Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1073
Şuara Suresi Tefsiri 160-175. Ayetler
18.07.2020
4257 Okunma, 3 Yorum

ŞUARA SÛRESİ- 13. Hafta

أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ الْمُرْسَلِينَ (160) إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ لُوطٌ أَلَا تَتَّقُونَ (161) إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ (162) فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ (163) وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ (164) أَتَأْتُونَ الذُّكْرَانَ مِنَ الْعَالَمِينَ (165) وَتَذَرُونَ مَا خَلَقَ لَكُمْ رَبُّكُمْ مِنْ أَزْوَاجِكُمْ بَلْ أَنْتُمْ قَوْمٌ عَادُونَ (166) قَالُوا لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ يَالُوطُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمُخْرَجِينَ (167) قَالَ إِنِّي لِعَمَلِكُمْ مِنَ الْقَالِينَ (168) رَبِّ نَجِّنِي وَأَهْلِي مِمَّا يَعْمَلُونَ (169) فَنَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ أَجْمَعِينَ (170) إِلَّا عَجُوزًا فِي الْغَابِرِينَ (171) ثُمَّ دَمَّرْنَا الْآخَرِينَ (172) وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَرًا فَسَاءَ مَطَرُ الْمُنْذَرِينَ (173) إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ (174) وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ (175)

 

***

 

كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ الْمُرْسَلِينَ (160)

KaüÜaBaT QaVMu LUvOin eLMuRSaLİyNa (FagGaLaT FaGLu FuGLiN eLMuFGaLİyNa)

“Lut’un kavmi mürselleri tekzip etti.”

كِذْب  kumaşın boyanmasında kullanılan bir çeşit boya, kumaşın hakiki yapısını saklar. Madenlerin altınla kaplanmasına da “kizb” denir. Kişinin içini saklayarak inanmadığı şeyi söylemesi kizbdir. Arapçada yalanla yanlış aynı kelime ile ifade edilir. Ama kizb bildiklerinin ve inandıklarının aksine konuşmaktır. ك oluşmayı, ذ işareti, ب geçidi gösterir.

لِيَاط sıva harcı demektir. Mastar olarak yapıştırmak, sıvamak anlamlarına gelir. لوط Kuran’da 27,لوذ 1 defa geçmektedir. Toplam 28 (22*7) eder. ل belirliliği, و beraberliği, ط kabullenmeyi ifade eder.

رِسْلSaçak demektir. Salmak fiiline dönüşmüştür. “Haber saldı” da olduğu gibi bir kimseye bir adamı göndererek ona haber ulaştırmaya irsal denir. عَلَىharfi ceri ile kullanıldığı zaman irsal askeri birlikleri göndermek anlamına gelir. رسلKur’an’da 513, ردد59 defa geçer. Toplam 572 (22*11*13) eder. رtekrarı, سmekânda diziyi yani sıralanmayı, لbelirliliği ifade eder.

1. Neden Musa, İbrahim ve Nuh’ta bölümlerin başında, cümleler وَ ile başladığı halde burada وَ ile başlamamıştır?

- Geçmişteki uygarlıklar aslında dört tanedir. Bunlar tarih sırasıyla Nuh, İbrahim, Musa ve Kur’an Uygarlıklarıdır. Nuh uygarlığı içerisinde asırlar boyunca değişmeler olmuş, bu bin yıl içinde uygarlığın değişimleri de uygarlığın aşamaları olarak anlatılmıştır. Hud, Salih, Lut ve Şuayb peygamberler bu uygarlıkların aşamaları olarak anlatılır. Bize göre aynı uygarlıkların anlatımı olduğu ve farklı uygarlıklar olmadığı için وَ harfini kullanmaz.

2. Önceki ayetlerde Firavun, Âd ve Semud kavimlerinden bahsederken kavimlerin isimleriyle onları zikrederken burada ise Lut’un kavminin ismini zikretmemiştir, Lut’un kavmi demiştir. Neden?

- Nuh zamanından önce henüz ulus oluşmamıştır. Ulus ilk olarak Nuh zamanında oluşmuştur. Ama bir tane ulus olduğu için adı henüz yoktur. Nuh kavminde yöneticiler Sümerlerdi. Dolayısıyla Nuh uygarlığının yazısı Sümercedir. Âd Kavmi Sümer kavmine karşı direnerek iktidarı ele geçiren kavimdir. Böylece yeni bir ulus daha oluşmuştur. Hud zamanında iki ulus oluşmuş oldu. Bunlar Semud ve Âd kavimleridir. Sonra Sümerler Âd kavmine karşı mücadele veriyor, ikinci kez iktidar oluyor ve Salih Peygamber olarak geliyor. Lut zamanında ise üçüncü bir ulus oluşmamış, eski ulus iktidarı ele almıştır. Dolayısıyla Lut’un kavmi kendi başına bir ulus değil, iki ulusun beraberliğidir.

3. Musa kıssasında Musa’nın kavmi demiyor da Firavunun kavmi diyor. Ayrıca kardeşleri Musa da demiyor. Neden?

- Çünkü Musa Mısırlı değil, Mısırlıların köle saydığı topluluklardandır. Mısır’da aristokratik olmayanların isimlerini yazmak ayıp sayılırdı. Bundan dolayı Musa’nın adı geçmez, Yusuf’un da adı geçmez. Firavun ve onun kavmi denir. Kavim denince yalnızca aristokratlar anlaşılırdı, diğerleri kavimden sayılmazdı. Roma’da ve Atina’da da böyledir. Bu sebeple Firavunun kavmi diyor.

4. Buradaki الْمُرْسَلِينَ kelimesi kurallı erkek çoğuldur. Bunlar kimlerdir?

- Nuh peygamberden önce gelen peygamberler aynı mürseller grubundandır. Bir kavme değil bütün insanlığa gelmişlerdir. Burada Nuh ve Nuh’tan sonra gelen peygamberleri tekzip ediyorlar. Bugünkü insanlar da bir peygamberi değil bütün peygamberleri tekzip ediyorlar. Başka anlamıyla mürselliği tekzip ediyorlar. Çünkü bütün mürseller İslam uygarlığını, barış uygarlığını, ortaklık uygarlığını insanlara tanıtmak için gönderilmişlerdir. Peygamberlere iki şekilde karşı çıkılıyor. Birinde peygamberin peygamber olmadığı iddia ediliyor. Diğerinde ise peygamberlik müessesesini inkâr ediyorlar. Bugünkü inkâr da peygamberliğin inkârı şeklindedir.

 

YORUM

Lut kavminin yaptıkları bugünkü bakış açışıyla değerlendirildiğinde nasıl görülür?

- Topluluklar insan gibi doğarlar, gelişirler, yaşlanırlar ve çökerler. İnsandaki hastalıklar gibi topluluklarda da periyodik hastalıklar vardır. Başlangıçta halk yoksuldur, çalışkandır, üretim tüketimden fazladır ve topluluk durmadan büyümekte ve gelişmektedir. Belli bir süre sonra topluluklar refaha kavuşurlar, zenginleşirler ve üretim tüketimden fazla olmaya başlar. Fazla olan ürünleri nereye harcayacaklarını bilemezler ve sefahate dalmaya başlarlar. Normal hayat yerine yeni hayat ararlar. Belli bir dönemde bu anormallik durumu cinsel ilişkilere kadar kayar. Önce evlilik dışı ilişkiler ortaya çıkar. Sonra bununla da yetinmezler, eşcinsellik ortaya çıkar. İşte Lut dönemi bu döneme rastlar.

Bugün de özellikle Avrupa’da zina ve fuhuş dönemi geçirilmiş, eşcinsellik dönemine gelinmiştir. Bu husus yasallaştırılmaya başlanmıştır. Erkeklerin birbirleriyle ve kadınların birbirleriyle evlenmeleri meşru sayılmaya başlanmıştır.

İsa Peygamber havarilere ‘Sana zina yapmayacaksın dediler, ben de derim ki eğer harama gözün kayacaksa o gözünü oy da cehennemde ebedi yanmasını önle’ diyor. Bu derece önemle evlilik dışı ilişkileri yasaklamış olmasına rağmen, kilise evlenmeyi ve boşanmayı zorlaştırdığı için önce evlilik dışı ilişkiler, sonra da eşcinsellik yayılmaya başlamıştır.

Bu sureyi okuduğumuzda bugünkü uygarlığın hastalıklarını iyice ilmen tespit etmemiz gerekir ve Kur’an’ı da öyle yorumlamalıyız.

 

Öz Türkçe ile:

“Lut’un ulusu ulakları yalanladı.”

Kur’an kelimeleri ile:

“Lut’un kavmi mürselleri tekzip etti.”

 

KaüÜaBaT QaVMu LUvOin eLMuRSaLİyNa

كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ الْمُرْسَلِينَ (160)

 

***

 

إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ صَالِحٌ أَلَا تَتَّقُونَ (161)

EiÜ QAvLa LaHuM EaPUvHuM ÖAvLiXun EaLAv TatTaQUvNa (EiÜ FaGaLa LaHuM FaGLuHuM FAvGiLun EaLAv TaFTaGiLUvNa)

“Hani ehleri Salih onlara ‘ittika etmez misiniz’ diye kavl etmişti.”

قَوْل Birlikte bir iş yapan kimselere, belli bir sesle kumanda eden kimsenin adından gelişmiş bir kelimedir. Bu sesten kinaye olunur. Kelamdan farkı bağlayıcı olmasıdır. Türkçedeki “söz” kelimesi de böyledir. O halde burada “söyledi” olarak tercüme edilir. ق dayanma kuvvetidir, و beraberliği ifade eder, ل tekrarı ifade eder.

Hayvanları bağladıkları ipin iki ucuna konmuş kazıklardan her birine آخِيَّة denir. Sonra aynı anneden veya aynı babadan doğmuş kimseler أَخ olarak adlandırılmıştır. Kur’an’da dinde kardeşlik tabiri de geçmektedir. ء gücü, خ çökmeyi, و beraberliği ifade eder.

صَرْح köşk, سِلَأح silah demektir. Bugün bu kelimenin aldığı mana uygunluk anlamındadır. Bir somun cıvataya geçiyorsa o somun o cıvataya salihtir deriz. Burada uygun olan işleri yapmak anlamına gelir. Dişi çoğul kullanılmıştır. Bu çoğul sayıca çoğulu değil de sistematik çoğulu ifade eder. Topluluklarda herkes ayrı ayrı işler yapar, sonunda o işler birbirini tamamlar ve bir bütün olur. Kişiler kendi hür iradeleri ile iş yapacaklar, kendi çıkarlarını düşünecekler, bunun yanında başkalarının da çıkarlarını ve onlarla uygunluğunu da hesaba katacaklar. Böyle amele salih amel denir. Dayanışma ve iş bölümü esasına dayanan çalışmaları yapan topluluklar ancak çöküntüden kurtulmuş olur. Böylece topluluğun temel iki unsuru ifade edilmiş olur.ص dayanıklılığı, ل belirliliği, ح hareketi ifade eder.

وِقَاء sandık gibi katı çevreli kaptır. وِعَاء  ise torba benzeri yumuşak çevreli kaptır. Yollarda ve yaylalarda taşlardan örülmüş yapılar, kulübeler vardır. Vahşi havanlardan, fırtınalardan korunmak için o kulübelere girerler. Buna ittika denir. Korunma anlamındadır. İttika edenler demek korunanlar sığınağa girenler demektir. وَقِيّ kelimesi فَعِيل vezn üzerine koruyan veya korunan anlamındadır. تَقْوَى kelimesindeki ilk تharfi و’dan dönüşmüştür, وharfi de ي’den dönüşmüştür. و beraberliği, ق dayanma kuvvetini, ي kolaylığı gösterir.

 

Öz Türkçe ile:

“Hani kardeşleri Salih onlara ‘korunmaz mısınız’ dedi.”

Kur’an kelimeleri ile:

“Hani ehleri Salih onlara ‘ittika etmez misiniz’ diye kavl etmişti.”

 

 

إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ صَالِحٌ أَلَا تَتَّقُونَ (161)

EiÜ QAvLa LaHuM EaPUvHuM ÖAvLiXun EaLAv TatTaQUvNa

 

***

 

إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ (162)

EinNİy LaKuM RaSUvLun EaMİyNun (EinNİy LaKuM FaGUvLun FaGİyLun)

“Ben size emin bir resulüm.”

