Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1041
Nur Suresi Tefsiri 39-42. Ayetler
7.12.2019
5359 Okunma, 2 Yorum

NUR SÛRESİ- 10. Hafta

أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

وَالَّذِينَ كَفَرُوا أَعْمَالُهُمْ كَسَرَابٍ بِقِيعَةٍ يَحْسَبُهُ الظَّمْآنُ مَاءً حَتَّى إِذَا جَاءَهُ لَمْ يَجِدْهُ شَيْئًا وَوَجَدَ اللَّهَ عِنْدَهُ فَوَفَّاهُ حِسَابَهُ وَاللَّهُ سَرِيعُ الْحِسَابِ (39) أَوْ كَظُلُمَاتٍ فِي بَحْرٍ لُجِّيٍّ يَغْشَاهُ مَوْجٌ مِنْ فَوْقِهِ مَوْجٌ مِنْ فَوْقِهِ سَحَابٌ ظُلُمَاتٌ بَعْضُهَا فَوْقَ بَعْضٍ إِذَا أَخْرَجَ يَدَهُ لَمْ يَكَدْ يَرَاهَا وَمَنْ لَمْ يَجْعَلِ اللَّهُ لَهُ نُورًا فَمَا لَهُ مِنْ نُورٍ (40) أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يُسَبِّحُ لَهُ مَنْ فِي السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ وَالطَّيْرُ صَافَّاتٍ كُلٌّ قَدْ عَلِمَ صَلَاتَهُ وَتَسْبِيحَهُ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِمَا يَفْعَلُونَ (41) وَلِلَّهِ مُلْكُ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ وَإِلَى اللَّهِ الْمَصِيرُ (42)

 

***

 

وَالَّذِينَ كَفَرُوا

Va elLaÜIuNa KaFaRUv

“Ve küfreden kimseler”

Allah’ın nurundan, elektrikli aydınlanmalardan, yüksek katlı binalardan bahsetti, yüz lojmanlı işyeri ve apartmanları açıkladı. Burada olacak ricalden bahsetti. Bunların mümin olanlarından bahsetmedi. رِجَالٌ diyerek semt kooperatiflerini benimseyen, yüz lojmanlı işyeri apartmanlarını yapmayı kabul eden ricalden bahsetti.

Şimdi marifeli olarak الَّذِينَ كَفَرُوا diye zikretmeye başladı yani bu semtlerin içinde küfretmiş rical bulunacaktır. Bu küfretmiş olan belli kimseler kimlerdir?

Derin gücü oluşturan Yahudi sermayesidir, onun tezgâhladığı devletler ve sermayelerdir. Bunlar da yakında yüz lojmanlı apartmanlar yapmaya başlayacaklardır. Derin Sermaye araştırmalar yapıyor. Başka türlü çözümün olmadığını artık anlamış bulunmaktadır ama oradaki rical ortaklık sistemindeki rical değil merkezi yönetim olacaktır. Apartmanları Sermaye yapacak, devletler yapacaktır. Derin Sermaye’nin atadığı adamlar orada yerleştirilecek ve sonunda yine sömürmeye devam edeceklerdir.

أَعْمَالُهُمْ

EaGMAvLuHuM (EaFGAvLuHUM)

“Amelleri”

İşçilik sisteminde faizli düzene devam edeceklerdir. İşçilikle ortaklık arasındaki temel fark ‘artık’ emektir. İnsanlar emekleri ile çalışıp geçinirler, emeklerinin yarısını da artırıp yatırım yaparlar. Kapitalistler “Artık emekle yapılanlar Sermaye’nin hakkıdır.” derler, sosyalistler “Artık emekle yapılanlar devletin hakkıdır.” derler, karmacılar “Bölüşelim” derler, Adil Düzen çalışanları “Artık emekle üretilenler, yapılarda pay olarak artık emek sahiplerinindir.” derler.

Devlet ise vergisini alarak güvenliği sağlar, Sermaye alışveriş yaparak payını alır.

Marks “Ticaret de yasaklanmalıdır yani kâr da meşru değildir.” diyor. Adam Smith ise “Faiz de paranın karıdır.” diyor. Kur’an düzeninde kâr ve kira riziko karşılığıdır, faiz ise emeği sömürmedir.

كَسَرَابٍ بِقِيعَةٍ

Ka SaRABin BiQIyGaTin (Ka FaGAvLın BıFiGLaTin)

“Kie'li serab gibidir”

سَرَاب kelimesi Kur’an’da dört defa geçmektedir.

Düzgün topraklardaki ışık aynada olduğu gibi havaya yansır, ısınan havanın yoğunluğu düşer, böylece bir nehir gibi olur, uzaktan bakan oradan yansıyan kimseye su gibi görünür. Çölde susuz kalan kimseler böyle göllerin ve ırmakların olduğunu sanırlar. Buna سَرَاب denmektedir. Serabın yerinde sadece ısınmış hava vardır, başka bir madde yoktur. Aynanın arkasında da lamba yoktur, sadece görünmesi öyledir. O da seraptır. Seraptan farkı aynaya yansıyan gerçekte vardır. Oysa serapta gerçekte öyle bir varlığın görüntüsü de değildir.

بِ harfi serabın zarfıdır. Yani serap قِيعَةile oluşmuştur. Çoğuldur, geniş araziler demektir. Serabın yapısını da bize anlatmaktadır.

يَحْسَبُهُ الظَّمْآنُ مَاءً

YaXSaABuHUv elJaMaEANu MAvEan (YaFGaLuHUv elFaGLAvNu FaGLan)

“Zemân onu su hesap eder.”

Serab yalnız su arayana değil herkese su varmış gibi görünür ama susayanlar onun peşinde koşarlar, Kur’an misal olarak onları vermektedir.

Dolar’ın peşinde koşanlar, karşılıksız nakit paranın peşinde koşanlar, Dolar’ın onları doyuracağını zannetmektedirler. Yarım asırdır Dolar sayesinde insanlar serap peşinde koştular. Orada su vardı ama görünen su değildi. Ne var ki şimdi oradaki sular kurudu. Şimdi sadece serap vardır. Köylerde yemek kalmayınca Dolar peşinde koşanlar hava almaktadırlar.

Bu çok basit şeyi Sermaye’nin bilmemesi mümkün değildir.  Borçlandırarak insanları çalıştırma yalanı ne kadar sürecek? Türkiye’nin 500 milyar Dolar borcu var. Yöneticiler başarılı ama neyde başarılı; ancak borç bulabiliyor ve borcu borçla ödüyorlar! Bir gün gelecek 500 milyar borç 500 trilyon Dolar olacak, o gün geldiğinde borcun ne gibi bir anlamı kalacak.

حَتَّى إِذَا جَاءَهُ

XatTAy EiÜAv CAyEaHUv (XatTAy EiÜAv FaGaAHuv)

“Hatta ona ciet edince”

Sermaye karşılıksız Dolar’ın peşinde koşmaktadır, herkesi de arkasından sürüklemektedir. Bir gün herkes faiz zengini olacaktır. Ne var ki o Dolar ne işe yarayacaktır? Bir gecede işi bitecektir.

Bir zamanlar Avrupa’da bir lale soğanının senedi bir altına satılıyordu.  Sermaye bir gün ‘Almıyorum’ dedi ve Avrupa’nın lale devri son buldu.

Bizim yazdıklarımızı insanlık tarih boyunca yaşadı, bütün bunlar bilinmektedir ama insanlar kör-sağır-dilsiz olarak karşılıksız dolar peşinde koşmaktadırlar. Seraba birkaç adım kalmıştır. Şimdi Dolar tepede gidiyor ama bir sabah Dolar çöplük olacaktır. Bunu bizzat Sermaye’nin kendisi yapacaktır. Karşılığı olan Dolar bonosunu çıkaracak ve Dolar’ı sıfırlayacaktır. Ne var ki bunu da başaramayacaktır. Çünkü faizli sömürünün sonu geldi.

لَمْ يَجِدْهُ شَيْئًا

LaM YaCiD ŞaYEan (LaM YaFGaL FaGLan)

“Onu bir şey vecd etmedi”

Dolar’ı elde ettiğini sananların Dolar’ı batmış olacaktır. Alacaklılar kaybedecek, borçlular kazanacaklardır. Şimdi Sermaye nasıl bir çözüm üreteyim ki herkes kaybetsin de sadece ben kazanayım çalışması yapmaktadır. Bunu şu şekilde yapabilir. Yap-işlet modeli ile alakalı olan Sermaye, borçlar ödenemeyince bütün bunlara el koyacak. Mortgage (morgıç) kredilerini tahsil edecek. Ondan sonra bir gecede Dolar’ı pul yapacaktır.

وَوَجَدَ اللَّهَ عِنْدَهُ

Va VaCADa elLAvHa GıNDaHUv (Va FaGaLa elLAHa FıGLaHUv)

“Ve Allah’ı indinde vecd eder”

İndinde Allah’ı bulur. İşçilik sistemi sona ermiş, ortaklık sistemi gelmiş. Direnme karşılığı verdiği zararları tazmin etmek zorunda kalır. Sermaye’ye tavsiyemiz var. Bir an önce faizli işçilik sisteminden kredileşmeli ortaklık sistemine geçmelidir. Artık Sermaye hükmetmeyecek, Sermaye hizmet edecektir. Bu hizmet eden Sermaye Rockefeller olabilir, Rothschildler olabilir yahut başka Yahudi sermayesi olabilir. Faiz yok, bey’ var.

فَوَفَّاهُ حِسَابَهُ

Fa VafFAvHuv XıSAvBaHUv (Fa FagGaLa FiGAvLaHUv)

“Hesabını tevfiye eder”

Sermaye teslim olduğu zaman adil bir ortaklık düzenini, Kur’an düzenini bulacaktır. Geçmişte yapılanların hesabını vermeyecektir ama ortaklık düzenine karşı direnmenin cezasını zulmedilmeden çekecektir. اللَّهَ burada adil yargı düzenidir, hakemlerden oluşan yargı sistemidir. Hakem kararlarına kayıtsız şartsız uyan dayanışma güçleridir.

Biz bize saldıran Sermaye veya silahlı güce saldırmayacağız. Hakemlerden oluşan adil yargı sistemi ile ortaklık düzenine karşı işledikleri zulmün hesabını vereceklerdir.

