“Kendinizi kendi ellerinizle /EVLERİNİZLE)tehlikeye atmayın.”
والله جعل لكم من بيوتكم سكنا و جعل لكم من جلود الأنعام بيوتا تستخفونها يوم ظعنكم ويوم أقامتكم و من أصوافها و أوبا رها و أشعارها أثاثا و متاعا ألي حين
“Allah evlerinizden bir kısmını sizin için seken yaptı. Ve hayvanların derilerinden size evler yaptı. Yerleştiğinizde ve za’n günlerinde onları hafifçe taşırsınız. Yününden, tüyünden ve kılından bir zamana kadar esas ve meta yaptı.” (Nahl(16):80)
BU ÂYETTEKİ BAZI NOKTALARA İŞARET EDELİM:
“Evlerinizden bir kısmını sizin için mesken yaptı” ifadesi, evlerden bir kısmının mesken olmadığını bildirmiş oluyor. Bugün meskenler kadar iş yerleri vardır. Sanayi döneminde üretim tarladan çok fabrikalarda olmaktadır. Böylece Allah kapalı alanların ikiye ayrılacağını ve bir kısmının mesken, diğer kısmının ise işyeri olarak kullanılacağını bildiriyor. Bunların farklı olması farklı hükümleri getiriyor. Onun üzerinde düşünüp araştırmamız gerekiyor. Farklılıkları ortaya koymamız gerekiyor. Bunu şöyle açıklayabiliriz. Evler özel mülkiyetin konusudur. Oysa işyerleri ortaklığın konusudur. Evler kiraya verilebildiği halde işyerleri ortaklığa konabilir. “Kira” yerine “kira payı”nı alır.
Evler de ikiye ayrılmaktadır: 1- Sabit evler, 2- Taşınabilir evler.
İkinci evlerin nekire olması bunu belirler. İşte bizim “Ağaç Evler” bu tür evlerdir. Görülüyor ki biz bir işe girişirken Kur’an’ın uyarılarına ve işaretlerine bakıyoruz. “Taşınabilir Evler” burada nekire olarak geçmektedir. O halde derilerden başka da taşınabilir evler vardır. Biz bunu kıyas yoluyla çıkarıyoruz. Hayvanların derilerinden, ağaçların da kerestesinden yararlanmalıyız.
Allah günleri ikiye ayırdı. Göç halindeki günler ile yerleşik haldeki günler diye ayırdı. Gerçekte insanlar ülkeleri mamur hâle getirebilmek için bir yere yerleşmeli ve orada sebat edip başladığı işleri bitirmelidirler. Ne var ki, yenilik yapıp evrimleşmek için de göç etmelidirler. Kişilerin ve toplulukların iki çeşit günleri olur. Göç sebeplerini şöylece sıralayabiliriz:
a) Kur’an’ın emrettiği gibi insanlar ilmin merkezi olan yerlere gidip tefakkuh etmelidirler. Ülkelerine döndüklerinde de kendi halklarına o ilimleri öğretmelidirler. Demek ki tahsil için göçler vardır.
b) İş icabı göçler vardır. Sanayileşen topluluklarda ihtisaslaşma sözkonusudur. Her meslek her yerde icra edilemiyor. Kişiler ihtisas yaptıkları mesleklerini icra edebilmek için göç etmek zorunda kalabilmektedirler.
c) Demokratik sebeplerle göçler vardır. İnsanlar bir arada yaşamaktadırlar. Belli kurallara uymak zorundadırlar. Yöneticilere itaat etmek zorundadırlar. Oysa belli kurallar kişinin yaradılışına veya eğitimine müsait olmayabilir. O zaman istediği beldeye göç eder. Yöneticilerle arası açılmış olabilir. O zaman da yine göç etmek zorunda kalır.
d) Savaş ve âfetler de göçleri zaruri kılabilir. Ki bugün en çok karşılaştığımız göçler bunlardır. Hele Türkiye tam savaş ve zelzele merkezindedir. Bu sebeple bu ülkede yaşayanlar zaman zaman yerlerini değiştirmek zorunda kalabilir.
İşte bu sebeplerle bu durumlarda yararlanmak üzere “Taşınabilir Evler”e ihtiyaç duyulmaktadır. İşte Kur’an’ın bu ayeti bu hususa işaret etmektedir. “Taşınabilir Evler”e yalnız göç hâlinde değil, barış hâlinde de ihtiyaç vardır. Onun için Kur’an hayvanların derilerinden yararlanmayı sadece göç halleri için değil, barış halleri için de zikretmektedir. Barışta nasıl faydalanacağız? Tarım topluluklarda meskenlerle işyerleri aynı yerlerde bulunur. Oysa sanayi toplumlarında meskenlerle işyerleri aynı yerde bulunmaz. Çünkü birtakım sorunlar ortaya koyar.