أَمَنَة kapıları karşı karşıya olan evlerin ara yeridir. İlk topluluklar evleri bitiştirerek kale gibi yerleştirirdi. Kapılar ara sahanlığa açılır. Bu yerin adı أَمَنة idi. Buraya bir şey koymak o şeyin güvene alınması demektir. أَمَانَة buraya konmuş olan şeydir. أَمِنَ güven içinde olma demektir. أَمَنَة karşı karşıya bulunan evlerin arasındaki yer demektir. Eskiden evleri bitiştirerek bir duvar meydana getirirler ve kapılarını orta boşluğa açarlardı. Orta boşluğa bir kapıdan girilirdi. Böylece orası güven altında olurdu. Oraya bir mal koymak veya oraya girmek أَمِنَ kelimesi ile ifade edilirdi. أَمِنَ emniyet ve güven altına almak demektir.

 

Öz Türkçe ile:

“Ben size güvenilir bir elçiyim.”

Kur’an kelimeleri ile:

“Ben size emin bir resulüm.”

 

إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ (162)

EinNİy LaKuM RaSUvLun EaMİyNun

 

***

 

فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ (163)

Fa etTaQUv elLAvHa Va EaOİyGUvNi (Fa eFTaGiLUv elLaHa Va EaFGiLUvNi)

Allah’a ittika edin ve bana itaat edin.”

طَاعَة olgunlaşmış, koparılmaya hazır hurma demektir. Bu hurmanın özelliğinden dolayı “itaat” ele gelme, söze uyma anlamı kazanmıştır. Hayvanı yedmek yani yulara gelmektir. İtaat etmek, dinlemek, uymak demektir. Kur’an’da طوع 129, طبع ise 11 defa geçmektedir. Toplam 140 (22*5*7) eder.

 

Öz Türkçe ile:

“Allah ile korunun, bana uyun.”

Kur’an kelimeleri ile:

Allah’a ittika edin ve bana itaat edin.”

 

فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ (163)

Fa etTaQUv elLAvHa Va EaOİyGUvNi

 

***

 

وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ

Va MAv EaSEaLuKuM GaLaYHi MiN EaCRin (Va MAv EaFGaLuKuM GaLaYHi MiN FaGLin)

“Ve bunun üzerine ben sizden bir ecr sual etmiyorum.”

سَحْل ova demektir. Kolayca yürünmesine benzetilerek kolaylık anlamında kullanılmıştır. سءل, ح‘nin hemzeye dönüşmesi ile oluşmuştur. Kolay kazandı yani topladı, dilendi veya kolay öğrendi anlamlarına gelmektedir. Kuran’da سءل129, سحل1 defa geçmektedir. Toplam 130 (2*5*13) eder. سmekânda diziyi, ءgücü, لbelirliliği ifade eder.

آجُور tuğla demektir. Tuğla üretene yapılan ödemeye “ücret” denir. أَجْر kira veya ücret demektir. ءgücü, جtopluluğu, ر tekrarı ifade eder.

 

إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ (164)  

EiN EaCRiYa EilLAv GaLAy RabBi eLGAvLaMİyNa (EiN FaGLiYa EilLAv GaLAy FaGLi eLFAvGaLİyNa)

“Ecrim sadece âlemlerin Rabbi üzerinedir.”

رَبْوَة  tümsek demektir. Çöllerde tümseğe benzeyen yer yer serpilmiş ağaçlıklara da رَبْوَةdenir. Sonra yavaş yavaş gelişme karşılığı kullanılmıştır. Birden oluş “hilkat” ile ifade edilir, evrimle gelişmeler rabvet ile ifade edilir. رببkökü de ربو’den dönüşmüştür. Terbiye kelimesi bunlardandır. Türkçe olarak “yetiştiren” veya “yetiştirici” olarak tercüme edilir. Kur’an’da ربب981, رمي9 defa geçmektedir. Toplam 990 (2*32*5*11) eder. ر tekrarı, ب geçidi ifade eder.

عَلَمdağın sivri noktası demektir. İnsanlar o tepeye bakarak bulundukları yerleri belirlerler. Sonraları yeryüzü beyler arasında bölüşülünce, her bey hâkim olduğu çevrenin tepesine o çevrenin kendisine ait olduğunu belirleyen işaret koymuştur. Buna “alem” denir. Bugünkü bayrak o dönemin geleneği olarak devam eder. عَرَفَة üstü düzlük dağ veya yayla demektir. İnsanlar ilk zamanlarda burada yıllık veya daha kısa zamana ait toplantılar yaparlardı ve birbirleri ile tanışırlardı. عَرَفَة (Arafat) kelimesi buradan gelmektedir. Hala orada toplanılmaktadır. عِلْم varlıkları sınırlamak suretiyle tanımlamak ve aralarındaki ilişkileri riyazi bir şekilde belirlemektir. مَعْرِفَة ise varlıkları diğerlerinden ayıracak özellikleri ile belirlemektir. عetkiyi, لbelirliliği, مenginliği ifade eder.

 

Öz Türkçe ile:

“Ve ben bunun için sizden bir karşılık istemiyorum, benim karşılığım herkesin yetiştiricisi olana aittir.”

 

Kur’an kelimeleri ile:

“Ve bunun üzerine ben sizden bir ecr sual etmiyorum. Ecrim sadece âlemlerin Rabbi üzerinedir.”

 

 

وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ (164)

Va MAv EaSEaLuKuM GaLaYHi MiN EaCRin EiN EaCRiYa EilLAv GaLAy RabBi eLGAvLaMİyNa

 

Bu ayetler tekrar edilen ayetlerdir.

 

161-164 GENEL YORUM

Buradaki ayetlerin ortak yorumu nedir?

- İnsanlık, devlet aşamasına ulaştıktan sonra belli başlı hastalıkların içine düşmüştür. Peygamberler gelmiş ve bu hastalıkların tedavisi ile toplulukları yeniden sağlıklı duruma kavuşturmuşlardır. Bu durumda temel nokta Allah’a ittika ve resule itaattir. Allah’a ittika etmek demek şeriata uymak demektir. Resule itaat ise yöneticilerin yetkileri içindeki emirleri dinlemek demektir. Topluluklar bu ilkeye dayanır.

Günümüzde bu konu kavranmış durumdadır. Hemen hemen her ülkenin anayasası vardır. Her ülkede yöneticiler vardır. Bugün artık devlet aşamasına geçmemiş kimse yoktur. Nuh peygamberden başlayarak 5 bin yıllık çaba sonunda peygamberlerin katkılarıyla, filozofların çabalarıyla insanlık uygarlaşmasını tamamlamıştır.

Bununla beraber insanlık teknoloji bakımından tek bir varlık haline gelmiştir. Bugün hemen hemen herkes cep telefonu edinmiş, 10 milyar insan içinden istediği kimseyle istediği zaman irtibat kurabilmektedir. Ürettiği malı kargoya vererek istediği kimseye ulaştırmaktadır. Nasıl ki vücudumuzda kan dolaşımı ile her hücreye her madde ulaşabiliyorsa ve sinir sistemiyle her türlü ileti her hücreye ulaşabiliyorsa, insanlıkta da her fert haberleşme ve ulaşım araçları ile birbirine ulaşmaktadır.

Ancak tarım döneminin mülkiyet ve yönetim anlayışı sebebiyle bugün yeterli haberleşme ve yeterli ulaşım sağlanamamaktadır. Teknik imkânlar yeterlidir ama hukuk düzeni bu imkânların tam olarak kullanılmasını sağlayamamaktadır.

“Adil Düzen Ortaklık Sistemi” çalışması bunun sağlanmasını amaçlamaktadır.

Bu da ancak Kur’an’dan öğrenilebilir.

Bugünkü insanların düştüğü cinsel ilişkiler bataklığı ancak 100 lojmanlı apartmanların oluşmasıyla çözülecektir. 15 yaşına gelen kız ve erkek hemen iş, aş ve mesken bulabilecektir. Sağlıklı aile hayatı başladığında anormal gelişmeler azalacaktır. Hiç olmazsa sağlıklı yaşamak isteyenler kendi semtlerinde iffetlerini koruyarak varlıklarını sürdüreceklerdir.

 

***

 

أَتَأْتُونَ الذُّكْرَانَ مِنَ الْعَالَمِينَ (165)

EaTaETUvNa elüÜuKRAvNa MiNa eLGAvLaMİyNa (EaTaFGiLUvNa)

“Âlemlerden zükrana mı ityan ediyorsunuz?”

أَتِيّ çardağa doğru suyu getiren kanaldır. Tek yönden gelmeyi ifade eder. أَتِيّ Su kanalı demektir. Suyun akıp gelmesi manasında أَتَى ya mastar olmuştur. Bir yönden gelişi ifade eder. جَاء ise yönsüz gelişi ifade eder. Kur’an’da ءتي 549, ءزف ise 3 defa geçer. Toplam 552 (23*3*23) eder.
ء gücü, ت oluşu, ي ise kolaylığı ifade eder.

1. Hud’ta أَتَبْنُونَ, Salih’te أَتُتْرَكُونَ, Lut’ta أَتَأْتُونَ ile başlar. Diğerlerinde böyle soru ile başlamaz. Neden?

- Bu üç peygamber, Nuh uygarlığının refah ve sefahat döneminin zirve zamanına rastlar. Hud zamanında yapılaşma ile sefahate dalmışlardır. Yani üst sınıftaki kişiler görkemli yapılarla halka hükmetmeye başlamışlardır. Salih Peygamber zamanında yapılaşma tamamlanmış, bu sefer israflı hayat sürme dönemi başlamıştır. Bunlara da أَتُتْرَكُونَ denmektedir. Yani siz bu bolluk içerisinde devamlı kalacağınızı mı sandınız diyor. Lut Peygamber zamanında ise artık tamamen sefahat dönemine geçilmiştir. Yani meşru olmayan hem de israf içinde olan bir yaşam vardır. Salih Peygamber döneminde meşru şekilde yaşam devam ediyordu ama israflıydı. Lut Peygamber döneminden farkı budur.

 

2- ذكرkökünün ilk manası ve etimolojisi nedir?

- ذَكَرyay görevi gören ağaç dalı parçasıdır. Sonraları çelik denmiştir. Yumuşak demire ünsa denir. Bellek tekrar eskiyi hatırlama olduğundan yayın tekrar eski yerine gelmesine benzetilerek zakire denmiştir. Sonraları erkeklere zeker denmiştir. ذ işareti, ك oluşumu, ر tekrarı ifade eder.

 

 

2. ذَكَرile أُنْثَى kelimelerini karşılaştırınız.

-ذَكَرkelimesiذ, ك ve ر harflerinden oluşur. أُنْثَى kelimesi ء, نve ثharflerinden oluşur. Her ikisinde de diş uçlarından çıkan iki aynı mahreçli harf vardır. ذ sert sürekli, ث harfi ise yumuşak sürekli harflerdir. Sert harf çeliği ifade eder. Yumuşak harf de yumuşak demiri ifade eder. Kadın ve erkek arasında da böyle farklı özellik vardır. Erkek sert, direnen, savaşan yapıda yaratılmıştır. Görevleri de buna göre savaş ve ağır işlerdir. Kadın ise yumuşak, merhametli ve uysal huylu yaratılmıştır. Ona da çocuk doğurma ve çocuk büyütme görevi verilmiştir. Bu kelimelerde ك ve ء harfleri de arka kameriye harfleridir. ء etkiyi ifade eder, ك oluşumu ifade eder. İnsanın yetişmesinde babadan çok annenin etkisi vardır. Çocuklar anneleri tarafı olurlar. Ama iş üretme bakımından erkek öndedir. Son olarak ر ve ن harfleri sert titrek harflerdir. ر tekrarı ifade eder. ن ise belirsizliği ifade eder. Kadın şartlara daha kolay uyum sağlar. Erkek ise çoğunlukla kurallı hareket eder.

Kur’an’daki kelimeler böyle karşılaştırılarak harflerin ne manaya delalet ettiği çözülmelidir. Bizim söylediklerimiz sadece anladıklarımızdır. Manalar uzun çalışmalardan sonra böyle çalıştıkça ortaya çıkacaktır.

 

4- Burada الْعَالَمِينَ kelimesi kurallı erkek çoğul gelmiştir. Bunlar kimlerdir?