وَاللَّهُ سَرِيعُ الْحِسَابِ (39)

Va elLAvHu SaRIyGu elXıSAvBı (Va elLAHu FAGıyLu eLFıGAvLu)

“Ve Allah hisabı seri’ olandır.”

للَّهُ kelimesi tekrar edilmiştir.

وَ ile atfedilmiştir.

Ayette geçen birinci للَّه âlemlerin rabbi, ikinci للَّه ise O’nun halifesi olan topluluktur. İki mana da doğrudur. İşçilik sisteminden ortaklık sistemine geçilirken doğa kanunları çalışacak, küfretmiş olanların cezalarını Allah kendi ekonomik ve sosyal kanunları ile verecektir. O’nun halifesi olan yargı sistemi hakemlerden oluşmaktadır. Kararlar bir haftada alınmakta, hükümler çok kısa zamanda sonuçlandırılmaktadır. Hapis cezaları yoktur, zorunlu çalışma cezaları vardır. Aylarca, yıllarca süren soruşturma yoktur. İnsanların eli kesilebilir ama bir defa kesilir ve biter. Sürüncemede kalan cezalar yoktur.

 

YORUM

Dolar peşinde koşanlar bir gün Dolar’a kavuşacaklardır. Ne var ki o Dolar batmış olacaktır. Dolar yerine serap bulunacaktır. Bütün mal varlıklarını kaybetmiş ve yaptıkları zulmün hesabını vermek durumunda olacaklardır.

İman etmiş olan rical ise adil yargılama sistemi ile yalnız Müslümanlara değil tüm insanlara adaleti dağıtacaktır.

Kur’an düzeni barış düzenidir. Hakemlerden oluşacak yargı sistemi düzenidir. Yargı kararlarını infaz eden dayanışma düzenidir. Yüz lojmanlı apartmanlarda işçilik sistemini devam ettirenlerin koştukları serap onların hesabını görecektir.

Ricalin kurduğu Adil Düzen tâbi olanlara da olmayanlara da adaletini dağıtacaktır.

15 Temmuz’u Sermaye yaptı ve cezasını yine Sermaye el çabukluğu ile yine inanmışlara kesti. Neden? Allah onları uyarıyor. Siz işçilik sisteminde ısrar ediyorsunuz. Sizi uyarıyorum; ortaklık düzenine gelin, İslam düzenine gelin, Kur’an düzenine gelin, Hak düzenine gelin diyor. Yoksa ben izin veririm, onlar yapar siz hapse gidersiniz. Şimdi Gülencilere oynanan oyun yarın AK Partililere oynanacaktır. Tek kurtuluş yolu vardır. Bu kurtuluş yolu AK Parti’nin Kur’an düzenine dönmesidir. Akevler ile iş birliği yapmasıdır.

Bu sözlerimi bu seminerleri okuyan herkes anlamaktadır.

Kur’an ortaklık sistemini ve semt kooperatiflerini anlattıktan sonra, ortaklık sisteminde olmakla beraber semt kooperatifleri sistemi yakında Sermaye ve devletler tarafından benimsenecektir. Artık işçilik sistemi ile ne Sermaye ne de Devlet bir iş yapacaktır. Buna bir taraftan ekonomideki işlerin kötüye gitmesi zorlamaktadır, diğer taraftan yerinden yönetim sistemi zorlamaktadır. Kur’an bunu bize söylemekte ama insanlık da günlük olaylarla buna doğru adımlarını atmaktadır.

Faizli işçilik sisteminde bugün faaliyette bulunan iki küfreden grup vardır; biri kapitalist sermayedarlardır, diğeri ise sosyalistlerdir.  Bunlar birbirleriyle anlaşmış olarak faizli sistemle dünya uygarlığını götürüyorlardı. Köylerden kentlere göç etme bitince bu sistem çalışmaz hal almıştır. Hala bunda ısrar edenler vardır. Bunlardan biri silahlı hava gücü üstünlüğüne sahip ABD ordusu ve denizleri elinde tutan dolayısıyla petrole hâkim ABD devletidir. Diğeri karalara karşılıksız Dolar’ı ile hâkim iki aile Rothschildler ve Rockefeller’dir.

Kur’an burada أَوْ/veya ile atfederek bu aileyi anlatmaktadır, karalara hâkim olan Dolar sahiplerini anlatmaktadır. Su zenginliktir. سَرَابkarşılıksız Dolar’dır.

Kur’an’ın 1400 sene önce bunları bu kadar net ve açık olarak anlatması neden insanlara ders olmuyor.

Diğerleri neyse de AK Parti’ye ders olmuyor, Millî Görüşçülere ders olmuyor.

 

Öz Türkçe ile:

“Ve kapatan kimselerin işleri düzlüğü oluşturduğu görüntü gibidir. Susayan onu su sayar. Ona varırsa bir nesne bulamaz. Yanında Allah’ı bulur, O da ona olan borcunu öder. Allah ivedilikle sayışır.”

 

Kur’an kelimeleri ile:

“Ve küfreden kimseler, amelleri kie’li serap gibidir. Zemân onu ma hesap eder. Ona ciet ederse onu bir şey vecd edemez. İndinde Allah’ı vecd eder, O da ona hisabını tevfiye eder. Allah hisabı seri’ olandır.”

 

 

 

Va elLaÜIuNa KaFaRUv EaGMAvLuHuM KaSaRABın BiQIyGaTin YaXSaABuHuv elJaMaEANu MAvEan XatTAy EiÜAv CAyEaHUv LaM YaCiD ŞaYEan VaVaCaDa elLAvHa GıNDaHUv Fa VAfFAvHuv XıSAvBaHUv VaelLAvHu SaRIyGu elXıSAvBı

وَالَّذِينَ كَفَرُوا أَعْمَالُهُمْ كَسَرَابٍ بِقِيعَةٍ يَحْسَبُهُ الظَّمْآنُ مَاءً حَتَّى إِذَا جَاءَهُ لَمْ يَجِدْهُ شَيْئًا وَوَجَدَ اللَّهَ عِنْدَهُ فَوَفَّاهُ حِسَابَهُ وَاللَّهُ سَرِيعُ الْحِسَابِ (39)

 

***

 

أَوْ كَظُلُمَاتٍ

EaV Ka JuLUvMAvTin (EAV Ka FuGUvLAvTin)

“Ya da zulumat gibidir”

Küfretmiş olanların amelleri serap gibidir yahut zulumat gibidir.

Ekonomik krizler olur, siyasi krizler olur ama çare bulamazlar. Ya serap peşinde koşarlar yahut da ne yapacaklarını bilemezler.

سَرَابfaizli işçilik sistemidir.

ظُلُمَاتise silahlı güçtür; hava gücüdür, deniz gücüdür, atom gücüdür.

Bu güç ile ne yapacaklarını bilemezler. ABD gücünü bir-iki yüzyıldır kullanmaktadır. Ne var ki Sermaye’ye jandarmalık yapmanın ötesinde o güç bir işe yaramamıştır. Şimdiye kadar Sermaye’ye o güç yaramıştır ama artık Sermaye’ye de o güç yarayamıyor. Çünkü Sermaye serap peşinde koşuyor ama vardığı yerde bir şey bulamıyor ki silaha payını versin.

فِي بَحْرٍ لُجِّيٍّ

FIy BaXRın LucCıyYın (FIy FaGLın FuGLıyYin)

“Lücciyy bahr içinde”

لُجّ demek dibi görünmeyen kuyu demektir.

ل beraberliği,ج  toplanmayı ifade eder.

Denizlerin üst tabakaları güneş alır ve burada bitkiler vardır. Işık 200 metre derinliğe kadar tam etkindir, tüm canlılar burada faaliyettedirler. Fotosentez olayları sürer gider. 200 ile 1000 metre arasında güneş ışığı ile sentez yapılmaz. Bununla beraber gözler kısmen görür. 1000 metreden aşağıda ise ışık hiç yoktur. Burada haberleşme ses yoluyla olur. Bununla beraber 110 volt doğru akımı üretip ampul ile çevreyi aydınlatan balıklar vardır.

Buradaki بَحْرٍلُجِّيٍّ 1000 metreden aşağı olan denizdir. Buralara besin olarak 200 metrelik alanda üretilenlerin artıkları iner. Denizin dibine canlılar konmuş, kömür azot oksijen dengeleri bozulmasın diye orada da varlıklar var edilmiştir.

يَغْشَاهُ مَوْجٌ

YaĞŞAvHu MaVCun (YaFGaLuHUv FaGLun)

“Onu bir mevc ğaşy eder”

100 ile 200 metre arası derinlikteki sularda dalga vardır. Bu sayede havalanma sağlanmaktadır. Onun üstünde de dalga vardır. Bu, bitkilerin sentezledikleri alandır. Bu dalgaların bulunmadığı yerde güneş ışığından yararlanılamaz.

مِنْ فَوْقِهِ مَوْجٌ

Min FaVKıHIy MaVCun

“Onun fevkinde mevc vardır”

Hava ile temastaki dalgadır, bu sayede havanın oksijenini alır.

مِنْ فَوْقِهِ سَحَابٌ

MıN FaVQıHIy SaXAvBun (MiN FaGLiHIy FaGAvLun)

“Onun fevkinde sahab vardır”

Bulutların oluşması da rüzgârların esmesi de dalgalanmalarla mümkün olmaktadır. Bütün bunların tamamı büyük hayat döngüsünün dengesi ile insanlığa hizmet etmektedir.

İnsanlar karada ve 200 metre derinlikteki denizlerde yaşayacak şekilde yaratılmışlardır. Geliştirilecek teknikle denizin derinlerine de ineceklerdir.

Rical bu düzene katkıda bulunur, doğayı tahrip etmez.

Küfretmiş olanlar ya serap peşinde koşarlar ya da denizin en alt karanlıklarına inerler.

ظُلُمَاتٌ

JuLUvMAvTun (FuGuLAvTun)

“Zulumat”

ظُلُمَات kelimesi iade edilmiş ve mübteda yapılmış, kurallı çoğul yapılmıştır. نُور tekil olduğu halde onun karşılığı kurallı çoğuldur. Karanlık dalga dalga yapılmıştır.

O halde zulumat ile nur arasında ne farklılıklar vardır?

