ADİL DÜZEN-ERBAKAN-ESAM2010-ŞERH
Süleyman Karagülle
1645 Okunma
18-medeni

KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ-642/ADİL DÜZEN DERSLERİ-472 24 Aralık 2011

 

ADİL DÜZEN-12

NECMETTİN ERBAKAN  -  SÜLEYMAN KARAGÜLLE

İKİNCİ BÖLÜM

(ADİL EKONOMİK DÜZEN)

ADİL DÜZEN’DE EKONOMİ

Not: Parantez içindeki ifadeler Necmettin Erbakan’ın ifadeleridir. Parantez dışındakiler Süleyman Karagülle’ye göre söylenmesi daha uygun olan ifadelerdir. Karşılaştırma siz okuyuculara düşer…

 

***

 

(İnsanlık tarihinin bugüne kadar geçirdiği medeniyet dönemlerine bir göz atarsak, insanlık tarihi boyunca “Kuvveti Üstün Tutan” her çatışmacı medeniyetten önce ve sonra “Hakkı Üstün Tutan” barış ve dayanışmayı esas alan bir medeniyetin kurulduğunu müşahede ederiz. Bu medeniyet insanlığa saadet getirmiş ve yeryüzünde ilimde, hukukta ve sanatta büyük değişme ve gelişmelere ortam hazırlamıştır. Ancak bir müddet sonra “Hakkı Üstün Tutan” medeniyetin etkisinde kalan bölgelerin birisinde bu medeniyet dejenere edilmiş ve “Kuvveti Üstün Tutan” bir medeniyet haline dönüştürülmüştür. Bunun sonucu olarak hakkı üstün tutan medeniyetin yerine “Kuvveti Üstün Tutan” tahakküm ve çatışmacı bir medeniyet yeryüzüne hâkim olmaya başlamıştır. Ancak bu da devam edememiş, arkadan yeniden “Hakkı Üstün Tutan” bir medeniyet kurulmuş ve yeryüzünde hâkim olmuştur.)

Yeryüzünde ilk uygarlık Hazreti Nuh’un ülkesi olan Mezopotamya’da kurulmuştur. Peygamberler hukuk getirmişler ve yönetimde inkılâplar yapmışlardır. Hazreti Nuh sözlü şeriatı yazılı şeriata çevirmiş, site devletleri oluşturmuştur. İbranilerde Hazreti Musa yazılı yönetimi yöneticilerin de uyduğu sözlü yönetime çevirmiş, yönetimde ulus devleti getirmiştir. Hazreti İsa ahlâkla hukuku birbirinden ayırmış, lâik düzen getirmiştir. Yönetimde İmparatorluklar dönemi başlamıştır. Kur’an kanun şeriatı yerine içtihat ve icma şeriatını tedvin etmiştir, zorlamasız bir yönetim şeklini getirmiştir. Değişik dinler aynı devlet içinde yaşamaya başlamıştır. Bu uygarlıkların ömürleri biner yıl olmuştur. Başlangıç noktası Hazreti İsa’nın doğumudur. Bu hak uygarlıkların karşısında kuvvet uygarlıkları doğmuştur. Mezopotamya’yı beşyüz sene arkasından takip eden Mısır uygarlığı teknikte ehramları dikmiş, ekonomide devlet sosyalizmini uygulamıştır. İbrani uygarlığının beşyüz yıl arkasından Yunan uygarlığı gelmiş, çevresini heykellerle doldurmuş, kolonilerle deniz ticaretini geliştirmiştir. Hıristiyanlığı beşyüz yıl sonra kabul eden Bizans toprak kapitalizmini oluşturmuş, surlar ve su kemerleri ile yeryüzünü imar etmiştir. Kur’an uygarlığını beşyüz yıl arkadan takip eden Batı insanlığı elektronik uygarlığa ulaştırmış, kâğıt parayı keşfetmiştir.

(Medeniyetler tarihindeki bu gelişme Şekil 20’de özet olarak bir grafik hâlinde ortaya konmuştur. Medeniyetler tarihine bir bakış yapıldığı zaman görülüyor ki Mezopotamya'da ilkyazının keşfiyle başlayan tarihi dönemlerin başlangıcında önce İbrahim (A.S.) öncülüğünde hakkı üstün tutan bir medeniyet kurulmuş. Bu medeniyet Mısır'ı etkilemiştir. Ne var ki Mısır'da firavunlar bu medeniyeti dejenere etmişler ve yerine kuvveti ustun tutan Mısır medeniyetini kurmuşlardır.)

Doğuda hakkı tutan uygarlıklar gelir, hukuk ve yönetimde inkılap yaparlar. Batıda ise bu uygarlığın sağladığı imkanlarla teknikte ve ekonomide adımlar atarlar.