- عَالَم kelimesi topluluklar demektir. Buradaki الْ harfi (الْعَالَمِينَ) istiğrak içindir. Lut halkının özellikleri kendi aralarında eşcinsellik yapmak yerine kentlerine uğrayan insanlara saldırma şeklinde yapmaktadırlar. Bunun sosyal bir gerekçesi vardır. Merkezde oturan kimseler yolcuların gelip geçtiği yerlerde oturmaktadırlar. Yolcular yeme-içme, mola için duraklayıp konakladıkları sırada merkezde oturanların mallarına zarar verirler. Yolcular kafile şeklinde olduğu için yerli halk mallarını koruyamaz. Bu mallarını koruyabilmek için de yerli halktan genç bir grup oluşur. Bunlar da yolcu kafilesine toplu halde saldırıp onları yıldırmaya çalışırlar. Bu saldırıyı cinsel olarak yapmaya başlarlar. Sonra bu durum zevk haline gelir. Böylece eşcinsellik ortaya çıkar ve yaygınlaşır. İşte buradaki الْعَالَمِينَ kelimesi bu cinsel saldırıları kendi topluluklarına değil de başka topluluklara yaptıklarından dolayı böyle kurallı erkek çoğul olarak gelmiştir.

 

5- مِنْharfi ceri ne içindir?

- مِنْ burada teb’iz içindir. Yani cinsel saldırıları topluluğun içindeki insanlardan bir kısmına yaparlar.

 

Öz Türkçe ile:

“Herkesten erkeklere mi varıyorsunuz?”

Kur’an kelimeleri ile:

“Alemlerden zükrana mı ityan ediyorsunuz?”

  

أَتَأْتُونَ الذُّكْرَانَ مِنَ الْعَالَمِينَ (165)

EaTaETUvNa elüÜuKRAvNa MiNa eLGAvLaMİyNa

 

***

 

وَتَذَرُونَ مَا خَلَقَ لَكُمْ رَبُّكُمْ مِنْ أَزْوَاجِكُمْ

Va TaÜaRUvNa MAv PaLaQa LaKuM RabBuKuM MiN EaZVAvCiKuM (kalıp)

“Ve Rabbinizin sizin için zevclerinizden halk ettiklerini mi vezr ediyorsunuz?”

بَذْرtohum, “tebzir” etmek tohumu saçmak demektir. “Vezretmek”, bir şeyi kendi haline bırakmak demektir. Kur’an’da وذر 45, بذر 3 defa geçer. Toplam 48 (24*3) eder. و beraberliği, ذ işareti, ر tekrarı ifade eder.

خَلَق deri veya bez parçası demektir. Mastar olarak elbise biçmek veya çamurdan bir şey yapmak demektir. رَبْوَة‘te tedrici oluşum vardır. خِلْقَة‘ta ise birden oluş vardır. Allah hem haliktir hem de rabdır. Kaderde her şeyi planlamış ve ona göre zaman içinde gelişmeye bırakmıştır. Buna da kaza denir. İlk yarattığı canlıdan kıyamete kadar gelecek bütün canlıların bütün özellikleri ilk canlının geninde vardı. Bu, kaderdir. Şimdi gerçekleşenler ise kazadır. İlk defa zaman ve mekân içinde öyle atomları yarattı ki, o atomlarda da kâinatın oluşması ile ilgili bütün özelikler vardı. O, kaderdi. İşte biz o kaderdeki hayr ve şerr müsait oluşları hayra çevirmek için falikin yani bölerek çoğaltanın kanunlarına ve nizamına sığınıyoruz. خلق Kuran’da 261, حرق 9 defa geçmektedir. Toplam 270 (2*5*33) eder. خ çökmeyi, ل belirliliği, ق kuvveti ifade eder.

زَوْج İlik ve düğme çiftinin her biridir. زوج Kur’an’da 81, ذوق ise 63 defa geçmektedir. Toplam 144 (24*32) eder. ز zamanda diziyi, و beraberliği, ج topluluğu ifade eder.

 

1. Buradaki وَ harfi nereye atfetmiştir?

2. وَذْر ile تَرْك arasında ne fark vardır?

3. “Rabbinizin sizin için halk ettiği” ifadesinde neden رَبّ kelimesi kullanılmıştır?

4. Erkeklerle ilişki neden haram kılınmıştır?

5. İnsanlardaki eşleşmelerle diğer canlılardaki eşleşmeler arasında ne farklar vardır?

 

بَلْ أَنْتُمْ قَوْمٌ عَادُونَ (166)

BaL EaNTuM QaVMun GAvDUvNa (kalıp)

“Aksine, siz adavet eden bir kavimsiniz.”

عُدْوَة vadinin bir yakası demektir. “İ’tida” kendi kendine düşmanlık yapmaktır. Sigara içmek gibi. Karşı yakadakilerden kinaye olarak düşmanlara عَدُوّ denir. “Teaddu” saldırmak demektir. عدو Kuran’da 105, عدد ise 57 defa geçer. Toplam 162 (2*34) eder. ع etkiyi, د çevreyi, و beraberliği ifade eder.

بَلْبَيْن kelimesinden oluşmaktadır. بَيْنtopraktaki yarıktır. Dışarıya çıkarken düşüyorsun yol oluyorsun. ب harfi de ن harfi de hem oluşu hem yok oluşu ifade eder. Aynı zamanda başlangıç anlamını taşır. ب ve م harfleri yarığın kenarları, ي yarığın içini, düşük yeri ifade eder.بين‘de ي düşmüş, ن harfi de ل harfine dönüşmüştür. ب ilk cümleye dur diyor. Onu yok etmiyor, uygulama da yapmıyor, ل ise ondan sonara gelen cümlenin doğruluğunu teyit ediyor. ب geçidi, ل harfi belirliliği ifade eder.

1. Buradaki بَلْ neyi ifade etmiştir?

2. عدو kökünün ilk manası nedir?

3. عدوkökünün etimolojisi nedir?

4.  قَوْمٌnekre gelmiştir, neden?

5. عَادُونَkurallı erkek çoğul gelmiştir neden?

 

YORUM

1. Bu ayetteki konunun günümüzdeki insanlar açısından görünümü nedir?

  •  

Öz Türkçe ile:

“Ve Yetiştiricinizin sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyor musunuz? Siz saldıran bir ulussunuz.”

 

Kur’an kelimeleri ile:

“Ve Rabbinizin sizin için zevclerinizden halk ettiklerini mi vezr ediyorsunuz? Aksine, siz adavet eden bir kavimsiniz.”

 

 

وَتَذَرُونَ مَا خَلَقَ لَكُمْ رَبُّكُمْ مِنْ أَزْوَاجِكُمْ بَلْ أَنْتُمْ قَوْمٌ عَادُونَ (166)

Va TaÜaRUvNa MAv PaLaQa LaKuM RabBuKuM MiN EaZVAvCiKuM EaNTuM QaVMun GAvDUvNa

 

***

 

قَالُوا لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ يَالُوطُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمُخْرَجِينَ (167)

QAvLUv LaEiN LaM TaNTaHi YAv LUvOu LaTaKUvNanNa MiNa eLMuPRaCİyNa(kalıp)

“Ey Lut, intiha etmezsen muhreclerden olacaksın diye kavl ettiler.”

Nihayet, son demektir. Bir akıntının son bulduğu yere, yani yamacın bitip düzlüğün başladığı yere نِهَايَة denir. Nehy etmek, ileride olacak kötü sonuçları baştan haber vererek yapmamasını istemektir. ن belirsizliği, ه boşluğu, ي kolaylığı-düzlüğü ifade eder.

كون tepe demektir. بَيْن’in karşılığıdır. Bunlara mukabil düz olan yere de هَوْن denir. كَانَ tepe manasından yararlanılarak “olmak” fiilini oluşturur. لَمْيَكُنْ “olmadı” veya “yok” anlamınadır. كَانَ ise “oldu” veya “-dır” anlamına gelir. ك oluşu, و beraberliği, ن belirsizliği ifade eder.

خَرْج duvarın dışına sürülen harçtır. Sonra dışarı anlamı kazanmıştır. Mastar olarak dışarı çıkmak demektir. إِخْرَاج ise çıkarmak, kusmak demektir. خ çökmeyi, ر tekrarı, ج topluluğu ifade eder.

 

1. Kur’an’da تَنْتَهِ kaç defa geçer?

2. لَتَكُونَنَّ kaç defa geçer?

3. İbrahim’e vazgeçmesen tehdidini kim yapıyor? Hangi surede?

4. Nuh’ta الْمَرْجُومِينَ denmekte, burada ise الْمُخْرَجِينَ denmektedir neden?

5. الْمَرْجُومِينَ ve الْمُخْرَجِينَ kurallı çoğullardır. Bu ne demektir?

 

Öz Türkçe ile

“Onlar şöyle dedi son vermezsen çıkarılanlardan olursun.”

 

Kur’an kelimeleri ile:

“Ey Lut, intiha etmezsen muhreclerden olacaksın diye kavl ettiler.”

 

قَالُوا لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ يَالُوطُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمُخْرَجِينَ (167)

QAvLUv LaEiN LaM TaNTaHi YAv LUvOu LaTaKUvNanNa MiNa eLMuPRaCİyNa

 

***

 

قَالَ إِنِّي لِعَمَلِكُمْ مِنَ الْقَالِينَ (168)

QAvLa EinNİy LiGaMaLiKuM MiNa eLQAvLİyNa (kalıp)

“Sizin amelinize kalilerinden olacağım diye kavl etti.”

عَمَّالَةAmele iş yapmaya alıştırılmış deve veya öküz demektir. عَبْد kelimesi ile de akrabalığı vardır. Amel etmek başkasına iş yapmak demektir. ع etkiyi, م enginliği, ل belirliliği ifade eder.

 قَلِيلküçükbidon demektir. İki kilo su, az su sayılır. قلو buradan gelmektedir. قلو kökünde و harfinin yer değiştirmesiyle قَوْل  kelimesi söz anlamında kullanılmıştır. Cümleler suya benzetilmiştir. ق kuvveti, ل belirliliği, و beraberliği ifade eder. Burada ل harfi hedefi gösterir.

 

Duha Suresi’ndeki ayette geçer; ‘Rabbin seni ne birine emanet bıraktı ne de galona koyup bekletti.’ anlamındadır. Vahyin kesilmesinden sonra bu ayet nazil oldu.

1.لَكُمْ demiyor da لِعَمَلِكُمْ diyor, neden?

-Peygamberler topluluğun helak olmasını, yok olmasını istemezler. Onlar, topluluğun kötü işlerini bırakmasını isterler. Halkın kendileri ile değil yaptıkları ile mücadele ederler. Onların kötü işlerini bırakmalarını, iyi işler yapmalarını isterler. Bundan dolayı لِعَمَلِكُمْ der.

2. الْقَالِينَ kurallı erkek çoğul gelmiştir neden?

- Demek ki bir toplulukta eleştiriciler vardır. Böyle bir örgüt vardır. Bu örgüt sosyal bir örgüttür. Kuvvet uygarlıklarında da faal olan örgüttür. Hak uygarlıklarda da böyle bir örgüt vardır. Lut onlardandır. Bunun anlamı şudur. Bu eleştirici örgüt başkan tarafından atanmış bir örgüt değildir. Halk tarafından kendilerinin oluşturduğu bir örgüttür. Bu örgüt bugün basın yayın yani medya örgütüdür.

3. الْقَالِينَ kelimesinin ilk manasını bulunuz.

- قلو ile قول kelimeleri aynı harflerden oluşur. قَلِيل kelimesi küçük galondur. ل harfinin birisi و olmuştur. ل belirliliği yahut başlangıcı ifade eder. و ile değişim vardır. و beraberliği, ل sonlandırmayı ifade eder. قلو su doldurmak ise قول söz doldurmaktır. و harfinin sona gelmesi söylenenler anlamındadır. Halk arasında dolaşan sözler olabilir.

4. الْقَالِينَ kelimesinin etimolojik manasını bulunuz.

- قول tamamlanma sözleri ise de قلوucu açık sözler demektir.

 

YORUM

Bugün bu الْقَالِينَolanlar kimlerdir?

- Bugün bu kaliler eleştiricilerdir. Basın ve yayın yoluyla eleştirirler. Bunların maaşlarını da siyaset ya da sermaye verir.

Halkın oluşturduğu bir basın yayına ihtiyaç vardır. Ortaklık düzeninde her 7 yaşını dolduran kimsenin okuma ve yazma hakkı vardır. Ortak gelirden herkese bir okuma-yazma payı verilir. Onlar bununla bir dergiye abone olurlar. Her derginin bir yayın merkezi vardır. Televizyon ve radyo. Halkın seçtiği yazar ve konuşmacılar eleştirici olurlar. Bunlar Sermaye’nin veya yöneticilerin sözcüsü haline gelmezler.

 

Öz Türkçe ile:

“‘İşlediklerinizi eleştirenlerden olacağım.’ dedi.”

Kur’an kelimeleri ile:

“Sizin amelinize kalilerden olacağım diye kavl etti.”

