KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ-650/ADİL DÜZEN DERSLERİ-480 11 Şubat 2012
ADİL DÜZEN-20
NECMETTİN ERBAKAN - SÜLEYMAN KARAGÜLLE
BİRİNCİ BÖLÜM
(MEVCUT DÜNYA NİZAMI
FAİZCİ KAPİTALİZM)
Not: Parantez içindeki ifadeler Necmettin Erbakan’ın ifadeleridir. Parantez dışındakiler Süleyman Karagülle’ye göre söylenmesi daha uygun olan ifadelerdir. Karşılaştırma siz okuyuculara düşer…
***
(VII. NİÇİN SAADET DÜNYASI ANCAK
MİLLİ GÖRÜŞLE TESİS EDİLİR?)
NİÇİN “ADİL DÜZEN” ANCAK
ADİL DÜZEN PARTİSİ İLE TESİS EDİLEBLİR?
(Çünkü insanlık tarihi boyunca saadet ve refaha; tevhid ve adaleti esas alan dünya görüşüne dayanan sistem ve medeniyetle kavuşur. Tarihte olduğu gibi şimdi de beşeriyet saadet ve huzura; tevhid ve adaleti esas alan Milli Görüş ile kavuşacaktır. İnsanlığa ancak Milli Görüşle saadet ve huzurun geleceğinin yedi temel sebebi bulunmaktadır. Bunlar aşağıda sıralanmaktadır:)
Bir topluluk oluşurken nasıl oluşmuşsa öyle kalır, sonradan genetiğini değiştirmez.
Akevler kendi görevini yaptı, Gülenciler görevlerini yaptılar, Süleymancılar görevlerini yaptı, İlahiyatçılar görevlerini yaptı.
Milli Görüşçüler de yaptı.
Şimdi büyüyorlar, genişliyorlar ama değişemiyorlar.
Yeniden Adil Düzen kooperatifi, Adil Düzen cemaati, Adil Düzen partisi ve Adil Düzen medresesi kurulmalıdır. Bunlar ayrı ayrı kuruluşlar olmalıdır. Kooperatifler ekonomi ile uğraşmalı ve gelirlerini diğer kuruluşlarla paylaşmalıdır. Onlar da kooperatife ortak bulmalıdırlar.
(YEDİ TEMEL FARK
- MANEVİYATSIZ SAADET OLMAZ!
- ADİL DÜZENSİZ SAADET OLMAZ!
- BİZİM MEDENİYETİMİZ DİĞERLERİNDEN ÜSTÜNDÜR!
- SAADET İÇİN BUGÜNKÜ “ZULÜM DÜNYASI” YERİNE “YENİ BİR DÜNYA = SAADET DÜNYASI” NIN KURULMASI KAÇINILMAZDIR!
- BULUNDUĞUMUZ TARİHİ DÖNÜM NOKTASI: TÜRKİYE İSRAİL’E VİLAYET OLMAYACAK, TARİHTEKİ ŞEREFLİ YERİNİ ALACAK!
- UYANALIM: İŞBİRLİKÇİLERE DESTEK OLMAYALIM!
- GÜNCEL YANILGI VE TEDAVİSİ!)
Dinleri dışlayan ve dinde baskı yapan,
Sermaye veya devlet tekelinin olduğu,
Kuvveti üstün tutan,
Sömür aracı olan düzen insanlığa saadet getirmez.
Görevini yapmış, şimdi;
Dinlere devlet içinde yer veren,
Tekelsiz serbest piyasa,
Hakkı üstün kılan dengeli düzen kurulacaktır.
Bunu kuracak olan Müslümanlar ve Hıristiyanlardır. Müslümanları Türkiye, Hıristiyanları papalık temsil edecektir.
