Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1005
Hac Suresi Tefsiri 27-30. Ayetler
16.03.2019
4987 Okunma, 2 Yorum

HAC SÛRESİ - 7. Hafta

أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ 

وَأَذِّنْ فِي النَّاسِ بِالْحَجِّ يَأْتُوكَ رِجَالًا وَعَلَى كُلِّ ضَامِرٍ يَأْتِينَ مِنْ كُلِّ فَجٍّ عَمِيقٍ (27) لِيَشْهَدُوا مَنَافِعَ لَهُمْ وَيَذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ فِي أَيَّامٍ مَعْلُومَاتٍ عَلَى مَا رَزَقَهُمْ مِنْ بَهِيمَةِ الْأَنْعَامِ فَكُلُوا مِنْهَا وَأَطْعِمُوا الْبَائِسَ الْفَقِيرَ (28) ثُمَّ لْيَقْضُوا تَفَثَهُمْ وَلْيُوفُوا نُذُورَهُمْ وَلْيَطَّوَّفُوا بِالْبَيْتِ الْعَتِيقِ (29) ذَلِكَ وَمَنْ يُعَظِّمْ حُرُمَاتِ اللَّهِ فَهُوَ خَيْرٌ لَهُ عِنْدَ رَبِّهِ وَأُحِلَّتْ لَكُمُ الْأَنْعَامُ إِلَّا مَا يُتْلَى عَلَيْكُمْ فَاجْتَنِبُوا الرِّجْسَ مِنَ الْأَوْثَانِ وَاجْتَنِبُوا قَوْلَ الزُّورِ (30)

 

***

 

وَأَذِّنْ فِي النَّاسِ

Va EaüÜiN Fiy elNAvSi (Va FagGiL Fiy eL FuGAvLı)

“Ve nâs içinde te’zin et”

Bundan önceki ayette “İbrahim için beytin mekânını tebvi’ ettik” dedikten sonra, “Biz ona dedik ki” demeden, “Bana bir şeyi işrak etmemen” dedi. Buradaki ت (تُشْرِكْ) harfi ile muhatap olanın İbrahim olduğunu kabul etmiş, ona göre tefsir etmiştik.

Bu ت harfi okuyucuya, Muhammed’e, şimdiki Mekke imamına raci olabilir. Yani biz İbrahim’e beytin yerini hazırladık, sen şimdi muhatabım olan imam, bu görevi yerine getirensin. Bu iki manaya gelsin diye “biz ona dedik” ifadesini hazf etmiştir.

Buradaki ت harfine değişik mana verilerek başka anlam çıkacaktır.

وَإِذْ بَوَّأْنَا لِإِبْرَاهِيمَ مَكَانَ الْبَيْتِ أَنْ لَا تُشْرِكْ بِي شَيْئًا وَطَهِّرْ بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ وَالْقَائِمِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ (26)

أُذُن‘kulak’ demektir. “Ezan” kulağa duyurmak demektir. Yani çağırmak demektir. Sonra “izin” bir haberi bekleyen kimsenin kulağına gelen ses anlamında kinaye olarak ruhsat anlamı kazanmıştır.

ء gücü, ذ işaretle belirlemeyi, نbelirsizliği ifade eder.

“Ezan” yüz yüze gelmeden duyurmadır. Bugünkü radyo ve televizyonların hepsi ezan mahiyetindedir. Bu ayetin emri bundan yüz sene evvel yerine getirilemezdi. Bugün ise çok kolay yerine getirilir durumu vardır. أَذِّنْ لِلنَّاسِdemiyor da أَذِّنْ فِي النَّاسِ diyor. لِلنَّاسِ deseydi her birinin cep telefonuna mesaj olarak göndermeniz gerekirdi. فِي النَّاسِ deyince radyo veya televizyonla ulaşmak yeterli olur.

Nâsa ezan edebilmek için insanlığın bir yayın organı olacaktır. İnsanlığın bu yayın organı Arapça yayın yapacaktır. Ülkelerin televizyonları onu o ülkenin ulusal diline çevirerek yayınlayacaktır. Kur’an’ın emri budur. İnsanlara kendi dilleri ile hitap edeceğiz.

Bin dil üniversitesine bu sebeple ihtiyaç vardır. Bütün insanlara ulaşabilmemiz için bütün dillerden Arapça bilen mütercimler yetiştirmeliyiz. Biz onların dilini öğrenmeyeceğiz, onlar Arapça öğrenecekler.

“Nâs” yeryüzünde yaşayan insanların hepsidir. Buradaki tarif harfi istiğrak için gelmiştir. “Nâs” kelimesi çoğuldur. Muhatapları içerir. Günlük namazları kılanlar birer nâsdır. Cuma namazını beraber kılanlar birer nâsdırlar. Hac yapmakla yükümlü olanlar da bir nâsdır.

Emir Mekke imamına olduğuna göre Mekke imamının seçilme şekli üzerinde de durmamız gerekecektir.

Aşiretler birleşerek bir karye kurarlar. Halk orada üretip orada tüketir. İlk güvenlik ve mübadele birimi bucaktır. Karye (Bucak) topluluğun hücresidir. 100’e yakın bucak birleşir ve bir ili oluşturur. Bucak “kabile”dir, il “şa’b”dır. 100’e yakın il birleşir ve ülkeyi/devleti oluşturur, bu da “kavim”dir. Kavimler de bütün “nâsı/insanlığı” oluştururlar.

İnsanlığın merkezi Mekke’dir. Mekke’de her devletin bir ilçesi vardır, orada oturanlar kendi ülkelerinden gelenleri ağırlarlar, konuk ederler. Ayrıca Mekke bucağı vardır. Dünyadaki üniversitelerin rektörleri yani ilmî dayanışmanın sorumluları oraya birer ilim adamı gönderirler. Onlar Mekke beldesine yerleşirler. Her ülkede 10’a yakın üniversite vardır. Yeryüzünde 100’e yakın ülke vardır. Toplam olarak bin âlim oraya gitmiş olur. Yüz ilim vardır. Her ilimden on âlim gitmiş olur. İşte, Mekke beldesi bunlardan oluşur. Şimdiki Mekke sakinleri Mekke ilinde yerleşirler. İlçelerinde otururlar. Arapların da ilçeleri vardır.

Bu üniversite ilmî şura oluşturur. Ona yakın şura olur. İlmî şura âlimlerden birini Mekke emiri olarak seçer. İşte, Mekke emiri budur. Devlet başkanları 50 yaşında seçilebilirler, 10 sene imamlık yaparlar, sonra fahri imam olurlar.

Mekke emirinin orduları yoktur. Siyasi başkanlık yapmaz. Dünyanın güvenliği ile meşgul olmaz. Güvenlik hakemler kararı ile kurulur. Gönüllü devletler hakem kararlarına uymayanları yola getirirler. Savaş burada meşrudur. Ganimet savaş sonunda alınabilir. Savaş da hakemlerin kararı ile yapılır.

بِالْحَجِّ

Bi eLXacCi (Bi elFaGLı)

“Haccı”

حِجَاج gözün etrafını çeviren kemiktir. حَاجِب’in olduğu kemiktir.

حَاجِب‘kaş’ demektir. ب’nin ج’ye dönüşmesi ile حِجَاج kaş kemiği olmuştur. İki kenar anlamına gelir. İki kenar anlamında karşılıklı gidip gelmek veya tartışmak anlamındadır. حُجَّة‘delil’ demektir.

حججKur’an’da 33, حوج3 defa geçer. Toplam 36 (22*32) eder.

ح hareketi, ج toplanmayı ifade eder.

Beş vakit namaz ocaklarda kılınır.

Cuma namazı kabile içinde yani bucakta kılınır.

Ramazan bayramı namazı ilde, kurban bayramı namazı ülkede kılınır.

Yüksek tahsil yapanlar devlet merkezinde, orta tahsil yapanlar il merkezinde toplanırlar. Bayram namazını orada kılarlar. Yıllık kongrelerini yapmış olurlar.

Tüm insanlık da Mekke’de toplanarak kongre yapmış olur.

Her sene hac yapılır. Kadın ve erkeğe ömründe bir defa olsun hacca gitmek farzdır. Kadınlara Cuma namazı farz olmadığı halde hacca gitmek onlara da farzdır. Çünkü Cuma siyasi namazdır. Oysa hac siyasi değildir.

Buna göre Kurban ve Ramazan Bayramı namazlarına katılmak kadınlara da farz mıdır?

İl toplantılarında genel hizmet hâkimdir. Dolayısıyla Ramazan Bayramlarında namaza katılmak onlara da farzdır. Kurban Bayramları ise daha çok siyasi hüviyet taşır, kadınlara farz değildir diyebiliriz. Kadınlara beş vakit namazı cemaatle kılmak farzdır, Cuma namazı farz değildir. İl namazı olan Ramazan Bayramı namazı farzdır. Devlet namazı olan Kurban Bayramı namazı farz değildir. Hac farzdır. Bu tür içtihatlara temsili kıyas denir.

يَأْتُوكَ رِجَالًا

YaETUvKa RiCAvLan (YaFGaLUvKa FıGAvLan)

“Sana ricalen ityan ederler”

Sana ricalen yani yaya gelsinler. Buradaki يَأْتُوكَ fiiliلِيَأْتُوكَ anlamındadır. Yani emri gaybdir. Haber fiili değildir. Öyle olsaydı يَأْتُونَكَ olarak gelirdi. Emrin cevabı meczum olduğu için fiil meczum gelmiştir.

رِجَالyaya demektir. O halde hacca gitmek yaya olarak emredilmiştir. Mekke ilinin sınırları Mekke ile Medine arasında orta noktadan başlar. Bunu nereden istidlal ediyoruz?

Kur’an’da Medine’den Yesrib olarak bahsetmektedir. Mekke de harem olduğuna göre ikisi arasında bir yerde sınır olmalıdır. Kural şudur ki, başka bir karine yoksa orta noktası alınır. Böylece Mekke’nin sınırı çizilmiş olur. Bu sınır içinde yaya hareket edilecektir. Hac ziyaretleri yaya olacaktır. Birlikte yürüme de haccın rükünlerindendir.

Deve gibi at gibi araçlara da binilmeyecektir.

Yürüme biz varız demektir. Yürümenin mesajları vardır.

وَعَلَى كُلِّ ضَامِرٍ

Va GaLAy KulLi WAvMiRin (Va GaLAy FuGLı FAvGıLın)

“Ve her dâmire”

أَوْ değil de وَ harfi gelmiştir. Yani ikisi birden olacak demektir. Uzakta olanlar araçlara binip geleceklerdir. Buradaki ضَامِر kelimesi Kur’an’ın icazıdır. كُلِّ مَرْكَبٍ demiyor, “hayvanların üzerine binerek gelsinler” demiyor.