 

قَالَ إِنِّي لِعَمَلِكُمْ مِنَ الْقَالِينَ (168)

QAvLa EinNİy LiGaMaLiKuM MiNa eLQAvLİyNa

 

***

 

رَبِّ نَجِّنِي وَأَهْلِي مِمَّا يَعْمَلُونَ (169)

RabBi NacCiNİy Va EaHLİy MimMAv YaGMaLUvNa (kalıp)

“Rabbim beni ve ehlimi amel ettiklerinden tenciye et.”

نَجْو selin ulaşamadığı yüksek yerlerdir. نَجْوَى gizli değil, kapalı görüşmedir. Görüştükleri bilinir ama ne görüştükleri bilinmez. إِنْجَاء veya تَنْجِيَة dışarı çıkarmak, selden kurtarmak demektir. ن belirsizliği, ج toplanmayı, و kolaylığı ifade eder.

هِلَال yeni ay demektir. Çardak veya çadırların sellerden korunması için açılmış olan yarım kanallara da hilal adı verilir. Daha sonra yerleşik yere hilallenme anlamında أَهَلَّ kullanılmış, sonra da halkın adı أَهْل olmuştur. Meskûn yerin halkına ehl dendiği gibi bir mesleğe veya özelliğe sahip olan kimseye de o mesleğin ehli denir. Ehliyet kelimesi buradan gelir. ءهل Kur’an’da 127,وكل ise 71 defa geçer. Toplam 198 (2*32*11) eder. ء gücü, ه boşluğu, ل belirliliği ifade eder.

 

1. Buradaki أَهْلِي kimlerdir?

- Kişinin ehli, ehli beytidir yani ailesidir, aynı evde yaşayanlardır. İnsanlık aile üzerine kurulmuştur. Âdem ve Havva zevceyn olarak yaratılmışlardır. Bugün hala aile mevcuttur. Aile büyümüş veya küçülmüş ama aile olarak kalmıştır. Aile çocuk yetiştirme ortaklığıdır. Kadın doğurur, süt verir, büyütür. Erkek ise savunur ve nafaka temin eder. Eşitlik ilkesi içinde iş bölümü vardır. Ev işlerinde kadın reistir. Dış işlerde erkek reistir. Bu aile yapısı devlet aşamasına da ulaşmıştır. İki baş vardır. Birinin silahı diğerinin parası vardır. Silahı olan erkekleri, parası olanlar kadınları temsil eder.

 

2. Derin gücün kalilerdeki yeri nedir?

- Bugün dünyayı yöneten bir güç var. Bu güç bütün Yahudileri temsil etmese de bu güç Yahudilerden gelir. Bütün Sermaye’yi temsil etmese de bu derin güç Yahudi sermayesine dayanır. Karşılıksız faiz dolarını ele geçirmiş, dünyayı parmağı ile oynatmaktadır. Liderleri dahi onlar atamaktadır.

1960’larda derin güç faturayı gizli istihbarata fatura ederken 1990’larda faturayı Rothschildler ve Rockefeller ailelerine kesmeye başlamıştır. Bugün de atadığı liderlere kesiyor. Türkiye’de de yapılanların hiçbirini Recep Tayyip Erdoğan yapmıyor, derin güç yapıyor ama fatura ona ve AK Parti’ye kesiliyor.

 

3. Doların gücü nereden gelmektedir?

- Doların gücü ile bu müdahale o kadar derindir ki her ailenin evine girmektedir. Birine bir şey yaptırmak isterse karısını, annesini, çocuklarını dolaylı yollardan korkutur. Oğlunun, kocasının işi bozulacak diye evde kavga başlar.

 

4. Akevler buna nasıl karşı koyabiliyor?

- Allah’a hamd olsun, Akevler’in hanımları ve anneleri bu tür korkutmalara kulak vermiyorlar. Akevler’in elli senelik başarısı, Akevler hanımlarının bu cesaretleridir. 

 

5. أَهْلِي diyor. أَهْلَالْبَيْتِ mi demek istiyor?

-

 

6. مِمَّايَعْمَلُونَ diyor مِنْعَمَلِهِمْ demiyor. Neden?

-

 

YORUM

Derin güce karşı kendimizi nasıl savunabiliriz?

- Derin gücün bu tezgâhını işlemez hale getirmenin tek yolu semt kooperatifleridir ve bu kooperatiflerdeki dayanışma ortaklığıdır.

 

Öz Türkçe ile:

“Yetiştiricim beni çocuklarımı onların işlerinden kurtar.”

Kur’an kelimeleri ile:

“Rabbim beni ve ehlimi amel ettiklerinden tenciye et.”

رَبِّ نَجِّنِي وَأَهْلِي مِمَّا يَعْمَلُونَ (169)

RabBi NacCiNİy Va EaHLİy MimMAv YaGMaLUvNa

 

***

 

فَنَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ أَجْمَعِينَ (170)

FaNapPaYNAvHu Va EaHLaHu EaCMaGİyNa (kalıp)

“Onu ve ehlini ecmain tenciye ettik.”

جُمْعَةyumruk demektir. Sonraları toplama ve birleştirme anlamlarında kullanılmıştır. İnsanların ve develerin toplanmaları bu kelime ile ifade edildiği gibi mal stoku da bu kelime ile ifade edilmiştir. Mal ve para bir işte kullanıldığı zaman değerlidir. Onları hapsedip stoklamak kişiye bir fayda vermediği gibi topluluğun haklarını da gasp sayılır. Böylece bu sure bundan sonraki surelerin ortaya koyduğu ekonomik kuralların temelini atmış olmaktadır. Çalışıp kazanmak ve onu harcamak ne kadar ibadet ise stok yapıp elde tutmak da o kadar günahtır. جمعKur’an’da 129, جمح1 defa geçer. Toplam 130 (2*5*13) ederجtopluluğu, مenginliği, عetkiyi ifade eder.

 

Onu ve ehlini tenciye ettik diyor. أَجْمَعِينَşeklinde kurallı çoğul getiriyor. Neden?

- Ehlinde sadece ehlibeyt yoktur. Aşiretten mümin olanlar da vardır. Bu husus Tevrat okunarak karşılaştırılmalıdır.

 

Öz Türkçe ile:

“Onu ve çocuklarını birlikte kurtardık.”

Kur’an kelimeleri ile:

“Onu ve ehlini ecmai’n tenciye ettik.”

 

فَنَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ أَجْمَعِينَ (170)

FaNapPaYNAvHu Va EaHLaHu EaCMaGİyNa

 

***

 

إِلَّا عَجُوزًا فِي الْغَابِرِينَ (171)

EilLAv GaCUvZan Fİy eLĞAvBiRİyNa (kalıp)

“Ğabirler arasında a’cuz istisna (tenciye ettik).”

عَجْز belin at tarafıdır. Duruşta en arka tarafta kalan yerdir. ع etkiyi, ج topluluğu, ز zamanda diziyi ifade eder.

غَبَرَة toz demektir. غ değişmeyi, ب geçidi, ر tekrarı ifade eder.

1. Bir acuz diyor. Eşi demiyor عَجُوزًا diyor. Nekre getiriyor. Neden?

- Demek ki Lut’un başka eşleri de vardı. Eşlerinden biri yani acuz olanı ona karşıdır.

 

2. عَجُوزًاkelimesinin ilk manasını bulunuz.

- عَجُوزyaşlı kadın demektir.

3. عجزkökünün etimolojisi nedir?

- ع yüksekliği (yaşlılığı), ج çukuru (çökmeyi), ز zamanda titreşimi (ömrün sonlarını) ifade eder.

 

4. امْرَأَةَ نُوحٍ وَامْرَأَةَ لُوطٍderken burada niçin عَجُوزًاşeklinde geliyor ve niçin nekre getiriliyor?

- الْعَجُوزَ şeklinde gelseydi istiğrak veya cins anlamında anlaşılabilir ve acuz olan herkes kurtarılmadı şeklinde mana verilebilirdi. Nekre gelmesiyle “bir acuz” anlaşılmaktadır. Ama bu ayetten bunun kim olduğu anlaşılmamaktadır. Nefy, nehy ya da istifham cümlelerinde nekre gelmesi hiçbir anlamını verirken bu cümleler dışında nekre gelmesi “bir” ya da “herhangi bir” anlamını vermektedir. Diğer taraftan acuz sıfatsal bir kelimedir. Nekre gelerek bırakılan kişinin vasfı ile ifade edilmesi sağlanmış olmaktadır.

 

5. الْغَابِرِينَ Kur’an’da kaç defa geçiyor ve kimler için geçiyor?

- غبر kökü sekiz defa geçer. Biri toz, diğerleri ise toz içinde boğulma anlamındadır. Hepsi Lut kavminin helak olmasından bahsetmektedir.

 

YORUM

Bu ayetin günümüze bakışı nedir?

- Lut peygamberin halkına atom bombası isabet etmiştir. (Süleyman Akdemir, Hüseyin Kayahan ve Veysel İpekçi’ye göre atom bombası benzeridir) İkinci Dünya Savaşı’nda, Japonya Nagazaki’de ABD’li pilot atom bombasını attıktan sonra geriye bakmış ve gözleri kör olmuştur. Kur’an’da da geriye bakma diyor.

Bugün Japonya’da atılan atom bombasının belki bin katı atom bombası hazırlanmıştır. Etkin güçlerin denetiminde kullanılmamaktadır. Ama her an patlamaya hazırdır. Lut kavminin işledikleri günah işlenmektedir. Patlamak üzere de Lut bombası hazır durmaktadır.

Kimler kurtulacaktır?

Ehlibeyt kurtulacaktır. Yüz lojmanlı işyeri apartmanlarına taşınmış kişiler bodrum katlarında meskenlenmiş katlarda tüm patlama sonunda her taraf toz duman olunca yalnız buralara sığınanlar kurtulmuş olacaktır.

Atom silahlarının patlaması bir defa olacaktır. Çünkü atom bombasını patlatanlar kendileri de toz duman olacaktır. İkinci defa bomba patlatacak kimse kalmayacaktır.

Biz müminlerin bombaları hazırlamamıza gerek yok. Onların kendi bombaları kendilerini helak etmeye yeterlidir. Bizim hazırlayacağımız bomba değil sığınaklardır, kapalı durumda iken çalışma ve yaşamaya devam edebilmemizdir.

 

Öz Türkçe ile:

“Sadece koca kadın tozlara karışanlardan oldu.”

Kur’an kelimeleri ile:

“Ğabirler arasında a’cuz istisna (tenciye ettik).”

 

إِلَّا عَجُوزًا فِي الْغَابِرِينَ (171)

EilLAv GaCUvZan Fİy eLĞAvBiRİyNa

 

***

 

ثُمَّ دَمَّرْنَا الْآخَرِينَ (172)

ÇümMa DamMaRNAv eLEAvPaRİyNa (kalıp)

“Sonra aherlerini tedmir ettik.”

دمرkökü دبر kökünden türemiştir. دُمُور kuyruğu kesik, arkası kesik demektir. د çevreyi, م enginliği, ر tekrarı ifade eder.

أُخُر ense demektir.  أُخْرَىdiğer demektir. آخَر de diğeri demektir. آخِر son, آخِرَة sonraki hayat demektir. Arka, oradan da son anlamında ahir kelimesi türemiştir. ءgücü, خçökmeyi, رtekrarı ifade eder.

 

1. Burada ثُمَّ deniyor. Buثُمَّ,الْآخَرِينَmi?

- Buradaki ثُمَّtenciyeden sonra “tedmir ettik” diyor. Yani ilk iş müminlerin tenciyesidir. Ğabirlerden idi denmektedir. Yani daha bomba patlamamış ama patladıktan sonra toz duman olacaklara ğabirlerden idi denmektedir. Öyle duruma geliyorlar ki zaten dağınık olarak perişan haldedirler.

 

2. Buradaki الْآخَرِينَ kimler için?

- Bunun anlamı şudur; müminler tenciye edilmeden helak olmayacaktır. Müminler tenciye edildikten sonra yine helak gelmeyebilir. Aradan belli bir zamanın geçmesi durumudur. Tenciyelerin helaklerine sebep değildir. Tenciyelerin helaklerine şarttır.

 

3. Önce necata erdiriyor, hemen değil sonra dumura uğratıyor, neden?

- Nuh kavminde الْبَاقِينَ kelimesi ifade edildiği halde, burada ve Musa’da الْآخَرِينَ denmiştir. Tümü gark olmuştur. Tümü helak olmuştur. Yahut bir kısmında helak vardır ve bir kısmında gark vardır.

ءخر ile بقي arasında ne gibi bir fark vardır? Bunu düşünmemiz gerekir.

ء harfi ي’ye tekabül eder. خ harfi ق harfine tekabül eder. ب harfi ر harfine tekabül eder. ر harfinde tekrar, ب harfinde ise sonlanma var, kapı var.