Şekil Not supported field expression!: Milli Görüş'ün Yedi Temel Farkı Tablosu
(Saadet Partisi’nin temsil ettiği Adil Düzen ile diğer işbirlikçi partilerin temsil ettiği düzen arasında yedi tane fark vardır. Bu farkların her birinden dolayı öbürleri hizmet edemezler. Her bir fark hizmet edemeyeceklerinin ispatı için kâfidir. Biz bu günkü konferansımızda bu farklardan bir tanesini ele alacağız.)
İnsanın dört melekesi vardır; his, fikir, irade ve ünsiyet.
Bu melekelerin dört müessesesi vardır; ilim, din, ekonomi ve siyaset.
Bugün yalnız ekonomiden bahsedeceğiz.
(Adil Düzen’i kurmayı dava edinmedikleri için hizmet edemezler. Konferansımızın mevzuu budur. Bu mevzu bir bütünün parçasıdır. Bütün nedir? Bu partiler yedi tane mühim sebepten dolayı hizmet edemezler.)
Bunlar ekseriyeti demokrasi, dini dışlayan anlayışı laiklik, tekeli liberalizm, ilmi sömürü aracı yaptıklarından dolayı “Adil Düzen”i kuramazlar.
(1. Maneviyatsız Saadet Olmaz
Saadet Partisi’nin dışındaki diğer partiler maneviyatçı değildir. Maneviyat olmadan saadet olamaz. Madde 1, alın hepsinin programlarını okuyun içerisinde maneviyat yoktur. İçerisinde ahiret yoktur. Maneviyat ve ahiret olmadan saadet olmaz. Dünya saadeti olmaz. Bırak ahiret saadetini dünya saadeti olmaz. Neden bir insan şehit olacak, vatanı nasıl koruyacak? Şehitliği bana maneviyatsız anlat bakayım. Şehitlik budalalık sayılır o zaman. Olmaz.)
Din sevgidir. Herkes serbest olmalıdır. İstediği dini, istedikleri grupları yapabilmelidirler. Devletten eşit şekilde pay almalıdırlar. Vatanı kendi dini özgürlüğü için koruyacak. Devlet onun dini özgürlüğünü koruyacak ki o da devletini korusun.
(2. Adil Düzen’siz Saadet Olmaz
Adil olmayan bir düzen insanlığa saadet ve huzur getiremez. Bu günkü Kapitalist nizamla saadet ve huzur gelmez. Bu gerçek matematikle ispat edilebilir. Bu sistemi benimseyenler sadece insanlığı felakete sürüklerler. Fakiri daha fakir; zengini daha zengin yapar, sosyal dengeyi bozarlar ve dünyayı hürc ü merce götürürler. Başka hiçbir şey yapamazlar, saadet getiremezler.)
İnsanlar birlikte çalışıp ayrı tüketecek şekilde yaratılmışlardır. Birlikte çalışma ancak serbest ücretle sağlanabilir. Ayrı ayrı yaşama serbest fiyatla sağlanır. Tekelin olduğu yerde huzur olmaz.
(3. Hak Merkezli Medeniyetimiz Kuvvet Merkezli Medeniyetten Üstündür
Taklitçi ve işbirlikçi partiler Batı medeniyetinin bizim medeniyetimizden üstün olduğunu zannetmeleridir. Bu gafilleri; “Siz ilk önce kendinizin kim olduğunu öğrenin. Siz hangi milletin çocuklarısınız? Tarihinize bir bakın. Bizim tarihimiz altın sayfalarla doludur. Her bakımdan sadece askeri zaferlerle değil insanlık örnekleriyle dolu bir tarihe sahibiz.” diye ikaz etmeliyiz.)
Topluluklar başka toplulukların uygarlıklarının katkılarını alırlar, onu sindirerek alırlar. Kendi bünyelerine besin yaparlar. Sindirilmeden alınan bal da olsa zehirdir.
Üç yüz senedir Batı’nın peşinden koşuyorlar. Araları daha da açılıyor. Batı uygarlığı bizden aldı. Biz de onlardan alacağız. Borçlarını ödüyorlar.