BUNLARI DA DÖRT GRUPTA TOPLAYABİLİRİZ:
a) Sanayi çevre kirliliği yapar. Gündüz çalışırken bu kirliliğe vücut dayanabilmektedir. Ama uyku hallerinde veya istirahat hallerinde, küçüklerin, hastaların, kadınların bu zehirlere karşı dayanmaları çok zor olmaktadır. Dolayısıyla taşınabilir evlerle şehirlerin kenarında oluşacak “Dinlenme Siteleri”nde “Dinlenme Evleri” bulunmalıdır.
b) Şehirlerde trafik sorunu vardır. Şehirde çalışmayanlar şehirde bulunmamalı, onların evleri ve yaşama yerleri ile okulları şehrin dışında kendi sitelerinde veya ayrı eğitim yerlerinde olmalıdır. Böylece kentin trafik sorunu çözülecektir.
c) Savaş veya zelzele anında evler dağınık yerlerde yer aldığı için zarar az olacak, dinlenme evleri en az hasara sebep olacaktır.
d) Sizin ülkeniz güvende olabilir. Ne var ki, zelzele veya savaşlarda size göç gelebilir. Onları en kısa zamanda yerleştirmek için böyle ikamet günlerine ait sabit yapıların yanında dinlenme evleriniz olabilir. Bu tür zamanlarda onlara destek verme imkanı oluşur.
Hayvanların derilerinden başka üç şey daha saymaktadır: Koyunların yünü, keçilerin kılı, develerin tüyü.Aslında bunlar derilerin uzantısıdır. Ne var ki, bunlar derilerden ayrılarak insanlar için eşya olmaktadır. Yünyumuşaktır, daha çok elbise olmaya elverişlidir. Keçi kılı ise serttir ve daha çok çadır yapmaya elverişlidir. Deve tüyü ise ikisi arasındadır. Bununla da ev eşyası, halı ve kilim dokunabilmektedir. Bunların özelliği, örülerek soğuk ve sıcağı önledikleri halde içlerinin havalanması sağlanmaktadır.
Kullanılan bu araçlar için iki şeye yaradıklarını belirtmektedir. “Esas ve Meta” olarak denmektedir. “Esas” tüketim araçlarının imalidir. “Meta” da üretim araçlarının imalidir diyebiliriz.
İşte burada sizlere bu âyetteki tasnifleri anlatmış oluyoruz. Kur’an değişik kelimeleri bir arada kullanarak bize sınıfları belirtir. Biz kendi ilmimize göre onları değişik şekilde tanımlar ve aralarında fark koyarız.
Mesken - Mesken Olmayan Evler, Göç ve İkamet Günleri, Taşınır - Taşınmaz Evler, Deri, Yün, Kıl ve Tüy, Esas ve Meta Sınıflarını yapmıştır. Bunlar arasındaki farkları tabii ve sosyal ilimlere ve dil bilgisine dayanarak biz yapacağız. Her alim ayrı tanımlar yapabilir. Böylece ayrı mezhepler doğar. Halk dilediği mezheplere girerek kendi hayatlarını düzenler. İşte “demokrasi” budur. Kendi içtihadı ile veya müçtehidinin içtihadı ile bu işleri yapmak.
BURADA YENİ İÇTİHATLAR İÇİN BAZI HUSUSLARA İŞARET ETMEMİZ GEREKMEKTEDİR:
a) İçtihatlar kişiler tarafından yapılmaz, ekoller tarafından yapılır. İlk müçtehitler de öyle yapmışlardır. Bugün ise bir kimsenin tek başına içtihatlar yapması imkansızdır. Bizler şimdi içtihat yapmıyoruz, içtihat yapacak ekolü oluşturuyoruz. Ekoller oluşturmak farz-ı kifayedir. Eğer bugün içtihat ekolleri olsa biz bunlardan birine katılırız, böylece kurtuluruz. Olmadığı için bizim ekoller kurmamız gerekmektedir.
b) 1000 yıl önce yapılmış içtihatlardan yararlanacağız, ne var ki onların zamanında şartlar, ihtiyaç ve imkanlar çok farklıdır. Bugün o ihtiyaç ve imkanlarla yaşanamaz. O halde eski mezhepler zamanlarının mezhepleridir, tarih olmuşlardır. Biz onlardan yararlanarak yeni mezhepler oluşturmalıyız.
