TEFSİR, İÇTİHAT ve FIKIH
‘Bugünkü yani bu haftaki (722’nci) seminerimizde “fıkıh” yapmaya çalışacağız. / Nitekim öyle yaptık...’ Önceki ‘İbret alınası bir açıklama!’ başlıklı yazımız işte bu cümlelere sona eriyordu. ‘Fıkıh yaptık’ da hangi konuyu işledik, onu da açıklamış olayım.
“Adil Düzen’de Turizmin Hükümleri Nelerdir? / Bu Hükümleri Nasıl Çıkarabiliriz?” dedik ve şöyle devam ettik: ‘Önce Kur’an’da turizmle ilgili kelimeleri belirlememiz gerekir. Bunun için Kur’an’ı baştan sonuna kadar okur ve her âyette turizmle ilgili bir kelime varsa onu belirleriz...’ Devamında dediğimiz şuydu: ‘Demek ki turizme ait fıkıh yapmak için önce ‘tefsir ilmini bilmek’ gerekmektedir. / Sonra ‘turizm sektörünü bilmek’ gerekmektedir. / Ondan sonra da ‘Kur’an’ın baştan sonuna kadar ona göre taranması’ gerekmektedir.’
Bu bağlamda çalışmamızın bir yerinde dedik ki: “Turizm ile ilgili kelimeleri aklımıza geldiğince sıralayalım. Yani Kur’an’ı taradığımızda karşımıza şu kelimeler çıkacaktır. ‘SEYR, SEYAHAT, SEFER, İNTİŞAR… / DAYF, RESUL, MUHACİR, İBNU’S-SEBİL…’” Daha başka kelimeler ve bu kelimelerin geçtiği ilgili âyetler var. Bu hafta işte o âyetler üzerinde çalışma yaptıktan sonra meseleyi şöyle bağladık: ‘Turizm hakkında fıkıh oluşturabilmemiz için: a) Bir deneme turizm işletmesini kurmamız gerekmektedir. b) Bunu dört araştırmacı ortak kuracaktır. c) ‘Adil Düzene Göre İnsanlık Anayasası’nı tetkik ederek oradaki müesseselere uyumlu bir işletme kurmalıyız. İslâm düzenindeki müesseseler onlara uyumlu olmalıdır. d) İşletme senedini çıkararak muhasebesini çalışır hâle getirmeliyiz.’
Çalışmamızın tamamına www.akevler.org ‘Seminerler’ bölümünden ulaşılabilir.
Bu açıklamalardan sonra, bugünkü yazımızın başlığında ifade edilen ‘TEFSİR, İÇTİHAT ve FIKIH’ meselesine gelince; şimdi bu önemli meseleler üzerinde durabiliriz…
***
‘Çevremiz vardır. Olaylar orada cereyan eder. Işık, ses, tat ve koku olarak bize ulaşır. Biz elimizle dokunarak onlara ulaşırız. Böylece çevremizden bize bilgiler gelir. Gelen bilgilere bir ad veririz ve kelime olarak veya cümle olarak depolarız. Sonra onları beynimizde muhakeme eder ve yapmamız gerekenler hakkında karar veririz. Beynimiz kaslara emreder, kaslar da bedenimizi harekete geçirir ve çevremize etki ederiz. Böylece bilgi ve etki alarak, sonra da etkileyerek yaşarız.
Çevremizde bizim gibi varlıklar vardır. Onlarla çevremiz aracılığı ile ilişki kurarız. Onlarla dil ile anlaşırız. Aynı dil sayesinde benler birleşir biz olur. Böylece benim çevrem bizim çevremize dönüşmüş olur. Çevrelerimizdeki olayları anlayabilmek için çevremizdeki olayları dönüştürmemiz gerekir. Bu da ancak dil ile olur. Dil sayesinde topluluk oluşur ve dil ile ifade edilen topluluğun çevresi olur.
Dil ile ifade edilen sosyal çevreyi anlamamız için ifadelerin taşıdığı manaları bilmemiz gerekir. Buna “TEFSİR İLMİ” denir. Yani bir cümlenin neler ifade ettiğini bilme ilmine “TEFSİR” denir. Tefsir merkezden çevreye yayılmadır, bir şeyin çok şey ifade etmesidir.
Bir konuda çevreyi öğrenebilmemiz ve ona göre karar verebilmemiz için o konudaki değişiklikleri araya getirip onlardan bilgi almak ve onların verdiği bilgileri değerlendirerek yeni bilgi üretmek ise “İÇTİHAT”tır. İçtihat da çevreden merkeze doğru gelmedir. Tefsirde merkezden çevreye gidiş varken, içtihatta çevreden merkeze gelme vardır. Çevreden alınan bilgiler “delil”dir. Delillerin değerlendirilmesi ile varılan sonuçlara “hüküm” denir. Delillerden hüküm çıkarmaya “içtihat” denir. Çok delilden bir hüküm çıkarıyorsunuz. Bir hükümden çok deliller üretmeye de “yorum tefsir” denir.
Biz 722 haftadan beri seminerlerimizde yorumlar yapıyoruz. Bir âyetin ifade ettiği manayı veriyoruz. Verdiğimiz manalar eksiktir. Bir konuda araştırma yapıp “hüküm” çıkarmamız “fıkıh” olur, “içtihat” olur. Bugünkü yani bu haftaki seminerimizde “fıkıh” yapmaya çalışacağız.’ (KUR’AN VE İLİM 722. hafta seminerinden, s.2)
Nitekim -yukarıda izah ettiğim üzere- öyle yaptık...
Selâm ve dua ile…