(Efendimiz (S.A.V) Mekke’yi fethetti, insanlara haklarını verdi. Müslümanlara en büyük zulümleri yapanları affetti. Bu ne muazzam bir derstir, bu ne muazzam bir örnektir.)
Mekke fethedilince Hz. Peygamber kendi oturduğu evi bile Mekkelilerden almadı. Başlarına Medineli birisini koymadı. Yeni Müslüman olan Mekkeliyi onlara reis yaptı. Tüm savaş katilerini affetti.
Biz dünyayı sömürmek için değil din hürriyetini sağlamakla görevliyiz.
(Hz. Ömer(ra) Kudüs’ü fethetti. Herkese inanç hürriyeti verdi. Aslan yürekli Richard geldi Kudüs’te 100 bin Müslüman katletti. Kendi tarihçilerinin yazdıklarına göre sokaklarda akan kanlar atların üzengisine kadar yükselmişti. Bundan 60 sene sonra Selahattin Eyyubi geldi ve Kudüs’ü fethetti. “Sen 100 bin kişi öldürdün, ben de 200 bin kişi öldüreceğim.” demedi. Sonra Hz. Ömer’in, gibi, Hz. Peygamber’in yaptıkları gibi yaptı. “Ben Hz. Muhammed’in (S.A.V) ümmetindenim, hiç birinize dokunmayacağım.” dedi ve hiçbir kimsenin kılına dokunmadı.)
Romalılar Yahudileri kovdular. Medine’de sığıntı hâlinde yaşıyorlardı. İhanet ettiler, Medine’den sürüldüler. Ama Kudüs fethedilince onlar yeniden Kudüs’e yerleşti. Bugünkü uygarlığı İslâmiyet’in onlara sağladığı hürriyeti değerlendirerek kurdular. Haçlı Seferleri ile Haçlılar 200 sene kaldılar ve Kudüs’te Müslüman bırakmadılar. Selahaddin yeniden Kudüs’e girdi. Bütün dinler ondan sonra özgürdü. Hâlâ varlar. Bütün dinlerin serbestçe yaşadığı tek düzen İslâm düzenidir. Anadolu’da 1000 seneye yakın zaman boyunca Hıristiyan ve Yahudilerle birlikte yaşadık. Sonunda onları Anadolu’dan uzaklaştıran Jön Türklerin kalıntılarıdır. Amerika’da şimdi yerliyi mumla arıyoruz.
(Sultan Fatih İstanbul’u fethetti ve insanlara temel hak ve özgürlüklerini verdi. Bunlar sayılamayacak kadar çoktur.)
Fatih İstanbul’u serbest şehir hâline getirdi. O özgürlük hâlâ devam ediyor.
(Bir de batılıların tarihine bakın. Hitler, Stalin, Yüzyıl Harpleri, Otuz Yıl Harpleri, Engizisyonlar, Endülüs… Aman ya Rabbi! Size bir şey söyleyeyim mi, eğer bizim tarihimiz batılılarda; batılıların tarihi de bizde olsaydı bizi konuşturmazlardı. Susun derlerdi. Bu tarih ile nasıl konuşuyorlar, hak ve özgürlüklerden söz ediyorlar? Bizim tarihimiz batı medeniyetiyle mukayese edilemez. İnsanlara medeniyeti öğreten, insanlığı öğreten, ilimleri öğreten bizim medeniyetimizi bırakacaksın ve AB’ye, Hıristiyan birliğine, gireceksin. Ey AB’ci partiler nereye gidiyorsunuz, nereye? Neyi bırakıp nereye gidiyorsunuz? Oturun akşama kadar bir düşünün be! Biz ne yapıyoruz, biz kimiz, biz neyiz? Onun için bizim medeniyetimizi Avrupa medeniyetinden küçük görmek en büyük hatadır ve bu şekilde düşünenler insanlığa ve milletimize hizmet edemezler.)
