrı gösterip hata etmez kabul ediyor ve zorla ona taptırmak istiyorlar. İşte küfür budur, putperestlik budur. Yoksa bir kimse Mustafa Kemal’in gerçekten tanrı olduğuna inansa ve ondan sonra da ona tapsa, o kâfir değil inandığının mü’minidir. Kâfir olanlar sahte Kemalcilerdir. Onu istismar edenlerdir.

وقر VıQR: Bir şey uçmasın, rüzgar onu alıp götürmesin diye konmuş ağırlıktır. “Vakar” kelimesi de buradan gelir. “Bu kimse vakurdur” dediğimiz zaman; “Bu kimse ağırbaşlıdır, gelişigüzel sözlere ve kışkırtmalara gelmez” demektir. Bu mânâsıyla “Vıkrı hamletmek” ağır bir şeyi taşımak demektir. Burada elektrik yükünden bahsetmektedir. Yani, madde parçacık elektrik yükü yüklenir. Çekirdek etrafında yükü merkezkaç kuvveti ile dengelenmiştir ve artık yük taşımıyor gibidir. Oysa magnetik alan gelince çekirdekten koparılıyor, başıboş hâle geliyor. Elektron  kitlesi böylece yük yüklenmiş oluyor. Ondan sonra gerekli yere doğru hareket etmektedir. İnsanların vakur olanları da böyledir. Bir istikamete yönelip hedefe doğru gidiş için davranan kimselere “vakur” denmektedir. Değişik istikametlerde gelişigüzel dolaşan insan yerine, hedefe doğru ilerleyen insan “vakur”dur. Burada da hedefe doğru giden yük yüklenen parçacıkların yüküne “vıkr” denmektedir.,

Vıqran” kelimesi nekre gelmiştir. Bunun anlamı, değişik magnetik alanların bir çeşit yük doğurduklarını ifade eder. Gerçekte elektronun yükü kitlesi gibi tektir. Parçalanmaz cüzdür. Burada bir şey sorulabilir. Yüksüz elektron kütlesine eşit parçacık var mıdır? Bu kelimenin nekre gelmiş olması ve yüklenme söz konusu olması nedeniyle demek ki yüksüz kitle parçacıkları da mevcuttur. Batılıların “notrino” dedikleri bu parçacığın varlığına işaret etmektedir. Gerçi batı fizikçileri ışığın sıfır hızda kitlesi olmadığını söylemektedirler. Ancak bu genel tanıma aykırıdır. Yani enerjiyi madde yüklendiği yükle birlikte taşır. Eğer bu böyle değilse ne taşır?

Işık hızındaki parçacığın kitlesi olduğu izafiyet nazariyesi ile ispat edilebilir.

M*c^2+ M*v^2 = (M+DM) * (V+DV) eşitliğini ışığın kitle ihtiva etmesi varsayımına dayanmaktadır. Gerçekten bu formül çözülür ve entegral alınırsa;M= Mo*1/(1-v^2/c^).5 bulunur. İzafiyet nazariyesinin sonucudur. Atom fiziği buna dayanır. Öyleyse ışığın da kitlesi vardır.

Vıkran” kelimesinin nekre gelmesi bir yükten başka yükün olduğunu gösterir ki o da çekirdek yüküdür. Ne var ki, enerji naklinde kullanılan sadece elektron yüküdür. Bunun için Kur’an “Vıkr” kelimesini nekre kullanmıştır.

Bir yere giren akı çizgileri orada çıkan akı çizgileri farkı kadar yük yüklenmelidir. Div F ile gösteriyoruz. Gerçekten giren akı X Y Z ise çıkanlar da (X+dx)   (Y+dy) Z+dZ) ise içeride kalan akıların sayısı  dx*dy alan içinde Xx dx dir. Üç alanı topladığımız zaman  (Xx+Yy +Zz) dv olacaktır. İşte “Fa elXâmilâti Vıkran” âyetiMaxwel’in bu formülünü belirtir.

Burada yüklenen yük aslında yüklenen enerjidir. Atomda mevcut olan enerji elektronu koparmakla yük yüklenmiş oluyor. Onun yerine başka elektron doldurunca atomda bir enerji değişimi olmayacaktır. Elektronu koparmak için magnetik rüzgardan gelen enerji elektrona yüklenmiş olmaktadır. Sonra bu Keban Barajı’ndan Üsküdar’a gelmekte ve şimdi odamızı aydınlatmaktadır.

