Aptal ekonomiden “Adil (Ekonomik) Düzen”e…
Deniyor ki; siyasi kararlar ekonomiye yön verir, ekonomik veriler siyasete etki eder.
Şimdi siyaset hâkim gibi görünüyor ama meşhur Batılı deyişle “It is the economy, stupid! / Önce ekonomi, aptal!” Peki, ekonomi neden aptal? Ekonomi aptal, çünkü 500 yıldır “faizli ekonomi” yani “tekel sömürü sermayesi” siyasete hâkim olmaya çalışıyor ve tepe yani zirve noktasına ulaştı. Şimdi de siyaset ekonomiye hâkim olmaya başlamıştır. Adalet ve denge yine yok.
Deniyor ki; enerji sorunu siyaseti ve ekonomiyi birlikte harekete geçirmiştir.
Tekel sömürü sermayesi, enerji kaynaklarını elinde tutarak ekonomiye ve siyasete hâkim olmak istemektedir. Makroda bu başarılı olmaktadır. Mikroda enerji ile hâkimiyet zor sağlanmakta, enerji kaynakları yaygın olduğu için tam olarak tekel oluşturulamıyor.
Deniyor ve şu soru soruluyor; Türkiye Kuzey Irak’a neden yaklaşıyor?
Tekel sömürü sermayesi “savaşlarla” bu işi başaramayacağını anlayınca şimdi “barış yolları” ile hâkim olmayı denemektedir. Türkiye’nin Kuzey Irak’a yaklaşması onun arzusu ve etkin güçlerin de işine gelmesi dolayısıyladır. “Vemekerû… Vemekerallah… Vallahu hayru’l-makirîn…” (Âyet)
Deniyor ki; insanlar sadece ihtiyaçlarını gidermek için değil, idealleri için de çaba gösterirler.
Ülkemizin iç sorunları vardır ama daha çok dış sorunları vardır. Bağımsızlığımızı henüz tam olarak kazanmış değiliz. Ekonomide henüz kendi kendimize yeterli hâle gelememişiz. Kürt sorunu yoktur, “siyasi ve ekonomik sorunlar” vardır.
Deniyor ki: Bir kesimin parasal gelirini artırmak gelir dağılımını düzeltmez. Artan para kadar üretim artmazsa bu durum arz-talep dengesini bozar. Satın alma gücü yerine üretme gücünü artırırsak hem halkın eline para geçer, hem de karşılıklı mal üretilir.
“ADİL (EKONOMİK) DÜZEN”de halka “SİPARİŞ KREDİSİ” verilir. Kredi alan sipariş verirse bu krediyi kullanabilir. Ayrıca işsiz emek sahiplerine “ÇALIŞMA KREDİSİ” verilir. İstediğin işverenle anlaş ve çalış, çalışma ücretini devletten al, işveren borçlansın deniyor…
Deniyor ki; tasarrufların tüketimde harcanması yanlıştır, yatırım yapılmalıdır.
Bu durum nakdin tasarruf, altının para olduğu zamanda söz konusu idi. Şimdi artık “EMEK” söz konusudur. Bir yıllık yaşama ihtiyaçlarını karşılamak için gerekli emek ile üretim yapılacak ve orada “dağılım dengesi” sağlanacaktır. Artan emekle yatırım yapılacak, yapıların beşte biri kamuya ait olacak, beşte biri de yatıranlara pay olarak dağıtılacaktır. İşletme mülkiyeti ile yararlanma mülkiyeti ayrılacaktır...
Deniyor ki: İnsanlar ya çevrenin isteklerine göre ya da hâkim gücün isteğine göre karar verirler. Kendi isteklerini onların istekleri ile ambalajlatırlar. CHP için Atatürkçülük, MHP için milliyetçilik böyledir.
Bir ulus devlet içinde yaşayan herkes belli ölçüde milliyetçidir. Muasır medeniyetin fevkine çıkmaya çalışan herkes doğru yoldadır. Sorun bu idealler etrafında gruplaşarak grup çıkarlarını korumadır. Bu durum sermayeye bağımlı olmayan bütün partiler için böyledir.
Deniyor ki: Küçük güçler, tarafsız olmaz, olamazlar. Bir tarafa katılarak onların kazanmasını sağlayabilirler. Önü kapalı bir politika sonunda zararlı olur. Halkı ile barışık bir iktidarın yanında olmak gerekir.
Halkın yanında, iktidarın yanında olmak gerekir. İhtilal ve isyanla bunlar elde edilemez. Aksine gelen gideni aratır. İstiklâl Savaşımız saltanata karşı olmamıştır. Kaybedilmiş topraklarımızı kurtararak devletimizi kurduk. Saltanatı biz yıkmadık, ömrünü ve devrini tamamladığı için kendisi yıkıldı. Bu sebepledir ki Cumhuriyet sağlam temeller üzerinde oturuyor. Türkiye’nin Suriye politikası yanlıştır. Türkiye tarafsız olmalıdır. (Bu vesileyle bu köşede Suriye ile ilgili yazdığımız çözüm yazılarını bir kere daha hatırlayalım; ilgililere ve yetkililere hatırlatalım...)
Deniyor ki: Suriye’de er geç halk hâkim olacak, yeni iktidarı etkin güçlerden birinin desteği ile kazanacaktır. Türkiye etkin güç değildir, etkin bir gücün yanında yer alırsa Suriye halkını iktidar edebilir. Kürtler ayrı devlet kuramazlar. Kursalar bile bir etkin devletin etkisinde kuracaklardır. Bu da bizi birbirimizden ayırır.
Gelecekte insanlıkta etkin güç olmayacak, olamayacak; etkin denge unsuru olacaktır. Gelecekte bugünkü bloklaşma olmayacak, bugünkü etkin devletler İlâhi kitapların etrafında birleşerek tüm insanlığa “ADİL (EKONOMİK) DÜZEN” getireceklerdir. Bu III. cihan savaşından sonra da olabilir, önce de olabilir yani kanlı veya kansız olabilir. Bu olacaktır. Dolayısıyla Suriye bağımsız bir devlet olacak ve insanlık içinde varlığını sürdürecektir. Kürtler henüz devlet oluşturacak bir aşamada değildirler ama Irak devleti zamanla Kürt devleti hâline gelebilir.