Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 105
SİSTEMATİK HATA K-M-23
28.11.2009
4212 Okunma, 0 Yorum

KUR’AN MATEMATİĞİ                                                                                                                                   9 EYLÜL 2000

76. SEMİNER NOTLARI                                                                                                 clubs.yahoo.com/clubs/adilduzen

www.adilduzen.8m.com

 

TEFSİR / MATEMATİK / AHŞAP EV ÇALIŞMALARI / HAFTALIK YORUM

 

MATEMATİK

SİSTEMATİK HATA

Matematik derslerinde   e^x in açılımını  bulmuştuk.    1+x+^X^2/2!+X^3/3!+.....

Bundan sonra bâtıni sayılara bu formülü uygulamıştık.

e^(-ix) = (1x^2/2!+x^4/4!-x^6/6! + ....) +i(x-x3/3!+x^5/5!-x^7/7!+....)

= Cos(x)+i Sin(x)

Bunların kareleri toplamı 1 e eşitti. Yani biri 0 olunca diğeri 1 oluyor ve diğeri 0 olunca da birincisi 0 oluyordu. -1 değerler de alabiliyor. Bu bize bu ifadelerin devri yani tekrarlanan olduğunu hissettirir. Gerçekten sinüs veyacosinüsün değişmelerini incelersek  x=2*3.1416  değerlerinde sıfır olduğu görülür. Bunun mânâsı  Sin(2*k*pi+x) = Sin(x)   ve Cos (2*k*pi+x) = cos(x)  dir.

Hareket eden bir devri ifade dalga adını alır.   Y =  Yo*Sin (x- 2*pi*t/T)

Bu bize iki şeyi ifade eder. Bir yerde dururuz yani mekan oluruz. Orada değişik büyüklükte etkiler olur. Kıyıya çarpan dalgalar bunun örneğidir. Yahut biz yürürüz yani zaman oluruz, değişik yerlere varırız. Aynı şiddetteki bir etkiyi yürütürüz.

Dalga harekatında cisim hareket etmez. Ona gelen etki hareket eder. Kendisine çarpan bir etkiyi kendisinden sonraya iletir. Kendisi yerinde kalır. Madeni paraları dizinin başına vurun. Sondaki para fırlar. Ortadakiler yerinde kalır. İşte ses dalgaları böyledir.

Işıkta ise maddenin dalga hızı kendi hızına eşit olduğu için dalga ile parçacık beraber yürür. Buradaki dalga parçacığın geçiş sayısından ibarettir. Parçacığın kitlesi sabit olduğundan demek ki geçen enerji titreşim sayısına eşit olacaktır.   E=h*f   formülü böylece teorik olarak da bulunmuş olur. Uzayda parçacık olarak hareket eden ışık maddeye çarpınca onu titreştirecektir ve dalgaya dönüşmüş olacaktır. Bu sebepledir ki ışık bir parçacıklar akışı olduğu halde biz onu dalga olarak göreceğiz.

u*v = c*c    kainatın genişlemesinden dolayı öğrenmiştik.

m*u*v* = m*c*c      buradan    u = h*f/m*v)              lm*f = h*f/(m*v) 

lm = h/(mv)  h = mv*lm                  veya  n* h = n*mv*lm  

Bir karenin köşegeni kenarın birimi ile ölçülemez. O halde seçeceğimiz uzunluk birimi kenar cinsinden ise köşegenini tam ölçemeyiz. Köşegen cinsinden ise kenarı tam ölçemeyiz. Demek ki bir birimlik hatayı her zaman yapmak zorundayız. Burada birim olduğuna göre birim olarak mv yi darbeyi alırsak uzunlukta, uzunluğu alırsak darbede hatamız var olacaktır. Bu da h’a eşittir. Bunu Heisenberg bulmuştur. Bunun anlamı insandaki bilgi daima takribi olarak doğrudur. İnsan % 100 doğru hiçbir şey bilemez.

 

KUR’AN - TEFSİR 

Kur’an’da bu sistematik hataya benzer hatalara şu âyette işaret edilmiştir:

بسم الله الرحمن الرحيم

يسئلونك عن الروح قل الروح من امر ربى  و ما اوتيتم من العلم الا قليلا  (اسراء 17-85)

“Sana ruhtan soruyorlar. De ki ruh Rabbim’in emridir. Zaten size ilimden çok az şey ita kılındı.”