Zulumat ışığın yani nurun yayılmasını engelleyen alandır. Semavat ve arz ise nurun her tarafa ulaşmasını engelleyen alanlardır. Bir tek ışık bu engellerden geçerek ısıya dönüşmektedir. Bu sayede hayat mümkün olmaktadır.

بَعْضُهَا فَوْقَ بَعْضٍ

BAgWuHAv FaVQa BaGWın (FaGLuHAv FaVQa FaGLin)

“Bazısı bazısının fevkindedir”

Nur için نُورٌعَلَىنُورٍ ifadesi kullanılmış (35. ayet) ve bir ile iktifa edilmişti. İlahi kitaplar ve müsbet ilim esas alınmıştı. Burada bazısı demekle çoklu sistemi ifade etmektedir, üst üste dizilmişlerdir.

إِذَا أَخْرَجَ يَدَهُ

EiÜAv EaPRaC YaDaHUv (EiÜ EaFGaLa FaGaLaHUv)

“Yedini ihraç ettiğinde”

Burada ihraç eden kimdir? Zamir mahzuf fiilin failine gitmektedir yani o derin denizde bulunan kimselere gitmektedir.أَخْرَجَ geldiğine göre الَّذِينَكَفَرُوا ya gidemez.

أَحَدٌ مِنْ الَّذِينَ كَفَرُوا يَدَهُأَخْرَجَإِذَا demektir.

لَمْ يَكَدْ يَرَاهَا

LaM YaKaD YaRAyHAv (LaM YaFGaL FaGaLaHAv)

“Onu reyetmekte kevd etmez”

Yaşadığımız dünyanın iki nuru vardır. Biri güneşin ürettiği ziyanın nurudur. Tüm canlılar bu nurdan yararlanarak yaşarlar ve varlıklarını sürdürürler. Işık tek istikamette giden ziyadır. Nur ise bizim istediğimiz istikamette yönelen ziyadır.

Işık kayıksa nur da onun dümenidir. Bizim istediğimiz istikamette yol alır. Aya çarpar, bize yansır, onu görmemizi sağlar. Atomlara çarpar kimyasal enerji olur. Kimyasal enerji fiziki enerjiye dönüşür. Hareket ortaya çıkar sonra ısı enerjisi ile seyrini tamamlar.

Rical, güneş enerjisinin nura dönüşmüş şeklinden yararlanmak ister.

Kapitalistler ise güneş enerjisini nura çevirmeden doğrudan elde etmek isterler.

Sosyalistler ise güneş enerjisine ihtiyaç duymadan denizin derinlerinde bulunurlar.

وَمَنْ لَمْ يَجْعَلِ اللَّهُ لَهُ نُورًا

Va MaN LaM YaCGaLı elLAvHu LaHUv NUvRan (Va MaN LaM YaFGaLi elLAHu LaHUv FuGLan)

“Ve Allah’ın ona nur ca’l etmediği kimse”

Nur dediğimizde iki şey anlıyorduk; Kur’an ve diğer ilahi kitaplar.

Yine nurun ala nur dediğimiz zaman Kuran’ı anlıyorduk: Müsbet ilim (akli nur), nakli nur.

Sosyalistler Kur’an nurunu alenen reddettiler, kendileri de tarih oldular.

Kapitalistler ilim nurunun gösterdiği gerçekler işlerine gelmediği için küfürlerinde ısrar ediyorlar, işçilik sistemini bırakıp ortaklık sistemine geçemiyorlar. Kapitalistler ilmi kabul eder gibi görünüyorlar ama ilmin verilerine uyma yerine ilmin verilerini kendi serapları peşinde koşturmada kullanma ile meşguller.

Asıl acı olan ise ne kapitalist ne sosyalist olan büyük kitlenin, Dolar’ın peşinde koşup, iktidarın peşinde koşup ortaklık sistemine kulak vermemesidir.

Demek ki Allah onlara nur ca’l etmiyor.

فَمَا لَهُ مِنْ نُورٍ (40)

FaMAv LaHUv MiN NUvRın (FaMAv LaHUv MiN FuGLın)

“Onun için hiçbir nur yoktur.”

Allah bize burada büyük bir hatırlatmada bulunmaktadır, biz Kur’an seminerlerini takip edenlere uyarı yapmaktadır. www.akevler.org sitesinde Adil Düzen Dergisi’ni çıkartıyoruz. Bir ara 25 kadar yazar olmuşlardı. 30 yazarımız olursa dergiyi basacaktık. Yazarlar azaldı azaldı ve benim yazamadığım hafta iki kişiye indi! Okuyucumuz yok diye kimsenin hevesi kalmadı. Makaleler yazıyorlardı, şimdi onları yazanlar da yok. Kur’an seminerlerini okuyanlar binlerden yüzlere indi. Bu durum siz yüz kişiyi ümitsizliğe düşürmemelidir. Siz, kimse okumasa da yazmalısınız, çünkü tarihe belge bırakıyorsunuz.

Diğerlerine gelinirse, Allah onlara nur ca’l etmemişse siz onlara bir nur bulamazsınız. Yalova’daki Ar-Ge çalışmasına da devam etmeliyiz. Hiçbir şey yapmasak da bir şeyler öğreniriz.

Evet, AK Parti’ye oy vermeye devam etmeliyiz. Başkan adayımız Erdoğan olmalıdır. Çünkü başka bir aday ortaya çıkmıyor. Yarın bir başkasına oy vermemiz için;

a) Yeni Başkan Adil Düzen’i benimsemeli, ortaklık düzenini hedef yapmalı, barış düzenini benimsemeli, adaylığını da Adil Düzen Partisi adını taşıyan partiden koymalıdır.

b) Cumhurbaşkanı adayı orgeneral olmalıdır. Asker olmayanın başkan olması Kur’an düzenine aykırıdır.

c) Cumhurbaşkanı adayı hiç olmazsa cumalarını kılmalıdır. Cuma namazını da kılmayan biri %80’in inançlı olduğu bir topluluğa başkanlık yapamaz.

d) Cumhurbaşkanının eşi başını örtmelidir. Cumalara da eşiyle gelmelidir.

Adil Düzen’i benimser ama parti başkanı olmazsa, eski cumhurbaşkanları da orgeneral olmasalar da müktesep hak olarak yeniden cumhurbaşkanı olabilirler.

Bu özellikleri taşıyan birisi olmadığına göre Erdoğan yerinde kalmalıdır.

 

YORUM

Bakara Suresi’nin başında “Bu kitap muttakilere hidayettir” demişti.

Sonra muttakileri ikiye ayırmıştı.

Biri akıl yoluyla hidayeti arayanlardır, müsbet ilme dayanarak Kur’an’ın gösterdiği hidayeti bulmak isteyenler denmişti.

İkinci grup olanlar ise nakil yoluyla hidayeti arayanlardır.

Nur Suresi’nde bu iki hidayette olanlar bir ricalde birleşmektedir. Şimdiye kadar akıl yoluyla nakil yolu ayrı koldan gelişmiştir. Peygamberler nakil yolunu getirmişler, ulema (filozoflar) ise akıl yolunu geliştirmişlerdir. Bediüzzaman’ın başlattığı akıl ve nakil yolunu birleştirme çalışmasını Akevler tamamlamıştır. Bediüzzaman imanda (kelamda) birleştirmeyi yapmıştır, Akevler ise şeriatta, ahkâmda bu birleşmeyi yapmıştır.

Bu sure yüz lojmanlı işyeri apartmanlarından oluşacak semt kooperatiflerini anlatmaktadır. Buna karşı çıkan kapitalist ve sosyalistler anlatılmaktadır. Kapitalistleri serap peşinde koşanlar olarak, sosyalistleri ise zulumat içinde olanlar olarak anlatmaktadır. Bunları أَوْ/veya ile atfetmektedir. Yani bunların halleri iki durumdadır. Bunlar ayrı ayrı kimseler değildir, hepsi bir küfürde toplanmışlardır.

Bunların ikisini de İsrail oğulları organize etmektedir. İkisinin de merkezinde Yahudiler vardır. Bu sebeple الَّذِينَكَفَرُوا olarak ifade edilmiştir.

Derin kâfir Yahudiler bunları bilmektedirler, Kur’an’ın Allah kelamı olduğunu da bilmektedirler. İsa’nın ve Muhammed’in peygamber olduklarını bilmektedirler. Mal mübadelesi döneminden emek mübadelesi dönemine geçilirken bir ara devreye ihtiyaç vardır. O da işçilik dönemidir.

İşte Allah bunlara Avrupa uygarlığını kurma görevini verdi. İslam dünyasında yetişen Yahudiler Batı’da İslam uygarlığının kuvvet uygarlığını oluşturdular. Yeni Kur’an uygarlığının uygulanabilmesi için uygarlığı bugünkü seviyeye ulaştırdılar. Şeriat dışına çıktılar.

Yahudilerin şimdiki durumları ne olacaktır? İsra Suresi’nde bu çok açık olarak anlatılmıştır. Avdet ederseniz biz de avdet ederiz denmiştir.

Tevrat’ta çizilen ve İsrail oğullarına vaat edilen topraklar onların olacaktır. Kudüs onlarındır. Gazze onlarındır. Ancak onların orduları olmayacaktır. Onlar inanmış olanların yani Müslüman ve Hıristiyanların korumalarında olacaklardır. Trump’ın Kudüs’ü merkez yapması bu uygulamadan biridir.

Bugün de Trump’ın Ortadoğu’nun güvenliğini Türkiye’ye bırakması bunun işaretidir. Putin’in buna katılması da bunun bir uygulamasıdır. Bu vesile ile Katolikler ile Ortodokslar da anlaşacak ve Pavlus artık tarih olacaktır. Papalık ve Ortodoks kilisesi varlığına devam edecektir. Şiilik ile Sünnilik de devam edecektir. Ancak bunlar hayırda yarışan birer mezhep olacaklardır. Protestanlık da varlığını sürdürür ama artık Sermaye’nin sömürü aracı olmaz.

 

Öz Türkçe ile:

“Ya da derin denizdeki karanlıklar gibidir. Onu üstünden bir dalga kaplar. Onun (dalganın) üstünde, üstünde bulut olan bir dalga vardır. Üst üste olan karanlıklardır. Elini çıkarırsa onu neredeyse göremez. Allah kim için bir aydınlık kılmazsa, onun için hiçbir aydınlık yoktur.”