Batılılar uygarlığa Romalılar zamanında girdiler. Önce Hıristiyanlara zulmettiler. Sonra tüm imparatorluğu zorla Hıristiyan yaptılar. Amerika’yı fethettiler ve orada soykırımı yaptılar. İslâmiyet’ten sonra uygarlaştılar.
(4. Taklitçiler ve İşbirlikçiler Adil Bir Dünya Kurmak Gerektiğini Akıllarından Bile Geçirmezler
Bundan başka yeni bir dünya kurmak lazım geldiğinden hiçbirinin haberi yoktur. Çünkü böyle bir dünyadan haberi yoktur. Bundan dolayıdır ki bu dünyayı baştan sona düzeltmeden, bir saadet dünyası kurulmadan insanlığa hizmet edilemez. Onun için bu partilerin hiç biri hizmet edemez. Uğraştıkları çocukça şeylerle hizmet olmaz. Tarihin dönüm noktasındayız. Ya tarihteki şerefli yerimizi alacağız ya da sömürgeleştirileceğiz, İsrail’e vilayet haline getirileceğiz. Tarihteki şerefli yerimizi almamız ancak milli görüşle mümkündür.)
Avrupalılar Yahudilere zulmettiler, şimdi de onların kölesi oldular. İki milyar Hıristiyan iki milyon Yahudiye esir. Medine’deki Yahudiler ihanet ettiler, cezalarını gördüler. Rum ve Ermeniler ihanete ettiler, soykırımına uğradılar. Şimdi de ihanet ediyorlar, akıbetleri yine değişmeyecek.
(5. Tarihteki Şerefli Yerimizi Almaz İsek İsrail’in Vilayeti Haline Getiriliriz
Uygulanan ülkemizi adım adım İsrail’e vilayet yapılmak istenmektedir. Bunların hepsinin sonu İsrail’e vilayet olmaya gider. Önce AB’ye girilecek. AB’ye girmekteki maksat ne? AB’nin kapısına zincirle bağlayacaklar. 15 sene müzakere sürecek. Her gün hangi tavizlerin verileceği konuşulacak. Adam isterse alacakmış, almayacakmış. Sırası geldiğinde İsrail AB’ye girecek. İsrail’le tek devlet olunacak. AB büyüdü, bunu bölümlere ayıralım, Orta Doğu ayrı kısım olması gerekecek denilecek. Sonra İsrail’le Türkiye bir devlet olacak. Bunların gayeleri budur. İsrail’e vilayet yapmaktır. )
Yahudiler buldukları karşılıksız para ile dünyayı esir ettiler. Dünyayı tek sermaye devleti hâline getirme hayallerindedirler. Bu doğanın yapısına aykırıdır. Ulus devletler olacaktır. Hakkı üstün tutan devletlerle kuvveti üstün tutan devletler savaşacak, dengeler sürecektir. Mikroplarla canlılar hep savaştadırlar. Yenseler canlılık yok olur, yenilseler canlık dejenere olur. Kuvveti üstün tutan devletler mikrop gibidir, yaşlıları ortadan kaldırır, yeni hayata yer açarlar. Bunu yaptılar. Bundan sonra “Adil Düzen” oluşacaktır.
(İsrail’in ne olduğunu Filistin’den gelen haberlerle görmüyor musunuz? Bizim ecdadımız 19 haçlı seferini niçin püskürttü? Çünkü bu dünya ırkçı emperyalizmin, eline bırakılamaz. Bunlar kan ve gözyaşından başka bir şey getiremezler. Sen ise bütün ecdadının yolunu terk ediyorsun ve ben dünyayı bunların insafına terk edeceğim diyorsun. Bunun için bu taklitçi ve işbirlikçiler hayır getiremezler.)
Yahudiler iktidarda değilken fitneler yapmışlardır. Oradan buraya sürülmüşlerdir. İktidar onlarda olunca ne yaparlar? İsrail’de yaptıklarını yaparlar. Allah insanlığı bunların eline bırakmaz.
