Reform, yeni reformlar, yeni uygarlık ve … - 14
Reform, yeni reformlar ve yeni uygarlık ile ilgili uyarılarımıza devam ediyoruz…
“Kur’an ana rehberİmİzdİr” diyorduk, önceki yazımızda ve en sonunda da dedik ki; “Rehberimiz Kur’an ve Araf Suresi üzerinde durmaya devam edeceğiz…”
Önceki yazıda ele aldığımız Araf Suresi 52. ayette “Ve lekad ci'nahum bi kitabin fassalnahu alâ ilmin” ifadesi var. Yine Araf Suresi 7. ayette “Felenekussanne aleyhim bi’ilmin” ifadesi var. Önce bunlar üzerinde duralım.
Evet, 7. ayette, “Biz ilim ile onlara kasas edeceğiz” deniyor. Böylece Kur’an, Kur’an’ı yorumlama ve mucizesini göstermenin ilme ait olduğunu belirtmiştir. Önceki ayette de daha sarih olarak, Kur’an’ın ilimle tafsil edileceğini belirtmektedir.
“Fassalnahu ala ilmin” üzerinde duralım.
“Tafsil ettik” deniyor. “Mafsal” Türkçede de kullanılıyor, ek yeri demektir. “Vasl” ayrı ayrı olan şeyleri birleştirmek, “fasl” ise bir olan şeyi ayırmak demektir. Burada tef’il bâbı getirilmiştir, çokça parçalar hâline getirmek anlamındadır. Kur’an bir kitaptır, bütündür. Onun her bir ayetinin değişik manalarını anlatmak tafsilattır.
İlim iki türlüdür. Biri, değişik kaynakların bir yerdeki etkilerinin terkibini bulmaktır. Diğeri ise bir yerin diğer yerler üzerindeki etkisini bulmaktır. Misal olarak ‘koyun, keçi, deve ve sığır kurban olur’ sözünü söyledikten sonra, aynı yerde veya başka yerde ‘doğuracak veya dölleyecek yaşa gelmemiş hayvan kurban olmaz’ desek, bu iki kaynaktır. Biri de bir koyun getirip bu kurban olur mu dese; önce koyun olup olmadığına bakarız, sonra yaşının bir yaşını geçtiğine bakarız ve olur deriz. Diğer taraftan koyun, keçi, deve, sığır kurban olur cümlesi bize bunların kurban olabileceğini bildirdiği gibi bunların etlerinin yendiğini bildirir. Bunların derilerinin temiz olduğunu, dolayısıyla elbise yapılabileceğini bildirir. Bu da ikinci çeşit ilimdir. “Biz tafsil ettik” demek suretiyle Kur’an’ın açıklamasının Allah’a ait olduğunu bildirmiş bulunmaktadır. Bu ayetin önemi şudur; Kur’an’ın resmi yorumlayıcısı yoktur.
Müminler, onların âlimleri içtihatla onu yorumlarlar ve icma ile kesin yorumlar çıkarırlar. Bu sure Mekke’de nazil olmuştur. Sonra bu ayetler tafsil edilmiştir. Şöyle ki; Mekke’de sadece teori hâlinde söylenen ayetler Medine’de uygulamaya geçilerek ilk örnek Medine İslâm devletinde tafsil edilmiştir. Esasları ihtiva etmiş iken projelendirilip uygulanmıştır. Ondan sonra müçtehitler gelmiş, ayetlere dayanarak içtihatlar yaparak Fıkıh, Kelam, Tasavvuf ve Siyaset ilimlerini geliştirmiş, Usulü Fıkıh ilmini oluşturmuşlardır. Böylece Kur’an bu sefer nazari olarak da tafsil edilmiştir. Abbasilerden sonra Karahanlılar, Selçuklular ve Osmanlılar fıkhı yaşatarak tafsil etmişlerdir. Nihayet bugün de Kur’an gelecek bin yılın projesi için yorumlanmakta yeni ihtiyaçlara göre Kur’an yeniden yorumlanmaktadır. Bundan sonra da gerçek İslâm devletleri gelecek ve bizim bugün “Adil Düzen” dediğimiz şekliyle yorumlayıp uygulayacaklar. Bu da Kur’an’ın tafsili olacaktır.
Görülüyor ki, Allah müminlerin ve onların âlimlerinin ellerinde Kur’an’ı tafsil etmektedir. Onun için “Allah tafsil ediyor” yahut “ben tafsil ediyorum” demiyor; “biz tafsil ediyoruz” diyor. Tafsilin doğrudan değil de aracı vasıtasıyla olduğuna işaret ediyor.
“İlim” burada nekredir. Yani ilk ayetlerde geçen ilim ile bu ayette geçen ilim aynı ilim değildir. Orada “kasasnâ” dedi, buradaise “fassalnâ” kullanılmıştır. Şimdi kasas ile tafsili karşı karşıya getirme durumundayız. Tafsil ayırma, tahsis birleştirme demektir. Orada tümevarım yani sentez ilmi bildirilmiş, burada ise “fassalnâ” demekle analiz ilmi bildirilmektedir. Orada gelecek siygası/kipi kullanılmış, burada mazi siygası kullanılmıştır. Çünkü tüme varımla elde edilenler delile dayanmakta ve kendisi de delil olmaktadır. Oysa içtihatlar hükümleri ortaya çıkarır ve gelecekle ilgilidir. Onun için onu muzari ile bunu mazi ile zikretti.
52. ayetin devamında “… huden ve rahmeten li kavmin yu'minun” ifadesi var. Şüphesiz ki bunun insanlığa rahmet olması için “Adil Düzen” sisteminin bilinip uygulanması, iktidarda müminlerin olması ve Kur’an ahkâmı tatbik edilmesi gerekmektedir.
Konu üzerinde durmaya devam edeceğiz…