Gafletten uyanmak için daha ne bekliyoruz?!.-1
Bugün ele alacağım konuyu, haftalık seminer çalışmalarımız çerçevesinde, Mayıs ayında işlemiştik. Siz değerli okuyucularımla paylaşmak için fırsat kolluyordum ama Taksim Gezi Parkı olayları sebebiyle aradan iki ay geçti. Gezi Parkı gündemi ile ilgili on bir yazı yazdık, bu gündem biraz tavsadı ama bence bitmedi, her an tetikte olmamız gerekiyor...
Çözüm Süreci yeniden gündemdeki yerini aldı, yeniden sadece Kürtler konuşuluyor...
Çözüm üretemediğimiz o kadar çok sorunumuz var ki; bunların hikmeti ne ola?!.
Soruyu şöyle de sorabilirim; hangi temel sorunumuza çözüm üretebildik ki?!.
“Tek çare ve çözüm ADİL DÜZEN” diyordu, Merhum Erbakan Hocamız…
Hocamızı gerektiği gibi dinleyen olmadı; dediklerinin hikmeti anlaşıldı mı?..
Musibetler nasihat olup da artık gereğinin yapılması gerekmiyor mu?..
“Kürt sorunu” dahil olmak üzere, “SOSYAL TUFAN” seviyesindeki DİNÎ, İLMÎ, İKTİSADÎ, SİYASÎ SORUNLARI çözüme kavuşturmak için daha ne bekliyoruz?!.
Geriye “kıyamet” seviyesinde bir musibet dışında ne kaldı; NE KALDI?!.
Sadece halkımız değil, tüm insanlık bizi bekliyorken; daha ne diye Gezi Parkı olayları ve diğer sorunlarımızla debelenip duruyor ve oyalanıyoruz; NE DİYE VE NEDEN?!.
Derin gaflet uykusundan uyanmak için daha ne bekliyoruz?!.
Allah aşkına söyler misiniz; ne bekliyorsunuz?!.
Gafletten uyanmak için daha ne bekliyoruz?!.
Söyler misiniz; daha ne bekliyoruz?!.
NE BEKLİYORUZ?!.
***
Hayrettin Karaman Hoca, “RAPORUM (2)” başlıklı yazısında, konu ile ilgili olarak dikkatimi çeken şu ifadeleri kullandı:
“Kürtlerin talepleri demokratikleşme ile çözülecekse başka kesimlere ait taleplerin de çözüm sürecine ithal edilmesi gerekir. Ülkemizde halinden memnun olmayanlar yalnızca Kürtler değildir. Sağcı, solcu, zengin, yoksul, çalışan, emekli, laik, dindar, Alevi, Sünni… kesimlerin de kendilerine göre haklı ve demokratik talepleri vardır. Çözüm sürecinde bütün kesimler muhatap alınmalı, istedikleri olmasa bile dinlenmeli, demokratik tepki koymalarına imkân verilmelidir…” (Yeni Şafak, 11.07.2013)
Zaman yazarı Prof. Dr. Mümtaz’er Türköne ise “İslâmcılık öldü!” yazılarından sonra, “Kürt sorunu” ile ilgili olarak da iyice karamsar yazılar yazmaya başladı!
“21. YÜZYIL KİME MEZAR OLACAK?” başlıklı son yazısının başından, ortasından ve sonundan örnekler verirsem, yazarın bakış açısı anlaşılacaktır:
“Barzani’nin Kürt Ulusal Kongresi çağrısında bulunurken söylediği; “21. yüzyıl, Kürtlerin umutlarının gerçekleşeceği yüzyıl olacak.” (…) / Barzani’nin vaadinin aynısı, 90’larda “21. asır Türk asrı olacak.” şeklinde tedavüldeydi. Peki ne oldu?.. / 21. yüzyıla ne Türkler, ne Kürtler ne de Araplar damgasını vurabiliyor. Kalan büyük güçler yepyeni bir dünyayı, hepimizin ölü bedenleri üzerine inşa ediyor... / Görünen o ki 21. yüzyıl ne Kürtlerin, ne Türklerin, ne de Arapların asrı olacak. Bu kadim üç unsur, aradaki tefrikayı kaldırıp birlikte bir çözüm bulamadığı takdirde bu coğrafyada üç ayrı dilden benzer ağıtları yakarak kendileri için daha çok mezar kazacaklar.” (Zaman, 23.07.2013)
***
Evet…
Ne kadar dikkat çekici…
Ne kadar uyarıcı ifade ve değerlendirmeler…
Ne kadar da ibret alıp gereğini yapmayı düşündürüyor…
Demek ki sadece biz değil, birileri daha bizi ve herkesi uyarıyor…
Ne dersiniz; üzerinde ehemmiyetle durmayı gerektirecek kadar önemli değil mi?..
(Bitmedi; gelecek yazıda meselenin daha başka ve farklı boyutları var.)