(6. Milletimiz Narkozlama Yöntemleriyle Aldatılmaktadır
Verilen tavizler gizlenmekte, halkımız yanlış ve gerçek olmayan bilgilerle aldatılmaktadır. Bundan dolayı gerçekleri milletten gizleyenler millete hizmet edemezler. Televizyonlar, gazeteler ellerinde, kendileri söylüyorlar, kendileri oynuyorlar. Yanlış bilgi ve rakamlarla gerçekleri gizliyorlar.)
Milletimiz 1900’lerden beri sabırla saldırılara karşı direnmiştir.
1900’larda bin seneden fazladır kapalı bulunan içtihat kapısı açılmıştır.
Değerli ilim ve fikir adamları yetişmiştir. 1910’larda Kuvva-yı Milliye oluşmuştur.
1920’lerde Cumhuriyet kurulmuş gayrimüslimler Türkiye’yi terk etmişlerdir.
1930’larda Hz. Davut devletçiliğini Türkiye’de yeniden uygulamaya başladık.
1940’larda demokrasiye geçerek dinsizleşmeyi durdurduk.
1950’lerde Adnan Menderes “Türkiye Müslümandır, Müslüman kalacaktır” diyerek resmen dine dönüşü ilan etmiştir.
1960’larda çok partili anayasa gelerek İslâmî kuruluşlar ortaya çıktı.
1970’lerde CHP-MSP koalisyonu ile iktidara ortak olduk.
1990’larda hükümeti biz kurduk.
2000’lerde anayasa ekseriyetiyle iktidar olduk.
Şimdi Adil Düzen Partisi’ni kuracağız; Erbakan’ın deyişiyle daha önce kokusu gelen “Adil Düzen”in kendisini getireceğiz.
(7. Taklitçi ve İşbirlikçiler Güncel Yanılgılarla İktidarda Kalmaya Çalışıyorlar
Nedir güncel yanılgılar ve aldatmalar? AKP’nin Milli Görüşçü parti zannedilmesidir. Hâlbuki AKP işbirlikçi bir partidir ve buna aldanıp peşine düşenler bir bakıma İsrail’e hizmet etmiş olurlar. Bu zihniyetle hizmet olmaz.)
Mevcut düzenin en iyi anayasası Kenan Evren’in anayasasıdır, en iyi başbakanı da R. Tayyip Erdoğan’dır. Düzen değişmekçe, “Adil Düzen gelmedikçe sorunlar çözülemez. Milletimiz rahatlayıp Adil Düzen Çalışmalarında gevşeklik göstermemelidir.
VIII. YENİ BİR DÜNYANIN KURULMASI VE
İKİNCİ YALTA KONFERANSI
(Burada taklitçi ve işbirlikçilerin saadet ve huzur getirmeyeceklerini ortaya koyan yedi sebep saydık. Bu sebeplerden dolayı 60 partiden Milli Görüş’ü esas almayan 59’u ülkemize hizmet edemez, saadet ve refah getiremez.)
Bugünkü partiler düzeni değiştirme yerine aynı düzende sen in ben çıkayım savaşı içindedirler. Biz ise; siz orada kalın ama “Adil Düzen”in gelmesine mâni olmayın diyoruz. Onların “Adil Düzen” getirmeyeceklerini biliyoruz. Onlardan istediğimiz bize mâni olmasınlar. Bugün AK Parti “Adil Düzen”i desteklemiyor ama mâni de olmuyor. Allah’a hamd ederek faaliyetlerimizi artırmalıyız.