 

Kur’an kelimeleri ile:

“Ya da lücceyyin bahr içinde zulumat gibidir. Onu fevkinden bir mevc ğaşy eder. Onun (mevcin) fevkinde de fevkinde sehab olan bir mevc vardır. Onun ba’dı ba’dın fevkine zulumattır. Eğer yedini ihraç etse onu rey etmeye kevd etmezsin. Allah’ın ona nur ca’l etmediği kimseye hiçbir nur yoktur.”

 

 

EaV Ka JuLUvMAvTin FIy BaXRın LucCıyYın YaĞŞAvHu MaVCun Min FaVKıHIy MaVCun MıN FaVQıHIy SaXABun JuLuMAvTun BaGWuHAv FaVQa BaGWın EiÜAv AvEaPRaCa YaDaHu LaM YaKaD YaRAyHAv Va MaN LaM YaCGaLı elLAvHu LaHUv NUvRan FaMAv LaHUv MiN NUvRın

أَوْ كَظُلُمَاتٍ فِي بَحْرٍ لُجِّيٍّ يَغْشَاهُ مَوْجٌ مِنْ فَوْقِهِ مَوْجٌ مِنْ فَوْقِهِ سَحَابٌ ظُلُمَاتٌ بَعْضُهَا فَوْقَ بَعْضٍ إِذَا أَخْرَجَ يَدَهُ لَمْ يَكَدْ يَرَاهَا وَمَنْ لَمْ يَجْعَلِ اللَّهُ لَهُ نُورًا فَمَا لَهُ مِنْ نُورٍ (40)

 

***

 

أَلَمْ تَرَ

Ea LaM TaRay (Ea LaM TaFGaL)

“Rey etmedin mi?”

Bu surede أَلَمْتَرَ ifadesi iki defa geçmektedir. Ayrıca “müminlere kavlet, müminata kavlet” diyerek resulü veya nebiyi muhatap almaktadır.

Buradaki sen anlamına gelen ت harfi (تَرَ) müminlerden her birine mi hitap etmektedir yoksa قُلْ emrini verdiği resullere veya nebilere mi hitap etmektedir?

أَلَمْتَرَ kelimesi rasihlere hitap etmektedir. Bunlar gerek Kur’an ilimlerini gerekse müspet ilimleri bilen kimselerdir. Bugün müçtehit diye adlandırdığımız rasihler yirminci asrın ilimlerin mahiyetini bilebilecek durumdadırlar. Hepsini bilmezler ama isterlerse bilirler. Asgari olarak söylenenleri anlarlar.

O halde bizim başlattığımız bir konu vardı; müçtehit yetişme ortaklığı. Bunu unutmadık. Ne var ki beklediğimiz talipler çıkmadı. Onun yerine çalışarak okuma ortaklıkları kurmaya çalışıyoruz. Yalova’daki Akevler Ar-Ge Ortaklığı budur. Burada her seviyede insan yetişecektir, kendi kendine yetişecektir.

İki çeşit okul vardır. Biri ilmî okullardır. Burada içtihat yapma öğrenilir. Bir de meslekî okullar vardır. Burada uygulama meslekleri öğrenilir.

Biz iki okulu da birleştirmiş oluyoruz. İnsan günün yarısını ilimde diğer yarısını da amelde geçirir. Okullardaki kira payları kendilerine bırakıldığı için yarı mesaileri ile tam mesaide kazandıklarını kazanmaktadırlar.

İlimdeki başarısına göre işyerlerindeki ücretleri artırılmaktadır. Yüz lojmanlı işyeri apartmanlarda buna göre öğrenci ve öğretmen çalıştırılmaktadır. 3 senelik temel eğitim her apartmanda yapılır. 5 senelik ilköğrenim bucak merkezindeki semtlerde yapılır. Orta öğrenimler il merkezlerinde, yükseköğrenimler ülke merkezlerinde yapılır. Bölgelere dağıtılır. Akademik kariyer ise İnsanlıkta yapılır. Kıta merkezlerine dağıtılmıştır. Her ülkenin fakihleri arasından başarılı olanlar o ülke içinde uluslararası imtihanlarla rasih olurlar.

Ülkeleri içinde ilmi dayanışmalarını kurarlar. İşte buradaki ت harfiyle (تَرَ) muhatap olanlar bu rasihlerdir. Mademki burada birine “Sen re’y etmedin mi?” denmektedir, o halde bunun muhatabının olması gerekir. Akevler ekolünde bu ت harfinin muhatabı böyle belirlenmektedir. Adil Düzen’e Göre İnsanlık Anayasası böyle tanzim edilmiştir.

Başka ekoller çıkabilir, onlar da başka bir şekilde bir teşkilat oluşturabilirler. Önce semtler, sonra bucaklar, sonra iller hangisini kabul ederse o yaygınlaşır. Ona göre dayanışmalar oluşur. Dr. Mete Firidin’e tavsiye ederim; Adil Düzen’e Göre İnsanlık Anayasası’nı delilleri ile okusun, kritik etsin ve kendi anayasasını ortaya koysun. Akevler’e rakip bir ekolle ortaya çıksın.

Sam Adian’lar bunu yapmaya çalıştılar, şimdi ne yapıyorlar bilemiyoruz.

Gülen’in şakirtleri Sermaye’nin taşeronluğunu yapacaklarına Akevler’e rakip olarak çıksınlar, ekollerini fıkıh ekolüne dönüştürsünler.

Özellikle Süleyman Tunahan ve Sami Efendi Cemaati bize karşı ekoller oluştursunlar.

Hiçbirinde küçük kıpırdanma bile göremiyorum.

Yine AK Parti’den bir şey beklenebilir. Davutoğlu yapabilir.

Kur’an’da geçen bir harfi bile değiştiremezsiniz.

أَلَمْتَرَ daki ت harfi bizlere neler neler söylemektedir.

İlimde rusuhu olanlara halk inanır. Kendilerinin söylenenleri kanıtlama güçleri yoktur. Ama içtihatları ile seçtiği müçtehidin söylediklerinin doğruluğunu bilmektedir. Herkes müçtehidini kendisi seçer. Böylece mezhepler oluşur. Bugün tarikatlar aslında bunu yapıyorlar ama şeyh olmak için rasih olmaları gerekmediği için halkın güvenini kaybetmektedirler. Oysa İran’da mezhep oluşturmak için Ayetullah seviyesine çıkmış olmak gerekir.

Rasihler birbirlerinden bağımsız olarak ilmi araştırmalar sonunda aynı sonuca varırlarsa o zaman o ilim olur.

Aramızda rusuh seviyesine ulaşmak için Kur’anî ilimlerden önce fenni ilimleri bilmek gerekir. Hesaplar yapacaksınız ve ilmen bu böyle olacak diyeceksiniz. Sonra onu halk yaşayacak ve siz icma ettiklerinizde hata olduğunu görmeyecektir. Bu sebepledir ki ilmi nur ile Kur’an nurunun birleştiği çağımızı anlattıktan sonra rasihlere hitap ederek onlara ilimdeki başarılarını bildirerek bunu delil kabul etmelerini istemektedir.

أَنَّ اللَّهَ يُسَبِّحُ لَهُ

EanNa elLAHa YuSabBiXu LaHUv (EanNa elLAvHa YuFagGıLu LaHu)

“Allah, O’nun tesbih edilmesi”

“Tesbih etmek” demek herkesin görevini yapması demektir.

Kâinatta her şeyin ve her kişinin görevi vardır. Hepsi kendi görevlerini yapmaktadır. Herkesin bir görevi vardır. Şeytanın da virüslerin de görevleri vardır.

Bugün müspet ilmin vardığı sonucun başında her şeyin dengeli ve gerekli olduğu vardır. Ne fazla ne de eksik bir şey vardır.  Buna aykırı ispatlar ortaya çıkmamıştır, gereksiz bir şey yoktur, fazlası da yoktur eksiği de yoktur.

مَنْ فِي السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ

MaN Fıy elSaMAvVAvTı Va eLEaRWı (MaN Fıy eLFaGaLAvTı Va eLFaGLı)

“Semavat ve arzda olan kimse”

İlahi kitaplar insanı, ruhu, meleği ve cini hep kabul etmiş ve anlatmışlardır. Bir ara kısa bir tarih diliminde insandan başka sorumlu canlı yoktur şeklinde bir anlayış içine girilmiştir. Ama bugün Güneş’te cinlerin varlığı oradan gelen dalgaların tahlili ile ve Karbon12 deneyi ile biliyoruz. Güneşteki helyuma dönüşme dengesi ancak oradaki canlılarla kurulabilir. Meleklerin varlığı ise canlılardaki evrimdir. İnsanda görülen rüyadır. İnsandaki bilinç, zevk, zekâ ve diyalog ruhların varlığını kanıtlamaktadır.

وَالطَّيْرُ صَافَّاتٍ

Va elOaYRu ÖafFAvTin (Va elFaGLu FaGiLAvTin)

“Ve saflar olarak tayr”

طَيْر kuş sürüsünün adıdır. طَائِر onlardan herhangi biridir.

Kuşlar birlikte uçarlar, güney kutbundan kuzey kutbuna kadar uçarlar. Birlikte konaklarlar, birlikte kalkarlar, belirli mesafeler ve belirli hızlarla devam ederler. Kuşlar gibi arıların da birlikte hareketleri vardır. Denizdeki balıklar da Avrupa’dan Amerika’ya sürü halinde düzen içinde yüzerler.

مَنْden sonra مَنْ olmayan canlıların da Allah’ı tesbih ettiğini söylemektedir. Canlılardan bir tanesini zikretti. Canlılardaki düzen ve denge biyolojinin ana konusudur. Evrim ve inkıraz arasındaki denge.  

كُلٌّ قَدْ عَلِمَ صَلَاتَهُ

KulLun QaD GaLiMa ÖaLAvTaHUv (FuGLun QaD FaGıLa FaGaLaTaHUv)

“Küllü, kendi salatını ilmetmektedir”

صَلَاة toplu davranmaktır; ezan okunmakta, temizlenilmekte, giyinilmekte, bir yerde toplanılmaktadır. Birlikte hareketler yapılmakta ve sonra dağılınmaktadır. Bunun tamamı salattır. Salat ile herkes kendisi ile ilgili hareketleri yapar ama bu birlikte yapılan harekettir.