Elektron çekirdeğin etrafında dönerken  taşıdığı enerji vardır. Dışarıda esen magnetik rüzgarın buna etki edebilmesi için yeter derecede büyük olması gerekmektedir. Yoksa yörüngesinden çıkamaz. Bunu şöyle izah edebiliriz. Sabit merdiveni olmayan bir apartmana seyyar merdivenle çıkabilmemiz için merdivenin boyu sabit kat arasına yetişmesi gerekir. Daha kısa olan merdivenden yukarıya çıkmanız mümkün değildir. Dolayısıyla elektron daha küçük enerjilere karşı yüksüzdür. Yeter derecede magnetik rüzgar estiğinde yörüngeden kopan elektron artık yüklenmiş olur.

Bunu başka bir şekilde şöyle ifade edebiliriz. Bir lastik blokun içinde bir boşluk olsun. İçine basınçlı su dolduralım. Lastik sıkışır ve lastik enerji ile dolmuş olur. Suyun basıncını kaldırırsak lastik boşanır. Bir elektron da çekirdek etrafında dönerken suyu boşaltılmış boşluk gibidir. Magnetik rüzgârla onu kopardığımızda elektrik bütün uzaya basınç yapar ve yük yüklenmiş olur. Kendisine de basınç gelmiş olur. Magnetik rüzgârın esmesiyle elektronun yük yüklenmesi âyeti bir çok atom fiziği ile ilgili olayları aydınlatmış olmaktadır. Elektron bir parçacıktır. Ama yük yüklenince parçacıktan çıkıp tüm uzayı dolduran bar akı olmaktadır.

Su türbinine giren moleküller yukarıdan aşağıya indikleri için kanatlara çarpıp onlara enerji aktarmaktadır. Türbin dönmektedir. Türbine bağlı mıknatıslar bakır tellerdeki elektronları koparıp onları hızlandırmaktadır. Sonra onlar akarak enerjiyi lambamıza kadar getirmektedir. Lambadaki tele çarpıp onu ısıtmaktadırlar. O da ışınlarını yayarak odamızı aydınlatmaktadır. Sonunda odamız biraz ısınmaktadır. Isınan dünya çevreye ısıyı yaymaktadır. Böylece uzay boşluğu ısınmaya başlıyor. Ama mevcut potansiyel enerji de bitiyor. Bittiği zaman kıyamet oluyor. İşte Allah’ın varlığını ispatlayan çok açık delil. Güneş denizi ısıtmasaydı, denizden çıkan su dağlarda yağmur olup barajda tutulmasaydı, biz şimdi varolmazdık. Oysa güneşin içindeki hidrojen helyuma dönüşmekte ve ışık yaymaktadır. Ne var ki, güneşin yağı tükenmektedir. 10 milyar önce dolu yaratılan güneş şimdi yakıtının yarısını bitirmiş durumdadır. Diğer yarısı da 10 milyarda bitecektir, diyebiliriz Kainatın ömrü bu kadardır.

Nereden bakarsak bakalım, müsbet ilim Kur’an’ın âyetlerini doğrulama mekanizmasıdır. Bu sebeple biz Kur’an’ın Allah sözü olduğunu kabul ediyoruz. Biz Kur’an’a kendi varsayımlarımızla mânâlar veriyoruz. Sonra onu müsbet ilim ile kontrol ediyor, böylece varsayımlarımızın doğruluğunu ispatlıyoruz. Aynı varsayımlarımızlafıkhî mânâlar veriyoruz. Onları da HzPeygamber’in uygulaması ile, yani sünneti ile kontrol ediyoruz. Böylece varsayımlarımızı aklen ve naklen ispatladıktan sonra o varsayımlara dayanarak sorunlarımızı çözüyoruz. İçtihat yapıyoruz. Allah’ın emri budur ve bizler bu emri yerine getiriyoruz.

 

İnternette yayınlanan bu yazımıza herkes katılabilir, kritik yapar veya tamamlar. Katılan, kritik eden ve katkıda bulunanlara teşekkürler...