(Bu eserde yedi sebebin biri olan Adil Düzen üzerinde duracağız. Adil Düzen kurulmadıkça insanlar saadet bulamazlar. Bu gün Hak ve adalet merkezli yeni bir dünya kurmak mecburiyeti vardır. Yeni bir dünyanın kurulmasında D-8’lere ihtiyaç vardır. Bunun için biz 54. Hükümet olarak göreve başlar başlamaz ilk işimiz D-8’leri kurmak oldu. Bunların etrafına D-60’lar, 60 tane Müslüman ülke toplanacak. D-160’lar, yani 100 tane ezilen ülke bunların etrafına katılacak. Rusya, Çin, Hindistan, Brezilya, Meksika… gibi ülkeler yer alacak. D-160 ülkelerinin nüfusu 5 milyardan fazla olacaktır. Buna mukabil emperyalizmin etkisi altındaki G-8’lerin toplam nüfusu 1 milyar dolayında olacak. 1. Yalta Konferansı yerine, Adil Yeni bir dünyanın kuruluş ilkelerinin benimseneceği 2. Yalta Konferansı yapılacak. Bu 2. Yalta Konferans’ında yeni bir dünya kurulacak. Bu Yeni Dünya’nın Şekil 2’de gösterilen uluslararası kuruluşları olacak.)
Avrupa Birliği, Amerika stratejisi yerine hakemliği kabul eden devletler birleşmelidir. Dini ve ırkı ne olursa olsun eğer bir devlet hakemliği kabul ediyorsa o bizim yanımızdadır. Müslüman olsun, Hıristiyan olsun, hakemliği kabul etmeyen Adil Düzen devletlerinden olamaz.
Suudi Arabistan kabul eder mi?
İran kabul eder mi?
Türkiye kabul eder mi?
Mesela Kürtler ayrılıp Irak’a katılmak istiyor. Hakemlere gidiyor ve kazanıyorlar. Bazı vilayetler Irak’a bırakılır mı?
Demek ki dünyada “Adil Düzen”i benimseyen bir devlet yoktur.
YENİ DÜNYA VE YENİ ULUSLARARASI KURULUŞLAR
(Şekil Not supported field expression!: Yeni Dünya ve Yeni Uluslararası Kuruluşlar)
Yeni Kuruluşlar
(Bu gün Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası, IMF, UNDP ve UNICEF ırkçı emperyalizmin kuruluşlarıdır. Tekelci sermayeye hizmet etmektedirler.)
Tekel sömürü sermayesi uluslararası sömürü kuruluşları kurmuş, devletleri ve halkları esir ederek sömürmektedir. Bizim uluslararası kuruluşlar kurmamız gerekmektedir.
(Bugünkü ırkçı emperyalizm yönetmektedir. Bu dünyayla adil bir hizmet yapılamaz, bunların yerine yeni bir birleşmiş milletler kurulacak. Mevcut dünya düzeninin değiştirilmesi için insanlara yeni bir siyasi irade bilinci verilecek.)
Devletler arası birlik yerine halklar arası birlik sağlanmalıdır. Bunun için vizeler kaldırılmalıdır. Türkiye’ye gelip herkes rahatlıkla çalışmalıdır. Gümrükler kaldırılmalıdır. İsteyen malı getirip Türkiye’de pazarlamalıdır. İstanbul’da tüm dünya dinlerine bucak kurmaları için izin vermeliyiz.
(Teknolojik işbirliği yapılacak ve teknolojide üstün olunacak.)
Türkiye’de bir kooperatif kurulacak, tüm dünyada benzer kooperatiflerle örgütlenecek. Kooperatif telif hakları alıp uygulayanlara üretimden bir pay karşılığı cüzi bir pay karşılığı kiralayacaktır.
(Yeni bir para birimine geçilecek. İnsanlar dolarla sömürülmeyecek.)
İstanbul’da bir Kredileşme Kooperatifi kurulacak. Altın Bonosu çıkarılarak faizsiz çalışacaklar bunlara katılarak dolara alternatif para oluşturulacaktır. İsteyen istediği sistemde çalışacak, sistemler yarışacaktır.