ضَامِرzayıf hayvanın karnıdır. Doygun şişman hayvanın karnı görünür. Zayıf hayvanın karnı yukarıdan bakınca görünmez. Kapalı araçlara ضامِر denir. Develerin üstüne böyle bir şey koyar, içinde kapalı olarak otururlardı.

ضمرKur’an’da 1, ضيرde 1 defa geçer, sıkıntı anlamındadır. Toplam 2 eder.

Kur’an bu kelimeyi bir defa kullanmaktadır. Bugünkü tüm kapalı araçları ifade eder. Otomobilleri, trenleri, uçakları, gemileri içerir. وَعَلَى كُلِّ ifadesi ile bunların çeşitli olacağı bildirilmiştir. Mekke iline araçlarla varılacaktır. Mekke ilindeki ilçelerine araçlarla ineceklerdir. Mekke’de ise yaya hareket edeceklerdir. Mekke içinde ricalen hareket etmek farzdır. Emir sigası ile getirilmiştir. Mekke’ye gelirken ise her türlü aracın kullanılacağı ifade edilmektedir.

يَأْتِينَ

YaETIyNa (YaFGıLavNa)

“İtyan ederler”

يَأْتِينَكَ denmiyor. Çünkü Mekke’ye kendi ilçelerine ineceklerdir. Mekke içinde ise yürüyerek Mekke beldesine varacaklardır. Harem’e varacaklardır.

Burada emir sigası kullanılmamıştır. Çünkü araçlara binmek farz değildir. “Sana” (يَأْتِينَكَ) mefulü konmamıştır. Çünkü taşradan gelenler önce kendi beldelerine ineceklerdir.

Kur’an’ı anlamadan önce “Kur’an’a dayalı İnsanlık Anayasası” kavranmalıdır. Ondan sonra ayetlerin manası ortaya çıkar.

Bizim varsayımları kabul etmeden bu ayetleri nasıl yorumlayacaklar, bilemiyorum.

مِنْ كُلِّ فَجٍّ

MiN KulLi FacCin (MiN KulLi FaGLin)

“Her feccden”

 فَجّ ‘iki dağ arasındaki geçit’, ‘yol’, ‘bel’ demektir. Geniş vadi demektir.

Kur’an’da 3 فجج, فجو1defa geçer.  Toplam 4 (22) eder.

ف eklemi, جtoplanmayı ifade eder.

ضَامِر araç olduğu gibi فَجّ de kara, deniz, hava ve demir yollarının geçtiği yerlerdir. Her yolu kullanarak geleceklerdir.

İnsanlık Hac yolları ile birbirine bağlanacaktır. Güney Amerika’dan çıkan Hac Yolu Alaska’dan geçtikten sonra ikiye ayrılacak. Biri kuzeyden Avrupa’ya dönüp Cebeli Tarık’tan Afrika’ya geçecektir. Diğeri Pekin’den geçerek Hindistan ve Anadolu’ya gelecek, Avrupa’dan gelen kolla birleşip Mekke’ye gidecektir. Bugün İpek Yolu dedikleri yol Hac Yolları olacaktır.

Hac Yolları kara, deniz, hava ve demir yolları ile tamamlanacaktır.

Hac Yolları Vakfı kurulacak, bu yollar üzerindeki köy ve beldelerin vergileri bu vakfa verilecek ve uluslararası taşıma bedelsiz olacaktır. Kervansaraylar ihya edilecektir.

İşte bu “Hac Yolları” ve bunların merkezdeki yani Mekke’deki “Hac Beldeleri” oluşmadan bu ayet uygulama imkânını bulamaz.

عَمِيقٍ (27)

GaMIyQın (FaGıyLın)

“Amîk”

عَمِيق‘uzak’, ‘görünmez’ anlamlarına gelir.

Kur’an’da عمق 1, عمي 33 defa geçer. Toplam 34 (2*17) eder.

ع etkiyi,م genelliği, ق kuvveti ifade eder.

Uzak manasına geldiği gibi tünel anlamını da taşıyabilir. Yahut “Hac Yolları” ulus topraklarından tecrit edilmelidir. Yani bu yollardan dışarı çıkmak için o yollardakilerin o yolun bulunduğu bucaklardan izin almaları gerekmektedir. Buralara girmek ise izne tabi değildir.

عَمِيقkelimesi Kur’an’da bir defa geçer.

Bir defa geçen kelimeler serbestçe yorumlanabilir ve ona göre uygun kurumlar oluşturulur. Ruhu’l-Kur’an’ın yapacağı en önemli kısım köklerin, sonra kelimelerin tasnifidir. Bunun için şöyle bir usul kabul edeceksiniz. Önce tüm kökleri ikiye ayıracaksınız. Kur’an’daki kökler iki grupta toplanacaktır. Sonra her ikisini yine ikiye ayıracaksınız, dört grup olacaktır. Sonra dört grupta dörder kelime alıp bir karede yerleştireceksiniz. Sonra 24 şeklinde bir düzen oluşacak yani dört boyutlu uzaya yerleştireceksiniz. Her kelimenin başka kelime ile bir ilişkisi olacaktır.

 

YORUM

Sermaye ve Merkezi Devletler düzeni devam ederken, halk “Semt Kooperatifleri” olarak organize olacaktır. Semtlerinde “Ortaklık Sistemi” ile üretim yapacaklar ve “Ortaklık Sistemi” ile tüketim yapacaklar. Devlete vergi verip güvenliklerini sağlayacaklardır. Sermaye de buralarda üretilen malları satacak ve böylece ekonomik birlik sağlanacaktır.

Semt Kooperatiflerinin ortak bilgisayar ağı olacaktır. Tüm üretim ve tüketim bilgileri orada yer alacaktır. Diyelim ki yıllık patates ihtiyacı eski rakamlarla bilinmektedir. Bugün mevcut stoklar fazladır veya azdır. Ona göre hesaplayacak ve selem fiyatlarını ilan edeceklerdir. Halk ona göre üretecek ve tüketecektir. Halk o fiyatlarla alıp satacaktır. Halk bilgi sahibidir, ona göre karar verecektir. Kimse kimsenin işine karışmayacak, merkezi kooperatifler sadece bilgi verecekler, bu yılın patates fiyatları budur diyecek. Halk istediği üretimi yapacak, istediği fiyatla satacak, istediği ürünü tüketecek ama Ar-Ge merkez kooperatiflerin rakamları civarında gerçekleşecektir.

Halkın bu düzene geçmesi için hac organizasyonunun yapılması gerekmektedir. Hac Yolları yalnız Kuran ehlinin Hac Yolu değildir. Her dinin kendi hac ettiği merkez vardır. Bu yollardan herkes yararlanacaktır.

Mevcut imkânlarla İpek Yolu’nu harekete geçireceğiz. Londra’dan kalkan otomobil dört saatlik mesafede şoförünü değiştirerek devam edecek, Türkiye’den geçerek Tokyo’ya varacaktır. Mevcut hava, deniz ve demir yollarından yararlanabilir ve kendi kargomuzu kendimiz kurabiliriz. Bize ambargo koyabilirler. Biz de onlara mal satmayız, biz de onlara ambargo koyarız.

 

Öz Türkçe ile:

“Ve kişiler arasında dolanmaları ünle. Yaya olarak ve tüm ırak geçitlerden gelen tüm kapalı araçlarla sana gelsinler.”

 

Kur’an kelimeleri ile:

“Ve nâs içinde haccı te’zin et. Sana ricalen ve amik feccin küllünden ityan eden dâmirin küllü üzerinde ityan etsinler.”

 

Va EaüÜiN Fiy elNAvSi Bi eLXacCı YaETUvKa RiCAvLan Va GaLAy KulLi WAvMiRin YaETIyNa MiN KulLi FacCin GaMIyQın

وَأَذِّنْ فِي النَّاسِ بِالْحَجِّ يَأْتُوكَ رِجَالًا وَعَلَى كُلِّ ضَامِرٍ يَأْتِينَ مِنْ كُلِّ فَجٍّ عَمِيقٍ(27)

 

***

 

لِيَشْهَدُوا مَنَافِعَ لَهُمْ

Li YaŞHaDUv MaNAvFıGa LaHuM (Li YaFGaLLUv MaFAGıLa LaHuM)

“Kendilerine olan menafi’ şahit olmaları için”

“Menfaatlerine şahid olsunlar” terkibi yalnız bir defa burada geçer.

Bu ne demektir?

لِيَمْلِكُوا veya لِيَكْتَسِبُواdiyebilirdi. Neden لِيَشْهَدُواdemektedir?

Bugün dünyada fuarlar panayırlar vardır. Orada görürsün, bilgi alırsın, siparişi orada veya sonra verirsin. Burada menfaatler iktisap edilmez, burada menfaatlere şahit olunur.

Hacca giden herkes ülkesinin bazı mallarını alır, Hacca götürür. Önce onu tüm hacılara tanıtır. Başka ülkelerin malları ile mübadele eder. Dönerken getirir, hediye olarak getirir. Mallar ve firmalar tanıtılmış ve siparişlerin yapılmasına imkân verilmiştir.

Evlere ve her yere internetle her zaman çok kolay ulaşırsın. Bugün bu, telefonla sağlanmaktadır. Nakliye de bedava. O halde siparişi vermek ve evden eve alışveriş etmek imkân dâhilindedir. Menafi’ temin etmeyecek, menafi’ye şahid olacak.

وَيَذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ

Va YaÜKuRu iSMa elLAvHı (Va YaFGuLuu FıGLa elLAvHı)

“Ve Allah’ın ismini zikretsinler”

Haccın birinci yararı fuar olmasıdır. Herkes tüm dünyada üretilmiş malları fuarda tanıma ve tanıtma imkânını bulacaktır.

Bunun dışında rızıkların üzerinde Allah’ın zikri anılacaktır. Allah’ı zikretmektedirler. Bunu sağlayan insanlığın oluşturduğu standartlardır. Bir malın dünya piyasalarına çıkabilmesi için o malın etiketlenmesi gerekmektedir.

Etiket içeriğini ihtiva edecektir. Tarım ürünlerinde bu etiketin oluşması çok zordur. Çünkü yere göre ve yıla göre ürünlerin vasıfları değişmektedir. Etler şimdi buzdolaplarında dondurulmaktadır. Buzdolapları olmadan önce etler kavurma yapılırdı.