O halde baki de sınırlı bir helak vardır. Aharında ise sürekli helak vardır.

Etimolojiden böyle yararlanmalıyız.

 

4. دمر kökün ilk manası nedir?

- دمر ile دبر kelimesi akrabadır. دُبُر arka anlamımdadır. ب harfi de arkasına kapı koyma, gelecek tehlikeler veya sonlanma anlamındadır. “Dumura uğratma” demek arkasını getirmeme, devamını getirmeme, sona erme demektir.

 

5. دمر kökünün etimolojisi nedir?

- د duvarı, çevreyi ifade eder, م enginliği, ر tekrarı ifade eder.

 

6. Bu surede yalnız Lut kavminin aherleri için getirilmiştir? Neden?

- Lut kavminin soyu kurutulmuştur. Bugün nesli yoktur. Diğerlerinin bugün nesli vardır demektir. Bugünkü kazılarla Lut kavminin helak yerleri bulunacak ve atom bombası ile helak oldukları tespit edilecektir. DNA testi ile de bunların soylarının devam etmediği ispatlanacaktır. Böylece bu keşif Kur’an’ın mucizesi olacaktır.

 

7. آخَرِيهِمْ demiyor, الْآخَرِينَ diyor. Kimleri kastediyor?

- آخَرِينَ derse tüm insanlığı kastetmiş olur. الْآخَرِينَ dediği zaman sadece Lut kavminde Lut’un ehlinden olanlar kastedilmiş olur.

 

YORUM

Bugün kimlerin nesli tedmir edilecektir?

- Bugün de Lut kavmine benzer, resmi fuhuş evleri vardır. Bugün de eşcinsellik vardır. Adil Düzen’de bunun çözümü bulunmuştur.

a) Yüz lojmanlı apartmanlarda herkese iş bulunur. Aş bulunur. Ev bulunur. Evlenme imkânları kolaylaştırılır. Çok evlilik sayesinde evli olmayan kadın bırakılmaz. Erkekler zina yapacak kadın bulamazlar.

b) Diğer taraftan eşcinsellik yapan veya evli bir kadınla zina yapan kişi kısırlaştırılır.

c) Kadın ile erkek yaklaşık eşit doğarlar. Her kadın tek eş bulunca ikinci olarak eşe gitmez. Böylece herkes tek eşle yetinmek zorunda kalır.

d) Çalışmada herkese yaşama imkânı sağlanır. Çalışamayan karı-koca da evlenme imkânına erişir. Aile yapısında doğal denge ancak yüz lojmanlı işyeri apartmanlarında oluşur.

 

Öz Türkçe ile:

“Sonra diğerlerinin sonunu getirdik.”

Kur’an kelimeleri ile:

“Sonra aherleri tedmir ettik.”

 

ثُمَّ دَمَّرْنَا الْآخَرِينَ (172)

ÇümMa DamMaRNAv eLEAvPaRİyNa

 

***

 

وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَرًا 

Va EaMOaRNAv GaLaYHiM MaOaRan (kalıp)

“Ve üzerlerine matar imtar ettik”

 

مَطَرyağmur demektir. Kuran’da مطر15, مطو ise 1 defa geçer. Topla 16 (24) eder. م enginliği, suyu, ط olgunluğu, ر tekrarı ifade eder. Kur’an suyu hayat kabul eder. مَطَر kelimesi kötülük anlamındadır.

1. مَطَرًا kelimesin ilk manasını bulunuz.

- مَطَر yağmur demektir. Su damlaları şeklinde inerler.

2. مطر etimolojisini yapınız.

- م zaten مَاء’dır. Yani suyun adıdır. ط hurmanın olgunlaşmasıdır. Rüzgârın sallaması ile yere düşer. ر bunların ardarda düştüğünü ifade eder.

 

3. Kur’an’da “matar” kelimesi inzal ile değil imtâr olarak kendi kökünden fiille kullanılıyor, neden?

- Yeryüzündeki su döngüsü insandaki kan döngüsüne benzer. Suyun iki özelliği vardır. Biri mekanik özelliğidir ki onun tahrip edici tarafıdır. Bir de suyun kimyasal özelliği vardır ki o da hayatın kaynağıdır. Kur’an م ile iyi tarafını, ط ile kötü tarafını, düşme tarafını seçmiştir. تَطَيَّرْنَا’daki ط de kötü tarafını ifade eder.

 

4. “Dumura uğratma” ile “İmtar” arasında ne ilişki var?

- Dumura uğratmak ayrı, imtar etmek ayrıdır. Dumura uğratmak nesillerinin kesilmesidir. İnsanların helak olmasıdır. Yağmurun bastırması yapıları imha etmektedir. Her iki olayın birden cereyan ettiğini bildiriyor. Kent yerle bir edilmiş, içindekiler de tamamen öldürülmüştür.

مطر ile  دمرkelimelerinde م ve ر harfleri aynı, ط ile د harfleri ise farklıdır. Bu ikisi aynı gruptandır. Kur’an’ın bir arada kullandığı kelimelerin böyle etimolojik olarak karşılaştırılması gerekir.

 

YORUM

Bugün tedmir ile imtar nasıl olacak?

- Bu iki kelimeyi karşılaştırırken ifal babı ile tefil babını kullanıyor. İfal babı, birden olan olayları gösterir. Tefil ise sürekli olanlardır. Birden değil de zamanla yok edilmişlerdir.

Bugünkü cinsi ahlaksızlık birden yok edilmez. Zamanla insanlar sağlıklı aile yapısına kavuşacaklardır. Buna karşılık yüz lojmanlı işyeri apartmanlarına kısa zamanda geçilecek ve mevcut yapılar ortadan kaldırılacaktır.

Yüz lojmanlı işyeri apartmanları yapılınca bugünkü işyerleri de meskenler de işe yaramaz hale gelir ve onlar toz haline getirilir. İnsanlık yüz lojmanlı işyeri apartmanlarına kendi istekleri ile taşınacaklardır. Eski binalar ekonomi kuralları içinde helak olacak. İnsanlar kendi istekleri ile yüz lojmanlı apartmanlara geçemezlerse o zaman atom silahı ile bunlar yer ile yeksan olacaklardır.

 

فَسَاءَ مَطَرُ الْمُنْذَرِينَ (173)

FaSAvEa MaOaRu eLMuNÜaRİyNa (kalıp)

“Munzerlerin matarı sevet etti.”

نَذِيرSavaşta veya yürüyüşteki öncüdür. Öncünün görülmesi, arkasından gelen birliği haber verdiği için uyarıcı anlamı kazanmıştır. Kişinin ileride yapacağı iyi bir fiili haber vermesi de nezirdir.

1. سوءkökünün ilk manasını bulunuz. Etimolojisi nedir?

- سَوَاد‘kara’ demektir. د’ın hemzeye dönüşmesi ile سَوْءِmorarmak, kararmak, bozulmak anlamlarını kazanmıştır. Kötülük anlamındadır. Kur’an’da سوء 167, سوي 83 defa geçmektedir. Toplam 250 (2*53) eder. سmekânda diziyi, وberaberliği, ءgücü ifade eder.

 

2. Kur’an’da “Semadan mai indirdik” diyor da sadece matarı kullanırken yağmur olarak yağdırdık diyor. Neden? Bugünün matarı ne olabilir?

- Bugünün matarı tahrip edici silahlardır. Bunlar atıldıkları binaları yıkıp un haline getirir. İkinci matar biyolojik bombalardır. Atılacak virüslü bombalar tüm dünyayı cehenneme çevirir. İçecek ve yiyecek bir şey kalmaz.  Kimyasal bombalardır. Karşıdakileri hep zehir eder. Bunun en korkuncu atom bombasıdır. Bunların hepsi matar demektir.

 

3. Uyarılanlar kimlerdir?

- Uyarılanlar Sermaye değildir. Siyasetçiler değildir. Büyük kurumlar değildir. Çünkü onlara daha tebliğ ulaşmamıştır. Uyarılanlar en önce Akevler kooperatifleridir.

Torunuma bir kız göstermek istedim. Başörtülü ise kabul etmez dediler. Munzar olanların başında İzmir Akevler’dir. Hira’yı, Hilmi’yi, Harun’u, Kazım’ı uyarıyorum. Yağacak yağmurlar onların üzerine gelecektir.

İkinci münzarlar diğer Hizmet ve Dayanışma Kooperatifleridir. Tek kurtulacak yer, yüz lojmanlı işyeri apartmanlarıdır. Buna herkesten önce Akevler mensupları hareket etmelidir. Sonra Millî Görüşçülerdir. Sonra diğerlerindedir. Sevet matarı bunların üzerine yağacaktır.

 

Öz Türkçe ile:

“Ve üzerlerine yağmur yağdırdık. Uyarılanların yağmuru kötü oldu.”

Kur’an kelimeleri ile:

“Ve üzerlerine matar imtar ettik. Munzerlerin matarı sevet etti.”

 

وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَرًا فَسَاءَ مَطَرُ الْمُنْذَرِينَ (173)

Va EaMOaRNAv GaLaYHiM MaOaRan FaSAvEa MaOaRu eLMuNÜaRİyNa

 

***

 

إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ (174)

EinNa Fİy ÜaLiKa LaEAvYaTan Va MAv KAvNa EaKÇaRuHuM MuEMiNİyNa (kalıp)

“Bunda bir ayet vardır. Onların ekserisi mümin olmadı.”

كَسِير kırık demektir, كَثِير çok demektir. Tefau’l babı çok kimselerin birbirleriyle yarışmalarında kullanılır. Türkçedeki “-leşme” karşılığıdır. Ancak Türkçe’ de iki karşılaşma ile çoklu karşılaşma aynı kiple ifade edilir. Oysa Arapçada iki için mufaale babı, çok kimse için tefau’l babı getirilir. İnsanlar devamlı olarak birbirlerine karşı çok olma, serveti çok olma, bilgisi çok olma, taraftarı çok olma gibi çokluklar peşine koşmaktadırlar. كثر Kur’an’da 167 كدر ise 1 defa geçer. Toplam 168 (23*3*7) eder. ك oluşu, ث dağılmayı, ر tekrarı ifade eder.

أَمَنَة kapıları karşı karşıya olan evlerin ara yeridir. İlk topluluklar evleri bitiştirerek kale gibi yerleştirirdi. Kapılar ara sahanlığa açılır. Bu yerin adı أَمَنة idi. Buraya bir şey koymak o şeyin güvene alınması demektir. أَمَانَة buraya konmuş olan şeydir. أَمِنَ güven içinde olma demektir. أَمَنَة karşı karşıya bulunan evlerin arasındaki yer demektir. Eskiden evleri bitiştirerek bir duvar meydana getirirler ve kapılarını orta boşluğa açarlardı. Orta boşluğa bir kapıdan girilirdi. Böylece orası güven altında olurdu. Oraya bir mal koymak veya oraya girmek أَمِنَ kelimesi ile ifade edilirdi. أَمِنَ emniyet ve güven altına almak demektir. Kur’an’da ءمن879, يمن ise 71 defa geçer.  Toplam 950 (2*52*19) eder.

ء gücü, م enginliği, ن belirsizliği ifade eder.

 

Öz Türkçe ile:

“Bunda bir örnek vardır. Onların çoğu inananlardan olmadı.”

Kur’an kelimeleri ile:

“Bunda bir ayet vardır. Onların ekserisi mümin olmadı.”

 

إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ (174)

EinNa Fİy ÜaLiKa LaEAvYaTan Va MAv KAvNa EaKÇaRuHuM MuEMiNİyNa

 

***

 

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ (175)  

Va EinNa RabBaKa LaHuVa eLGaZİyZu elrRaXİyMu (kalıp)

“Ve Rabbin O, Azizdir Rahimdir.”

عَزَاز Yağmur suyu ile doymuş topraktır. Ta’ziz etmek güçlendirmek veya yüceltmek anlamına gelir. عetkiyi, زzamanda diziyi ifade eder.

رَحِيمRahim, bebeğin doğana kadar geliştiği yerdir. Kur’an’da رحم339, لحي1 defa geçer. Toplam 340 (22*5*17) eder. ر tekrarı, ح hareketi, م enginliği ifade eder.

 

Öz Türkçe ile:

“Ve Yetiştiricin sözü dinler, işverendir.”

Kur’an kelimeleri ile:

“Ve Rabbin O, Azizdir Rahimdir.”