(Yeni bir işbirliği yapılacak. Yeni bir dünya bankası olacak, gerçek hizmetler yapacak.)
İstanbul’da kurulacak Kredileşme Kooperatifi “Altın Bono” ile uluslararası kredileşmeyi sağlayacaktır. Banka yerine Kooperatif ortaklıkları çalışacaktır.
(Yeni bir IMF olacak onun işi sömürü olmayacak, dünyada bir tane fakir bırakmayacak şekilde hizmet edecek.)
Ulusal paralar “Altın Bonosu” ile konvertibl hâle getirilecek, bütün devletlerin paraları konvertibl olacak.
(Kültür iş birliği teşkilatı olacak ve insanlara gerçek hakkı öğretecek. Şuurlandırma ve tanıtma teşkilatı kurulacak. Doğru haber yayacak ve insanları doğru bilgilendirecek. Kadın ve aileyi koruma teşkilatı kurulacaktır. Kadınların mağduriyetleri giderilecek ve aile kurumu güçlendirilecektir. Çünkü saadetin temeli aile kurumudur. Kadın ve Aile Yüksek Kurulu kurulacaktır.)
“Bin Dil Üniversitesi” kurularak tüm insanlarda ortak kültür imkanına gidilecek. Kadın hakları, çocuk hakları, sakat hakları gibi saçmalıklara son verilecek; tüm insan ve canlı haklarını ortaya koyan fıkıh yeniden canlandırılacaktır.
(Yukarıda belirtilen yüksek kuruluşlar D-8 üyesi ülkelerinde, D-60 ve D-160 ülkelerinde tıpkı milli güvenlik kurulu gibi 10 tane kuruluş da yüksek seviyeli kuruluş olacak ve yüksek yetkilerle donatılacaktır. Örneğin bir film aile kurumunu tehdit ediyorsa, bir film gösterildi mi birçok bürokratik kademelere başvurup uğraşılmayacak. Bu kurul toplanacak, milli güvenlikten daha önemli olan bu kurul, derhal gereken tedbirler bütün ülkelerde alınacaktır. İfsada çalışılmayacak, ıslaha çalışılacak bütün ülkelerde. Yeni Dünya böyle bir dünya olacak.)
Her kademede hakemler sistemi getirilerek bağımsız, tarafsız, etkin ve saygın hakemler kurulu oluşturulacak. Kurulacak dayanışma ortaklıkları ile mağduriyetleri hakemlerce tesbit edilenlere sahip çıkılacak, onların hukuki ve ekonomik savunmaları karşılanacak.
(Şimdi bu yeni dünyada bu güne kadar biz insanlık tarihine baktığımızda yeni dünyanın özelliklerini baştan söylemek istiyorum. Bakınız, aslında dini ve ahlaki düzen ayrı bir düzendir. İlmi düzen ayrı bir düzendir, iktisadi düzen ayrı bir düzendir, siyasi düzen ayrı bir düzendir.)
Din sevgiye dayanır ve ne yapılmasına karar verir.
İlim tartışmaya dayanır ve nasıl yapılacağına karar verir.
Ekonomi çıkara dayanır ve kimin yapacağına karar verir.
Siyaset güce dayanır, hukukun bölüştürdüğü hakların bekçiliğini yapar.
Hepsi topluluk için vardır, halk için vardır ama görevleri ve metotları farklıdır.