İnsanlardaki namaz benzeri, canlılarda da toplu hareketler vardır.

Salat bir savunma eğitimidir.

وَتَسْبِيحَهُ

Va TaSBiyXaHUv (Va TaFGıyLaHUv)

“Ve tesbih etmesini”

تَسْبِيح ise bu davranışların sonunda ortaya çıkan ürünlerdir. Her canlı salatını ikame etmekte ve bu salat ile kendisine düşen görevleri yapmaktadır. Kur’an salat ve tesbihi ayırmaktadır ama aynı zamanda iç içe zikretmektedir.

Görülen işler nelerdir?

1) Tekbirdir yani Allah’ın mutlak büyüklüğüdür, ekber olmasıdır.

2) Hamddir. Görevi yerine getirirken görevin yerine gelmesi için gerekli olan şeylerin görevliye verilmesi ve kişinin bunu değerlendirmesidir.

3- Tesbihtir. Bizzat görevin yerine getirildiğinin beyanıdır.

4- İstiğfardır. Bu da eksik kalan, yapılamayan işlerden dolayı Allah’tan mağfiret dilemedir.

Bunlar sözlerle namazda ifade edilir, hayatta ise icra edilir.

Tesbih ne yapılacağını ortaya koyar. Salat ise onun nasıl yapılacağını anlatır.

Planlı projeli iş yapacaksınız. Bu, salattır. Sonunda bunları yazıp muhasebeye vereceksiniz. Bunlar da tesbihtir. Semt kooperatiflerinde kılınan namazlarla iki şey yapılmaktadır; yapılacak işlerin plan ve projeleri yapılmakta, yapılanların da muhasebesi tutulmaktadır. Plan proje salattır. Muhasebe ise tesbihtir.

وَاللَّهُ عَلِيمٌ

Va elLAHu GaLIyMun (Va elLAHu FaGIyLun)

“Ve Allah alimdir”

Burada عَلِيمٌ nekre getirilmiştir. Demek ki Allah’tan başka da alim olanlar vardır.

Bidayette zaman ve mekân yoktu. Allah arşı (beş boyutlu uzayı), kürsi, üç boyutlu uzayları, semavat ve arzı, üç boyutlu zamanla uzayı var etmeyi irade etti. Bu iradede Allah الْعَلِيم, yaratacağı şeylerin hepsini bilmektedir ve O’ndan başka da onu bilen kimse yoktur.

Allah kâinatı var etmeyi murad edince kâinatta kendisi gibi kâinatı bilen ve iradesi ile kâinatta iş yapan varlıkları yaratmayı da irade etti. Bunlar melekler, ruhlar, cinler ve insanlardır.  Kâinat var olunca alim olanlar çoğaldı. Allah bildiği gibi O’nun öğrettiği kimseler de bilmektedir. Ve var edilen kâinat içinde Allah’ın yanında bilenler de vardır. Var edilenin içinde Allah’ın yanında müridler vardır.

بِمَا يَفْعَلُونَ (41)

BiMAv YaFGaLUvNa (BiMAv YaFGaLUvNa)

“Fiil ettiklerini”

Burada kurallı çoğul kullanılmıştır. Yukarıda geçen مَنْ‘lerin ifade ettikleri çoğuldurlar. Bunlara saf saf olan kuşlar eklenmiştir, onların yaptıklarını da fiil saymıştır.

Hayvanların kişilikleri yoktur, مَنْ içinde yer almazlar, türü ifade etmesinin dışında. Bununla beraber bütün canlıların yaptıklarını icraya denetçi melekler vardır. Numan oğlu Süleyman, “Yağmur olarak inen her damlayı indiren bir melek vardır, görevlidir.” demiştir.

 

YORUM

Buna göre canlılardaki tüm bilinçli hareketler görevli melekler tarafından yönlendirilmektedir. Dolayısıyla kuşlardaki salat ve tesbihleri yapanlar da aslında meleklerdir yani مَنْ‘lerin içine dâhildir.

Ormana baktığınızda ağaçlarda bilinç yoktur ama o ağaçları büyütmekle yükümlü melekler bilinçlidir. Dolayısıyla ağaçlara hitap ettiğiniz zaman onlar duymazlar ama oradaki görevli melekler duyarlar.  Dağlar da böyledir. Kur’an’da şuursuz varlıklara hitap vardır; قُلْنَايَانَارُ كُونِي بَرْدًا وَسَلَامًا عَلَى إِبْرَاهِيمَ(Enbiya, 21/69) denmektedir. Burada emredilen o ateşi yönlendiren meleklerdir.

İnsan ormanlardaki ağaçlara hitap ettiği zaman orada görevli melekler cevap verirler. O melekler de Allah’tan aldıkları emre göre cevap verirler. Dolayısıyla ormanlarda Allah bize hitap etmektedir.

“Her fiil ettiklerini alimdir” dendiği zaman topluluklarda tutulan muhasebe ile topluluk her şeyi bilir hale gelir. “Küçük olsun büyük olsun üşenmeyin yazın” ayeti ile bu ayet birbirini beyan etmektedir.

Semt kooperatiflerinin temel yapısı olarak her semt kooperatifinin ayrı muhasebe defterinin olmasıdır. Bir semtte yaşayanlar ayrı ayrı hesap defterleri tutmazlar. Semtin bir defteri kebiri vardır. Herkesin orada hesabı vardır. Tek defteri kebirde tutulan tüm semt kooperatiflerindeki hesaplardır.

Bunlar da dört çeşittir.

1) Kişilerin hesapları.

2) Ortaklıkların hesapları.

3) İşletmelerin hesapları.

4) Demirbaşların, taşınmazların hesapları.

Bunlara hesaplar açılır ve her hesabın dört çeşit borcu ve alacağı vardır.

a) Evrak borç-alacağı.

b) Mal borç alacağı.

c) Nakit borç-alacağı.

d) Taşınmazlardaki borç-alacaklar.

Buradaki عَلِيمٌ kelimesinin nekre olması bu görevleri bize yüklemektedir.

50 senedir yaptığımız çalışmalara rağmen ancak %20 civarında hesaplar tutabiliyoruz. İzmir, Yenibosna, Üsküdar, Medhal ve Ankara’da bu hususta çalışmalar vardır. Parça parça hepsi bilinmektedir. Şimdi bunların çalışmalarını bir araya getirmeleri gerekmektedir.

Lütfi Hocaoğlu ve Yılmaz Güney’in sorumluluklarında Tayibet Erzen ve Dilek Duman’ın yan mesaileri ve çalışmaları ile bu muhasebenin kurulması için gerekli hazırlıkları yapmış bulunuyoruz.

Bunların tek görevi vardır. Bu görev ortaklık muhasebesini kurmadır. Yani tesbihleri yapmadır. Bunların bunu yapabilmeleri için ellerinde bir konu olmalıdır. Bu konu da Süleyman Akdemir’in sorumlu olduğu Yalova’daki İnşaat Ortaklığı’dır. Orada inşaatı yapacak olan ekip de hazırlanmıştır. Arsa satın alınmıştır. Projesi yapılmaktadır.

Her şey yolunda giderken herkesin ümniyesine başka bir şey düşmüş, kendi başlarına iş yapmaya başlamışlardır. Bu sebepledir ki ben Yenibosna’daki çalışmadan da Güngören çalışmasından da çekilmiş bulunuyorum. Sağlığımla Allah bana bu emri vermiş olmaktadır.

Bundan sonra ne yapılacaktır, bilemiyorum.

Ben yaşlandım ve maalesef sağlığımı yitirdim...

- Kim çıkacak da Proje Hizmet Ortaklığını kuracak.

- Kim çıkacak da Muhasebe Hizmet Ortaklığını kuracaktır.

Bu konularda fetret devrine girilmiştir, bir an önce sona ermelidir.

Kadıköy gurubunda da maalesef böyle bir fetret devri yaşanmaktadır.

 

YORUM

1960’lı yıllardan beri İzmir’de başladığımız Kur’an düzeni üzerinde çalışmaktayız (1961). Çalışmaya benden önce başlamışlardı. Raif Cilasun’un girişimi ile Kestane Pazarı İslami çalışmaları başlamıştı. İsmail Tanrıbuyruğu ve Ali Tosun kurucu hocalardan idiler. Ali Rıza Güven, Nuri Sevil, Hakkı Tatari yoluyla Masonlarla ilgi kurulmuş ve İzmir Masonları, dini emirlerine almışlardı. Ekonomi bakımından Masonlar hâkimdi. Modernleşmiş din çalışmaları ise Kestane Pazarı’na bırakılmıştı.

Bir de Kilis Milletvekili Remzi Güres aynı zamanda Şeker Fabrikaları genel müdürlüğünü yapıyordu. Ahmet Tahir Satoğlu da Akhanlar’ın damadı olmuştu. İzmir’de bunlara katıldım. Bunların desteği ile Akevler’i kurduk (1967). Bunların desteği ile bağımsız milletvekili adaylığımızı koyduk (1969).

O zamanki Müslümanlar şaşkına dönmüştü. Artık İslam’ı yaşamak mümkün görünmüyordu. Herkes kıyameti bekliyordu.

O günün tüm Müslümanları Akevler’i ve Millî Görüş’ü destekledi. Giriştiğimiz çatışmalarda hep biz galip geldik. En sonunda Türk ordusu da yanımızda yer aldı. Dünya bile değişti. Din düşmanlığı tarih oldu. Akevler’den önce başlayan ama Akevler tarafından resmileştirilen yeni İslam anlayışı başarıya ulaşmış durumdadır.

Gerek Millî Görüş’ün devamı olan AK Partililer, gerekse Bediüzzaman’ın devamı olan Gülenciler, Akevler’den ayrıldılar. Akevler’e cephe almadılar ama uzak durdular. Sonunda bugünkü duruma gelmiş bulunuyoruz. Birinci Akevler uygulaması Hıristiyanlık benzeri uygulamadır. Gerekli çalışmalar yapılmıştır. Mekke dönemidir, hazırlık dönemidir.

Şimdi her şey tamamlanmıştır. Faizli işçilik sistemi de ömrünü doldurmuştur. Artık ortaklık dönemine geçilecektir. Akevler’deki çalışmalar sürmüştür. İzmir Akevler uygulamasına ısrarla devam etmiştir. Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nde muhakeme edildiği halde teslim olmamıştır.