(İsra; 17/85)

Buradaki “sen” Allah’a inanmış ve İslâmî ilimlere vâkıf kimselerdir. Yani “müçtehitler”dir. Bunlar “nebilerin varisleri”dir. Emirler ise “resullerin varisleri”dir. Bugün de bu tür soruları İslâmî ilimlere vukufu olanlara soruyorlar. Sizler de bu tür sorulara muhatap olacaksınız.

سهل Sehl, ova demek, düzlük demektir. Yokuşu tırmanıp tepeyi aşmaktansa, düz ovada yürüyüp kolay hedefe varmak isteyenlerin yoludur.

سئل Arapçadaki SaEaLa iki mânâya gelir: Biri istemek yani dilenmek; diğeri ise sormaktır. Kolay yoldan bilgi sahibi olmaktır. Allah bilinmeyen hususlarda soru sorulmasını istemektedir.

Burada da soru sormak yerilmemiş, önce mücmel cevap verilmiş, sonra da “siz bilemezsiniz” denmiştir. Bu eğitim sisteminin esasıdır. Belli seviyede kişiler bir şey sorduklarında önce o hususta bile bildikleri kadar anlatılır sonra da bunları tam bilmeniz için şu şartlar vardır denir.

Sana sordular” demeyip de “senden sorarlar” demiş olması, bu hususta insan zihninin daima soru içinde olacağı, ruhu hep merak edeceği ve düşüneceği bildirilmiş oluyor.

SeEeLe istenen kimse için, SeEeLe ANH istenen şey için kullanılır. Sual sadece öğrenmek için olursa AN kelimesi gelmez. Ancak sual ispatı ile birlikte olursa o zaman ANH gelmiş olur. Yani ruh nedir, açıkla.

Tarih boyunca felsefenin temel konusu dört şey olmuştur: 1. Kainatın varolması (ALLAH), 2. İnsanın varolması (RUH), 3. İnsanın kainatı bilmesi (İLİM), 4. İnsanın yükümlülüğü (AHLÂK).

İnsanlığı bu dört konu her zaman meşgul etmiştir. Peygamberler bunlara pratik cevaplar vermişlerdir. Sonradan varolan kainat kendiliğinden hep varolan tarafından bilinçli bir şekilde var edilmiştir. Bu bilinç Varedici’nin kendisine muhatap kılmasıdır. İnsanın kendisidir. İnsan kainatı bilecek şekilde var etmiştir. Bu “ilim”dir. İnsan kainatı düzenlemekle yükümlüdür ve sorumludur. Hesabı öldükten sonra verecektir. (ÂHİRET)

Filozoflar konularına tatmin edici cevaplar bulamamışlardır. Yine de peygamberleri tasdik etme yoluna gitmemişler, reybiliği seçmişlerdir.

الروح Ruh burada cins isimdir. Ruhun mahiyeti soruluyor, herhangi bir ruhtan bahsedilmiyor. Ruh kelimesi “rih”ten yani ‘yel’den gelir, ‘nefes’ten gelir. Etkisi olup görünmemesi sebebiyle ruhu rüzgara benzetmiş olarak ifade etmişlerdir. Ruhun bâtıni âlemde cismi, zâhiri âlemde dalgası vardır. Maddenin ise zâhiri âlemde cismi, bâtıni âlemde dalgası vardır. İnsan ruh ve bedenden müteşekkildir. Cinler de insanlara benzer. Ancak onlar ışık hızına yakın atomlar âleminde Güneş gibi sıcak yerlerde yaşıyorlar. Buralara da gelebilmektedirler. Melekler ruhlar gibi bâtın âlemde yaşıyorlar. Onların hızları cinler gibi ışık hızına yakındır.

İnsan ruh ile bedenin birleşmesinden oluşur. Uykuda ve ölüm hâlinde ruh ile beden ayrılır. Uykuda aynı bedene geri döner. Ölümden sonra ise eski beden çürümüştür. Onun yerine aynı genetikli yeni beden içine ruh girecektir. Zaman içinde geri gidebilecektir. Beyindeki bilgiler o yeni beyne kopya edilecektir. Unutma artık sözkonusu olmayacaktır.