c) İçtihat yapabilmemiz için ilk şart, eski müçtehitlerin oluşturduğu fıkıh usûlü ilmiyle bunların dayandığı dört ana delili (Kur’an, sünnet, icma ve kıyası) işbölümü içinde öğrenmeliyiz. Bir mesele ortaya geldiği zaman onu çözerken onların bu husustaki görüşlerini bilmeliyiz. Bu da ancak ekip çalışması ile olur.
d) Bugünkü bütün müsbet ve sosyal ilimleri de yine işbölümü içinde bilmeliyiz. Sorun nedir? Sorunların çözümleri için çağdaş insanlar ne öneriyorlar? Muasır medeniyetin bütün icapları yerine getirilmeyecek. Muasır medeniyetin bütün sorunları bilinip değerlendirilecektir. Nitekim Mustafa Kemal 10 yıl sonra bu görüşe gelmiş ve; “Muasır medeniyetin fevkine çıkacağız. Elimizde tuttuğumuz meş’ale müsbet ilimdir.” demiştir.
İşte böyle çalışan “İçtihat Ekolü”nü kurabilmemiz için iki şeye ihtiyacımız vardır: Biri, bu ekolün kurulmasında çalışacak ilim yapmak isteyen kişilere; ikincisi de, bu kişileri ve bu çalışmaları finanse edecek kaynaklara ihtiyacımız vardır. Bu kişileri ve bu kaynağı bulmamız için “Akevler Konut Yapı Kooperatifi”ni kurduk ve “Ahşap Evler” imal ediyoruz. Bu âyetin işaret ettiği “Taşınır Evler” yapıyoruz. Ayrıca “Akevler Tüketim Kooperatifi”ni kurarak “Herkese Aş ve Herkese İş” sorununu çözüyoruz.
Bu iki kooperatif İzmir’deki “Akevler Kooperatifi” ile birlikte bu sorunu nasıl çözecekler? Bunun için şu mekanizmayı geliştiriyoruz. İş yerlerimizde öğrenciler ve öğretmenler işçi ve yönetici olacaklar. Günün yarısını bu iyelerinde geçirerek geçimlerini sağlayacaklar. Karı-kocaya birlikte iş verilecek, emeklilere de iş verilecektir. İsteyen herkes çalıştırılacaktır. Diğer dört saatlerini ise ilimle geçirecekler. Yaşlılar öğretmen, gençler öğrenci olacaklardır. Kendilerine verilecek maaş ise iş yerlerinde harcadıkları saatleri nisbetinde olacak, ancak alacakları saatlik ücretleri mesleki başarıları yanında içtihada katkıları nisbetindeki amelleri ile orantılı olacaktır.
Bu âyet müteşabih âyetlerdendir. Çünkü “Deri Evler” artık tarihe karışmıştır. Onun yerine çok değişik ve yeni ev, esas ve meta araçları geliştirilmiştir. Demek ki Kur’an’ın sözleri bu gibi gelişmelerden haberi yokmuş gibi gelebilir. Bu gibi âyetler baştan kolay anlaşılmazdır. Ne var ki her müteşabih âyet başlı başına ileride mucize olur. Bu âyet de büyük mucizesini göstermektedir. Sonunda “İLâ HîN” demek suretiyle, ileride bu amaçla deriye ihtiyaç bile hâsıl olmayacağını başka yapı ve dokuma elemanlarının bulunacağını büyük ve mucizevi bir şekilde bildirmiştir. Biz bu âyetin “deri evleri”ne kıyasla “AHŞAP EVLER” yapmaya başladık. Derinin modasının geçtiğini ilmen görmüş ve âyetin yalnız ruhuna uymayı tercih etmiş, lâfzının uygulamasından vazgeçmiştik. Sizlere bu âyeti anlatmak için yazmaya başlayınca ruhunun esas olduğunu bu “İLâ HîN” ifadesi açıkça söylemiştir. Biz birlikte sezilerle “AHŞAP EV ÇALIŞMALARI”na katılmakla isabet ettiğimizi şimdi âyet bize söylüyor. Ne kadar hamd etsek azdır. Allah, “bizim yolumuzda cihat yapanlara biz yolumuzu gösteririz” âyeti ne kadar doğrudur. Görünüz. Allah’a hamd edelim ve gayretimizi ona göre çoğaltalım.