(Mısır’daki bu medeniyetin karşısında bu sefer Hz. Musa (A.S.) öncülüğünde yeniden “Hakkı Üstün Tutan” bir medeniyetin kurulduğunu görüyoruz. Bu medeniyet Yunanistan'ı etkiledi ve fakat Yunanlılar bu medeniyeti dejenere ettiler ve yerine “Kuvveti Üstün Tutan” bir medeniyet kurarak yeryüzüne hâkim oldular. Bu medeniyetin karşısında ise bir müddet sonra Hz. İsa (A.S.) öncülüğünde yeniden “Hakkı Üstün Tutan” bir medeniyet kuruldu. Bu medeniyet de Roma’yı etkiledi. Romalılar, hatta “bizde Hıristiyan olduk” dedikleri halde Hz. İsa(A.S.)'nın öncülüğünü yaptığı medeniyeti dejenere ettiler. Yeniden “Kuvveti Üstün Tutan” Roma Medeniyetini kurdular. Roma Medeniyeti, asırlarca insanlığa zulmetti. Bu zulmün karşısında Hz. Muhammed (S.A.V.) ile birlikte “Hakkı Üstün Tutan” “İslam Medeniyeti”nin yükselişi gerçekleşti. Böylece, 1000 yıldan uzun bir süre yeryüzüne Hakkı Üstün Tutan Düzen hâkim oldu ve insanlığa saadet getirdi.)

Her bin senede medeniyetler yaşlanır ve daha ileri medeniyetlere yerlerini bırakırlar. Hak medeniyetleri miladi tarihlerin başında yeniden oluşmaya başlar, beşyüzlü yıllarda zirvede olurlar. Kuvvet medeniyetleri ise beşyüzüncü yıllarda gelişirler ve miladi başlangıç yıllarında zirvede olurlar. Bugün III. bin yıl uygarlığı, beşinci hak uygarlığı olarak yeniden doğuyor ve ikinci Kur’an uygarlığı olacaktır. Batının kuvvet uygarlığı zirvededir, çökmeye başlamıştır. Beşyüz sene sonra yeni kuvvet uygarlığı doğacaktır.

(Batı Avrupa bu medeniyetin etkisi altında kaldı. Bir yandan Endülüs’teki büyük İslam medeniyetinden ve diğer yandan denizcilikte ilerlemiş Venedik ve Cenevizlilerin Müslüman ülkelerden getirdikleri kitaplar ve haberler vasıtasıyla Müslümanlardan birçok şey öğrendiler. Bu etkilerin sebebiyle Rönesans başladı. Batı Avrupa Müslümanlığın etkisiyle Ortaçağın karanlık Engizisyon döneminde bugünkü Batı medeniyetine geçen değişimi yaşadı. Ancak ne var ki batılılar Müslümanlıktan öğrendiklerini dejenere ettiler. Tıpkı eski Mısır, Yunan ve Roma medeniyetlerinde olduğu gibi kuvveti üstün tutan Batı medeniyetini kurdular.)

Medeniyetler iki medeniyetin sentezinden doğar. İbraniler Mezopotamya’dan çıktılar, Mısır’da eğitildiler. Hazreti Musa Firavun sarayında ve Medyen’de bir zatın yanında yetiştirildi. İbrani uygarlığı da Mısır uygarlığı işle Mezopotamya uygarlığının sentezi ile doğdu. Batı uygarlığı da İslam medeniyeti ile Roma medeniyetinin senteziyle doğdu. III. bin yıl uygarlığı, birinci Kur’an uygarlığı ile Avrupa uygarlığının sentezinden doğacaktır.

(Ekonomik düzen medeniyetin etkisi altındadır. Onun için Batıda gelişen ekonomik düzen medeniyetinin etkisiyle adil bir düzen olarak değil, bir “Ezen-Ezilen” düzeni olarak gelişmiştir. Yukarıda da açıklandığı gibi bu medeniyet üç asırdan fazla bir zamandır insanlığa ikiz kardeşle zulmetmektedir. Bunlardan birisi “Kapitalizm” diğeri ise “Komünizm”dir.)

Batı Bizans’tan toprak kapitalizmini devralmış, önce sermaye kapitalizmi tekeline dönüşmüş, sonra sanayi tekeline dönüşmüştür. Daha sonra karşılıksız para ile banka tekeline dönüşmüştür. En sonunda karşılıksız para ile dünyada tek ekonomi modelini oluşturmuştur. İşçilik sistemini getirmiştir. Dünya insanları sermayenin veya devletin işçisi olmuştur. Ekonomik dengeyi kuramayınca da askeri metotlara baş vurmaktadır.

(İnsanlık tarihinde ekonomik dönem olarak emek mübadelesi dönemine geçilince batıda kapitalizm hâkim oldu. Bu kapitalizm aşağıda daha açık ve berrak olarak belirtilmiş olan özellikleriyle belirli sermaye sahipleri rafından bütün çalışanların ve insanlığın sömürülmesine yol açtı. Büyük halk kitlelerini ezdi. Emperyalizm, ırkçı emperyalizmin yürütücüsü ufak bir sermayedar zümreyi gittikçe zenginleştirdi. Tekeller, karteller oluştu. Bu siyasi düzeni ve bütün toplum düzenini etkileri altına aldılar. İnsanlık tam bir haksızlık, sömürü, zulüm dönemine girdi.)