قل “Söyle” emri müçtehitlere aittir. Nebilerin halefi olan alimlere aittir. Burada “Fa” harfi getirilmeyip “söyle” denmiş olması, soruya cevap ver anlamındadır. Kemali ittisal vardır. Yahut “her zaman söyle”; “sadece sorarlarsa söyle” değil, “sormadan söyle”. Burada da önemli bir eğitim sistemi ortaya konmuştur. Eğer halkta belirmiş bir soru varsa sen onlar sormadan söyleyeceksin. Çünkü senin bildiğini bilemez ve o sebeple sormamış olurlar. Çekingenlikleri sebebiyle de sormamış olurlar. “Yes’elune”nin muzari sığası ile gelmesi ve burada cevap harfi olan “Fa”nın kullanılmaması bunu belirtmek içindir.

Bizim görevimiz Kur’an’dan anladıklarımızı anlatmaktır. Bunu tek başımıza başaramayız. Bunun için cemaat olmalıyız. Sitelerimiz olmalıdır. Orada çalışıp yaşayacağız. Artırdıklarımızla da ilim yapıp dünyaya tebliğ yapacağız. Görevimizi yapmış olacağız. Bizim kurduğumuz kooperatifler bu büyük emri yerine getirmek içindir. Buradaki “Kul” emrini yerine getirmek içindir. İlmi olanlar ilimleri ile bu “söyle” emrini yerine getirecekler, ilmi olmayanlar çalışarak zekât verecekler ve bu faaliyeti destekleyeceklerdir. “Mü’min”, bu emrin yerine gelmesi için yaratıldığını bilen kimsedir.

Ruh burada tekrar edilmiştir. “O Rabbimin emridir” denebilirdi. Cevap yalnız soru sorana ait olsaydı o zaman zamir ile ifade edilirdi. Cevap genel olduğu için ruh kelimesi tekrar edilmiştir. “Qul” emrinin genel olduğu burada teyit edilmektedir. Sonra cins isimler de çap daireyi ikiye böler, alanı çapın karesine eşittir. Cümlesi beliğ değildir. Yani cins isimler zamirden çok zâhir ile belirtilir. Çünkü bağımsız ifadelerdir.

من MiN teb’iz içindir. Yani “Rabbimin çok işleri vardır, bunlardan birisi de ruhtur” denmektedir. Allah’ın kendisine muhatap kıldığı dört çeşit varlık vardır: Melek, ruh, cin ve insan. Bâtın ve zâhir âlemi bunun için var etmiştir. Allah’ın bir beş boyutlu âlemi mi vardır, yoksa başka âlemler de mi vardır? Önce bu âlem kendi kendine yeterdir. Bu âlemin dışarı ile herhangi bir ilişkisi yoktur. Bunu matematiğin mükemmel ilim olmasından biliyoruz. Basitlik ilkesi, gereksizlik ilkesi başka kainatın olmamasını gerekli kılar. Ancak bu bizim kainat içindeki düşüncemiz. Bu kainatın dışına zihnen de çıkamayız. Dolayısıyla onların var olup olmadığı, varsa nasıl bir şey olduğunu düşünsek bile gerçeklerle alakası olmaz. Bu âyetin delâleti Rabbin emrinden çok şey olduğudur.

امر Emr kelimesi iş demektir. Merve yumuşak taştır. Safve sert taştır. Yumuşak taş yontulur. İş yapılır. Emerve, Yonttu anlamında kullanılmaya başlandı. İş yaptı veya sözünü geçirdi mânâları çıkmaktadır. Emr demek buyruk demektir. Emr demek iş demektir. Allah için iş buyurmaktan ibarettir. O “ol” der o da olur. Nitekim hükümdarlar da kendileri iş yapmaz, buyururlar, o da olur. Burada “Ruh Rabbimin işidir”, yahut “buyruğudur” anlamlarına gelir. Allah onu kendisine izafe etmiştir. “Kendi ruhumdan üfledim” dendiğinde de bu kastediliyor. Ruh Allah’ın bir cüz’ü müdür, yoksa mahluku mudur? Mahluku ise diğerlerinden farkı olmaz. Cüz’ü ise Allah’ın parçaları yok ki cüz’ü olsun. Allah’ın cüz’ü değilse o nasıl bilinçli oluyor, kişilik kazanıyor, iradesi yani kısmi yaratıcılığı var. İşte biz burada mekan içinde olmayan, zaman içinde olmayan bir şeyi mekan içinde zaman içinde düşünüyoruz. Bu bakımdan kaytaramıyoruz.