 

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ (175

Va EinNa RabBaKa LaHuVa eLGaZİyZu elrRaXİyMu

 

174-175 Genel Yorum

1. Lut Peygamberin Nuh uygarlığı ile ilgisi nedir?

- Kur’an uygarlığı, Tevrat uygarlığı, İbrahim uygarlığı ve Nuh uygarlığı vardır.

Nuh uygarlığı; Hud, Salih, Lut ve Şuayb uygulamaları olarak beş alt bölüme ayrılır. Bunlardan biri Nuh uygarlığıdır.

Bu sure son olarak ortaklık uygarlığını, bugünkü uygarlığı anlatır.

İçimizden biri bu sureye baştan başlayacak. Burada geçen peygamberlerin kıssalarını diğer surelerden de toparlayacak ve her bir bölüm bir kitap olacak, yayınlanacak. Bir yüz lojmanlı işyeri apartmanını veya yüz villayı, evlenme evlerini kurmalıyız. Gelen gelir. Gelmeyen bizim sorunumuz değildir. Tarihin belki en karanlık günlerini yaşıyoruz.

 

2. Bugün tedmir nasıl olacak, imtar nasıl olacaktır?

- Tedmir bugünkü halkın helakidir. İmtar ise bugünkü yeryüzünün küle çevrilmesidir.

İnsanlık barut fıçısı halinde beklemektedir. Daha inzar ulaşmadığı için bu helak mevzii olacaktır. Önce kulak vermeyen Akevler helak olur. Bunun üzerine belki uyanma olur. Türkiye ilk adaydır. Allah bize büyük ihsanlarda bulundu. Şükrünü eda etmeliyiz.

 

İstanbul, Yenibosna; 18 Temmuz 2020

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yayına Hazırlayanlar: ECE FERAH

REŞAT NURİ EROL

TAYİBET ERZEN

SÜLEYMAN AKDEMİR

 

 


YorumcuYorum
Kazım Erten
19.07.2020
01:39
Üstad KARAGÜLLE önce Akevleri, peşinden  Akevlerden dört şahsı Dumura uğrama ve Helâk olma ile uyarmış. Günümüzde hemen hemen herkes kendisini, Kıyamet öncesi Son Altınçağ'ın Mehdisi olarak görüyor! Yaşamlarını neredeyse yarım yüzyıldır Hazırkıta Manga, Survıvor formunda geçiren, 'Men Ensarii İlaAllah?" çağrısına "Nahnu Ensarullah" diyerek icabet eden, İlim/Bilmede, Amel/Yapabilmede, Siyasette, Ortaklık Sisteminde herkesten önce elini taşın altına koyanları dumura uğramak ve helak olmakla uyarıyor. Yarım Yüzyıldır Üstad ile Ashab/Arkadaş olmuş, Türkiye'de, Ortaasyada, heryerde Karagülle'yi desteklemiş, Karagülle yokken Emanetleri hakkaniyetle korumuş ve hak sahiplerine haklarını teslim etmiş insanlara yüklenirken biraz insaflı olmak icab eder! Üstadın her teşebbüsüne ilk destek olan bu arkadaşlara fazla yüklenerek Üstad Dumura uğratabilir diye endişe taşıyorum. Üstadı Düşünürken, Şeriaatta Musa'nın çizgisinde, Uygularken, Musa'nın birlikte yolculuk ettiği, ancak yaptıklarına sabredemediği kullardan bir kulun çizgisinde görüyoruz. Bizleri aşırı ve aceleci istekleri ile kendisi dumura uğratabilir diye endişe ediyoruz.
Serkan Sönmez
19.07.2020
16:10
Allah razı olsun Allah’a emanet olun inşallah 
Reşat Nuri Erol
20.07.2020
11:09


1967...1968...1969...AKEVLER 54 YILDIR ÇALIŞIYOR...2018...2019...2020

BİZLER ÇALIŞIYOR VE YENİ İSLÂM MEDENİYETİ’Nİ KURUYORUZ...

SİZLERİ DE ÇALIŞMALARIMIZA DÂVET EDİYORUZ; BUYURUN, BİRLİKTE ÇALIŞALIM...

ADİL DÜZEN 1073

“ADİL DÜZEN” III. BİNYIL MEDENİYETİ PROJESİDİR

“VE BİZE DÜŞEN SADECE MÜBÎN/AÇIK TEBLİĞDİR.” (KUR’AN; Yâsin Sûresi, 36/17)

Haftalık Seminer Dergisi; 1073. Hafta - 18 Temmuz 2020 - Fiyatı: www.akevler.orga tıklamak!

BU DERGİYİ HER HAFTA OKUTABİLİR.. ÇOĞALTABİLİR.. DAĞITABİLİRSİNİZ...

“ADİL DÜZEN” UYGULAMALARI YAPMAK İÇİN BİZLERE DANIŞABİLİRSİNİZ...

*KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 1073. SEMİNER

“HİÇ BİLENLER İLE BİLMEYENLER BİR OLUR MU?” (KUR’AN; Zümer Sûresi, 39/9)

İ L İ M TALEP ETMEK HER MÜSLÜMANIN ÜZERİNE FARZDIR.” (Hadis)

AdresAKEVLER İSTANBUL KOOPERATİFLERİ MERKEZİ, Zafer Mah. Coşarsu Sk. No: 29 YENİBOSNA / İSTANBUL Tel: (0212) 452 76 51

Tefsir Seminer Notları Yenibosna’da Cumartesi akşamları okunup tartışılmaktadır.

GAYEMİZ: Bu “SEMİNER NOTLARI”nın İstanbul, Türkiye ve bütün dünyada “OKUNMASIANLAŞILMASI VE UYGULANMASI”DIR. - ADİL DÜZEN ÇALIŞANLARI

***

*“ADİL DÜZEN” DERSLERİ/YORUMLARI

NOT: BU HAFTA “YORUM” YAZILAMADI!