Reşat Erol Millî Gazete’de yazmaya devam etmektedir.

Yenibosna’da ilmi çalışmalar devam etmektedir.

Yalova’da uygulama denemeleri yapılmaktadır.

Her şey hazırdır. İkinci bir Erbakan beklenmektedir. Kimin ne zaman ortaya çıkacağı bilinmemektedir. Sabırla Allah’ın vaadini bekliyoruz ve çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bu nasıl olacaktır? Semt kooperatiflerine sahip çıkan ve Akevler’le işbirliği yapan biri ortaya çıkacaktır. Bu kimse beklenen ikinci Erbakan olacaktır, inşallah...

Erdoğan Erbakan’a halef olabilir mi? Erdoğan’ın değişmesi lazım; değişir mi?!.  Bilemem! Ancak askerler desteklerse değişebilir. Ortaklık düzeninin gelmesini ya askerlerden birisi yüklenecek veya askerler birini destekleyecek.

Erdoğan’ın Erbakan yerine geçebilmesi için Akevler’le işbirliği yapması gerekir. Gülen’in askerleri 28 Şubat’ı yaşatıyorlardı. Gülen onlarla beraberdi. Erbakan’a sordular; Gülen’le görüşüyor musunuz? “Günde beş defa görüşüyoruz ya” dedi! Bunun anlamı büyüktü.

Erdoğan’la Gülen anlaşamadılar. Ama Gülen Pentagon’la anlaşmıştır!

ABD’nin yapamadıklarını artık NATO değil İslam orduları, barış orduları yapmaktadır. Hıristiyan ve Müslümanların oluşturacağı Avrasya orduları yapmaktadır.

Çin kendi dünyasında büyümektedir; büyüsün. Onlarla da barış içinde olmalıyız. Bu da ortaklık düzeni ile olmaktadır.

Yeryüzü tüm insanlığındır. Vizeler, gümrükler, kotalar ortadan kalkacaktır. Kamu beşte bir payını aldıktan sonra kalan değerler tüm dünyada engelsiz dolaşacaktır.

 

Öz Türkçe ile:

“Yer ve göklerde olan kimsenin ve sıralı olan kuşların Allah’ı arındırdığını görmedin mi? Hepsi O’nunla buluşmayı ve O’nu anmayı bilmiştir. Allah da yaptıklarını bilendir.”

 

Kur’an kelimeleri ile:

“Allah, semavat ve arzda olan ve saffen tayr O’nu tesbih emektedir, rey etmedin mi? Küllü O’na salatı ve O’nu tesbihi ilmetmiştir. Allah fiil ettiklerini alimdir.”

 

Ea LaM TaRa EanNa elLAHa YuSabBiXu LaHUv MaN Fıy elSaMAvVAvTı Va eLEaRWı Va elOaYRu ÖafFAvTin KulLun QaD GaLiMa ÖaLAvTaHUv Va TaSBiyXaHUv Va elLAHu GaLIyMun BiMAv YaFGaLUvNa

أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يُسَبِّحُ لَهُ مَنْ فِي السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ وَالطَّيْرُ صَافَّاتٍ كُلٌّ قَدْ عَلِمَ صَلَاتَهُ وَتَسْبِيحَهُ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِمَا يَفْعَلُونَ (41)

 

***

 

وَلِلَّهِ مُلْكُ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ

Va LilLAvHı MüLKü elSaMAvVAvTı Va EL EaRWı (Va LilLAvHı FuGLu elFaGaLavTı Va ELFaGLı)

“Ve semavat ve arzın mülkü Allah’ındır”

Semavat ve arzın, üçboyutlu uzayımızın zaman içindeki oluşumunun mülkü Allah’a aittir, âlemlerin rabbine aittir. Melekler, insanlar, cinler ve ruhlar onun görevlisi olarak iş yaparlar. Yeryüzü insanlara verilmiştir. Onu O’nun adına değerlendirecekler ve ücretlerini alarak yaşayacaklar. Bu verme işgal ve ihya ile olmaktadır. Ortaklık düzeni budur. Doğa tüm insanlığındır. Emekle elde edilenle yararlanılmaktadır. Yarısı emek sahibine yarısı da insanlığa aittir. İhtiyaçlarına göre bölüşürler.

وَإِلَى اللَّهِ الْمَصِيرُ (42)

Va EiLay elLAHı eLMaÖIyRu (Va iLa elLAvHı eLMaFGIyLu)

“Ve masir Allah’adır.”

Buradaki الْمَصِيرُ kelimesi صَارَ fiilinin mimli mastarıdır. صَارَ fiili كَانَ gibidir. كَانَ yeniden olmadır, صَارَ ise dönüşmedir. مَرْجِعmekânda dönüşmedir. مَصِير ise varlıkta dönüşmedir. Allah’a doğru dönüşme ifade edilmektedir.

İnsanlar başlangıçta ayrı ayrı yaşayacak şekilde yaratılmıştı. Zamanla topluluk haline gelmeye başlamışlardır. İnsanlar daha çok örgütleşiyorken daha çok birlikte olmaktadırlar. Bununla beraber kendi kişiliklerini de korumaktadırlar. Bir taraftan özgürleşmekte diğer taraftan topluluğun ferdi olmaktadırlar. Uygarlaşma budur.

 

YORUM

Üçüncü binyıl uygarlığının hedefini göstermektedir. Topluluğun ferdi olmaktadır. Çıkarları sebebiyle topluluğun istediği malları üretmekte, topluluğun işlerini yapmaktadırlar. Özgürdürler, çünkü herkes kendi içtihadı ile kendi istediği işi yapmaktadır. İşçilikte insanlar özgür değildirler. Topluluğun değil Sermaye’nin veya partilerin üyesidirler. Ortaklıkta kişiler topluluğun üyesidirler ve kendi içtihatları ile hareket ettikleri için de özgürdürler.

Arz ve talep kanunlarının iksiri budur, hem topluluğun istediği işleri yaparsınız hem de kendi istediğiniz işi yaparsınız. Bir düzende ne kadar arz ve talep kanunları çalışıyorsa orada o kadar demokrasi vardır, orada o kadar laiklik vardır. Bugün arz ve talep kanunları çalışmıyor.

a) Depo edilemeyen mallarda arz ve talep kanunları çalışmaz.

b) Misliyattan olmayan mallarda arz ve talep kanunları çalışmaz.

c) Taşınmayan mallarda arz ve talep kanunları çalışmaz.

d) Kaynakları kısıtlı olan mallarda arz ve talep kanunları çalışmaz.

Kapitalist işçilik sisteminde arz ve talep kanunları çalışmadığı için sosyalizm doğmuştur, karma ekonomi sistemi icat edilmiştir.

Ortaklık sisteminde bütün bunlarda arz ve talep kanunları çalışmaktadır. Selem sistemi ve genel hizmet sistemi, dayanışma sistemi, ortak ambar ve ortak nakliye sistemi bunu sağlar.

 

Öz Türkçe ile:

“Ve yer ve göklerin varlığı Allah’ındır. Ve dönüşme Allah’adır.”

 

Kur’an kelimeleri ile:

“Ve semavat ve arzın mülkü Allah’ındır. Ve masir Allah’adır.”

 

Va LilLAvHı MüLKü elSaMAvVAvTı Va ELEaRWı Va EiLay elLAHı eLMaÖIyRu

وَلِلَّهِ مُلْكُ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ وَإِلَى اللَّهِ الْمَصِيرُ (42)

 

İstanbul; 07 Aralık 2019

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

resatnurierol@gmail.com

www.akevler.org (0532) 246 68 92

 

 

 


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
08.12.2019
13:26

1967...1968...1969...AKEVLER 53 YILDIR ÇALIŞIYOR...2017...2018...2019

BİZLER ÇALIŞIYOR VE YENİ İSLÂM MEDENİYETİ’Nİ KURUYORUZ...

SİZLERİ DE ÇALIŞMALARIMIZA DÂVET EDİYORUZ; BUYURUN, BİRLİKTE ÇALIŞALIM...

ADİL DÜZEN 1041

“ADİL DÜZEN” III. BİNYIL MEDENİYETİ PROJESİDİR

“VE BİZE DÜŞEN SADECE MÜBÎN/AÇIK TEBLİĞDİR.” (KUR’AN; Yâsin Sûresi, 36/17)

Haftalık Seminer Dergisi; 1041. Hafta - 07 Aralık 2019 - Fiyatı: www.akevler.orga tıklamak!

BU DERGİYİ HER HAFTA OKUTABİLİR.. ÇOĞALTABİLİR.. DAĞITABİLİRSİNİZ...

“ADİL DÜZEN” UYGULAMALARI YAPMAK İÇİN BİZLERE DANIŞABİLİRSİNİZ...

 

*KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 1041. SEMİNER

“HİÇ BİLENLER İLE BİLMEYENLER BİR OLUR MU?”      (KUR’AN; Zümer Sûresi, 39/9)

İ L İ M TALEP ETMEK HER MÜSLÜMANIN ÜZERİNE FARZDIR.”      (Hadis)

Adres: AKEVLER İSTANBUL KOOPERATİFLERİ MERKEZİ,  Zafer Mah. Coşarsu Sk. No: 29 YENİBOSNA / İSTANBUL    Tel: (0212) 452 76 51

Tefsir Seminer Notları Yenibosna’da Cumartesi akşamları okunup tartışılmaktadır.

GAYEMİZ: Bu “SEMİNER NOTLARI”nın İstanbul, Türkiye ve bütün dünyada “OKUNMASI, ANLAŞILMASI VE UYGULANMASI”DIR. - ADİL DÜZEN ÇALIŞANLARI

 

***

 

*“ADİL DÜZEN” DERSLERİ/YORUMLARI

Dersler ve yorumlar seminer notlarında…

Süleyman Karagülle bu hafta ayrıca yorum yazmadı!

