Ruhen ve bedenen sağlam ve sağlıklı olan insanlar sağlıklı seçim yaparlar…
İlim ve iman, ahlak ve feraset sahibi insanlar sağlıklı seçim yaparlar…
Bu melekelere sahip olan insanlar sağlıklı seçim ve yönetim yapar…
Peki, bizim her şeyimizi yönetenlerin her şeyi ne kadar sağlıklı…
Seçmen olarak kendimizden başlayıp kendimizi sorgulayalım…
Sonra ‘nasılsanız öyle yönetilirsiniz’ kelamını düşünelim…
Ve sonunda ‘seçim/sayım’ durumunu değerlendirelim…
Hepsinde daha önemlisi; ‘sistem’ ne kadar sağlıklı…
Seçim Sistemi, Ülke Sistemi, Dünya Sistemi…
Çok yönlü ‘sağlık sorunu’ o kadar çok ki;
Din/düzen, ilim, iktisat, idare/yönetim/siyaset sorunlarımız sadece ‘SAĞLIK’ seviyesinde değil, her vesileyle hatırlattığımız üzere ‘SOSYAL TUFAN’ seviyesinde sorunlu.
TEŞHİSİMİZ böyle, genel olarak durumumuz maalesef böyle…
TEDAVİMİZİ de biliyorsunuz, binlerce defa yazdık…
‘ADİL DÜZEN’ diyerek tekrar hatırlatmış olalım;
‘ADİL EKONOMİK DÜZEN’ ile birlikte.
Günlerdir neler dedik; önce, sadece başlıkları hatırlayalım…
-“Sağlık sorunu; büyük hastaneler sağlığı çökertir” (04.04.2019)
-“Sağlık sorunu; olmaya devlet cihanda… sıhhat gibi” (Tam ‘beş’ yazı)
Dikkat edile; ‘olmaya devlet cihanda’ dedik, ‘sıhhat gibi’ dedik de dedik…
-“Bir Dr. diyor ki; hasta olursanız tıbba güvenmeyin!” (10.04.2019) dedik…
Biz bunları dedikçe; kimi şifahi, kimi telefonla, kimi mesajla, kimi makale boyutunda her kesimden nice nice insanlarımızın maruzatlarına muhatap olduk, hâlâ da oluyoruz…
Demek ki neymiş? İstisnasız herkes dertli, herkes sorunlu, herkes tedaviye muhtaç; herkes ama herkes! Hele tıp doktorunun gönderdiği uzun şikâyetnamesi var ki, bir-iki yazı olur.
Şikâyetnamenin başlangıcı şöyle: “Zamanında C. başkanıyla aynı yollarda beraber (MGV gibi kuruluşlarda) yürüyenlerden biriyim. Şu anda doktorlar olarak %90›dan fazlamız sağlık bakanının bizlerle ilgili uygulamalarından şikâyetçiyiz ve yapılan değişikliklerde görüşlerimizin alınmasını istiyoruz.”
Şikâyetnamenin sonu şöyle: “Pek çok hekim arkadaşımız gelecekten mutsuz ve umutsuz bir şekilde çocuklarımızın doktor olmasını istemiyoruz artık. Maalesef pek çoğumuz motivasyonumuzu yitirdik ve işimizi severek yapamıyoruz. Artık şikâyetimiz yerlerin ve göklerin sahibinin büyük buluşmasındaki Mahkeme-i Kübra’sına kaldı. Selam ve dua ile Allah’a emanet olun.” (Doktorumuzun ismi bendenizde mahfuz.)
Diğer bir okuyucumuzun yazdıkları ile bitirelim.
“S.A. Merhabalar. Hemfikir olduğumuz değerli tespit ve önerileriniz için tşk. Elbet acil tedavi önlem gerektiren hastalıklar vardır, bunun yanında hastalık hastası da bir hayli fazladır. İnsanlarda bir şuursuzluk ne yaptığını bilmezlik söz konusu; maddenin esiri, ilacın esiri, nefsinin esiri. / Tarım ve hayvancılıkta asla dönülmesi mühim konu. Çünkü yapay olan, bedenin yanında ruhu da olumsuz etkiler, haramlar da… Yani ruhi gıdalar hususunda da asla dönülmeli. İnsanlığın sorunları bir hayli çok, Türkiye’deki sorumlarsa hemen hemen dünyaya bedel. Hangisini sayalım. Her biri üzerine kitap yazılabilir. Hasta olan dalı kolu ilaçlamak kesip atmak çözüm değil. Çözüm kökte. İşte bu hiç kolay bir iş değil. / Vurgunculardan, devlet malını çalanlardan söz ederiz, halkın malı deriz. Tabana ineriz, istisnalar hariç her insan, eğitimlisi eğitimsizi, hacısı hocası, hep açgözlü, materyalist. Üç kuruş için yalan, yön değiştirme, ağız değiştirme, şiddet, ihanet, daha neler neler... / Adam ‘bal tutup parmağımı yalamayım mı’ diyor. ‘Sanki sen olsan yapmayacaksın’ diyor. Bu durumda ne demeli? Biz nasılsak yöneticiler öyledir demişler. Ülkede veya dünyada birçok sorunda sebep aradığımızda görebilirsek Allah’ın adaletini görüyoruz, hoşumuza gitse de gitmese de… Selamlar…” (Hakan Atasagun)