Süleyman KARAGÜLLE

***

*SEBÎLU’R-REŞÂD” / MAKALELER

Ekonomik ve sosyal tufan adım adım geliyor - 5

Ayasofya hayırlı olsun; başka neler yapılmalı?-1

Ayasofya hayırlı olsun; başka neler yapılmalı?-2

Ayasofya hayırlı olsun; başka neler yapılmalı?-3

Ayasofya hayırlı olsun; başka neler yapılmalı?-4

Reşat Nuri EROL

***

ŞUARA SÛRESİ- 13. Hafta

أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

طسم (1) تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ الْمُبِينِ (2) لَعَلَّكَ بَاخِعٌ نَفْسَكَ أَلَّا يَكُونُوا مُؤْمِنِينَ (3) إِنْ نَشَأْ نُنَزِّلْ عَلَيْهِمْ مِنَ السَّمَاءِ آيَةً فَظَلَّتْ أَعْنَاقُهُمْ لَهَا خَاضِعِينَ (4) وَمَا يَأْتِيهِمْ مِنْ ذِكْرٍ مِنَ الرَّحْمَنِ مُحْدَثٍ إِلَّا كَانُوا عَنْهُ مُعْرِضِينَ (5) فَقَدْ كَذَّبُوا فَسَيَأْتِيهِمْ أَنْبَاءُ مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ (6) أَوَلَمْ يَرَوْا إِلَى الْأَرْضِ كَمْ أَنْبَتْنَا فِيهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ كَرِيمٍ (7) إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ (8) وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ (9) وَإِذْ نَادَى رَبُّكَ مُوسَى أَنِ ائْتِ الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ (10) قَوْمَ فِرْعَوْنَ أَلَا يَتَّقُونَ (11) قَالَ رَبِّ إِنِّي أَخَافُ أَنْ يُكَذِّبُونِ (12) وَيَضِيقُ صَدْرِي وَلَا يَنْطَلِقُ لِسَانِي فَأَرْسِلْ إِلَى هَارُونَ (13) وَلَهُمْ عَلَيَّ ذَنْبٌ فَأَخَافُ أَنْ يَقْتُلُونِ (14) قَالَ كَلَّا فَاذْهَبَا بِآيَاتِنَا إِنَّا مَعَكُمْ مُسْتَمِعُونَ (15) فَأْتِيَا فِرْعَوْنَ فَقُولَا إِنَّا رَسُولُ رَبِّ الْعَالَمِينَ (16) أَنْ أَرْسِلْ مَعَنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ (17) قَالَ أَلَمْ نُرَبِّكَ فِينَا وَلِيدًا وَلَبِثْتَ فِينَا مِنْ عُمُرِكَ سِنِينَ (18) وَفَعَلْتَ فَعْلَتَكَ الَّتِي فَعَلْتَ وَأَنْتَ مِنَ الْكَافِرِينَ (19) قَالَ فَعَلْتُهَا إِذًا إِذًا وَأَنَا مِنَ الضَّالِّينَ (20) فَفَرَرْتُ مِنْكُمْ لَمَّا خِفْتُكُمْ فَوَهَبَ لِي رَبِّي حُكْمًا وَجَعَلَنِي مِنَ الْمُرْسَلِينَ (21) وَتِلْكَ نِعْمَةٌ تَمُنُّهَا عَلَيَّ أَنْ عَبَّدْتَ بَنِي إِسْرَائِيلَ (22)  قَالَ فِرْعَوْنُ وَمَا رَبُّ الْعَالَمِينَ (23) قَالَ رَبُّ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا إِنْ كُنْتُمْ مُوقِنِينَ (24) قَالَ لِمَنْ حَوْلَهُ أَلَا تَسْتَمِعُونَ (25) قَالَ رَبُّكُمْ وَرَبُّ آبَائِكُمُ الْأَوَّلِينَ (26) قَالَ إِنَّ رَسُولَكُمُ الَّذِي أُرْسِلَ إِلَيْكُمْ لَمَجْنُونٌ (27) قَالَ رَبُّ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَمَا بَيْنَهُمَا إِنْ كُنْتُمْ تَعْقِلُونَ (28) قَالَ لَئِنِ اتَّخَذْتَ إِلَهًا غَيْرِي لَأَجْعَلَنَّكَ مِنَ الْمَسْجُونِينَ (29) قَالَ أَوَلَوْ جِئْتُكَ بِشَيْءٍ مُبِينٍ (30) قَالَ فَأْتِ بِهِ إِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِقِينَ (31) فَأَلْقَى عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ ثُعْبَانٌ مُبِينٌ (32) وَنَزَعَ يَدَهُ فَإِذَا هِيَ بَيْضَاءُ لِلنَّاظِرِينَ (33) قَالَ لِلْمَلَأِ حَوْلَهُ إِنَّ هَذَا لَسَاحِرٌ عَلِيمٌ (34) يُرِيدُ أَنْ يُخْرِجَكُمْ مِنْ أَرْضِكُمْ بِسِحْرِهِ فَمَاذَا تَأْمُرُونَ (35) قَالُوا أَرْجِهْ وَأَخَاهُ وَابْعَثْ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَ (36) يَأْتُوكَ بِكُلِّ سَحَّارٍ عَلِيمٍ (37) فَجُمِعَ السَّحَرَةُ لِمِيقَاتِ يَوْمٍ مَعْلُومٍ (38) وَقِيلَ لِلنَّاسِ هَلْ أَنْتُمْ مُجْتَمِعُونَ (39) لَعَلَّنَا نَتَّبِعُ السَّحَرَةَ إِنْ كَانُوا هُمُ الْغَالِبِينَ (40) فَلَمَّا جَاءَ السَّحَرَةُ قَالُوا لِفِرْعَوْنَ أَئِنَّ لَنَا لَأَجْرًا إِنْ كُنَّا نَحْنُ الْغَالِبِينَ (41) قَالَ نَعَمْ وَإِنَّكُمْ إِذًا لَمِنَ الْمُقَرَّبِينَ (42) قَالَ لَهُمْ مُوسَى أَلْقُوا مَا أَنْتُمْ مُلْقُونَ (43) فَأَلْقَوْا حِبَالَهُمْ وَعِصِيَّهُمْ وَقَالُوا بِعِزَّةِ فِرْعَوْنَ إِنَّا لَنَحْنُ الْغَالِبُونَ (44) فَأَلْقَى مُوسَى عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَ (45) فَأُلْقِيَ السَّحَرَةُ سَاجِدِينَ (46) قَالُوا آمَنَّا بِرَبِّ الْعَالَمِينَ (47) رَبِّ مُوسَى وَهَارُونَ (48) قَالَ آمَنْتُمْ لَهُ قَبْلَ أَنْ آذَنَ لَكُمْ إِنَّهُ لَكَبِيرُكُمُ الَّذِي عَلَّمَكُمُ السِّحْرَ فَلَسَوْفَ تَعْلَمُونَ لَأُقَطِّعَنَّ أَيْدِيَكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ مِنْ خِلَافٍ وَلَأُصَلِّبَنَّكُمْ أَجْمَعِينَ (49) قَالُوا لَا ضَيْرَ إِنَّا إِلَى رَبِّنَا مُنْقَلِبُونَ (50) إِنَّا نَطْمَعُ أَنْ يَغْفِرَ لَنَا رَبُّنَا خَطَايَانَا أَنْ كُنَّا أَوَّلَ الْمُؤْمِنِينَ (51) وَأَوْحَيْنَا إِلَى مُوسَى أَنْ أَسْرِ بِعِبَادِي إِنَّكُمْ مُتَّبَعُونَ (52) فَأَرْسَلَ فِرْعَوْنُ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَ (53) إِنَّ هَؤُلَاءِ لَشِرْذِمَةٌ قَلِيلُونَ (54) وَإِنَّهُمْ لَنَا لَغَائِظُونَ (55) وَإِنَّا لَجَمِيعٌ حَاذِرُونَ (56) فَأَخْرَجْنَاهُمْ مِنْ جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ (57) وَكُنُوزٍ وَمَقَامٍ كَرِيمٍ (58) كَذَلِكَ وَأَوْرَثْنَاهَا بَنِي إِسْرَائِيلَ (59) فَأَتْبَعُوهُمْ مُشْرِقِينَ (60) فَلَمَّا تَرَاءَى الْجَمْعَانِ قَالَ أَصْحَابُ مُوسَى إِنَّا لَمُدْرَكُونَ (61) قَالَ كَلَّا إِنَّ مَعِيَ رَبِّي سَيَهْدِينِ (62) فَأَوْحَيْنَا إِلَى مُوسَى أَنِ اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْبَحْرَ فَانْفَلَقَ فَكَانَ كُلُّ فِرْقٍ كَالطَّوْدِ الْعَظِيمِ (63) وَأَزْلَفْنَا ثَمَّ الْآخَرِينَ (64) وَأَنْجَيْنَا مُوسَى وَمَنْ مَعَهُ أَجْمَعِينَ (65) ثُمَّ أَغْرَقْنَا الْآخَرِينَ (66) إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ (67) وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ (68)وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ إِبْرَاهِيمَ (69) إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ مَا تَعْبُدُونَ (70) قَالُوا نَعْبُدُ أَصْنَامًا فَنَظَلُّ لَهَا عَاكِفِينَ (71) قَالَ هَلْ يَسْمَعُونَكُمْ إِذْ تَدْعُونَ (72) أَوْ يَنْفَعُونَكُمْ أَوْ يَضُرُّونَ (73) قَالُوا بَلْ وَجَدْنَا آبَاءَنَا كَذَلِكَ يَفْعَلُونَ (74) قَالَ أَفَرَأَيْتُمْ مَا كُنْتُمْ تَعْبُدُونَ (75) أَنْتُمْ وَآبَاؤُكُمُ الْأَقْدَمُونَ (76) فَإِنَّهُمْ عَدُوٌّ لِي إِلَّا رَبَّ الْعَالَمِينَ (77) الَّذِي خَلَقَنِي فَهُوَ يَهْدِينِ (78) وَالَّذِي هُوَ يُطْعِمُنِي وَيَسْقِينِ (79) وَإِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْفِينِ (80) وَالَّذِي يُمِيتُنِي ثُمَّ يُحْيِينِ (81) وَالَّذِي أَطْمَعُ أَنْ يَغْفِرَ لِي خَطِيئَتِي يَوْمَ الدِّينِ (82) رَبِّ هَبْ لِي حُكْمًا وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ (83) وَاجْعَلْ لِي لِسَانَ صِدْقٍ فِي الْآخِرِينَ (84) وَاجْعَلْنِي مِنْ وَرَثَةِ جَنَّةِ النَّعِيمِ (85) وَاغْفِرْ لِأَبِي إِنَّهُ كَانَ مِنَ الضَّالِّينَ (86) وَلَا تُخْزِنِي يَوْمَ يُبْعَثُونَ (87) يَوْمَ لَا يَنْفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَ (88) إِلَّا مَنْ أَتَى اللَّهَ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ (89) وَأُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّقِينَ (90) وَبُرِّزَتِ الْجَحِيمُ لِلْغَاوِينَ (91) وَقِيلَ لَهُمْ أَيْنَمَا كُنْتُمْ تَعْبُدُونَ (92) مِنْ دُونِ اللَّهِ هَلْ يَنْصُرُونَكُمْ أَوْ يَنْتَصِرُونَ (93) فَكُبْكِبُوا فِيهَا هُمْ وَالْغَاوُونَ (94) وَجُنُودُ إِبْلِيسَ أَجْمَعُونَ (95) قَالُوا وَهُمْ فِيهَا يَخْتَصِمُونَ (96) تَاللَّهِ إِنْ كُنَّا لَفِي ضَلَالٍ مُبِينٍ (97) إِذْ نُسَوِّيكُمْ بِرَبِّ الْعَالَمِينَ (98) وَمَا أَضَلَّنَا إِلَّا الْمُجْرِمُونَ (99) فَمَا لَنَا مِنْ شَافِعِينَ (100) وَلَا صَدِيقٍ حَمِيمٍ (101) فَلَوْ أَنَّ لَنَا كَرَّةً فَنَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ (102) إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ (103) وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ (104)كَذَّبَتْ قَوْمُ نُوحٍ الْمُرْسَلِينَ (105) إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ نُوحٌ أَلَا تَتَّقُونَ (106) إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ (107) فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ (108) وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ (109) فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ (110) قَالُوا أَنُؤْمِنُ لَكَ وَاتَّبَعَكَ الْأَرْذَلُونَ (111) قَالَ وَمَا عِلْمِي بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ (112) إِنْ حِسَابُهُمْ إِلَّا عَلَى رَبِّي لَوْ تَشْعُرُونَ (113) وَمَا أَنَا بِطَارِدِ الْمُؤْمِنِينَ (114) إِنْ أَنَا إِلَّا نَذِيرٌ مُبِينٌ (115) قَالُوا لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ يَانُوحُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمَرْجُومِينَ (116) قَالَ رَبِّ إِنَّ قَوْمِي كَذَّبُونِ (117) فَافْتَحْ بَيْنِي وَبَيْنَهُمْ فَتْحًا وَنَجِّنِي وَمَنْ مَعِيَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ (118) فَأَنْجَيْنَاهُ وَمَنْ مَعَهُ فِي الْفُلْكِ الْمَشْحُونِ (119) ثُمَّ أَغْرَقْنَا بَعْدُ الْبَاقِينَ (120) إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ (121) وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ (122) كَذَّبَتْ عَادٌ الْمُرْسَلِينَ (123) إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ هُودٌ أَلَا تَتَّقُونَ (124) إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ (125) فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ (126) وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ (127) أَتَبْنُونَ بِكُلِّ رِيعٍ آيَةً تَعْبَثُونَ (128) وَتَتَّخِذُونَ مَصَانِعَ لَعَلَّكُمْ تَخْلُدُونَ (129) وَإِذَا بَطَشْتُمْ بَطَشْتُمْ جَبَّارِينَ (130) فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ (131) وَاتَّقُوا الَّذِي أَمَدَّكُمْ بِمَا تَعْلَمُونَ (132) أَمَدَّكُمْ بِأَنْعَامٍ وَبَنِينَ (133) وَجَنَّاتٍ وَعُيُونٍ (134) إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ (135) قَالُوا سَوَاءٌ عَلَيْنَا أَوَعَظْتَ أَمْ لَمْ تَكُنْ مِنَ الْوَاعِظِينَ (136) إِنْ هَذَا إِلَّا خُلُقُ الْأَوَّلِينَ (137) وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّبِينَ (138) فَكَذَّبُوهُ فَأَهْلَكْنَاهُمْ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ (139) وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ (140)كَذَّبَتْ ثَمُودُ الْمُرْسَلِينَ (141) إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ صَالِحٌ أَلَا تَتَّقُونَ (142) إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ (143) فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ (144) وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ (145) أَتُتْرَكُونَ فِي مَا هَاهُنَا آمِنِينَ (146) فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ (147) وَزُرُوعٍ وَنَخْلٍ طَلْعُهَا هَضِيمٌ (148) وَتَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا فَارِهِينَ (149) فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ (150) وَلَا تُطِيعُوا أَمْرَ الْمُسْرِفِينَ (151) الَّذِينَ يُفْسِدُونَ فِي الْأَرْضِ وَلَا يُصْلِحُونَ (152) قَالُوا إِنَّمَا أَنْتَ مِنَ الْمُسَحَّرِينَ (153) مَا أَنْتَ إِلَّا بَشَرٌ مِثْلُنَا فَأْتِ بِآيَةٍ إِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِقِينَ (154) قَالَ هَذِهِ نَاقَةٌ لَهَا شِرْبٌ وَلَكُمْ شِرْبُ يَوْمٍ مَعْلُومٍ (155) وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُوءٍ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابُ يَوْمٍ عَظِيمٍ (156) فَعَقَرُوهَا فَأَصْبَحُوا نَادِمِينَ (157) فَأَخَذَهُمُ الْعَذَابُ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ (158) وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ (159)

***

كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ الْمُرْسَلِينَ (160) إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ لُوطٌ أَلَا تَتَّقُونَ (161) إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ (162) فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ (163) وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ (164) أَتَأْتُونَ الذُّكْرَانَ مِنَ الْعَالَمِينَ (165) وَتَذَرُونَ مَا خَلَقَ لَكُمْ رَبُّكُمْ مِنْ أَزْوَاجِكُمْ بَلْ أَنْتُمْ قَوْمٌ عَادُونَ (166) قَالُوا لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ يَالُوطُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمُخْرَجِينَ (167) قَالَ إِنِّي لِعَمَلِكُمْ مِنَ الْقَالِينَ (168) رَبِّ نَجِّنِي وَأَهْلِي مِمَّا يَعْمَلُونَ (169) فَنَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ أَجْمَعِينَ (170) إِلَّا عَجُوزًا فِي الْغَابِرِينَ (171) ثُمَّ دَمَّرْنَا الْآخَرِينَ (172) وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَرًا فَسَاءَ مَطَرُ الْمُنْذَرِينَ (173) إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ (174) وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ (175)

***

كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ الْمُرْسَلِينَ (160)

KaüÜaBaT QaVMu LUvOin eLMuRSaLİyNa (FagGaLaT FaGLu FuGLiN eLMuFGaLİyNa)

“Lut’un kavmi mürselleri tekzip etti.”

كِذْب kumaşın boyanmasında kullanılan bir çeşit boya, kumaşın hakiki yapısını saklar. Madenlerin altınla kaplanmasına da “kizb” denir. Kişinin içini saklayarak inanmadığı şeyi söylemesi kizbdir. Arapçada yalanla yanlış aynı kelime ile ifade edilir. Ama kizb bildiklerinin ve inandıklarının aksine konuşmaktır. ك oluşmayı, ذ işareti, ب geçidi gösterir.

لِيَاط sıva harcı demektir. Mastar olarak yapıştırmak, sıvamak anlamlarına gelir. لوط Kuran’da 27, لوذ 1 defa geçmektedir. Toplam 28 (22*7) eder. ل belirliliği, و beraberliği, ط kabullenmeyi ifade eder.

رِسْل Saçak demektir. Salmak fiiline dönüşmüştür. “Haber saldı” da olduğu gibi bir kimseye bir adamı göndererek ona haber ulaştırmaya irsal denir. عَلَى harfi ceri ile kullanıldığı zaman irsal askeri birlikleri göndermek anlamına gelir. رسل Kur’an’da 513, ردد 59 defa geçer. Toplam 572 (22*11*13) eder. ر tekrarı, س mekânda diziyi yani sıralanmayı, ل belirliliği ifade eder.

1. Neden Musa, İbrahim ve Nuh’ta bölümlerin başında, cümleler وَ ile başladığı halde burada وَ ile başlamamıştır?

- Geçmişteki uygarlıklar aslında dört tanedir. Bunlar tarih sırasıyla Nuh, İbrahim, Musa ve Kur’an Uygarlıklarıdır. Nuh uygarlığı içerisinde asırlar boyunca değişmeler olmuş, bu bin yıl içinde uygarlığın değişimleri de uygarlığın aşamaları olarak anlatılmıştır. Hud, Salih, Lut ve Şuayb peygamberler bu uygarlıkların aşamaları olarak anlatılır. Bize göre aynı uygarlıkların anlatımı olduğu ve farklı uygarlıklar olmadığı için وَ harfini kullanmaz.