Burada Kur’an’ın istediği husus dünya et standartlarının oluşturulmasıdır. Artık kasaptan et alınmayacak, marketlerden konserve etler alınacaktır. Yani etlerin üzerinde uluslararası standartlara uygun etiket olacaktır. Bu standartlar burada oluşturulacaktır. Her yerden gelen kurbanlar kesilecek, etler karıştırılacak, dünya standartlarına uygun et oluşturulacak. Bunlar ambalajlanacak ve hacılar bu etleri alıp ülkelerine götüreceklerdir. Yani hacdaki et işletmesine koyun verecekler, inek verecekler, sonra “Hac Eti” alıp ülkelerine götüreceklerdir.

“Allah’ın isminin zikredilmesi” demek, topluluğun standart etiketinin yapıştırılmasıdır. Bugün etler damgalanmaktadır. Hayvanlar kamu mezbahalarında kesilecek, karıştırılacak, kavurma, kıyma, pastırma ve sucuk yapılacak, ambalajlanacak ve böylece bakkallarda pazarlanacaktır.

Yalnız hayvanlar değil, bal dâhil tüm tarım ürünleri böyle yapılacak. Ürüne göre bu birlik bucakta, ilde, ülkede ve yeryüzünde yapılacak. Bazı mallar dünyada, bazı mallar ülkede, bazı mallar illerde, bazı mallar da bucaklarda ortak vasıflı mallar haline getirilecek.

فِي أَيَّامٍ مَعْلُومَاتٍ

FIy EayYAMın MaGLuMAvTin (FIy EayYAvMın MaFGuLAvTin)

“Malum eyyamda”

Hem malum hem de nekre olan yevm.

Belirtilen günlerde Allah’ın ismi zikredilecek. Bu günler değişecektir ama belli olacak, her ülkenin ve her malın günleri farklı olacaktır.

Mekke’de de her ülkenin ilçesinin günleri farklı olacaktır yahut belli olacak ama her yıl farklı tarihlerde olabilecektir.  

عَلَى مَا رَزَقَهُمْ

GaLAy MAv RaÜaQaHuM (GaLAv MAv FaGaLaHuM)

“Onlara rızk ettikleri üzerinde”

Yiyeceklerin dünya pazarlarında alınıp satılabilmesi için standartlaştırılması ve etiketlenmesi gerekmektedir. Kur’an bunu tedvin etmiştir. Bunun Mekke’de yapılması gerekmektedir. Harem’de değil de Harem’in dışında yapılmalıdır.

Ayetler uygulanırken ele alınıp yorumlanmalıdır. Bugün biz böyle anlıyoruz.

Yarın ortaklık dönemine geçildiği zaman Mekke İli ve Mekke Haremi yeniden düzenlenecektir. Hac, Hac ayetlerine göre düzenlenecek. İcma ile bize gelenler korunacak. Kur’an’da aykırı bir delil bulamadığımız konularda da sünnete uyulacak ama Kur’an çağımıza göre yorumlanacak. Kapalı araçlarla, trenle, uçakla, gemiyle ve arabalarla gelenler şimdi vardır. O zaman yoktu.

مِنْ بَهِيمَةِ الْأَنْعَامِ

MiN BaHIyMaTi eLEaNGAvMı (MiN FaGIyLaTi eLEaFGaLı)

“En’amın behimesinden”

بَهِيمَةdört ayak üzerinde yürüyen hayvanlar’ demektir. Memeliler sınıfını ifade eder.

بهمKur’an’da 3, فهم1 defa geçer. Toplam 4 (22) eder.

بGeçilen yer, kapının takıldığı yerdir. هdüzlüktür, gaipliktir, مenginliktir.

“Enamın behimesi” terkibini “koyunun siyahı” şeklinde anlarsak, “koyun” genel, “siyah” onun özel kısmı olmalıdır. Behime bir özellik olmalıdır. Oysa lügatlere göre özellik değil en’am cinsidir. Memelilerden geviş getiren çift tırnaklılar anlaşılmalıdır. Bu takdirde ifade بَهِيمَةِ الْأَنْعَامِ değil de الْبَهِيمَةِ  أَنْعَامِolmalı idi. Memelilerden geviş getiren çift tırnaklılar şeklinde ifade edilmeli idi, böyle diyeceğine en’amın behimesi denmektedir. Yiyecek olarak en’amın behimesi ifade edilmektedir. Bu takdirde en’amın eti, sütü helal edilmiştir; kanı, pisliği, idrarı, derisi, kılı yiyecek olarak helal edilmemiştir. Bu da lügatin vazına uymamaktadır.

“Sağlık için evin mağarası en iyisidir.” desem burada mağarayı ev kabul etmiş olurum ama lügatte mağara ev değildir. En’amın behimesi size helal edilmiştir demek, buna göre en’ama kıyas edilecek ve bütün diğer canlılar ona göre helal veya haram yapılacak demektir. Helal ve haramın illeti besin zinciridir. İnsanlar meyve yiyen varlıklardır. Domuzların ve maymunların grubuna mensupturlar. Hatta ayılar da bu gruba girerler. Ot yiyenler var, et yiyenler var. İnsanlar normal yaratılışlarına göre ot yemezler, et de yemezler. İnsanlar genetik olarak yaratılışta meyve yerler. Ot yiyen hayvanların etleri helal kılınmıştır. Meyve yiyen hayvanlardan domuz ve maymun eti haram edilmiştir. Çünkü insanlar bunları sindiremezler.

Biyolojinin bir kuralı vardır. Bir organ iş yapmayacaksa o etkisiz hale getirilir ama izi kalır. Erkeklerdeki meme böyledir. Yeri durmaktadır ancak özel hallerde meme faal hale gelebilir. Bunun gibi insan, maymun ve domuzlarda etleri sindiren asitler iptal edilmiştir ama eğer özel olarak tahrik ederseniz onu da üretmeye başlar.

Allah insanı bu gruptan yarattı. Domuz ve benzerlerinin etleri haram kılınmıştır. Bu esasa göre hareket ettiğimizde kavmin yiyeceği değilse tavşanın eti de haram olmalıdır. At eti veya sürüngen eti için başka bir kural getirilmiştir. Eğer o et o toplulukta besin olarak kullanılıyorsa, çocukların mideleri ve bağırsakları onları sindirecek şekilde uyarlanır, dolayısıyla onlara helal olur, yoksa helal olmaz. Muhammed Peygamber de Selman-ı Farisi’nin sunduğu kelerin etini yememiş; ‘haram mıdır?’ diye sormuşlar. Peygamber ‘Kavmimin yiyeceği değildir’ demiştir. Kur’an’da da İsrail oğullarına kendilerinin haram ettiklerinin haram edildiği ifade ediliyor (Ali İmran, 3/93).

فَكُلُوا مِنْهَا

Fa KuLUv MiNHAv (Fa üFguLUv MiNHAv)

“Ondan eklediniz”

Buradaki هَا zamiri behimeye de gidebilir, en’ama da gidebilir. “Helal olandan eklediniz” denmiyor, اِطْعَمُوا denmiyor كُلُوا deniyor.

Bu sefer tüm konularda bunlara kıyas yapılacaktır. Helal-haram önce besin zincirine göre tespit edilecek, ondan sonra diğer konularda da aynı illet kullanılacaktır.

“Siz ekledin” diyor. Buradan çıkan mana şudur. Hayvanın besin olarak kullanılan kısmının dışındakilerin tamamı kurbanı kesene aittir. Deri, kıl, boynuz, bağırsak, işkembe. Bunlardan fakire verilecek kısım yalnız ve yalnız yiyecek kısmıdır.

وَأَطْعِمُوا

Va EaOGıMuv (Va EuFGıLUv)

“Ve it’am edin”

Kendiniz ekl ediniz, başkalarını ise it’am ediniz denmektedir. Ekl ediniz ile tüm tasarruf hükümlerini koyuyor, it’amla ise besinle ilgili hükümleri koyuyor.

Tüm içtihatlarımızı yaparken buna göre hareket edeceğiz.

الْبَائِسَ الْفَقِيرَ (28)

elBAvEiSa eLFaQIyRa (eLFAvGiLa eLFaGIyLı)

“Fakir baise”

الْبَائِسَismi faildir, o anda sıkıntıda olan anlamındadır. الْفَقِيرَ ise sıfattır, kişinin taşıdığı bir vasıftır yani bir sınıfı gösterir. الْبَائِسَ ise o esnada sıkıntıda olanı ifade eder.

Başka ayetlere de dayanarak şu kuralı koyuyoruz. Zekâtı ve kurban etini istihkak etmesi için kendisi fakir olacak. Aynı zamanda ihtiyacı bulunacak. Yani hasta ise ilaç da verilecek. Çocuk doğurmuşsa veya doğuracaksa o da karşılanacak.

Peki, biz ne kadar ekl edeceğiz, ne kadarını ise fakir baise vereceğiz?

Bu surede kurban hükümleri ikiye ayrılmaktadır. Bundan sonra وَالْبُدْنَ(36. ayet) diyerek farklı bölüşme usulü konmaktadır. O halde iki çeşit kurban vardır. Bunların hükümleri farklıdır. Bu farklı kurban icma ile sabit olan kurbanlardır. Biri Mekke’de kesilen Hac kurbanlarıdır. Diğeri ise Hac’da hükümleri tespit edilen ama herkesin kendi memleketinde kestiği kurbanlardır. Burada herkesin ülkesinde kestiği kurbandan bahsetmektedir. Kurbanın genel hükümleri anlatılmaktadır. Orada (36. ayette) شَعَائِرِاللَّهِ denmektedir.

O halde burada anlatılan genel kurbandır. أَيَّامٍمَعْلُومَاتٍ da Hac günleri ile beraber kurban kesilen günlerdir. Yani herkesin kendi ülkesinde kurban kestiği günlerdir.

Bu kurban etinden siz yiyin ve fakirlere bölüştürün denmektedir. وَ harfi ile atfedildiği için demek ki kestiğimiz kurbanı ikiye ayırmalıyız. Yarısı kurban kesenlere aittir. Hayvanlar kesilir. Yıl içinde kullanılacak hale getirilir ve ambalajlanır. Yarısı kurbanı kesenlere verilir. Diğer yarası kesmeyenlere bölüştürülür. Kişi başına bölüştürülür. Kurban kesme masrafları sakatattan çıkar. Bunlar çeşitlidir; deridir, boynuzdur, bağırsaklardır, kemiklerdir.

الْبَائِسَالْفَقِيرَderken fakir olarak serveti vasat servetin altında olanları kastediyoruz. Çünkü Kur’an insanları ikiye ayırmaktadır. Yarısı zengin yarısı fakirdir.

