Âlim, âlem, ölüm ve M. Emin Saraç Hocamız - 2
“Âlimin ölümü âlemin ölümü gibidir.” “Âlim, âlem, ölüm” kavramlarının ve bunların da ötesinin kendisine en çok yakışacağı bir âlimimizi daha ebedî âleme yolcu ettik; bu yolculuğun şahidi olanlardan olduk… Kendisini her vesileyle anan yarım yüzyıllık Üstadımın da en yakın “dostlarından” olmasından dolayı kendisini önce gıyabında, sonra ulusal ve uluslararası vesilelerle o kadar “yakından” tanıdım ki; anlatılamaz ve yazılamaz, ancak yaşanırdı ve yaşandı, elhamdülillah…
Muhammed Emin Saraç Hocamızın en yakın dostlarından olan Üstadıma vefat haberini verdikten birkaç saat sonra yazıp gönderdiği satırları bir anı yazısı haline getirdim.
Yazılanlar şu mısralarla başlıyor…
“Gurbet o kadar acı ki, ne varsa içimde / Hepsi bana yabancı, hepsi başka biçimde / Ne bir arzum, ne emelim, yaralanmış bir elim / Ben gurbette değilim, gurbet benim içimde…”
Bir şair böyle diyor... Yaşlandığınız zaman, dostlarınızı ve arkadaşlarınızı bir bir öteye yolladığınız zaman, öz yurdunuzda ve oturduğunuz apartmanda yabancı hayatı yaşarsınız...
Emin Saraç Hocanın vefatını öğrenince duygulandım…
***
Emin Saraç Hoca konusunda çok yazılar yazıldı... Ben sizlere Akevler ile olan ilgisini hikâye edeceğim... Ben Artvin ili, Borçka ilçesi, Camili bucağında doğup büyüdüm, o zamanki adı “Macahel/Maçahel” idi. Babam ilçede ün kazanmış bir medrese hocası idi, Şavşat ilçesi de âlimler yurdu idi. Oranın meşhur hocalarından Ali Yekta Efendi vardı. Babam hep ondan bahsederdi... 1955 yılında İstanbul’a geldiğimde onun yeğeniyle yolda tanışmış, onunla birlikte kendisini ziyaret etmiştim; Emin Saraç Hoca işte o âlimin damadı olmuştu...
1960’larda İzmir’e gittiğimde Emin Saraç İzmir’e geldi ve askerliğini orada yaptı... Kendisi Ezher Lise ve Üniversitesi mezunu idi. O zaman lise mezunları bile askerliklerini yedek subay olarak yapıyorlardı ama Türkiye Ezher Lise ve Üniversitesi’ni lise ve üniversite saymadığı için Emin Saraç askerliğini er olarak yapmaktaydı...
Emin Saraç’a haftalık izin çıkarttık, her hafta bizim misafirimiz oluyordu...
Ben Emin Saraç’ın Tokat Erbaalı olduğunu bilmiyordum, onun da Yekta Efendi gibi Şavşat’ta doğduğunu sanıyordum; vefatı vesilesiyle yazılanlardan şimdi öğrendim...
Emin Saraç İstanbul’da tanıdığı beş veya altı arkadaşını İzmir’e getirdi, onları Akevler’de misafir ettik; o arkadaşlar sonraları Adil Düzen çalışmalarına katkıda bulundular…
Emin Saraç Hoca ömrü boyunca Akevler’e ve Millî Görüş’e sadık kalmış, bizim İstanbul’daki faaliyetlerimizi desteklemiştir. Oğullarına hep ‘baba dostu Süleyman Karagülle’yi unutmamalarını’ tavsiye etmiştir; tabii bizim çocuklarımız gibi onun oğulları da bu görevlerini yeterince yapamadılar; gurbette olmadan gurbetin acısını çekmek işte budur...
İstanbul’da olmadığım için maalesef cenazesine katılamıyorum...
Emin Saraç Hocanın en büyük özelliği daima namaz kılan müslimleri barıştırma ve birleştirme olmuştur, bu ve benzeri hizmetlerin en yakın şahitlerindenim...
Onun Millî Görüş’ün ve Akevler’in kıymetli ilahiyat ve hukuk profesörü Cevat Akşit’in de arkadaşı olduğunu bugün yazılanlardan öğendim ve sevindim...
Allah rahmet eylesin… Allah cümlemizi cennette buluştursun...
***
Not: Emin Saraç Hoca İzmir’de iken ensemde bir çıban çıkmıştı. Ben doktorlara gitmeyi sevmezdim. Çıbanın kendi kendine iyileşeceğini sanıyordum. Emin Saraç’ın Akevler’e getirdiği arkadaşlarından Suriyeli Doktor Fadıl Üveyce benim evimde misafir olmuştu. Biz gelen misafirleri ailelerle bölüşür, her biri birisinde kalırdı. Doktor Fadıl çıbanımı gördü; ‘şirpençeye tutulmuşsun, ölümcül çıbandır’ deyip beni tedavi etti. Emin Saraç’ın Akevler’e getirdiği ve benim de evimde misafir ettiğim o doktor olmasaydı şimdi aranızda olamayacak, belki de Adil Düzen çalışmaları da olamayacaktı. Allah herkesten razı olsun...
Allah âlimlerimize gani gani rahmet etsin ve cümlemizi cennetinde cem eylesin...