ربى Rabv tümsek demektir. Büyüyen nebat demektir. Terbiye eden, yetiştiren anlamında sıfattır. Hilkat birden var olmalı ve en mükemmeli ile faaliyete geçmelidir. Rebvet ise peyderpey olgunlaşma ve evrimleşme demektir. “Ruh Rabbimin işidir” derken, ruhların da donmuş ve kalıplaşmış varlıklar olmayıp evrimleşen ve olgunlaşan varlıklar olduğu anlaşılıyor. Yoksa “o Allah’ın işidir” derdi. “Benim Rabbimin işidir” demiş de, “Rabbimizin işidir” dememiştir. “Biz kimiz?” sorusunu “siz kimsiniz?” şeklinde sorar. Cevapta “sen” şeklinde verilmez, “siz” şeklinde verilmez, “ben insanım” denir. Yani “sen ve ben insanız” anlamı çıkar. Arapçadaki bu ifadeyi Türkçeye çevirirsek “Ruh Rabbimizin işidir” şeklinde olur. Yoksa “Benim Rabbin işidir, sizin Rabbinizin işi değil” anlaşılmaz.

و Va burada hâliyedir. “Zaten” diye Türkçeye çevirebiliriz. Yukarıda anlatılanların izahıdır. Ama daha genel bir ifadedir. Yani bu iş Rabbimizin işidir. Buradaki “Ûtîtum” “Ûtînâ” anlamında olup “bize verilendir” demektir. “Kul” ifadesi içindedir. O zaman “kul” emrinde “kendi kendine söyle” olur ki o da “yes’elune”ye aykırı düşer. “Size az ilim verildiği için söyle” demek olur yani yerinde olmayan cümle olur. O halde burada ki va-yı hâliye kabul edip muhataplara “biz bunu anlayacak durumda değiliz” mânâsını vereceğiz. Unutmamanız için hatırlatıyoruz.

Ben + Sen: Türkçede “biz”;  Kur’an Arapçasında “siz” olarak ifade edilir.

 اتوETVe su arkıdır. Suyu bir yerden getirir. Gelme bununla ifade edilmiştir. “Câe” ise değişik yönlere veya yönsüz gelen gelişmedir. İtâ vermektir. İ’tâ da vermektir. “İ’tâ”da temlik vardır. “İtâ”da temlik şartı yoktur. “İtâ” insana ait bir fiildir. İnsan olmayanı mef’ul almaz. “Bize verilmedi”. Burada insanın kendisinin bu bilgisizliğini bildiğine de işaret vardır. Onun için “bize verilmedi” diyor. Yani müçtehit muhataba “Bize verilmedi” diyor; “Ben ilmimle biliyorum ki bize verilmedi” diyor.

من  Min teb’iz içindir. İnsana ilimden çok az şey verildi. Şimdi neler verilmedi, sayalım:

a)       Zamanımız beş boyutlu uzay içinde üç boyutlu olarak akıp dördüncü boyutu oluşturmaktadır. Bu beş boyutlu uzay mükemmel uzaydır. Bâtıni ve zâhiri boyutları ile kendi kendine yeterlidir. Bunu Matematikten biliyoruz. Bu bildiğimiz kainattır. Melek, ruh, cin ve insan burada yaşıyor. Ancak bu beş boyutlu uzaydan başka altıncı boyutta başka uzay var mıdır, bunu bilmiyoruz. Bilmemiz de mümkün değildir. Çünkü uzayımız kamil olduğu için dışarıya bir şey vermez ve dışarıdan da bir şey almaz. Yani haberleşeme imkanımız yoktur.

b)       Biz yakın çevremizi çok iyi biliyoruz. Ama uzaklaştıkça bilgilerimiz azalmaktadır. Kendi büyüklüğümüzü kolay görüyoruz, küçüldükçe bilgimiz azalmaktadır. Bizim bildiğimiz çok az şey vardır. Bunu kainatın büyüklüğü ile atomların ince yapılarını bilmekle daha iyi anlıyoruz. Gördüğümüz ışık aralığı elektromanyetik dalgaların çok küçüğüdür. İşittiğimiz ses de öyle. Koku ve tat için de aynı şeyleri söyleyebiliriz.

c)       Biz hâlimizi biliyoruz. Geçmişe ait bilgilerimiz gittikçe azalır. Geleceğimiz hakkında da fazla bir şey bilmiyoruz.

d)       Biz ancak hesabî ve gayrî iradî olayları bilebiliriz. İhtimalî olayların, iradî olayların cüzlerini bilemeyiz.