(Bu çalışmada iktisadi düzen üzerinde durulacaktır. İktisadi düzen tarih boyunca baktığımız zaman toplayıcılıkla başlamıştır. Sonra avcılık, sonra çiftçilik, sonra doğrudan mübadele, sonra aracılı mübadele, Müslüman ülkelerde ortaklık, sonra işçilik, şu anda hâkim olan budur. Sonra ortaklık. İşçilik ne demek? Ortaklık ne demek? İşçilik demek devlet kuvvet bendedir. Ben tanzim edeceğim. İstediğim vergiyi koyarım, istediğim kadar para alırım. İstediğimi istediğim gibi tanzim ederim. Hayır, edemezsin arkadaş. Senin üzerinde hak var. Ne olursan ol. Padişah olsan vatandaşın kul hakkına tecavüz edemezsin. Yanlış bir anlayıştır bu. “Ben devletim yaparım.” Yapamazsın, hak senin üstündedir. Hakka riayet etmeye mecbursun. Bu sebepten dolayı devlet vergi almayacak mı? Alacak ama hakkı neyse o kadar alacak. Öyle istediği gibi alamaz. Ondan dolayı bir üretimli devlet ancak ortak gibi alacak. Ben patronum sen işçisin muamelesi olmayacak.)
Bugün kuvvetli olan devleti eline geçirir. Sosyalistler silahla, kapitalistler para ile iktidar olurlar. Sonra da kanunlarla halkı istedikleri gibi çalıştırır, halkın mallarını ellerinden alırlar. “Adil Düzen”de devlet toprak ve halkından oluşur. Gaye halkın varlığı ve saadetidir. Devlet demek gelecekteki halkın da haklarını korumak demektir. Devlet başka, hükümet başkadır. Dayanışma ortaklıkları da başkadır.
İlmî dayanışma yasaları yapar, kuralları koyar.
Ekonomik kuruluşlar yasalara göre yürütmeyi sonuçlandırır. Halk üretim yapar. Kooperatifler halkın üretimlerini desteklerler, organize ederler.
Yargı halkın yasalara uyup uymadığını denetler, yargılar, karara varır.
Siyasiler yargı kararlarının bekçiliğini yaparlar, anayasaların değişmez maddeleri ile oluşmuş vergileri alırlar, hakemlerin kararlarına bekçilik yaparlar.
Yürütücü kooperatifler siyasete, orduya karışmaz. Ordu da yürütmeye karışmaz. Tam kuvvetler ayrılığı vardır. Dört kuvvet dengededir. Başkan bu dengeyi korur.
(Yeni dünyada devletin hakkı neyse devlet onu alacak. Devlet otoritesini kullanarak haksızlık yapmayacak. Ondan dolayıdır ki iktisadi düzen insanlık tarihi boyunca değişmiş. Şimdi tekrar değişmeye mecbur. Çünkü bu böyle gidemez. Devlet insanları eziyor. Bak ne dedik, insanlar bir doların altında yaşamaya mecbur kalacaklar. İnsanlık yok olmaya gidiyor. Hak nedir bilmeyen insanlara istedikleri gibi hareket yetkisi verilemez. Hakkın her şeyin üzerinde olması lazımdır. Onun için “işçilik dönemi” yerine “ortaklık dönemi” uygulanacak ve “yeni bir dünya” kurulacaktır.)
İşveren olacak...
Çalışan da olacak...
Kredi işçiye verilecek...
İstediğin yerde çalış, gel ücretini banka versin, işverenden alsın.
İşçi bulan işletme sermayesini de bulmuş olacaktır.
İşetmeye diyoruz ki; ham maddeyi satın al, parasını biz ödeyelim, ürettiklerini satınca borcunu kapatırız.
Faiz yok, icra yok, haciz yok...
Böylece işçi ile işveren ortak hâle geliyor. İşveren bilgisini, emek sahibi ise emeğini ve sermayeyi getiriyor.
Mevcut düzende sermaye işverende, bizim düzende sermaye işçide.
Böylece işverenle ile işçi arasında denge oluşuyor.
Greve, lokavta gerek kalmıyor. Sosyal haklara gerek kalmıyor. Çünkü artık işçi iş aramıyor, işveren işçi arıyor. İşveren de rahat, sermaye bulma derdi yok. İşçi bulursa işletmesini çalıştırıyor, bulamazsa oturuyor. İsterse kendisi gidiyor, “işçilik/emek kredisi” ile istediği yerde çalışıyor.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92