PARALELE DAİR
“…Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler…”
Bu satırlar, Mustafa Kemal’in 20 Ekim 1927 tarihli “Gençliğe Hitabesin”den alınmıştır.
Bugün Türkiye’nin hali Musafa Kemal’in tarif ettiği gibidir. Bütün kalelerine zaptedilmiş yani; finans, basın, medya vb yabancıların ve/veya işbirlikçilerinin ellerinde; Bütün Tersanelerine girilmiş örneğin; Deniz Kuvveleri mensupları “casusluk ithamı ile” dağıtılmış ve hapishanelere tıkılmış; Bütün Orduları dağıtılmış yani; Genel Kurmay başkanı ve orgeneraller tutuklanmış, bir savaş olsa orduyu sevk ve idare edecek komutan bırakılmamış; ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş mesela; emniyetinden jandarmasına, ordusundan yargısına, milli eğitiminden diyanetine, vb tüm bürokratik makam ve mevkiler ele geçirilmiş; bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve (henüz bunun oluştuğu kanaatim yoktur ama) hatta hıyanet içinde bulunabilirler, örneğin iktidar sahipleri 11 yıldır ya uyumuş, ya da bu duruma sessiz kalmıştır.
İnsanlar, istisnasız bütün insanlar; “iyi insanlar yönetimde olursa sonuç iyi olur” diye düşünürler. Bunun böyle olmadığını, olamayacağını son olaylarda bir kez daha görmüş olduk. Aslolan düzenini iyi olması, iyi kurgulanmış olması, herhangi biri kötü olsa bile sistemin kendi kendini “otokontrol” ile düzeltebilmesi, dengenini stabil olması ve sapma halinde kısa ürede tekrar denge konumuna gelebilmesi; hasılı “sistemin/düzenin iyi olması” gereklidir. Düzen köTü ise iyi insanlar da iyi bir şey yapamaz, düzen iyi ise kötü insanlar da kötü bir şey yapamazlar.
Elinizi kaldırmak istediğinizde beyniniz sinyaller gönderir ve iskelet ve kas sisteminiz bunlara uyarak eliniz havaya kalkar. Devlet yönetimi de böyledir. Üst makamlar bir hareket için talimat verirler ve alt organlar da buna uyar ve o hareketi yaparlar. Fakat vücudunuzda felç varsa beyniniz talimat gönderir ama uzuvlar onu yapmazlar. Devletin de böyle “felç” olduğu bir durumu şu günlerde yaşıyoruz. Emir komuta sistemi işlemiyor, hatta talimatlar bağlı olunan makamlardan değil de dışarıdan alınarak hareketler yapılıyor. Bu felçten de beter bir durumdur. Böyle bir bedenin yaşaması ve iş yapması mümkün görünmemektedir.
“İktidar tecezzi etmez”. Yani bir makam iki yetkili tarafından doldurulamaz. Allah’ın tek olmasının yegane sebebi budur. Ayette “…Allah’la beraber bir ilah daha olsaydı, yerde ve göklerde fesat olurdu…” diyor. Burada sosyolojik olarak “Allah” kelimesini “Devlet” olarak alınız (zaten öyledir), “Arz” kelimesini “ülke”, “semavat” kelimesini de “üstündekiler/YAŞAYANLAR” olarak alınız aynı sonuç çıkar. Ülkede ve insanlar arsında fesat çıkar. İktidara ortak olmak isteyenler isterse en iyi Allah dostları olsun, netice fark etmez. “Çatal kazık yere batmaz” diye meşhur bir atasözü vardır. İktidar kötü de olsa, oyunu kuralına göre oynayıp, demokratik usullerle iktidara talip olup, onu değiştirmek gerekir. Sokak hareketleri ile oluşacak bir iktidar ancak ikinci, üçüncü sınıf demokrasilerde görülebilecek bir yönetim olabilir. Paralel olara adlandırılanları ise hiçbir kategoriye koymak istemem. Ülkemizde gerçek demokrasi vardır. Batıdaki göstermelik iki veya bir elin parmaklarını geçmeyen sayıdaki partilere inat, onlarca parti dinamik ve faaldir. Ülke her geçen gün daha iyiye evrilmektedir, hepimiz ayrıca olgunlaşmaktayız.
Şura/30 da “… size musibetten, KENDİ ELLERİNİZİN KESB ETTİĞİNDEN BAŞKASI isabet etmez…” diyor. İfade mutlaktır. Her kimin başına bir sıkıntı, bir bela geliyorsa o ancak kendi ellerinin hazırladığındandır. Ak Partinin başına gelen de, Cemaatin başına gelen de ancak(illa ile söylüyor) kendi elleriyle yaptıklarındandır.
Olan her şeyde hayır vardır. Cemaat de Ak Parti de bunlardan ders çıkarır ve düzelirler. Düzelmeyen tasfiye olur, gider. Türkiye ise daha fazla kazanır, demirin dövülerek çelikleşmesi gibi bütün bu sıkıntılardan kazanımlarla çıkar. Kısa sürelerde ortaya çıkan olumsuzlar ve zararlar, daha sonra hayırlara ve ferahlığa tebdil olur.
Saygılarımla.
Hüseyin Kayahan