Oğuzhan Asiltürk, Zeki Sayın, İbrahim Saraçbaşı
“İNNÂ LİLLÂHİVE İNNÂ İLEYHİ RACİÛN…” (Ayet, Bakara, 156)
Başlıkta ismini andığım kişilerin özellikle mücadele ve mücahede hayatımda önemli yerleri var ve son günlerde üçü de peş peşe rahmeti Rahman’a kavuştular…
Her birini anmak amacıyla mücadele ve mücahede hayatımızda yaşadıklarımızı yazmaya başlasam birkaç yazı yazmam gerekir ama bu sefer bunu yapmayacağım…
Daha doğrusunu yazmak gerekirse; yazamayacağım…
Zira son zamanlarda o kadar çok vefat var ki…
Bundan dolayı tek yazı ile iktifa edeceğim…
Siz bu tek yazımı çoğa sayıverin, lütfen…
Artık yazmak bile o kadar zor ki…
Bu zorluğu aşmak daha da zor…
Allah hepimize kolaylık versin ve bu gibi durumlarda sabırlar ihsan eylesin…
Necmettin Erbakan Hocam vefat ettiğinde çok etkilenmiş, yazabileceklerimi yazmış ve vefatının sene-i devriyelerinde her seferinde birkaç yazı yazmıştım…
Prof. Dr. Arif Ersoy Ağabeyimiz ve Hocamız vefat ettiğinde de benzer duyguların etkisiyle yazabileceklerimizi yazmıştık…
Süleyman Karagülle Hocamızın dört ay önceki vefatı ise tam olarak anlatılamayacak ve yazılamayacak kadar etkili oldu…
Bu hocalarımızın her biri âlem çapında kimseler idiler ve malum olduğu üzere, her bir hocamızın yani âlimimizin ölümü âlemin ölümü mesabesindedir; nitekim öyle de oldu…
Allah tüm mevtalarımıza rahmet etsin ve cümlemizi cennetinde cem eylesin…
Yazıya Bakara Suresi’nden bir ayet ile başladık…
Dünyanın en hüzünlü vedası ile devam edelim…
Abdullah ibni Mes'ûd dünyanın en hüzünlü vedasını bizlere şöyle anlatır:
“Canım O'na feda olsun! Sevgili Peygamberimizin ayrılık vakti yaklaştığında Hz. Âişe annemizin evinde toplandık. Efendimiz bizlere baktı, gözleri doldu. Sonra:
‘Merhaba size, Allah'ın selamı üzerinize olsun. Allah sizi korusun, sizi huzur içinde yaşatsın, size merhamet etsin, size yardım etsin, sizi rızıklandırsın, sizi yüceltsin, sizi başarıya ulaştırsın. Sizi Allah'a emanet ediyorum. Ayrılık vakti yaklaştı. Allah'a, Cennetü'l-Me'vâ'ya, Sidretü'l-Müntehâ'ya, Refîk-i A'lâ'ya dönüş var. Allah size rahmet etsin, sizi peygamberinizden dolayı hayırla mükâfatlandırsın. Burada bulunmayan ashâbıma selam söyleyin. Kıyamet gününe kadar benim dinime tâbi olanlara da selam söyleyin.' buyurdu ve ağlamaya başladı. O ağlayınca biz de ağladık.” (İbni Sa'd, Tabakat)
Hem yazı başlığımdaki üç ismi hem de sonra isimlerini andığım üç hocamızı anarken “âlimin ölümü âlemin ölümü gibidir” hatırlatmasını yaptım; dünya ve insanlığın ‘sosyal tufan’ seviyesindeki sorunları ile çözümleri bizi bekliyorken... Bendenize ulaştırılan uzunca bir yazıdaki bir bölüm ile devam edelim, böylece meramımı daha iyi anlatmış olurum inşallah…
“Afganistan’da Taliban’ın elinden tutup Taliban’a abilik yapacak ve devlet olmayı öğretecek bir çalışma yaptık mı? / Mısır’da İhvan’ın geldiği süreçle ilgili oradaki Müslümanlara yardım için bir yol haritası ortaya koyacak çalışmanın içine girdik mi? / Suriye problemi, göç sorunu, mülteciler sorunu... gibi onlarca konuda problemleri yerinde çözecek somut adım attık mı? / Adİl Düzen çalışmalarının üzerine bir tuğla daha koyacak yeni bir çalışma yaptık mı? / İstanbul Sözleşmesi’ne ve aile yapımızın yıkımına karşı hangi projeleri ortaya koyduk? / Ahlak ve maneviyat olarak yıkılan bu topluma merhem olacak somut bir çalışmanın içine girip ahlak ve maneviyat bayrağını açtık mı? / İtikadi dejenerasyona, mikrop harbine, bâtıl İslam telakkilerine karşı hangi çalışmanın içindeyiz? / Ekonomik sıkılara karşı Adİl Ekonomik Düzen’den hangi teklifleri ve alternatifleri ortaya koyduk? / Sadece plandemi meselesi değil her alanda dökülüyoruz.”
(Gelecek yazımıza söz konusu yazının tamamı ile devam edebiliriz…)