Süleyman KARAGÜLLE

 

***

 

*SEBÎLU’R-REŞÂD” / MAKALELER

S.O.S.yal tufan var, Kur’an çözümleri de var-9

3'üncü Tarım ve Orman Şurası'nın ardından…

3'üncü Tarım ve Orman Şurası'nın ardından (2)

Balkanlar, Kosova, Sancak ve Süleyman Ugljanin - 1

Reşat Nuri EROL

 

***

 

NUR SÛRESİ- 10. Hafta

أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

سُورَةٌ أَنْزَلْنَاهَا وَفَرَضْنَاهَا وَأَنْزَلْنَا فِيهَا آيَاتٍ بَيِّنَاتٍ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ (1) الزَّانِيَةُ وَالزَّانِي فَاجْلِدُوا كُلَّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا مِائَةَ جَلْدَةٍ وَلَا تَأْخُذْكُمْ بِهِمَا رَأْفَةٌ فِي دِينِ اللَّهِ إِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَلْيَشْهَدْ عَذَابَهُمَا طَائِفَةٌ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ (2) الزَّانِي لَا يَنْكِحُ إِلَّا زَانِيَةً أَوْ مُشْرِكَةً وَالزَّانِيَةُ لَا يَنْكِحُهَا إِلَّا زَانٍ أَوْ مُشْرِكٌ وَحُرِّمَ ذَلِكَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ (3) وَالَّذِينَ يَرْمُونَ الْمُحْصَنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَأْتُوا بِأَرْبَعَةِ شُهَدَاءَ فَاجْلِدُوهُمْ ثَمَانِينَ جَلْدَةً وَلَا تَقْبَلُوا لَهُمْ شَهَادَةً أَبَدًا وَأُولَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ (4) إِلَّا الَّذِينَ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذَلِكَ وَأَصْلَحُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ (5) وَالَّذِينَ يَرْمُونَ أَزْوَاجَهُمْ وَلَمْ يَكُنْ لَهُمْ شُهَدَاءُ إِلَّا أَنْفُسُهُمْ فَشَهَادَةُ أَحَدِهِمْ أَرْبَعُ شَهَادَاتٍ بِاللَّهِ إِنَّهُ لَمِنَ الصَّادِقِينَ (6) وَالْخَامِسَةُ أَنَّ لَعْنَةَ اللَّهِ عَلَيْهِ إِنْ كَانَ مِنَ الْكَاذِبِينَ (7) وَيَدْرَأُ عَنْهَا الْعَذَابَ أَنْ تَشْهَدَ أَرْبَعَ شَهَادَاتٍ بِاللَّهِ إِنَّهُ لَمِنَ الْكَاذِبِينَ (8) وَالْخَامِسَةَ أَنَّ غَضَبَ اللَّهِ عَلَيْهَا إِنْ كَانَ مِنَ الصَّادِقِينَ (9) وَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ وَأَنَّ اللَّهَ تَوَّابٌ حَكِيمٌ (10) إِنَّ الَّذِينَ جَاءُوا بِالْإِفْكِ عُصْبَةٌ مِنْكُمْ لَا تَحْسَبُوهُ شَرًّا لَكُمْ بَلْ هُوَ خَيْرٌ لَكُمْ لِكُلِّ امْرِئٍ مِنْهُمْ مَا اكْتَسَبَ مِنَ الْإِثْمِ وَالَّذِي تَوَلَّى كِبْرَهُ مِنْهُمْ لَهُ عَذَابٌ عَظِيمٌ (11) لَوْلَا إِذْ سَمِعْتُمُوهُ ظَنَّ الْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بِأَنْفُسِهِمْ خَيْرًا وَقَالُوا هَذَا إِفْكٌ مُبِينٌ (12) لَوْلَا جَاءُوا عَلَيْهِ بِأَرْبَعَةِ شُهَدَاءَ فَإِذْ لَمْ يَأْتُوا بِالشُّهَدَاءِ فَأُولَئِكَ عِنْدَ اللَّهِ هُمُ الْكَاذِبُونَ (13) وَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ لَمَسَّكُمْ فِي مَا أَفَضْتُمْ فِيهِ عَذَابٌ عَظِيمٌ (14) إِذْ تَلَقَّوْنَهُ بِأَلْسِنَتِكُمْ وَتَقُولُونَ بِأَفْوَاهِكُمْ مَا لَيْسَ لَكُمْ بِهِ عِلْمٌ وَتَحْسَبُونَهُ هَيِّنًا وَهُوَ عِنْدَ اللَّهِ عَظِيمٌ (15) وَلَوْلَا إِذْ سَمِعْتُمُوهُ قُلْتُمْ مَا يَكُونُ لَنَا أَنْ نَتَكَلَّمَ بِهَذَا سُبْحَانَكَ هَذَا بُهْتَانٌ عَظِيمٌ (16) يَعِظُكُمُ اللَّهُ أَنْ تَعُودُوا لِمِثْلِهِ أَبَدًا إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ (17) وَيُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمُ الْآيَاتِ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ (18) إِنَّ الَّذِينَ يُحِبُّونَ أَنْ تَشِيعَ الْفَاحِشَةُ فِي الَّذِينَ آمَنُوا لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ وَأَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ (19) وَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ وَأَنَّ اللَّهَ رَءُوفٌ رَحِيمٌ (20) يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّبِعُوا خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ وَمَنْ يَتَّبِعْ خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ فَإِنَّهُ يَأْمُرُ بِالْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ وَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ مَا زَكَا مِنْكُمْ مِنْ أَحَدٍ أَبَدًا وَلَكِنَّ اللَّهَ يُزَكِّي مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ (21) وَلَا يَأْتَلِ أُولُو الْفَضْلِ مِنْكُمْ وَالسَّعَةِ أَنْ يُؤْتُوا أُولِي الْقُرْبَى وَالْمَسَاكِينَ وَالْمُهَاجِرِينَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَلْيَعْفُوا وَلْيَصْفَحُوا أَلَا تُحِبُّونَ أَنْ يَغْفِرَ اللَّهُ لَكُمْ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ (22) إِنَّ الَّذِينَ يَرْمُونَ الْمُحْصَنَاتِ الْغَافِلَاتِ الْمُؤْمِنَاتِ لُعِنُوا فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ (23) يَوْمَ تَشْهَدُ عَلَيْهِمْ أَلْسِنَتُهُمْ وَأَيْدِيهِمْ وَأَرْجُلُهُمْ بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ (24) يَوْمَئِذٍ يُوَفِّيهِمُ اللَّهُ دِينَهُمُ الْحَقَّ وَيَعْلَمُونَ أَنَّ اللَّهَ هُوَ الْحَقُّ الْمُبِينُ (25) الْخَبِيثَاتُ لِلْخَبِيثِينَ وَالْخَبِيثُونَ لِلْخَبِيثَاتِ وَالطَّيِّبَاتُ لِلطَّيِّبِينَ وَالطَّيِّبُونَ لِلطَّيِّبَاتِ أُولَئِكَ مُبَرَّءُونَ مِمَّا يَقُولُونَ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ (26) يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَدْخُلُوا بُيُوتًا غَيْرَ بُيُوتِكُمْ حَتَّى تَسْتَأْنِسُوا وَتُسَلِّمُوا عَلَى أَهْلِهَا ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ (27) فَإِنْ لَمْ تَجِدُوا فِيهَا أَحَدًا فَلَا تَدْخُلُوهَا حَتَّى يُؤْذَنَ لَكُمْ وَإِنْ قِيلَ لَكُمُ ارْجِعُوا فَارْجِعُوا هُوَ أَزْكَى لَكُمْ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ عَلِيمٌ (28) لَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَنْ تَدْخُلُوا بُيُوتًا غَيْرَ مَسْكُونَةٍ فِيهَا مَتَاعٌ لَكُمْ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا تَكْتُمُونَ (29) قُلْ لِلْمُؤْمِنِينَ يَغُضُّوا مِنْ أَبْصَارِهِمْ وَيَحْفَظُوا فُرُوجَهُمْ ذَلِكَ أَزْكَى لَهُمْ إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا يَصْنَعُونَ (30) وَقُلْ لِلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ أَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلَى جُيُوبِهِنَّ وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا لِبُعُولَتِهِنَّ أَوْ آبَائِهِنَّ أَوْ آبَاءِ بُعُولَتِهِنَّ أَوْ أَبْنَائِهِنَّ أَوْ أَبْنَاءِ بُعُولَتِهِنَّ أَوْ إِخْوَانِهِنَّ أَوْ بَنِي إِخْوَانِهِنَّ أَوْ بَنِي أَخَوَاتِهِنَّ أَوْ نِسَائِهِنَّ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُنَّ أَوِ التَّابِعِينَ غَيْرِ أُولِي الْإِرْبَةِ مِنَ الرِّجَالِ أَوِ الطِّفْلِ الَّذِينَ لَمْ يَظْهَرُوا عَلَى عَوْرَاتِ النِّسَاءِ وَلَا يَضْرِبْنَ بِأَرْجُلِهِنَّ لِيُعْلَمَ مَا يُخْفِينَ مِنْ زِينَتِهِنَّ وَتُوبُوا إِلَى اللَّهِ جَمِيعًا أَيُّهَا الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ (31) وَأَنْكِحُوا الْأَيَامَى مِنْكُمْ وَالصَّالِحِينَ مِنْ عِبَادِكُمْ وَإِمَائِكُمْ إِنْ يَكُونُوا فُقَرَاءَ يُغْنِهِمُ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ (32) وَلْيَسْتَعْفِفِ الَّذِينَ لَا يَجِدُونَ نِكَاحًا حَتَّى يُغْنِيَهُمُ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ وَالَّذِينَ يَبْتَغُونَ الْكِتَابَ مِمَّا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ فَكَاتِبُوهُمْ إِنْ عَلِمْتُمْ فِيهِمْ خَيْرًا وَآتُوهُمْ مِنْ مَالِ اللَّهِ الَّذِي آتَاكُمْ وَلَا تُكْرِهُوا فَتَيَاتِكُمْ عَلَى الْبِغَاءِ إِنْ أَرَدْنَ تَحَصُّنًا لِتَبْتَغُوا عَرَضَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَمَنْ يُكْرِهْهُنَّ فَإِنَّ اللَّهَ مِنْ بَعْدِ إِكْرَاهِهِنَّ غَفُورٌ رَحِيمٌ (33) وَلَقَدْ أَنْزَلْنَا إِلَيْكُمْ آيَاتٍ مُبَيِّنَاتٍ وَمَثَلًا مِنَ الَّذِينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلِكُمْ وَمَوْعِظَةً لِلْمُتَّقِينَ (34) اللَّهُ نُورُ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِنْ شَجَرَةٍ مُبَارَكَةٍ زَيْتُونَةٍ لَا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَنْ يَشَاءُ وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ (35) فِي بُيُوتٍ أَذِنَ اللَّهُ أَنْ تُرْفَعَ وَيُذْكَرَ فِيهَا اسْمُهُ يُسَبِّحُ لَهُ فِيهَا بِالْغُدُوِّ وَالْآصَالِ (36) رِجَالٌ لَا تُلْهِيهِمْ تِجَارَةٌ وَلَا بَيْعٌ عَنْ ذِكْرِ اللَّهِ وَإِقَامِ الصَّلَاةِ وَإِيتَاءِ الزَّكَاةِ يَخَافُونَ يَوْمًا تَتَقَلَّبُ فِيهِ الْقُلُوبُ وَالْأَبْصَارُ (37) لِيَجْزِيَهُمُ اللَّهُ أَحْسَنَ مَا عَمِلُوا وَيَزِيدَهُمْ مِنْ فَضْلِهِ وَاللَّهُ يَرْزُقُ مَنْ يَشَاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ (38)