بَائِسkelimesini sıkıntıda olan şeklinde anlayabiliriz. عَذَاب sıcaklık, dayak, açlık, tecrit gibi insanın bedenine acı veren şeylerdir. بُؤْس ise insanın yoksulluk gibi sıkıntı içinde olmasıdır.

بَسّ dağınık taşlar demektir. Kur’an’da dağlar için geçmektedir. Sonra بَسّ dağıtmak anlamında kullanılmıştır. İnsanın perişan hali besse’dir.

بءس Kur’an’da 73, بخس7 defa geçmektedir. Toplam 80 (24*5) eder. 

ب geçidi, ءgücü, س mekânda sıralamayı ifade eder.

فَقَار omurgaya bağlı göğüs kemikleridir. Zayıflayan hayvanın kemikleri görünür. Fakir, varlığı az olan kimse demektir. Muhtaç olan demektir.

ف mafsalı, ق kuvveti, ر tekrarı ifade eder.

فَقِير serveti vasat servetin altında olandır. Herkes servetini kendisi beyan eder, ona göre vasat servetin altında kalırsa fakir olur, üstünde olansa zengin olur. Fakirler kurban kesmezler. Zenginler kurban keserler. Bazen vasat servetin üstünde varlığınız olur. Sıkıntıda olabilirsiniz. Çevrenizdekilere söylemezsiniz. Kurban kesmemekle sıkıntıda olduğunuzu bildirmiş olursunuz. O halde biz bunu kurban kesemeyenler olarak anlıyoruz.

İnsanlık Anayasası’nda yarısı bedava sistemi vardır. Su gibi sınırlı kaynaklara sahip zaruri maddelerin bölüşülmesinde yarısı bedava bütün insanlara dağıtılır. Yarısı da ücretle verilir. Bu sistem buna kıyas edilebilir.

 

YORUM

Hacca gidecek tüm insanlar davet edilecek. Varlıklı olanlar oraya gelecekler. Kur’an’da her yıl demediğine göre emir sigası bir defa yapılır. ‘Bana su ver’ dediğiniz zaman bir defa verilince yeterli olur. O halde يَأْتُوكَde ömürde 1 defa olmak üzere farzdır.

Oraya gidip hac yapma imkânı olup, kurban kesmeye imkânı olmayanlar bais fakir olmaktalar. Oradaki kurbanlardan pay alırlar. Herkes orada ürününü de tanıtmış olacak, standart hale getirecek.

Uluslararası üniversite buradadır. Uluslararası meclis buradadır. Burada alınan kararlar insanlığın kararlarıdır. Ekseriyet sistemi ile karar alınmaz. Her dayanışma kendi ortakları için kendisi karar alır. Alınan kararlarda icma hâsıl olmuşsa sonra o karar ancak icma ile değiştirilebilir.  

 

Öz Türkçe ile:

“Kendi çıkarlarını görsünler ve davarların yetişkininden onları beslediği üzerine bilinen günlerde Allah’ın adını ansınlar. Ondan siz yiyin ve yoksul sıkılana da yedirin.”

 

Kur’an kelimeleri ile:

“Kendilerine olan menfaatlere şahit olsunlar ve en’amın behimesinden onlara rızık verdikleri üzerine malum eyyamda Allah’ın ismini zikretsinler. Ondan eklediniz ve fakir olan baise it’am ediniz.”

 

Li YaŞHaDUv MaNAvFıGa LaHuM Va YaÜKuRUv iSMa elLAvHı FIy EayYAMın MaGLuMAvTin GaLAy MAv RaÜaQaHuM MiN BaHIyMaTi eLEaNGAvMı FaKuLUv MiNHAv Va EaOGıMuv elBAvEiSa eLFaQIyRa

لِيَشْهَدُوا مَنَافِعَ لَهُمْ وَيَذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ فِي أَيَّامٍ مَعْلُومَاتٍ عَلَى مَا رَزَقَهُمْ مِنْ بَهِيمَةِ الْأَنْعَامِ فَكُلُوا مِنْهَا وَأَطْعِمُوا الْبَائِسَ الْفَقِيرَ (28)

 

***

 

ثُمَّ لْيَقْضُوا تَفَثَهُمْ

ÇümMa LYaQWUv TaFaÇaHuM (ÇümMa LYaFGaLUv FaGaLaHuM)

“Sonra tefeslerini kaza etsinler”

Önce bu ayette eda ile kaza karşılaştırılmıştır. Nezr için “eda” diyor, tefes için “kaza” diyor. Hacda nezretme ve remy etme ve tavaf etme vardır.

Haccın rükünlerini şöyle sıralayabiliriz:

1) Alışveriş, 2) Kurban, 3) Tıraş, 4) Tavaf, 5)Remy

Muhammed Peygamber tarafından bunlar gösterilmiştir.

Kur’an’da da ifadelerini bulmamız gerekmektedir.

تَفَث kelimesi Arapçadır ama hiçbir şair şiirinde kullanmamıştır, halk da günlük deyimlerinde kullanmaz. Kur’an’da da bir defa geçer. Önemli bir müesseseyi ifade eder. Harflerin ifadesi ile ت muhatabı temsil eder. Eşitliği ifade eder. Haccın en önemli özelliği eşitlik ilkesidir. Herkes benzer kıyafet giyer, kadın erkek ayırımı yapılmaksızın herkes eşitlik içinde bir kıyafetle dolaşır. Sıra da yoktur. Bunu kaza etmek demek ihramdan çıkma demektir. Kaza ile ifade edilmektedir.

تَفَث koltuk altı gibi kesilmesi gereken kıllar ve saç demektir.

Kur’an’da تفث 1, طمس 5 defa geçer. Toplam 6 (2*3) eder.

ت oluşu, فkopuşu, سmekânda diziyi ifade eder.

Arafat’tan dönünce ihramdan çıkılır, tıraş olunur, tırnaklar kesilir. Kur’an bunu تَفَثَ ile tarif etmektedir. Bu aynı zamanda emredilmiş olmaktadır.

“Bunu kaza ederler” dendiğine göre bunlar yapılacaktır. 1) Arkadan çıkma, 2) önden çıkma, 3) tırnak kesme, 4) koltuk altı alma, 5) tükürme, 6) sümkürme, 7) saç-sakal kısaltma, 8) bıyıkları tıraşlama, 9) arkadan ses ve koku çıkarma.

تَفَث kelimesine vereceğimiz mana ile insan vücudunda değişiklik yapma tağyiri halkillah sayılmaz. Biyolojide atıkları dışarı atma dışarıdan besin alma kadar önemlidir. Tıbbi tabir olarak beslenme yanında boşaltma da beklenir.

“Bir sıkıntıdan kurtulursam veya bu şeye kavuşursam ben şu iyiliği yapacağım” demek nezir olmaktadır.

Benim öğrenciliğimde böyle bir nezrim vardı. 33 koyunu kurban olarak nezrettim. Bu nezrimi icra etmeyi de bir site oluşturduğum zaman sitenin açılışında yapmayı nezretmiştim. Yüz lojmanlı işyeri apartmanını yaparsak veya yüz villalı dinlenme evleri sitemizi oluşturursak, inşallah ben bu nezrimi yerine getireceğim. O zaman hayatta olmazsam, sizler Ar-Ge Ortaklığındaki payımdan bu nezrimi yerine getirirsiniz. Ar-Ge Ortaklığındaki pay Ar-Ge’de proje ortaklığı payıdır. Benim projeye katkılarımı değerlendirirseniz o paydan harcarsınız.

İkinci nezrim de şudur. Ben hacca gitmedim. Çünkü vizesi ve sırası olan kurumlarla hacılık olmaz. Hac borcum olacak. Ben ayrıca Suudi Krallığını meşru iktidar kabul etmiyorum. Bu sebeple hac etme bana borç kalacaktır. Yine oradaki payım yeterse yerime birisini hacca gönderirsiniz.

Genel olarak bir musibetten kurtulmak veya bir zafere erişmek için hacca gitmeyi nezredebiliriz. Burada nezir kurbanı kesilecektir. Nezir kurbanı hacılık tamamlanınca kesilir. Burada buna işaret edilmektedir.

وَلْيَطَّوَّفُوا

Va eLYaoOaVvaFuv (Va eLYaTaFagGaLUv)

“Ve tetevvüf etsinler”

طَوْف‘çeper’ demektir. Çeper yapmak, el ele vererek halka oluşturmaktır. Bir iş yapmak için oluşmuş gruba taife denmektedir.

Kur’an’da طوف41, طمم1 defa geçer. Toplam 42 (2*3*7) eder.

ط uyumluluğu, وberaberliği, ف eklenmeyi ifade eder.

طَافَ‘ziyaret etti’ demektir yahut ‘bir defa dolaştı’ demektir.

طَوَّفَ‘en az üç defa dolaştı’ demektir.

تَطَوَّفَ‘üçten fazla dolaştı’ demektir.

Arapçada harf arttıkça manası yahut sayıları artar.

Kâbe’nin etrafını 7 defa dolaşmak farzdır.

Bir şeyi güçlendirmek için çok defa yaparsak ikişer katlayarak artırırız. 1, (1+2), (1+2+4), (1+2+4+8)  dizisi oluşur. Bunun sebebi şudur; elini bir defa yıkarsan çok pislik atılır, ikinci kez yıkarsan fazla pislik olmadığı için öncekinin yarısı kadar pislik atılır kabul edilir. Ondan sonra dörtte bir kabul edilir. Batılılar buna “Azalan Verim Kanunu” diyorlar.

Karadeniz yöresinde horon denen oyunu oynarlar. Halka yapar, ortak ritim yapıp dönerler.

Demek ki insanlarda birlikte hareket etme ihtiyacı vardır. Bu, Hac’da yapılmaktadır. Başka yerlerde yapılmaktadır. Mesela camilerin çevresinde dönülmemektedir. Oysa Hac’daki bütün ibadetlerin dışarıda benzeri vardır. Ben Erzurum’da okudum. Oralı hocalar anlatırken bazısı her gün Erzurum’un çevresini dolaşmayı kendisine nafile yaptığını söylemişti.

Bucaklar oluşacak, bucakların çevresinde çevre yolu yapılacak. Halk akşamleyin işten dönerken bucağı dolaşıp mescitlerine gelecek. Bu, futbol topunun peşinde koşanları seyretmekten çok daha iyi değil midir?

Kent bucaklarının çevresi 2 kilometre kadardır.

Demek ki her gün iki kilometre yürünmelidir.