 إلاİLL istisnayı bildirir. Bize ilimden çok az şey verildi. İşte bugün ilimlerin ortaya koyduğu bu az bilgimizle ilgili şeyleri Kur’an veciz bir şekilde çok önceleri bildirmiştir. Müsbet ilimleri ne kadar çok bilirsek Kur’an’ı o kadar daha kolay ve çok anlarız. Müteşabih âyetler muhkemata dönüşür. Müsbet ilmin sonu olmadığına göre Kur’an’daki müteşabihlerin muhkemata dönüşmesinin de sonu yoktur. Yunan Filozofu “bir şey öğrendim, oda hiçbir şey bilmediğimdir” diyor. Bugünkü ilimler de bundan başka bir şey söylemiyor. Her yeni bilgi bir meçhulü malum hâle getirir ve yeni meçhulleri bize tanımlar. “Rabbım! İlmimi ziyade et” de bu demektir. Âhirette geçim için çalışma yoktur. İlim için çalışma vardır. Buna göre insanların cennetteki değerleri yükselecektir. Rabbimize daha çok yaklaşacağız. Öğrenilecekler bitmez, Kur’an’ın mânâları da bitmez.

 

AHŞAP EV ÇALIŞMALARI

Şimdi iş konusuna dönelim. İki yıllık çalışmalarımız bir ahşap ev projesini ortaya koyabilmektir. Sonra bu projeyi anlayacak ve imalat yapacak bir ekip yetişmektir. Bu işe başlarken sadece 100 dolarlık harçlığımız vardı.Bugün nelere mâlik bulunuyoruz:

a)    Bu projeye inanmış ve bedenleri ile olsun, mâlen olsun katkıda bulunan kırktan fazla ortağımız vardır. Bunlar ortalama olarak biner dolarla ortak olmuşlardır.

b)    Bu amaçla iki kooperatif kurmuş bulunuyoruz ve bu iki kooperatif kurucular ile ortaklık üyeleri olarak her hafta toplantılar yapmaktadır.

c)    İlmî çalışmalarımız her hafta yaptığımız seminerlerle devam etmektedir. Bu hafta 76. Semineri yapıyoruz. Beşyüz sahifeden fazla yazılı metin oluşmuş ve konuşmalar teybe alınmıştır.

d)    Kırk bin dolarla;

1)    12 500 dolarlık 150 metrekare büyüklüğünde bir bodrum katımız vardır.

2)    7 500 dolarlık imalat makinelerimiz vardır. (1000 dolarlığı Düzce’dedir.)

3)    64 metrekarelik montaj safhasına gelmiş kavaktan ilk deneme evimiz vardır. (6.000 dolar.)

4)    64 metrekarelik montaj safhasına gelmiş çamdan evimiz vardır.(10.000 dolar.)

5)    Ortaklık sistemine göre hazırlanmış ve bir bilgisayar programız oluşmuştur.(2.000 dolar.)

6)    İki kooperatif kurulmuştur. (2.000 dolar.)

e)    Bütün bu faaliyetlerdeki ortaklarımızın bedeni faaliyetleri hesaba katılmamıştır. Devam cetveli tutulmaktadır. Deneme çalışmaları bittiğinde, başarı elde edilirse iki misli ile değerlendirilerek yeni ortaklığa konacaktır. Başarılı olursak 8.000 dolarlık bir deneme faaliyeti yapmış olacağız.

f)     Çalışmalarımız bitince “Adil Düzen”e göre işletmemizin muhasebesi tutulmağa başlanacaktır:

1)    Herkes aldığını ve verdiğini beş belgeden birine yazacaktır.

2)    Sözleşmelere göre bunlar muhasebeye borç ve alacak olarak geçecektir.

3)    Ortaklık ve kredileşme hesapları her hafta sonunda icmal edilip kapatılacaktır.