 

***

 

وَالَّذِينَ كَفَرُوا أَعْمَالُهُمْ كَسَرَابٍ بِقِيعَةٍ يَحْسَبُهُ الظَّمْآنُ مَاءً حَتَّى إِذَا جَاءَهُ لَمْ يَجِدْهُ شَيْئًا وَوَجَدَ اللَّهَ عِنْدَهُ فَوَفَّاهُ حِسَابَهُ وَاللَّهُ سَرِيعُ الْحِسَابِ (39) أَوْ كَظُلُمَاتٍ فِي بَحْرٍ لُجِّيٍّ يَغْشَاهُ مَوْجٌ مِنْ فَوْقِهِ مَوْجٌ مِنْ فَوْقِهِ سَحَابٌ ظُلُمَاتٌ بَعْضُهَا فَوْقَ بَعْضٍ إِذَا أَخْرَجَ يَدَهُ لَمْ يَكَدْ يَرَاهَا وَمَنْ لَمْ يَجْعَلِ اللَّهُ لَهُ نُورًا فَمَا لَهُ مِنْ نُورٍ (40) أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يُسَبِّحُ لَهُ مَنْ فِي السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ وَالطَّيْرُ صَافَّاتٍ كُلٌّ قَدْ عَلِمَ صَلَاتَهُ وَتَسْبِيحَهُ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِمَا يَفْعَلُونَ (41) وَلِلَّهِ مُلْكُ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ وَإِلَى اللَّهِ الْمَصِيرُ (42)

 

***

 

Sam Adian
09.02.2020
00:42

"Sam Adian’lar bunu yapmaya çalıştılar, şimdi ne yapıyorlar bilemiyoruz"

Yabma devam yabarlar.... musilmanlera ragmen...





Çok Yorumlanan Seminerler
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 834
Hûd Sûresi Tefsiri 74-78. Âyetler
17.10.2015 12565 Okunma
11 Yorum 15.11.2015 22:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1076
Şuara Suresi Tefsiri 203-212. Ayetler
8.08.2020 4459 Okunma
6 Yorum 09.08.2020 19:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 884
Nahl Suresi Tefsiri 73-77. Ayetler
15.10.2016 6090 Okunma
5 Yorum 18.10.2016 13:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1057
Furkan Suresi Tefsiri 53-59. Ayetler
28.03.2020 4972 Okunma
5 Yorum 19.05.2020 16:27
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1075
Şuara Suresi Tefsiri 192-202. Ayetler
1.08.2020 4389 Okunma
5 Yorum 06.08.2020 19:32
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1083
Neml Suresi Tefsiri 20-26. Ayetler
26.09.2020 7128 Okunma
5 Yorum 03.10.2020 19:37
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 850
İbrahim Sûresi Tefsiri 23-26. Âyetler
6.02.2016 8589 Okunma
4 Yorum 07.02.2016 19:39
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 967
Taha Suresi Tefsiri 37-41. Ayetler
2.06.2018 5242 Okunma
4 Yorum 03.06.2018 01:37
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 993
Enbiya Suresi Tefsiri 76-82. Ayetler
22.12.2018 3972 Okunma
4 Yorum 28.12.2018 17:19
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1069
Şuara Suresi Tefsiri 92-104. Ayetler
20.06.2020 4866 Okunma
4 Yorum 21.06.2020 19:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1077
Şuara Suresi Tefsiri 213-223. Ayetler
15.08.2020 4090 Okunma
4 Yorum 16.08.2020 18:26
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1100
Kasas Suresi Tefsiri 26-28. Ayetler
23.01.2021 5134 Okunma
4 Yorum 28.02.2021 11:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 817
Hûd Sûresi Tefsiri 9-12. Âyetler
6.06.2015 7321 Okunma
3 Yorum 25.06.2015 04:16
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 822
Hûd Sûresi Tefsiri 28-31. Ayetler
11.07.2015 5812 Okunma
3 Yorum 13.07.2015 01:16
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 838
Hûd Sûresi Tefsiri 90-95. Âyetler
14.11.2015 8878 Okunma
3 Yorum 21.11.2015 15:31
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 885
Nahl Suresi Tefsiri 78-82. Ayetler
22.10.2016 5616 Okunma
3 Yorum 23.10.2016 08:37
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 913
İsra Suresi Tefsiri 88-92. Ayetler
6.05.2017 5445 Okunma
3 Yorum 10.05.2017 12:21
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 996
Enbiya Suresi Tefsiri 95-100. Ayetler
12.01.2019 4280 Okunma
3 Yorum 20.01.2019 14:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1004
Hac Suresi Tefsiri 23-26. Ayetler
9.03.2019 5249 Okunma
3 Yorum 10.03.2019 14:32
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1052
Furkan Suresi Tefsiri 21-29. Ayetler
22.02.2020 4995 Okunma
3 Yorum 24.05.2020 16:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1059
Furkan Suresi Tefsiri 68-72. Ayetler
11.04.2020 5077 Okunma
3 Yorum 16.05.2020 16:02
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1065
Şuara Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
23.05.2020 4661 Okunma
3 Yorum 29.05.2020 18:08
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1066
Şuara Suresi Tefsiri 53-68. Ayetler
30.05.2020 4723 Okunma
3 Yorum 31.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1067
Şuara Suresi Tefsiri 69-82. Ayetler
6.06.2020 4888 Okunma
3 Yorum 08.06.2020 14:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1071
Şuara Suresi Tefsiri 123-140. Ayetler
4.07.2020 4159 Okunma
3 Yorum 11.07.2020 03:35
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1073
Şuara Suresi Tefsiri 160-175. Ayetler
18.07.2020 4271 Okunma
3 Yorum 20.07.2020 11:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1074
Şuara Suresi Tefsiri 176-191. Ayetler
25.07.2020 4468 Okunma
3 Yorum 26.07.2020 16:16
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1078
Şuara Suresi Tefsiri 224-227. Ayetler
22.08.2020 4455 Okunma
3 Yorum 23.08.2020 21:17
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1082
Neml Suresi Tefsiri 15-19. Ayetler
19.09.2020 5196 Okunma
3 Yorum 03.10.2020 18:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 537
AHZÂB SÛRESİ TEFSİRİ -35.AYETLER
21.11.2009 4565 Okunma
2 Yorum 02.12.2009 12:32
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 818
Hûd Sûresi Tefsiri 13-16. Âyetler
13.06.2015 5881 Okunma
2 Yorum 25.06.2015 04:19
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 825
Hûd Sûresi Tefsiri 41-44. Âyetler
8.08.2015 8691 Okunma
2 Yorum 11.08.2015 17:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 837
Hûd Sûresi Tefsiri 87-89. Âyetler
7.11.2015 7764 Okunma
2 Yorum 08.11.2015 18:47
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 842
Hûd Sûresi Tefsiri 114-116. Âyetler
12.12.2015 9274 Okunma
2 Yorum 20.12.2015 12:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 844
Hûd Sûresi Tefsiri 120-123. Âyetler
26.12.2015 7600 Okunma
2 Yorum 27.12.2015 13:32
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 857
Hicr Sûresi Tefsiri 9. Âyetler
26.03.2016 6170 Okunma
2 Yorum 27.03.2016 10:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 858
Hicr Sûresi Tefsiri 10-15. Âyetler
2.04.2016 9411 Okunma
2 Yorum 03.04.2016 10:18
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 864
Hicr Suresi Tefsiri 57-66. Ayetler
14.05.2016 9648 Okunma
2 Yorum 15.05.2016 08:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 877
Nahl Suresi Tefsiri 36-39. Ayetler
20.08.2016 5276 Okunma
2 Yorum 21.08.2016 18:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 887
Nahl Suresi Tefsiri 89-92. Ayetler
5.11.2016 6044 Okunma
2 Yorum 07.11.2016 09:00
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 889
Nahl Suresi Tefsiri 98-105. Ayetler
19.11.2016 6028 Okunma
2 Yorum 20.11.2016 09:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 912
İsra Suresi Tefsiri 81-87. Ayetler
29.04.2017 5207 Okunma
2 Yorum 30.04.2017 10:06
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 965
Taha Suresi Tefsiri 17-24. Ayetler
19.05.2018 4579 Okunma
2 Yorum 24.05.2018 06:16
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 989
Enbiya Suresi Tefsiri 44-50. Ayetler
24.11.2018 4076 Okunma
2 Yorum 30.11.2018 12:01
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 999
Hac Suresi Tefsiri 1-4. Ayetler
2.02.2019 6420 Okunma
2 Yorum 03.02.2019 09:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1005
Hac Suresi Tefsiri 27-30. Ayetler
16.03.2019 4999 Okunma
2 Yorum 17.03.2019 11:00
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1033
Nur Suresi Tefsiri 6-11. Ayetler
12.10.2019 5474 Okunma
2 Yorum 16.10.2019 14:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1040
Nur Suresi Tefsiri 35-38. Ayetler
30.11.2019 9232 Okunma
2 Yorum 03.12.2019 13:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1041
Nur Suresi Tefsiri 39-42. Ayetler
7.12.2019 5359 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 00:42
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1050
Furkan Suresi Tefsiri 10-16. Ayetler
8.02.2020 4983 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 11:38


© 2024 - Akevler