Tahtayı niçin deriye benzettiğimizi, inşaata niçin tahtadan başladığımızı ifade etmek isteriz:
a) Derinin seçilmesi bir illete dayanmaktadır. Bu illeti biz canlılık olarak alıyoruz. Gıdalarımızı ve giyimlerimizi canlı varlıkların artıklarından yapmalıyız. Öyleyse derinin yerine geçecek tahta vardır; onun yani derinin ise yün, kıl ve tüylerin yerini de lifler almaktadır. Pamuk bugün yünden daha çok kullanılmaktadır.
b) Tahtadan yaptığımız yapıda tutkal ve çivi kullanılmaz, demir geçirilerek sağlam ama gevşek olarak bağlanırsa deride olduğu gibi solunum olmuş olur. Yani dışarıdaki O2 tahtaların ek yerlerinden içeri girer, dışarıdaki O2 de yine ek yerlerinden içeri girer. Dolayısıyla ev içi hava kirlenmesi olmaz.
c) Geliştirdiğimiz metotta her çeşit kısa boy tahtaların kullanılması sağlanarak tarım kerestesinin kullanılması sağlanmıştır. Yani nasıl hayvan sürülerimizden deri elde ediyorsak, tarlalardan kavak gibi kereste elde edeceğiz. Böylece tüm arazi ağaçlandırılacaktır. Bunun yalnız bize faydası olmayacak, aynı zamanda yeryüzünün oksijen dengesini de saptamış olacaktır. Nitekim hayvanlar da topraktaki gübre miktarını artırmaktadırlar. Yani biz sürülerden ve ağaçlardan yararlanırken onları besliyor ve büyütüyoruz, dolayısıyla yeryüzünün dengesine hizmet ediyoruz.
d) Ağaç evlerin yalnız taşınması değil, yapılması da yaygın yapılabilmektedir. Her yerde parça parça makineler kurulur, parça imalatı yaptırılır ve bunlar monte edilerek evler üretilir. Bu modelde merkezi fabrikalara gerek olmamaktadır. Yaygın işyerleri maksadı istihsale etmektedirler. Evin mobilyası da birlikte yapılmaktadır. Kullanılan demir dahi küçük çekme atölyelerinde üretilebilmektedir.
Bizim azlığımıza bakarak bu işleri nasıl başaracağımızdan ümitsizliğe düşmeyin. Hazreti İsa’yı sadece 12 kişidestekledi; onlar “Biz Allah’ın ensarlarıyız” dediler. Bugün 2 milyar insan 2000 yıl sonra arkasından gidiyor. Dün Bediüzzaman’ın kaç arkadaşı vardı? Bugün dünyada en güçlü ve çağın dini kuruluşudur. Biz 1969 yılındaN. Erbakan ile “Bağımsız Milletvekili Adaylığımızı” koyduğumuz zaman sadece 14 kişiydik. Onların çoğu sonra devre dışı oldular. Bugün Faziletlilerin sayısı 10 milyonları bulmaktadır. Hiç tereddüdünüz olmasın. Sabrederseniz ve bu yolda çalışmaya devam ederseniz hedefe varacaksanız. “Adil Düzen”e dayanan yani halkın kurup geliştireceği işletmeler kurulacaktır. Karşılaşılan zorluklar Allah’ın yardımı ile hep aşılacaktır. Siz Allah’ın rızası dışında bir şey düşünmeyin. Onun gücü sizi hedefe götürmeye yeterlidir.
HABERLER
1- Örnek Ahşap Ev bitmiştir. İç donanımında bazı eksiklikleri varsa da zamanla tamamlanmaktadır.
2- Ev oturma yerinin de tarafımızdan yapılması şartıyla 15 000 dolara satılmaktadır. Zemin yeri tarafımızdan yapılmazsa 12 000 dolara satılmaktadır. Karşılığında kereste alınacaktır.
3- En az 5 kişi bulan 20 Kurucu bulunmaya başlanmıştır. Şimdilik bu görüşmelerde;
a) Reşat Erol ve Mehmet Hikmet Umut
b) M. Lütfi Hocaoğlu ve Nazmi Demirtaş
c) Cengiz Demirci ve Hakan Kandal
d) Hasan Özket ve Ekrem Fildişi
e) Süleyman Karagülle ve Süleyman Akdemir
f) Hasan Hacıbektaşoğlu
g) Gürsoy Erol
h) Selahattin Öztürk
i) Ahmet Sadıkoğlu
j) Eyüp Karahan olmak üzere 10 Kişilik Ekip oluşmuştur.
Kendilerinden 100’er dolar şimdi istenmektedir. Bunlar birer, sonra iki isim yazılanalar birer kuurcu ortaklığı tamamlayacaklardır.
Gürsel Kartal ve Çetin Öztekin,
İsmail Erbacak ve Şener Keskin
... ve bütün 1000 dolar veren ortaklar.
Yazan ve Anlatan: SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yayına Hazırlayan: REŞAT NURİ EROL