بِالْبَيْتِ الْعَتِيقِ (29)

(Bi eLBaYTi eLGaTIQı (Bi elFaGLi eLFaGIyLı)

“Atik beyt ile”

Tefeül babı fiili lazım kullanır. Burada بِ ile taaddi etmiştir. فِي أَطْرَافِ الْبَيْتِ manasını alırsak belli yolların takip edilmesi gerekmektedir.

Biz bunun için şunu öneriyoruz: Kâbe’nin çevresine üç katlı çift heliks çizilecek, üç kat yürünerek, en üste çıkılacak, üstte yarım dolanım yapıldıktan sonra üç kat ikinci heliksten ilerleyecektir. Başlangıçta Hacer-i Esved ile başlayacak, bitişten sonra 7’inci dolanım tamamlanarak yine Hacer-i Esved’in yanına gelinecek. Tavaf edenlere eşit yol çizilmesi için Hacer-i Esved’e yavaş yavaş yaklaşılacaktır, ortadan giren ortadan çıkacak, baştan ve dipten giren sonda dışarıya çıkacaktır.

Her insana bir metrekarelik bir alan ayrılacak olursa 10 milyar aile için ortalama 50 milyar metrekarelik alan ayrılacak ve her aileye beş metrekare ayrıldığında yaklaşık 1 kilometre çevresi harem olmalıdır. Bu kadar aileye bina yapılmalıdır.

الْبَيْتِ الْعَتِيقِdeğerli beyt demektir.

عُتُقkendisinden yay yapılan ağaçtır. Ağaçların içinde en makbul ağaç olduğu için sonraları bir cins veya nevi içinde en değerli olan şeye عَتِيق denmiştir.  Bugün antika dediğimiz şeyler; makbul bahçeden, iyi bahçeden alınanlardır. Azat edilmiş köleler de köleler içinde atiktirler. Kur’an’da bu manada kullanılmaz. Çünkü azat edilen köle için tahrir kelimesi kullanılmaktadır.

Kur’an’da عتق2, عتلde 2 defa geçer.  Toplam 4 (22) eder.

Kâbe’nin atik olmasının sebepleri vardır. Dünyanın en değerli yerinde bulunmaktadır. Bugün verimsiz çöl hâlinde olan Mekke civarında yarın Su Vakfı kurulacaktır. Anadolu ve Irak’taki sular, Fırat ve Dicle’de birleştirilecek, belki de Nil’in suları da katılacak. Sular Vakfı kurulacak ve Arabistan çölüne, Sina Yarımadası’na ve İsrail’e bu su bölüştürülecek. Bol güneşi olan bu yerler dünyanın en verimli yerleri hâline gelecek. Bu sebeple burası atiktir.

İlk yapılan mabet olduğu için burası atiktir.

Allah’ın tüm insanlara hazırladığı ev olduğu için atiktir.

 

YORUM

İnsanların beyni elektromanyetik dalgalar yayınlar. Diğer beyinler de bu elektromanyetik dalgaları alırlar. Bu dalgaların olduğu bilinmektedir. Ancak henüz bunları ölçen aletler gelişmemiştir.

Şu şekilde bir deney yapılır. Bir arkadaş beyninde sürekli bir sayı tekrarlar, öbürü de sıra ile sayıları beyninden geçirir. Birden ona kadar tekrar eder. Birkaç defa sıfırdan ona kadar sayar. Sonunda diğer arkadaşın tuttuğu sayıya geldiğinde beynine bir uyarı dalgası gelir. Bu denemeleri yapmıştık. Kısmen başarılı olmuştuk. Sonra ihtimaliyat hesabı ile eğer onda bir olan ihtimal yüzde 90 gerçekleşirse demek ki dalgayı yayma ve dalgayı alma ispatlanmış olur.

Bundan sonra başka deney yapalım. Aynı sayıyı bir değil de on kişi tutsun ve devamlı beyninde tekrarlasın, 11’inci kişi de 1’den 10’a kadar tekrarlasın. İsabet yüzdesi yine ihtimaliyat kanunları ile denenmiş olur.

Televizyonla açık hava toplantısı arasındaki fark budur.

Beyti atiki dolaşmak demek, tüm insanlığın beynindeki Tanrı kavramını birlikte hissetmek demektir.

 

Öz Türkçe ile:

“Sonra arınmalarını gerçekleştirsinler, adaklarını yerine getirsinler, seçkin evi dolansınlar.”

 

Kur’an kelimeleri ile:

“Sonra tefeslerini kaza etsinler, nezirlerini ifa etsinler, atik beyti de tetevvüf etsinler.”

 

ÇüMa LaYaQWUv TaFaSaHuM VaLYUvFUv NuÜUvRaHuM VaLYaoOavVaFUv Bi eLBaYTı eLGaTIyQı

ثُمَّ لْيَقْضُوا تَفَثَهُمْ وَلْيُوفُوا نُذُورَهُمْ وَلْيَطَّوَّفُوا بِالْبَيْتِ الْعَتِيقِ (29)

 

***

 

ذَلِكَ

ÜAvLiKa

“Budur”

Bir şeyi gösterirseniz ذَلِكَ dersiniz. Onu mübteda yaparsınız. “Bu evdir” dersiniz yahut bunu haber yaparsınız; “Ev budur” demiş olursunuz.

“Bu” derseniz Türkçede cümle tamamlanmaz. Arapçada ‘dır’ manasına gelen zamir olmasa da haber hazfedilir. Bu zalikenin iki manası vardır; ya “hac budur” demektir ya da “bu hacdır” demektir. Bunun işaret ettiği şey وَ atıf harfinin getirilmesi ile mahzuftur. Onu biz, hazf yoktur ذَلِكَ gelmesi anlatılanları bir kelimede toplayıp ona atıf yapmak içindir şeklinde de yorumlayabiliriz.

“Birileri bunları yapar da Allah’ın hurumatını ta’zim eder.” demektir.

وَمَنْ يُعَظِّمْ حُرُمَاتِ اللَّهِ

Va MaN YuGaüÜiM PuRUMAvTı elLAvHı (Va MaN YuFagGıL FaGuLAvTı elLAvHı)

“Ve kim Allah’ın hurumatını ta’zim ederse”

Allah’ın haramlarını tazim etmek demek onlara önem vermek ve haramları işlememekte dikkatli olmak demektir. Haram, habis işleri işlememek demektir. Habis demek dengeyi bozan işleri işlemek demektir. İnsana zararlı olmak demek onun dengesini bozmak demektir.

Haramlar insanın bedeninde ve beyninde dengeyi bozduğu için haram edilmiştir. Müslümanların belirledikleri ölçme biçimleri ile haram ve helal maddeler tespit edilecek ve Mekke’deki damgalamalar öyle yapılacaktır. Halk zararlı olmayan malları bakkalda bulabilmektedir. Paketleme metodu ve uluslararası standartlar geliştirilmelidir.

Standartlar az sermayeyle çok kazanma şeklinde olmalıdır. İlaçları etiketlemede hangi ilaç için hangi madde kullanılmalı hususu ise eczacılara değil doktorlara bırakılmalıdır, üretim tekniği eczacılar tarafından gerçekleştirilmelidir. Muhteva içeren etiketleri teknik denetimi yapanlar koymalıdır. Hangi hastaları kurtaracağına ilacı üretenler değil doktorlar karar vermeliler.

فَهُوَ خَيْرٌ لَهُ

FaHuVa PaYRun LaHUv (Fa HuVa FaGLun LaHUv)

“O, onun için hayırdır”

Ayetin devamındaki رَبِّهِdayanışma ortaklıklarıdır. Birçok dindar insan vardır ki sigarayı helal kabul ediyor. Helali, haramı ayrı; yararlıyı, zararlıyı ayrı sayıyor. Habis kelimesini zararlı manasında anlamıyor. Peki, haramları ta’zim etmek insanlar için nasıl hayır olacaktır?

عِنْدَ رَبِّهِ

GıNDa RabBiHIy

“Rabbinin indinde”

Dayanışma ortaklıkları, kendisine ortak olanları ahlaki bakımdan sıralayacaktır. Kişiler bununla tezkiye edileceklerdir. Gıdaların kontrolü kolaydır. Tahlil yaparsanız bir haftalık bekleme şeklini rahatlıkla bulabilirsiniz.

Biz diyoruz ki, sigara içenler genel ve kamu hizmetlerinde istihdam edilmesin. Ahlaki dayanışma ortaklıkları onları aşağı derecelere atsın. Sigaranın veya başka bir şeyin zararlı olup olmadığına maaşlı sıradan memurlar değil, rasihlerin, seçimle rektör olanların kurduğu ilim adamları topluluğu tespit etsin böylece helal ve haram bilinmiş olacaktır.

وَأُحِلَّتْ لَكُمُ الْأَنْعَامُ

Va uXilLaT LaKuM eLEaNGAvMu (Va EuFGıLaT LaKuMu eLEaNGAvMu)

“Ve enam size helal kılındı”

Burada بَهِيمَةُالْأَنْعَامِdemiyor, الْأَنْعَامُdiyor. “Size bu helal edildi” diyor.

Bir daha bakalım بَهِيمَةkelimesini nerde kullanıyor?

Üç defa kullanılan بَهِيمَة kelimesinin ikisi Hacda ve kurban için kullanılmaktadır. Bir de Maide’de صَيْد (av) ile zikrederek orada da zibh ile ilgili olarak getirmektedir. O halde بَهِيمَة demek hayvanların erişkinleri ve sağlamları demektir yani küçükler kurban olmaz demektir.

إِلَّا مَا يُتْلَى عَلَيْكُمْ

EiLAv MAv YuTLAy GaLaYKuM

“Size tilavet olunanın dışında”

Burada ise “En’am size helal edilmiştir, tilavet edilenler hariç.” diyor. Demek ki enamın asıl olması helal olmasıdır. Haram olanın Kur’an’da bildirilmesi gerekmektedir. Helal için tilavet denmiş o halde haramlara Kur’an’da delil bulmalıyız. Helal olduğuna delil bulmalıyız. En’am ve en’ama kıyas edilenler helaldir. Kur’an’da sayılarak kıyas edilenler ise haramdır.

Yine birçok kimse Kur’an’ın usulünü bilmediği için Kur’an’da bu yok, o halde sigara mekruhtur, haram değildir diyorlar.

Kur’an kendisi usulünü koymaktadır. “Ben bir tanesini seçerim, onun hükmünü koyarım, onun illetini de size değişik yoldan bildiririm. İcma bunların başında gelir. Siz bunların tamamına işaret edeceksiniz.” diyor. Yani Kur’an’da ifade edilenler, ona karşı kıyas edilenlerin hepsi tilavet edilmektedir. Yani إِلَّا مَا ذُكِرَ denirdi.