 

 

 






Son Eklenen Seminerler
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 117
BORSA K-M-35
10.12.2009 4679 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 116
GEÇMİŞ 2000 YILININ KISACA MUHASEBESİNİ YAPALIM K-M-34
9.12.2009 4089 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 115
MUKASSİMÂT/2000 YILI AHŞAP EV ÇALIŞMALARI K-M-33
8.12.2009 3904 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 114
C Â R İ Y Â T/AKEVLER DENGE KULÜBÜ SÖZLEŞMESİ- K-M-32
7.12.2009 3993 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 113
HÂMİLÂT (YÜKLER) K-M-31
6.12.2009 3845 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 112
TESİR ÇİFTİ K-M-30
5.12.2009 4048 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 111
İfrat ve tefrit nedir?/2 AHŞAP EV K-M-29
4.12.2009 4190 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 110
İfrat ve tefrit nedir? K-M-28
3.12.2009 4322 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 109
AHŞAP EVLERİN DELİLİ NAHL80 K-M-27
2.12.2009 4757 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 108
MARKETTE SELEM UYGULAMASI K-M-26
1.12.2009 3908 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 107
Einstein Genel İzafiyet Nazariyesi K-M-25
30.11.2009 3952 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 106
KURAN MATEMATİĞİ K-M-24
29.11.2009 3873 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 105
SİSTEMATİK HATA K-M-23
28.11.2009 4040 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 104
FİZİK-3 K-M-22
27.11.2009 4057 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 103
ZELZELE İŞLETMESİ K-M-21
26.11.2009 4031 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 102
HIRSIZA CEZA-AHŞAPEVLER K-M-20
25.11.2009 4576 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 101
İNSANIN GÖREVİ K-M-19
24.11.2009 3935 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 100
FİZİK-2 K-M-18
23.11.2009 3910 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 99
Ş Â K İ L E- K-M-17
22.11.2009 4201 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 98
F İ Z İ K-K-M-16
21.11.2009 4437 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 97
YUVARLAK BİÇİMLER-K-M-15
20.11.2009 3950 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 96
TEK UÇLU ŞEKİLLER-K-M-14
19.11.2009 3717 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 95
KURAN MATEMATİĞİ-K-M-13
18.11.2009 3890 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 94
KURAN VE İNŞAAT-K-M-12
17.11.2009 3874 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 93
TEDAYÜN AYETİ-K-M-11
16.11.2009 4593 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 92
AKEVLER İSTANBUL TÜKETİM KOOP. MUHASEBE USULÜ-K-M-10
15.11.2009 4789 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 91
ÂYET -AĞAÇ EVLER-PROJESİ-K-M-9
14.11.2009 5755 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 90
TÜREV-ENTEGRAL-K-M-8
13.11.2009 5788 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 89
SAĞLIKTA ONLU VE İKİLİ SİSTEMİN UYGULANIŞI-K-M-7
12.11.2009 4718 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 88
2000 YILINA GİRERKEN GEÇEN BİR YILIN MUHASEBESİ-K-M-6
11.11.2009 4421 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 87
BİLGİSAYAR PROGRAMI-K-M-5
10.11.2009 4259 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 86
KURAN MATEMATİĞİ-4
9.11.2009 4215 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 85
HİSABİ VE GAYBİ OLUŞLAR-31
8.11.2009 3835 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 84
KUR’ÂN( OLASILIK VE) MATEMATİĞİ-2
7.11.2009 3922 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 83
KURAN MANTIK ve MATEMATİĞİ-1
6.11.2009 4417 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 82
Genel Hizmetlerin Tasnifi
5.11.2009 8968 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 81
Genel Hizmet Kooperatifi
31.10.2009 8836 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 80
Genel Hizmet; BAKIM
22.10.2009 8814 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 79
Genel Hizmet; TAKİP
15.10.2009 8928 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 78
SERA İŞLETMESİ
10.10.2009 9340 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 77
EDİRNE-BATUM SERVİSİ VE “İPEK YOLU, HAC YOLLARI
1.10.2009 8860 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 76
KİRA VE BAKIM; İŞLEYİŞ VE DENGE
26.09.2009 8756 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 75
SEL, İSTANBUL VE PLANLAMA
17.09.2009 8835 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 74
SAVUNMA EĞİTİMİ
10.09.2009 8932 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 73
ADİL DÜZEN RESTORAN İŞLETMESİ
3.09.2009 8753 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 72
MESLEKÎ EĞİTİM
27.08.2009 8682 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 71
HAC… HAC… HAC…
20.08.2009 9001 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 70
ORUÇ ve RAMAZAN
13.08.2009 8953 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 69
ZEKAT
6.08.2009 9244 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 68
DİNÎ EĞİTİM
9.07.2009 14806 Okunma


© 2024 - Akevler