4)    Her işin ve her ortağın ortaklık içindeki durumu bilgisayardan her hafta sonu alınabilecektir.

5)    Ortaklar arasında hesabi değerler geçerli olacak ve meblağlar bankada duracaktır.

g)    Örnek bina bitince mimarımız Şemsettin Güner öğleden sonraları fabrikaya gidecektir. Sadece yakıt parasını alacak, kalanı ile ortaklığa katılacaktır.

1)    Evde kullanılan tahta ve demirlerin her parçasının ayrı resimlerini yapacaktır. Toleranslı ölçüleri verecektir. İmal şekli belirlenecek ve imalattaki kolaylıklar tavsiye edilecektir. Bunlar da şemalandırılacaktır.

2)    Parçaların montaj resimleri yapılacak, montaj tezgahları ve montaj tekniği bilgi olarak verilecektir.

3)    Temel projesi ve kalıp projeleri yapılacaktır. Kalıplar demontabl olacaktır.

4)    Montaj resimleri çizilecek ve resimleri gösterilecektir. Kitap hâline getirilecek ve sahife sahife de çoğaltılabilecektir.

h)    Örnek imalatı yapabilecek atölyemiz mevcuttur. Kapalı sahası 2 000 metrekaredir. Beş dönüm kadar yer buna tahsis edilmiştir. Fabrika 4 000 000 dolar kıymetindedir. Yarısı arsa ve altyapıdır (elektrik, su), diğer yarısı makine ve binadır. Alt yapı ve yerin beşte biri bize ait olacaktır. Yani Özdemir ortaklarının onda biri bize katılmış olacaktır. Bu ortakların muvafakatları alınmıştır. Bunun tutarı da 400 000 dolardır. Sonuç olarak bu yıl işlemleri tamamladığımızda bütçemiz yarım milyon dolar olacaktır.

i)      Bahşayış Köyü’ndeki 40 dönümlük yerin imarına başlamış bulunuyoruz. Yerin değeri 200 000 dolar olarak konmuştur ve ortaklığımızın emrindedir. Oranın ortakları da kooperatiflerimizin ortakları olacaklardır.

 

AHŞAP EVDE SON DURUM

a)    Isıtma, elektrik, cam, tuvalet, lavabo dışında tüm malzeme temin edilmiştir.

b)    Temellerin sömel hafriyatı yapılmış ve sömeller dökülmeye başlanmıştır.

c)    Tüm panolar, kapı ve pencere dahil bitmiştir. Mutfak banyo arası bölme montajdan sonra yapılacaktır. Montaj sonrası bölme yapma teknolojisi geliştirilecektir.

d)    Merdiven tamamlanmıştır. Seyyardır.

e)    Çek-yatın örneği yapılmaktadır. Montajdan sonra yapılacaktır.

Bu durumda montaja başlanmış olmakla beraber kaç gün süreceği hakkında bir bilgi edinilememiştir.

 

Not:

1-                 Evin oturacağı tabliye saç kaplamalı betondan yapılacaktır. O da tamamen yeni teknoloji olacaktır. Bu hususta deneme yapacak elemanlarımız olmadığı için şimdilik ahşap yapılmıştır. Örnek ev çıktıktan sonra ahşap-saç-beton sistemine geçilecektir. İkinci ev öyle yapılacaktır. Bu yapıyı yangından korumak için yapılacaktır.

2-                 Isıtma için banyo içinde yakılacak bir sobadan sıcak hava geçirilerek ve odalara verilecektir. Yangına karşı tedbirli olunacaktır. Bunun tasarımı yapılmış ancak denemeye geçilememiştir. Kış gelmeden bu da tamamlanmış olacak ümidindeyiz.