2. Önceki ayetlerde Firavun, Âd ve Semud kavimlerinden bahsederken kavimlerin isimleriyle onları zikrederken burada ise Lut’un kavminin ismini zikretmemiştir, Lut’un kavmi demiştir. Neden?

- Nuh zamanından önce henüz ulus oluşmamıştır. Ulus ilk olarak Nuh zamanında oluşmuştur. Ama bir tane ulus olduğu için adı henüz yoktur. Nuh kavminde yöneticiler Sümerlerdi. Dolayısıyla Nuh uygarlığının yazısı Sümercedir. Âd Kavmi Sümer kavmine karşı direnerek iktidarı ele geçiren kavimdir. Böylece yeni bir ulus daha oluşmuştur. Hud zamanında iki ulus oluşmuş oldu. Bunlar Semud ve Âd kavimleridir. Sonra Sümerler Âd kavmine karşı mücadele veriyor, ikinci kez iktidar oluyor ve Salih Peygamber olarak geliyor. Lut zamanında ise üçüncü bir ulus oluşmamış, eski ulus iktidarı ele almıştır. Dolayısıyla Lut’un kavmi kendi başına bir ulus değil, iki ulusun beraberliğidir.

3. Musa kıssasında Musa’nın kavmi demiyor da Firavunun kavmi diyor. Ayrıca kardeşleri Musa da demiyor. Neden?

- Çünkü Musa Mısırlı değil, Mısırlıların köle saydığı topluluklardandır. Mısır’da aristokratik olmayanların isimlerini yazmak ayıp sayılırdı. Bundan dolayı Musa’nın adı geçmez, Yusuf’un da adı geçmez. Firavun ve onun kavmi denir. Kavim denince yalnızca aristokratlar anlaşılırdı, diğerleri kavimden sayılmazdı. Roma’da ve Atina’da da böyledir. Bu sebeple Firavunun kavmi diyor.

4. Buradaki الْمُرْسَلِينَ kelimesi kurallı erkek çoğuldur. Bunlar kimlerdir?

- Nuh peygamberden önce gelen peygamberler aynı mürseller grubundandır. Bir kavme değil bütün insanlığa gelmişlerdir. Burada Nuh ve Nuh’tan sonra gelen peygamberleri tekzip ediyorlar. Bugünkü insanlar da bir peygamberi değil bütün peygamberleri tekzip ediyorlar. Başka anlamıyla mürselliği tekzip ediyorlar. Çünkü bütün mürseller İslam uygarlığını, barış uygarlığını, ortaklık uygarlığını insanlara tanıtmak için gönderilmişlerdir. Peygamberlere iki şekilde karşı çıkılıyor. Birinde peygamberin peygamber olmadığı iddia ediliyor. Diğerinde ise peygamberlik müessesesini inkâr ediyorlar. Bugünkü inkâr da peygamberliğin inkârı şeklindedir.

YORUM

Lut kavminin yaptıkları bugünkü bakış açışıyla değerlendirildiğinde nasıl görülür?

- Topluluklar insan gibi doğarlar, gelişirler, yaşlanırlar ve çökerler. İnsandaki hastalıklar gibi topluluklarda da periyodik hastalıklar vardır. Başlangıçta halk yoksuldur, çalışkandır, üretim tüketimden fazladır ve topluluk durmadan büyümekte ve gelişmektedir. Belli bir süre sonra topluluklar refaha kavuşurlar, zenginleşirler ve üretim tüketimden fazla olmaya başlar. Fazla olan ürünleri nereye harcayacaklarını bilemezler ve sefahate dalmaya başlarlar. Normal hayat yerine yeni hayat ararlar. Belli bir dönemde bu anormallik durumu cinsel ilişkilere kadar kayar. Önce evlilik dışı ilişkiler ortaya çıkar. Sonra bununla da yetinmezler, eşcinsellik ortaya çıkar. İşte Lut dönemi bu döneme rastlar.

Bugün de özellikle Avrupa’da zina ve fuhuş dönemi geçirilmiş, eşcinsellik dönemine gelinmiştir. Bu husus yasallaştırılmaya başlanmıştır. Erkeklerin birbirleriyle ve kadınların birbirleriyle evlenmeleri meşru sayılmaya başlanmıştır.

İsa Peygamber havarilere ‘Sana zina yapmayacaksın dediler, ben de derim ki eğer harama gözün kayacaksa o gözünü oy da cehennemde ebedi yanmasını önle’ diyor. Bu derece önemle evlilik dışı ilişkileri yasaklamış olmasına rağmen, kilise evlenmeyi ve boşanmayı zorlaştırdığı için önce evlilik dışı ilişkiler, sonra da eşcinsellik yayılmaya başlamıştır.

Bu sureyi okuduğumuzda bugünkü uygarlığın hastalıklarını iyice ilmen tespit etmemiz gerekir ve Kur’an’ı da öyle yorumlamalıyız.

Öz Türkçe ile:

“Lut’un ulusu ulakları yalanladı.”

Kur’an kelimeleri ile:

“Lut’un kavmi mürselleri tekzip etti.”

KaüÜaBaT QaVMu LUvOin eLMuRSaLİyNa

كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ الْمُرْسَلِينَ (160)

***

 DEVAMI VE TAMAMI

"SEMİNERLER"DE...






Çok Yorumlanan Seminerler
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 834
Hûd Sûresi Tefsiri 74-78. Âyetler
17.10.2015 12547 Okunma
11 Yorum 15.11.2015 22:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1076
Şuara Suresi Tefsiri 203-212. Ayetler
8.08.2020 4431 Okunma
6 Yorum 09.08.2020 19:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 884
Nahl Suresi Tefsiri 73-77. Ayetler
15.10.2016 6086 Okunma
5 Yorum 18.10.2016 13:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1057
Furkan Suresi Tefsiri 53-59. Ayetler
28.03.2020 4956 Okunma
5 Yorum 19.05.2020 16:27
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1075
Şuara Suresi Tefsiri 192-202. Ayetler
1.08.2020 4371 Okunma
5 Yorum 06.08.2020 19:32
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1083
Neml Suresi Tefsiri 20-26. Ayetler
26.09.2020 7090 Okunma
5 Yorum 03.10.2020 19:37
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 850
İbrahim Sûresi Tefsiri 23-26. Âyetler
6.02.2016 8575 Okunma
4 Yorum 07.02.2016 19:39
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 967
Taha Suresi Tefsiri 37-41. Ayetler
2.06.2018 5236 Okunma
4 Yorum 03.06.2018 01:37
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 993
Enbiya Suresi Tefsiri 76-82. Ayetler
22.12.2018 3965 Okunma
4 Yorum 28.12.2018 17:19
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1069
Şuara Suresi Tefsiri 92-104. Ayetler
20.06.2020 4854 Okunma
4 Yorum 21.06.2020 19:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1077
Şuara Suresi Tefsiri 213-223. Ayetler
15.08.2020 4070 Okunma
4 Yorum 16.08.2020 18:26
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1100
Kasas Suresi Tefsiri 26-28. Ayetler
23.01.2021 5116 Okunma
4 Yorum 28.02.2021 11:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 817
Hûd Sûresi Tefsiri 9-12. Âyetler
6.06.2015 7309 Okunma
3 Yorum 25.06.2015 04:16
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 822
Hûd Sûresi Tefsiri 28-31. Ayetler
11.07.2015 5798 Okunma
3 Yorum 13.07.2015 01:16
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 838
Hûd Sûresi Tefsiri 90-95. Âyetler
14.11.2015 8867 Okunma
3 Yorum 21.11.2015 15:31
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 885
Nahl Suresi Tefsiri 78-82. Ayetler
22.10.2016 5606 Okunma
3 Yorum 23.10.2016 08:37
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 913
İsra Suresi Tefsiri 88-92. Ayetler
6.05.2017 5422 Okunma
3 Yorum 10.05.2017 12:21
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 996
Enbiya Suresi Tefsiri 95-100. Ayetler
12.01.2019 4267 Okunma
3 Yorum 20.01.2019 14:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1004
Hac Suresi Tefsiri 23-26. Ayetler
9.03.2019 5240 Okunma
3 Yorum 10.03.2019 14:32
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1052
Furkan Suresi Tefsiri 21-29. Ayetler
22.02.2020 4977 Okunma
3 Yorum 24.05.2020 16:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1059
Furkan Suresi Tefsiri 68-72. Ayetler
11.04.2020 5060 Okunma
3 Yorum 16.05.2020 16:02
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1065
Şuara Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
23.05.2020 4639 Okunma
3 Yorum 29.05.2020 18:08
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1066
Şuara Suresi Tefsiri 53-68. Ayetler
30.05.2020 4703 Okunma
3 Yorum 31.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1067
Şuara Suresi Tefsiri 69-82. Ayetler
6.06.2020 4873 Okunma
3 Yorum 08.06.2020 14:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1071
Şuara Suresi Tefsiri 123-140. Ayetler
4.07.2020 4122 Okunma
3 Yorum 11.07.2020 03:35
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1073
Şuara Suresi Tefsiri 160-175. Ayetler
18.07.2020 4257 Okunma
3 Yorum 20.07.2020 11:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1074
Şuara Suresi Tefsiri 176-191. Ayetler
25.07.2020 4453 Okunma
3 Yorum 26.07.2020 16:16
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1078
Şuara Suresi Tefsiri 224-227. Ayetler
22.08.2020 4440 Okunma
3 Yorum 23.08.2020 21:17
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1082
Neml Suresi Tefsiri 15-19. Ayetler
19.09.2020 5172 Okunma
3 Yorum 03.10.2020 18:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 537
AHZÂB SÛRESİ TEFSİRİ -35.AYETLER
21.11.2009 4559 Okunma
2 Yorum 02.12.2009 12:32
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 818
Hûd Sûresi Tefsiri 13-16. Âyetler
13.06.2015 5875 Okunma
2 Yorum 25.06.2015 04:19
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 825
Hûd Sûresi Tefsiri 41-44. Âyetler
8.08.2015 8669 Okunma
2 Yorum 11.08.2015 17:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 837
Hûd Sûresi Tefsiri 87-89. Âyetler
7.11.2015 7747 Okunma
2 Yorum 08.11.2015 18:47
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 842
Hûd Sûresi Tefsiri 114-116. Âyetler
12.12.2015 9263 Okunma
2 Yorum 20.12.2015 12:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 844
Hûd Sûresi Tefsiri 120-123. Âyetler
26.12.2015 7575 Okunma
2 Yorum 27.12.2015 13:32
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 857
Hicr Sûresi Tefsiri 9. Âyetler
26.03.2016 6144 Okunma
2 Yorum 27.03.2016 10:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 858
Hicr Sûresi Tefsiri 10-15. Âyetler
2.04.2016 9402 Okunma
2 Yorum 03.04.2016 10:18
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 864
Hicr Suresi Tefsiri 57-66. Ayetler
14.05.2016 9627 Okunma
2 Yorum 15.05.2016 08:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 877
Nahl Suresi Tefsiri 36-39. Ayetler
20.08.2016 5267 Okunma
2 Yorum 21.08.2016 18:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 887
Nahl Suresi Tefsiri 89-92. Ayetler
5.11.2016 6038 Okunma
2 Yorum 07.11.2016 09:00
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 889
Nahl Suresi Tefsiri 98-105. Ayetler
19.11.2016 6019 Okunma
2 Yorum 20.11.2016 09:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 912
İsra Suresi Tefsiri 81-87. Ayetler
29.04.2017 5196 Okunma
2 Yorum 30.04.2017 10:06
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 965
Taha Suresi Tefsiri 17-24. Ayetler
19.05.2018 4569 Okunma
2 Yorum 24.05.2018 06:16
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 989
Enbiya Suresi Tefsiri 44-50. Ayetler
24.11.2018 4071 Okunma
2 Yorum 30.11.2018 12:01
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 999
Hac Suresi Tefsiri 1-4. Ayetler
2.02.2019 6402 Okunma
2 Yorum 03.02.2019 09:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1005
Hac Suresi Tefsiri 27-30. Ayetler
16.03.2019 4987 Okunma
2 Yorum 17.03.2019 11:00
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1033
Nur Suresi Tefsiri 6-11. Ayetler
12.10.2019 5451 Okunma
2 Yorum 16.10.2019 14:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1040
Nur Suresi Tefsiri 35-38. Ayetler
30.11.2019 9181 Okunma
2 Yorum 03.12.2019 13:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1041
Nur Suresi Tefsiri 39-42. Ayetler
7.12.2019 5337 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 00:42
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1050
Furkan Suresi Tefsiri 10-16. Ayetler
8.02.2020 4954 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 11:38


© 2024 - Akevler