Buradan anlıyoruz ki icma ve içtihat da tilavettir.

فَاجْتَنِبُوا الرِّجْسَ

FaiCaNIyBUv elRiCSa (FaiFTaGıLu eLFiGLa)

“Ricsden ictinab ediniz”

جَنْب‘uzak durmak’ demektir, sen uzak duracaksın. Bu ifade, üretimi de helal saymıyor demektir. İspirto üretmek helaldir ama rakı üretmek haramdır. Bunların alış ve satışları da haramdır. Dünyada cezaları ise mal sayılmamaları ve kamu tarafından korunmamalarıdır. Tütün eken kimsenin arazisi istimlak edilir, boş bırakmış sayılır.

رِجْز vücudun dışında oluşmuş pisliktir, kirdir.

رِجْس vücudun ifrazatındaki pisliktir, kirdir.

نَجَسise pislik değil pisliği taşıyandır. Çocuğun beşiğine koydukları kaptır.

رِجْسtüm soyut ve somut atıkları içermektedir. Pis hava da رِجْس‘dir.

مِنَ الْأَوْثَانِ

(MiNa eLEaVÇANı (MiNa elEaFGAvLı)

“Evsandan”

صَنَم‘heykel’ veya ‘resim’ demektir. وَثَن ise kutsallaştırılan kişi veya hayvandır. Evsandan rics, evsandan kir demektir. Bir insan veya hayvan sevgisi anlamında meveddet olarak ittihaz etmek demektir. İnsanlar eşittir. Bir kişinin tanrılaştırılmasından yani diktatör yapılmasından bahsetmektedir. Bunu men eden şey ise taşlamadır. Taş atılan kimse tanrılaştırılıp, Allah’tan başka tapılandır. Aklen attığı gibi fiilen de taşlamaktadır.

وَاجْتَنِبُوا قَوْلَ الزُّورِ (30)

Va iCTaNıBUv QaVLa elZUvRı (Va İCTaNıBUvFaGLa eLFıgLI)

“Ve zurun kavlinden ictinab ediniz.”

Bu emirler yalnız Hac’da değil her zaman ictinab edilecek şeylerdir.

Bugünkü insanlar ne yapıyorlar?

Kendilerinin yanında ise onu göklere çıkarıyorlar. Orada temin ettikleri çıkarlarla hayatlarını sürdürüyorlar. Bir de karşı tarafı yıkarak her türlü iftiraları meşru sayarak cephe oluşturuyorlar. Bu da insanları gruplara bölüyor.

Hac bu bölünmeyi ortadan kaldırmaktadır. Hac tüm insanları eşit hale getirmektedir.

زُور‘ziyaret’ demektir, dolaşmak anlamındadır. “Müzevvirlik” de söz taşımadır. İnsanın yüzüne karşı eksikliklerini söylemeyeceksin, karşı çıkmayarak sabredeceksin, kimsenin arkasından konuşmayacaksın.

Hepimiz bir araya geldiğimizde orada olmayanı dile dolarız, yüz yüze geldiğimizde gizleriz. Ben de bazen dalar bu tür zurun kavli içinde ya katılır ya da susarım. Sonunda gıybet etmiş olmamak için ilk karşılaştığımda yüzüne söylerim.

Bu kötü huyumuzdan vazgeçmeliyiz. Yüz yüze geldiğimizde birbirimizi methetmeliyiz, iyilikleri sayıp da onu kötülüklere düşürmemeliyiz. Eksikliklerimizi söyleyeceğiz.

 

YORUM

Allah’ın haramlarını önemsemek, en’amın helal olduğunu benimsemek, evsanın ricsinden ictinab etmek, müzevvirlikten ictinab etmek.

Dört kavram arasında ne gibi bir ilişki vardır ki وَ harfleri ile bağlanmıştır?

Haccın bu kavramlardaki ilişkisi nedir?

Bunlar arasındaki ilişkileri kavrayabilmek için bunların burada kastedilen manalarını bulmamız gerekmektedir. İkişer ikişer karşılaştırarak düşünmemiz gerekir. Allah’ın hurumatını ta’zim ile en’amın helal kılınması arasında helallik ve haramlık ilişkisi vardır. Allah’ın hurumatı dediğimiz zaman topluluğun yasakladığı şeyler demektir. En’amın helal olmasını zikretmesi ile topluluğun yararlı şeyleri yasaklayamayacağı anlamı çıkar. Öyleyse çözüm nasıl bulunacak?

Hakemlik sistemi bunu çözecektir.

أَوْثَانve رِجْس ile قَوْلَالزُّورarasında ne ilişki vardır?

Yunanlıları okursanız onların tanrıları kavga ederler. İnsanlar onların ordusu olur ve birbirleri ile savaşırlar. Bugün ise bu, tepe noktasına çıkmıştır. Karşı tarafa saldırma, kendi tarafını putlaştırmadır. Bunlar arasında da alaka açıktır.

O halde bu iki grup arasında bir ilişki bulursak dördünü de birbirine bağlamış oluruz. Bu ilişki de iyilik ile kötülük arasında kurulan dengedir. İlk ikisi iyi davranışları anlatmakta, sonraki iki taife de kötü davranışlardan bizi uzaklaştırmaktadır.

Bunların Hac ile ilgisi nedir ki فَ harfi ile Hac emrine bağlamaktadır?

Diyor ki, biz size hacılığı teşri ettik bu hasletleri kazandırsın diye. Üçüncü binyılda hacılık müessesesi insanlıkta birliğin sağlanmasında etkin rol oynayacaktır. Hacılık halkı sömürmek ve ezmek için kullanılmayacaktır.

 

Öz Türkçe ile:

“Bununla hala Allah’ın yasakları üzerinde duran için Yetiştiricisinin yanında iyilik vardır. Size daha önce aktarılanın dışında size davarlar uygun görüldü, yalakalığın kirliliğinden uzak durun ve kem sözden uzak durun.”

 

Kur’an kelimeleri ile:

“Böyle, Allah’ın haramlarını ta’zim eden kimse için de Rabbinin indinde hayır vardır ve size tilavet edilenin dışında enam size helal kılındı. Evsandan olan ricsden ictinab edin ve zurun kavlinden ictinab edin.”

 

ÜAvLiKa Va MaN YuGaüÜiM PuRuMAvTı elLAvHı FaHuVa PaYRun LaHUv GıNDa RabBiHIy Va uXilLaT LaKuM eLEaNGAvMu EilLAv MAv YuTLAy GaLaYKuM FaiCTaNIyBuv elRiCSa MiNa eLEaVÇAvNı Va iCTaNıBUv QaVLa elZUvRı

ذَلِكَ وَمَنْ يُعَظِّمْ حُرُمَاتِ اللَّهِ فَهُوَ خَيْرٌ لَهُ عِنْدَ رَبِّهِ وَأُحِلَّتْ لَكُمُ الْأَنْعَامُ إِلَّا مَا يُتْلَى عَلَيْكُمْ فَاجْتَنِبُوا الرِّجْسَ مِنَ الْأَوْثَانِ وَاجْتَنِبُوا قَوْلَ الزُّورِ (30)

 

İstanbul; 16 Mart 2019

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

resatnurierol@gmail.com

www.akevler.org (0532) 246 68 92

 

 


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
17.03.2019
10:55


1967...1968...1969...AKEVLER 53 YILDIR ÇALIŞIYOR...2017...2018...2019

BİZLER ÇALIŞIYOR VE YENİ İSLÂM MEDENİYETİ’Nİ KURUYORUZ...

SİZLERİ DE ÇALIŞMALARIMIZA DÂVET EDİYORUZ; BUYURUN, BİRLİKTE ÇALIŞALIM...

ADİL DÜZEN 1005

“ADİL DÜZEN” III. BİNYIL MEDENİYETİ PROJESİDİR

“VE BİZE DÜŞEN SADECE MÜBÎN/AÇIK TEBLİĞDİR.” (KUR’AN; Yâsin Sûresi, 36/17)

Haftalık Seminer Dergisi; 1005. Hafta - 16 MART 2019 - Fiyatı: www.akevler.orga tıklamak!

BU DERGİYİ HER HAFTA OKUTABİLİR.. ÇOĞALTABİLİR.. DAĞITABİLİRSİNİZ...

“ADİL DÜZEN” UYGULAMALARI YAPMAK İÇİN BİZLERE DANIŞABİLİRSİNİZ...

 

*KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 1005. SEMİNER

“HİÇ BİLENLER İLE BİLMEYENLER BİR OLUR MU?”      (KUR’AN; Zümer Sûresi, 39/9)

İ L İ M  TALEP ETMEK HER MÜSLÜMANIN ÜZERİNE FARZDIR.”      (Hadis)

Adres: AKEVLER İSTANBUL KOOPERATİFLERİ MERKEZİ,  Zafer Mah. Coşarsu Sk. No: 29 YENİBOSNA / İSTANBUL    Tel: (0212) 452 76 51

Tefsir Seminer Notları Yenibosna’da Cumartesi akşamları okunup tartışılmaktadır.

GAYEMİZ: Bu “SEMİNER NOTLARI”nın İstanbul, Türkiye ve bütün dünyada “OKUNMASIANLAŞILMASI VE UYGULANMASI”DIR. - ADİL DÜZEN ÇALIŞANLARI

 

***

 

*“ADİL DÜZEN” DERSLERİ/YORUMLARI

YALOVA HAYAT GAZETESİ VE ÖNERİLERİM

***

SERMAYE’NIN AJANLARI VE ÇÖZÜM

Süleyman KARAGÜLLE

 

***

 

*SEBÎLU’R-REŞÂD” / MAKALELER

Erbakan, selem sistemi ve faizi selemle yenmek(18)

Sinan E.; Erbakan’ı Anma Haftası ve Adil Düzen

Adil Düzen bağlamında belediyeler ne yapmalı?

Faiz ve zalim düzen yüzünden işsizsin kardeşim!

‘Faizli zalim düzen yüzünden’ itirafına az kaldı!

