SAĞLIK: Ekini ve nesli helak eden insanlar…-4
Hazreti Peygamber’in bir hadisi ile başlayalım: “İman müstesna, hiçbir kişiye sıhhatten/sağlıktan daha hayırlı bir nimet verilmemiştir.”
Cihan padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın hasta yatağında söylediği söz olarak bilinen “Halk içinde mu’teber bir nesne yok devlet gibi / Olmaya devlet cihânda bir nefes sihhat gibi” sözünün anlamı şöyle özetlenebilir:
Hayat, sevinç ve mutlulukla, acı ve sıkıntılarla iç içe yaşanır.
Pek çok dert ve sıkıntı insanın karşısına çıkabilir, ancak bütün bu problemler sağlık kadar önemli değildir.
Sağlıklı olarak alınan tek bir nefesin bile değeri bilinmelidir.
Bütün dünya insanın olsa bile sağlık olmayınca hiçbir önemi olmuyor.
Bu girizgâhtan sonra, önceki yazımızda kaldığımız yerden devam edelim…
***
Proteİnlerden Şeker
“Bu ziyan sendromuna kaşeksia (cachexia) denir. Kaşeksia vücudun proteinlerden (evet, doğru duydunuz, karbonhidratlardan veya yağlardan değil de, proteinlerden) “glükoneogenez” (yeniden glükoz yapımı) işlemiyle, şeker elde etmesidir. Bu şeker kanseri besler. Vücut sonunda, kanser hücresini beslemeye çalışırken kendisi açlık çeker. Şimdi, kanserin şekerle beslendiğini öğrenmişken, onu şekerle beslemek mantıklı geliyor mu size?
Yani karbonhidratlardan zengin bir diyet uygulamak? Bugün, kansere karşı uygulanan birçok besin terapisi mevcuttur (işe de yaramaktadırlar), çünkü günün birinde birisi şeker ile kanser arasındaki bu bağlantıyı görmüştür.
Bu tedavilerde, karbonhidratlar bakımından zengin gıdalara izin verilmez. Tedavilerin hiçbirinde şekere de izin verilmez, çünkü şeker kanseri beslemektedir.
Peki, doktorunuz bu gerçekleri size neden söylemez? Kim bilir? Belki de doktorunuz kanseri tedavi edecek kişinin siz değil de, kendisi olduğunu düşünmektedir. Belki de, Otto Warburg’un buluşunu duymuştur ama geri kalan parçaları tamamlayamamıştır. Belki de beslenmeyle ilgili hiçbir şey öğrenmemiştir.
Aslında 1978’e kadar ABD’nin resmi kuruluşlarından biri, beslenmenin kanserle bir ilgisi olmadığını iddia etmekteydi! Kanser ve şeker bağlantısından haberdar olanlar ise, dikkate değer tedavi yöntemleri ile ortaya çıktılar. Bunlardan biri ‘Laetrile’dir. Kaşeksialı hastaların yüzde 50’den fazlasında glükoneogenez sürecini durduran hidrazin sülfat bunlardan bir diğeridir. Bugün, Minnesota Üniversitesi kemoterapi alanında bir “akıllı bomba” üzerinde çalışmaktadır. Akıllı bomba diyebileceğimiz bu ilacın üzerinde bir kaplama vardır. İlaç, vücutta oksijensiz bir bölge ile karşı karşıya geldiğinde bu kaplamayı üzerinden atıyor. Kanseri yok etmek için kemoterapiyi serbest bırakıyor. Çünkü vücutta oksijensiz olan tek alan, kanserli bölgedir. Kanser hücresini aç bırakmaya çalışan besin terapileri de vardır. Kanserin ne sevdiğini bilen hasta, bunları yemekten kaçınır. Kanser, çiğ yiyeceklerdense, pişmiş yiyecekleri sever. Pişirme işlemi, besinlerdeki enzimleri ve vitaminleri yok etmektedir.
Bir de, kanserin şeker sevdiğini aklınızdan çıkarmayın. Kanserinizi sevmiyorsanız, onu beslemeyin! Şeker yerine tatlandırıcı kullanmak bir çözüm değildir. Şeker yerine tatlandırıcı kullanmayı düşünüyorsanız, başka bir tuzağa düşmüş olursunuz. Tatlandırıcıların da vücuda ciddi zararları olduğu, yapılan araştırmalarla kanıtlandı.
Örneğin, Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), sakarin içeren her türlü gıda maddesinin üzerine “Sağlığa zararlıdır. Hayvanlar üzerinde yapılan testlerde kansere yol açmıştır,” ibaresinin konmasını şart koştu.
Aspartam ve sükraloz gibi diğer tatlandırıcılar da yan etkileri nedeniyle uzak durulması gereken gıdalar arasında. (Editörün notu: Ama maalesef bunların üzerinde henüz böyle bir ibare yok). Kaynak: International Wellness Directory”
(“Son iki yüzyıldır şeker tüketimi nasıl arttı?” konusu ile devam edeceğiz…)