 

 

 






Son Eklenen Seminerler
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 117
BORSA K-M-35
10.12.2009 4872 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 116
GEÇMİŞ 2000 YILININ KISACA MUHASEBESİNİ YAPALIM K-M-34
9.12.2009 4268 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 115
MUKASSİMÂT/2000 YILI AHŞAP EV ÇALIŞMALARI K-M-33
8.12.2009 4076 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 114
C Â R İ Y Â T/AKEVLER DENGE KULÜBÜ SÖZLEŞMESİ- K-M-32
7.12.2009 4164 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 113
HÂMİLÂT (YÜKLER) K-M-31
6.12.2009 4026 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 112
TESİR ÇİFTİ K-M-30
5.12.2009 4226 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 111
İfrat ve tefrit nedir?/2 AHŞAP EV K-M-29
4.12.2009 4372 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 110
İfrat ve tefrit nedir? K-M-28
3.12.2009 4503 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 109
AHŞAP EVLERİN DELİLİ NAHL80 K-M-27
2.12.2009 4928 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 108
MARKETTE SELEM UYGULAMASI K-M-26
1.12.2009 4078 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 107
Einstein Genel İzafiyet Nazariyesi K-M-25
30.11.2009 4131 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 106
KURAN MATEMATİĞİ K-M-24
29.11.2009 4059 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 105
SİSTEMATİK HATA K-M-23
28.11.2009 4212 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 104
FİZİK-3 K-M-22
27.11.2009 4231 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 103
ZELZELE İŞLETMESİ K-M-21
26.11.2009 4216 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 102
HIRSIZA CEZA-AHŞAPEVLER K-M-20
25.11.2009 4761 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 101
İNSANIN GÖREVİ K-M-19
24.11.2009 4121 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 100
FİZİK-2 K-M-18
23.11.2009 4084 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 99
Ş Â K İ L E- K-M-17
22.11.2009 4369 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 98
F İ Z İ K-K-M-16
21.11.2009 4612 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 97
YUVARLAK BİÇİMLER-K-M-15
20.11.2009 4116 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 96
TEK UÇLU ŞEKİLLER-K-M-14
19.11.2009 3896 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 95
KURAN MATEMATİĞİ-K-M-13
18.11.2009 4080 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 94
KURAN VE İNŞAAT-K-M-12
17.11.2009 4042 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 93
TEDAYÜN AYETİ-K-M-11
16.11.2009 4807 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 92
AKEVLER İSTANBUL TÜKETİM KOOP. MUHASEBE USULÜ-K-M-10
15.11.2009 5109 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 91
ÂYET -AĞAÇ EVLER-PROJESİ-K-M-9
14.11.2009 6002 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 90
TÜREV-ENTEGRAL-K-M-8
13.11.2009 6053 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 89
SAĞLIKTA ONLU VE İKİLİ SİSTEMİN UYGULANIŞI-K-M-7
12.11.2009 4891 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 88
2000 YILINA GİRERKEN GEÇEN BİR YILIN MUHASEBESİ-K-M-6
11.11.2009 4595 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 87
BİLGİSAYAR PROGRAMI-K-M-5
10.11.2009 4441 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 86
KURAN MATEMATİĞİ-4
9.11.2009 4402 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 85
HİSABİ VE GAYBİ OLUŞLAR-31
8.11.2009 4006 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 84
KUR’ÂN( OLASILIK VE) MATEMATİĞİ-2
7.11.2009 4105 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 83
KURAN MANTIK ve MATEMATİĞİ-1
6.11.2009 4709 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 82
Genel Hizmetlerin Tasnifi
5.11.2009 9392 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 81
Genel Hizmet Kooperatifi
31.10.2009 9246 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 80
Genel Hizmet; BAKIM
22.10.2009 9238 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 79
Genel Hizmet; TAKİP
15.10.2009 9359 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 78
SERA İŞLETMESİ
10.10.2009 9785 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 77
EDİRNE-BATUM SERVİSİ VE “İPEK YOLU, HAC YOLLARI
1.10.2009 9293 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 76
KİRA VE BAKIM; İŞLEYİŞ VE DENGE
26.09.2009 9178 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 75
SEL, İSTANBUL VE PLANLAMA
17.09.2009 9273 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 74
SAVUNMA EĞİTİMİ
10.09.2009 9365 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 73
ADİL DÜZEN RESTORAN İŞLETMESİ
3.09.2009 9179 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 72
MESLEKÎ EĞİTİM
27.08.2009 9107 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 71
HAC… HAC… HAC…
20.08.2009 9460 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 70
ORUÇ ve RAMAZAN
13.08.2009 9390 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 69
ZEKAT
6.08.2009 9688 Okunma
Süleyman Karagülle
İşletme Seminerleri 68
DİNÎ EĞİTİM
9.07.2009 15509 Okunma


© 2024 - Akevler