Seçim; inandırıcılığını kaybetmekte olan iktidar

Reşat Nuri EROL

 

***

 

HAC SÛRESİ - 7. Hafta

أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

يَاأَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ إِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَيْءٌ عَظِيمٌ (1) يَوْمَ تَرَوْنَهَا تَذْهَلُ كُلُّ مُرْضِعَةٍ عَمَّا أَرْضَعَتْ وَتَضَعُ كُلُّ ذَاتِ حَمْلٍ حَمْلَهَا وَتَرَى النَّاسَ سُكَارَى وَمَا هُمْ بِسُكَارَى وَلَكِنَّ عَذَابَ اللَّهِ شَدِيدٌ (2) وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَيَتَّبِعُ كُلَّ شَيْطَانٍ مَرِيدٍ (3) كُتِبَ عَلَيْهِ أَنَّهُ مَنْ تَوَلَّاهُ فَأَنَّهُ يُضِلُّهُ وَيَهْدِيهِ إِلَى عَذَابِ السَّعِيرِ (4) يَاأَيُّهَا النَّاسُ إِنْ كُنْتُمْ فِي رَيْبٍ مِنَ الْبَعْثِ فَإِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍ ثُمَّ مِنْ مُضْغَةٍ مُخَلَّقَةٍ وَغَيْرِ مُخَلَّقَةٍ لِنُبَيِّنَ لَكُمْ وَنُقِرُّ فِي الْأَرْحَامِ مَا نَشَاءُ إِلَى أَجَلٍ مُسَمًّى ثُمَّ نُخْرِجُكُمْ طِفْلًا ثُمَّ لِتَبْلُغُوا أَشُدَّكُمْ وَمِنْكُمْ مَنْ يُتَوَفَّى وَمِنْكُمْ مَنْ يُرَدُّ إِلَى أَرْذَلِ الْعُمُرِ لِكَيْلَا يَعْلَمَ مِنْ بَعْدِ عِلْمٍ شَيْئًا وَتَرَى الْأَرْضَ هَامِدَةً فَإِذَا أَنْزَلْنَا عَلَيْهَا الْمَاءَ اهْتَزَّتْ وَرَبَتْ وَأَنْبَتَتْ مِنْ كُلِّ زَوْجٍ بَهِيجٍ (5) ذَلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْحَقُّ وَأَنَّهُ يُحْيِي الْمَوْتَى وَأَنَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ (6) وَأَنَّ السَّاعَةَ آتِيَةٌ لَا رَيْبَ فِيهَا وَأَنَّ اللَّهَ يَبْعَثُ مَنْ فِي الْقُبُورِ (7) وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُنِيرٍ (8) ثَانِيَ عِطْفِهِ لِيُضِلَّ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ لَهُ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ وَنُذِيقُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عَذَابَ الْحَرِيقِ (9) ذَلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ يَدَاكَ وَأَنَّ اللَّهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِلْعَبِيدِ (10) وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَعْبُدُ اللَّهَ عَلَى حَرْفٍ فَإِنْ أَصَابَهُ خَيْرٌ اطْمَأَنَّ بِهِ وَإِنْ أَصَابَتْهُ فِتْنَةٌ انْقَلَبَ عَلَى وَجْهِهِ خَسِرَ الدُّنْيَا وَالْآخِرَةَ ذَلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُبِينُ (11) يَدْعُو مِنْ دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَضُرُّهُ وَمَا لَا يَنْفَعُهُ ذَلِكَ هُوَ الضَّلَالُ الْبَعِيدُ (12) يَدْعُو لَمَنْ ضَرُّهُ أَقْرَبُ مِنْ نَفْعِهِ لَبِئْسَ الْمَوْلَى وَلَبِئْسَ الْعَشِيرُ (13) إِنَّ اللَّهَ يُدْخِلُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ إِنَّ اللَّهَ يَفْعَلُ مَا يُرِيدُ (14) مَنْ كَانَ يَظُنُّ أَنْ لَنْ يَنْصُرَهُ اللَّهُ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ فَلْيَمْدُدْ بِسَبَبٍ إِلَى السَّمَاءِ ثُمَّ لْيَقْطَعْ فَلْيَنْظُرْ هَلْ يُذْهِبَنَّ كَيْدُهُ مَا يَغِيظُ (15) وَكَذَلِكَ أَنْزَلْنَاهُ آيَاتٍ بَيِّنَاتٍ وَأَنَّ اللَّهَ يَهْدِي مَنْ يُرِيدُ (16) إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَالَّذِينَ هَادُوا وَالصَّابِئِينَ وَالنَّصَارَى وَالْمَجُوسَ وَالَّذِينَ أَشْرَكُوا إِنَّ اللَّهَ يَفْصِلُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ (17) أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يَسْجُدُ لَهُ مَنْ فِي السَّمَوَاتِ وَمَنْ فِي الْأَرْضِ وَالشَّمْسُ وَالْقَمَرُ وَالنُّجُومُ وَالْجِبَالُ وَالشَّجَرُ وَالدَّوَابُّ وَكَثِيرٌ مِنَ النَّاسِ وَكَثِيرٌ حَقَّ عَلَيْهِ الْعَذَابُ وَمَنْ يُهِنِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ مُكْرِمٍ إِنَّ اللَّهَ يَفْعَلُ مَا يَشَاءُ (18) هَذَانِ خَصْمَانِ اخْتَصَمُوا فِي رَبِّهِمْ فَالَّذِينَ كَفَرُوا قُطِّعَتْ لَهُمْ ثِيَابٌ مِنْ نَارٍ يُصَبُّ مِنْ فَوْقِ رُءُوسِهِمُ الْحَمِيمُ (19) يُصْهَرُ بِهِ مَا فِي بُطُونِهِمْ وَالْجُلُودُ (20) وَلَهُمْ مَقَامِعُ مِنْ حَدِيدٍ (21) كُلَّمَا أَرَادُوا أَنْ يَخْرُجُوا مِنْهَا مِنْ غَمٍّ أُعِيدُوا فِيهَا وَذُوقُوا عَذَابَ الْحَرِيقِ (22) إِنَّ اللَّهَ يُدْخِلُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ يُحَلَّوْنَ فِيهَا مِنْ أَسَاوِرَ مِنْ ذَهَبٍ وَلُؤْلُؤًا وَلِبَاسُهُمْ فِيهَا حَرِيرٌ (23) وَهُدُوا إِلَى الطَّيِّبِ مِنَ الْقَوْلِ وَهُدُوا إِلَى صِرَاطِ الْحَمِيدِ (24) إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَيَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ وَالْمَسْجِدِ الْحَرَامِ الَّذِي جَعَلْنَاهُ لِلنَّاسِ سَوَاءً الْعَاكِفُ فِيهِ وَالْبَادِ وَمَنْ يُرِدْ فِيهِ بِإِلْحَادٍ بِظُلْمٍ نُذِقْهُ مِنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ (25) وَإِذْ بَوَّأْنَا لِإِبْرَاهِيمَ مَكَانَ الْبَيْتِ أَنْ لَا تُشْرِكْ بِي شَيْئًا وَطَهِّرْ بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ وَالْقَائِمِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ (26)

 

***

 

وَأَذِّنْ فِي النَّاسِ بِالْحَجِّ يَأْتُوكَ رِجَالًا وَعَلَى كُلِّ ضَامِرٍ يَأْتِينَ مِنْ كُلِّ فَجٍّ عَمِيقٍ (27) لِيَشْهَدُوا مَنَافِعَ لَهُمْ وَيَذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ فِي أَيَّامٍ مَعْلُومَاتٍ عَلَى مَا رَزَقَهُمْ مِنْ بَهِيمَةِ الْأَنْعَامِ فَكُلُوا مِنْهَا وَأَطْعِمُوا الْبَائِسَ الْفَقِيرَ (28) ثُمَّ لْيَقْضُوا تَفَثَهُمْ وَلْيُوفُوا نُذُورَهُمْ وَلْيَطَّوَّفُوا بِالْبَيْتِ الْعَتِيقِ (29) ذَلِكَ وَمَنْ يُعَظِّمْ حُرُمَاتِ اللَّهِ فَهُوَ خَيْرٌ لَهُ عِنْدَ رَبِّهِ وَأُحِلَّتْ لَكُمُ الْأَنْعَامُ إِلَّا مَا يُتْلَى عَلَيْكُمْ فَاجْتَنِبُوا الرِّجْسَ مِنَ الْأَوْثَانِ وَاجْتَنِبُوا قَوْلَ الزُّورِ (30)

 

***

 

وَأَذِّنْ فِي النَّاسِ

Va EaüÜiN Fiy elNAvSi (Va FagGiL Fiy eL FuGAvLı)

“Ve nâs içinde te’zin et”

Bundan önceki ayette “İbrahim için beytin mekânını tebvi’ ettik” dedikten sonra, “Biz ona dedik ki” demeden, “Bana bir şeyi işrak etmemen” dedi. Buradaki ت (تُشْرِكْ) harfi ile muhatap olanın İbrahim olduğunu kabul etmiş, ona göre tefsir etmiştik.

Bu ت harfi okuyucuya, Muhammed’e, şimdiki Mekke imamına raci olabilir. Yani biz İbrahim’e beytin yerini hazırladık, sen şimdi muhatabım olan imam, bu görevi yerine getirensin. Bu iki manaya gelsin diye “biz ona dedik” ifadesini hazf etmiştir.

Buradaki ت harfine değişik mana verilerek başka anlam çıkacaktır.

وَإِذْ بَوَّأْنَا لِإِبْرَاهِيمَ مَكَانَ الْبَيْتِ أَنْ لَا تُشْرِكْ بِي شَيْئًا وَطَهِّرْ بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ وَالْقَائِمِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ (26)

أُذُن ‘kulak’ demektir. “Ezan” kulağa duyurmak demektir. Yani çağırmak demektir. Sonra “izin” bir haberi bekleyen kimsenin kulağına gelen ses anlamında kinaye olarak ruhsat anlamı kazanmıştır.

ء gücü, ذ işaretle belirlemeyi, ن belirsizliği ifade eder.

“Ezan” yüz yüze gelmeden duyurmadır. Bugünkü radyo ve televizyonların hepsi ezan mahiyetindedir. Bu ayetin emri bundan yüz sene evvel yerine getirilemezdi. Bugün ise çok kolay yerine getirilir durumu vardır. أَذِّنْ لِلنَّاسِ demiyor da أَذِّنْ فِي النَّاسِ diyor. لِلنَّاسِ deseydi her birinin cep telefonuna mesaj olarak göndermeniz gerekirdi. فِي النَّاسِ deyince radyo veya televizyonla ulaşmak yeterli olur.

Nâsa ezan edebilmek için insanlığın bir yayın organı olacaktır. İnsanlığın bu yayın organı Arapça yayın yapacaktır. Ülkelerin televizyonları onu o ülkenin ulusal diline çevirerek yayınlayacaktır. Kur’an’ın emri budur. İnsanlara kendi dilleri ile hitap edeceğiz.

Bin dil üniversitesine bu sebeple ihtiyaç vardır. Bütün insanlara ulaşabilmemiz için bütün dillerden Arapça bilen mütercimler yetiştirmeliyiz. Biz onların dilini öğrenmeyeceğiz, onlar Arapça öğrenecekler.

“Nâs” yeryüzünde yaşayan insanların hepsidir. Buradaki tarif harfi istiğrak için gelmiştir. “Nâs” kelimesi çoğuldur. Muhatapları içerir. Günlük namazları kılanlar birer nâsdır. Cuma namazını beraber kılanlar birer nâsdırlar. Hac yapmakla yükümlü olanlar da bir nâsdır.

Emir Mekke imamına olduğuna göre Mekke imamının seçilme şekli üzerinde de durmamız gerekecektir.

Aşiretler birleşerek bir karye kurarlar. Halk orada üretip orada tüketir. İlk güvenlik ve mübadele birimi bucaktır. Karye (Bucak) topluluğun hücresidir. 100’e yakın bucak birleşir ve bir ili oluşturur. Bucak “kabile”dir, il “şa’b”dır. 100’e yakın il birleşir ve ülkeyi/devleti oluşturur, bu da “kavim”dir. Kavimler de bütün “nâsı/insanlığı” oluştururlar.

İnsanlığın merkezi Mekke’dir. Mekke’de her devletin bir ilçesi vardır, orada oturanlar kendi ülkelerinden gelenleri ağırlarlar, konuk ederler. Ayrıca Mekke bucağı vardır. Dünyadaki üniversitelerin rektörleri yani ilmî dayanışmanın sorumluları oraya birer ilim adamı gönderirler. Onlar Mekke beldesine yerleşirler. Her ülkede 10’a yakın üniversite vardır. Yeryüzünde 100’e yakın ülke vardır. Toplam olarak bin âlim oraya gitmiş olur. Yüz ilim vardır. Her ilimden on âlim gitmiş olur. İşte, Mekke beldesi bunlardan oluşur. Şimdiki Mekke sakinleri Mekke ilinde yerleşirler. İlçelerinde otururlar. Arapların da ilçeleri vardır.

Bu üniversite ilmî şura oluşturur. Ona yakın şura olur. İlmî şura âlimlerden birini Mekke emiri olarak seçer. İşte, Mekke emiri budur. Devlet başkanları 50 yaşında seçilebilirler, 10 sene imamlık yaparlar, sonra fahri imam olurlar.

Mekke emirinin orduları yoktur. Siyasi başkanlık yapmaz. Dünyanın güvenliği ile meşgul olmaz. Güvenlik hakemler kararı ile kurulur. Gönüllü devletler hakem kararlarına uymayanları yola getirirler. Savaş burada meşrudur. Ganimet savaş sonunda alınabilir. Savaş da hakemlerin kararı ile yapılır.

...

DEVAMI VE TAMAMI SEMİNER NOTLARINDA...


Reşat Nuri Erol
17.03.2019
11:00


İslam Medeniyeti Vakfı

28 abone

https://www.youtube.com/channel/UCFo3tKrGvXdcWpcpSXwpLfg


İslam Medeniyeti Vakfı - YouTube






Çok Yorumlanan Seminerler
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 834
Hûd Sûresi Tefsiri 74-78. Âyetler
17.10.2015 12547 Okunma
11 Yorum 15.11.2015 22:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1076
Şuara Suresi Tefsiri 203-212. Ayetler
8.08.2020 4431 Okunma
6 Yorum 09.08.2020 19:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 884
Nahl Suresi Tefsiri 73-77. Ayetler
15.10.2016 6086 Okunma
5 Yorum 18.10.2016 13:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1057
Furkan Suresi Tefsiri 53-59. Ayetler
28.03.2020 4955 Okunma
5 Yorum 19.05.2020 16:27
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1075
Şuara Suresi Tefsiri 192-202. Ayetler
1.08.2020 4371 Okunma
5 Yorum 06.08.2020 19:32
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1083
Neml Suresi Tefsiri 20-26. Ayetler
26.09.2020 7088 Okunma
5 Yorum 03.10.2020 19:37
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 850
İbrahim Sûresi Tefsiri 23-26. Âyetler
6.02.2016 8574 Okunma
4 Yorum 07.02.2016 19:39
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 967
Taha Suresi Tefsiri 37-41. Ayetler
2.06.2018 5235 Okunma
4 Yorum 03.06.2018 01:37
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 993
Enbiya Suresi Tefsiri 76-82. Ayetler
22.12.2018 3965 Okunma
4 Yorum 28.12.2018 17:19
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1069
Şuara Suresi Tefsiri 92-104. Ayetler
20.06.2020 4853 Okunma
4 Yorum 21.06.2020 19:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1077
Şuara Suresi Tefsiri 213-223. Ayetler
15.08.2020 4070 Okunma
4 Yorum 16.08.2020 18:26
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1100
Kasas Suresi Tefsiri 26-28. Ayetler
23.01.2021 5115 Okunma
4 Yorum 28.02.2021 11:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 817
Hûd Sûresi Tefsiri 9-12. Âyetler
6.06.2015 7308 Okunma
3 Yorum 25.06.2015 04:16
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 822
Hûd Sûresi Tefsiri 28-31. Ayetler
11.07.2015 5798 Okunma
3 Yorum 13.07.2015 01:16
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 838
Hûd Sûresi Tefsiri 90-95. Âyetler
14.11.2015 8867 Okunma
3 Yorum 21.11.2015 15:31
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 885
Nahl Suresi Tefsiri 78-82. Ayetler
22.10.2016 5606 Okunma
3 Yorum 23.10.2016 08:37
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 913
İsra Suresi Tefsiri 88-92. Ayetler
6.05.2017 5421 Okunma
3 Yorum 10.05.2017 12:21
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 996
Enbiya Suresi Tefsiri 95-100. Ayetler
12.01.2019 4267 Okunma
3 Yorum 20.01.2019 14:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1004
Hac Suresi Tefsiri 23-26. Ayetler
9.03.2019 5240 Okunma
3 Yorum 10.03.2019 14:32
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1052
Furkan Suresi Tefsiri 21-29. Ayetler
22.02.2020 4977 Okunma
3 Yorum 24.05.2020 16:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1059
Furkan Suresi Tefsiri 68-72. Ayetler
11.04.2020 5059 Okunma
3 Yorum 16.05.2020 16:02
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1065
Şuara Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
23.05.2020 4639 Okunma
3 Yorum 29.05.2020 18:08
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1066
Şuara Suresi Tefsiri 53-68. Ayetler
30.05.2020 4703 Okunma
3 Yorum 31.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1067
Şuara Suresi Tefsiri 69-82. Ayetler
6.06.2020 4873 Okunma
3 Yorum 08.06.2020 14:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1071
Şuara Suresi Tefsiri 123-140. Ayetler
4.07.2020 4121 Okunma
3 Yorum 11.07.2020 03:35
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1073
Şuara Suresi Tefsiri 160-175. Ayetler
18.07.2020 4256 Okunma
3 Yorum 20.07.2020 11:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1074
Şuara Suresi Tefsiri 176-191. Ayetler
25.07.2020 4452 Okunma
3 Yorum 26.07.2020 16:16
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1078
Şuara Suresi Tefsiri 224-227. Ayetler
22.08.2020 4439 Okunma
3 Yorum 23.08.2020 21:17
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1082
Neml Suresi Tefsiri 15-19. Ayetler
19.09.2020 5170 Okunma
3 Yorum 03.10.2020 18:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 537
AHZÂB SÛRESİ TEFSİRİ -35.AYETLER
21.11.2009 4558 Okunma
2 Yorum 02.12.2009 12:32
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 818
Hûd Sûresi Tefsiri 13-16. Âyetler
13.06.2015 5874 Okunma
2 Yorum 25.06.2015 04:19
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 825
Hûd Sûresi Tefsiri 41-44. Âyetler
8.08.2015 8668 Okunma
2 Yorum 11.08.2015 17:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 837
Hûd Sûresi Tefsiri 87-89. Âyetler
7.11.2015 7747 Okunma
2 Yorum 08.11.2015 18:47
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 842
Hûd Sûresi Tefsiri 114-116. Âyetler
12.12.2015 9263 Okunma
2 Yorum 20.12.2015 12:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 844
Hûd Sûresi Tefsiri 120-123. Âyetler
26.12.2015 7574 Okunma
2 Yorum 27.12.2015 13:32
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 857
Hicr Sûresi Tefsiri 9. Âyetler
26.03.2016 6143 Okunma
2 Yorum 27.03.2016 10:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 858
Hicr Sûresi Tefsiri 10-15. Âyetler
2.04.2016 9401 Okunma
2 Yorum 03.04.2016 10:18
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 864
Hicr Suresi Tefsiri 57-66. Ayetler
14.05.2016 9624 Okunma
2 Yorum 15.05.2016 08:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 877
Nahl Suresi Tefsiri 36-39. Ayetler
20.08.2016 5266 Okunma
2 Yorum 21.08.2016 18:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 887
Nahl Suresi Tefsiri 89-92. Ayetler
5.11.2016 6037 Okunma
2 Yorum 07.11.2016 09:00
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 889
Nahl Suresi Tefsiri 98-105. Ayetler
19.11.2016 6018 Okunma
2 Yorum 20.11.2016 09:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 912
İsra Suresi Tefsiri 81-87. Ayetler
29.04.2017 5195 Okunma
2 Yorum 30.04.2017 10:06
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 965
Taha Suresi Tefsiri 17-24. Ayetler
19.05.2018 4568 Okunma
2 Yorum 24.05.2018 06:16
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 989
Enbiya Suresi Tefsiri 44-50. Ayetler
24.11.2018 4071 Okunma
2 Yorum 30.11.2018 12:01
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 999
Hac Suresi Tefsiri 1-4. Ayetler
2.02.2019 6400 Okunma
2 Yorum 03.02.2019 09:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1005
Hac Suresi Tefsiri 27-30. Ayetler
16.03.2019 4987 Okunma
2 Yorum 17.03.2019 11:00
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1033
Nur Suresi Tefsiri 6-11. Ayetler
12.10.2019 5450 Okunma
2 Yorum 16.10.2019 14:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1040
Nur Suresi Tefsiri 35-38. Ayetler
30.11.2019 9181 Okunma
2 Yorum 03.12.2019 13:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1041
Nur Suresi Tefsiri 39-42. Ayetler
7.12.2019 5337 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 00:42
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1050
Furkan Suresi Tefsiri 10-16. Ayetler
8.02.2020 4953 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 11:38


© 2024 - Akevler