Sermaye tekeli insanları aç bırakarak halkı çalıştırabilmektedir. Devlet tekeli insanları sopa ile çalıştırmaktadır. Bütün bu baskılara rağmen yine de ekonomik denge sağlanamıyor. Sosyal denge de ezen ve ezilen sistem üzerinde oturtuluyor. “Adil (Ekonomik) Düzen” halkı kendi istekleri ile çalıştıracak formüller bulmuştur. Kimse kimseye dayak atamayacak. Kimse aç kalmayacak ama üretim maksimuma çıkacaktır.

(Kapitalizmin bu sömürü ve zulmü karşısında bir yandan sosyal patlamalar ve harpler çıktı. Diğer yandan da kapitalizme karşı yeni bir düzen ortaya konmaya çalışıldı. Böylece “Komünizm” ortaya çıktı.)

Tekel sermaye önce dinler arası savaşla dengeyi kurmuştu. Müslümanların yarıştan çekilmesi ile dengeyi kapitalizm ve sosyalizm üzerine kurdu. Dinsizliği yaygınlaştırmaya çalıştı. “Adil Düzen” dinler arasında çatışma değil, diner arasında yarışma üzerine dengeyi oluşturacaktır. Hangi mezhep mensupları daha az suç işlerse, hangi mezhep mensupları daha çok kamuya daha çok pay getirirlerse, kamudan alacakları pay o kadar fazla olacaktır.

(Yine yukarıda açıklandığı gibi Komünizmde temel, kuvveti üstün tutan medeniyetinin bir ekonomik düzen olduğu için temelde kapitalizmin aynıdır ve bir “Ezen- Ezilen” düzenidir.)

Kapitalizmde sektör sermayesi, sosyalizmde devlet sermayesi hakimdir. Emek ezilmektedir. “Adil Düzen”de ise kredi çalışanlara yani emek sahiplerine verilmektedir. Ekonomiye sermaye değil emek hakimdir, halk hakimdir. “Adil Düzen”de sahte demokrasi değil gerçek demokrasi vardır.

(Böylece Batıda yapılan iş, bir arabanın düz yolda giderken yolun sağına yuvarlandığı görülünce, direksiyonu hızla ve fazlaca kırıp bu sefer de arabayı yolun soluna yuvarlamak oldu. Komünizm, Kapitalizmin zulmünü ortaya koydu. Fakat tedavisini yapamadı. Bir hastalık yerine diğer bir hastalığı ortaya getirdi. Hâlbuki ekonominin bir de sağlam, sıhhatli, saadet getiren, haklı düzeni vardır. Bunun adı ise “Adil Düzen”dir.)

Kapitalizm halkı ekonomik sınıflara ayırdı; sömürenler ve sömürülenler.

Sosyalizmde siyasi sınıflara ayırdı; yönetenler ve yönetilenler.

“Adil Düzen”de patron ve işçi sınıfları yoktur, ortaklar vardır. Hükmeden değil, hizmet eden yöneticiler vardır. Merkezler taşraların hakimi değil hadimidirler.

(“Adil Düzen” temel ilkeleri itibariyle asırlar boyu insanlık tarihinde zaman zaman o günün şartlarına göre uygulanmıştır. Ancak bu günün şartlarına göre maalesef henüz hiçbir ülkede bütün bir düzen olarak mevcut değildir. Ancak ne var ki bütün insanlık bu gün bu düzene muhtaçtır ve bu düzeni beklemektedir.)

İnsanlık uygarlaşan bir topluluktur. “Adil Düzen” de tarihteki uygulamalardan sonra daha ileri hak uygarlığıdır. Eskiden peygamberler hak uygarlıklarını kurdular. Kur’an’dan sonra yeni peygamber gelmeyecektir. Yeni uygarlığı ilim adamları oluşturacaklardır. “Adil Düzen” ilme dayalı hak uygarlığıdır. Bugün uygulanmamaktadır.

(İşte yukarıdaki tarihçe Şekil 20’de düşey iki çizgiyle gösterilen nokta, insanlığın bu günkü bulunduğu noktaya işaret etmektedir.)

Dinde yönetimde yer alan laiklik anlayışı, yeriden yönetimli nisbi demokrasi, kooperatifler şeklinde organize olmuş liberalizm ve hakemlerin denetiminde dayanışmalara dayanan yönetimi insanlık bekliyor; bunun adı “Adil Düzen”dir.

(Nasıl insanlık bugüne kadar adeta gündüz ve gecenin birbirini takip ettiği gibi hep “Hakkı Üstün Tutan” bir “Aydınlık Saadet Döneminden” sonra, “Kuvveti Üstün Tutan” bir “Karanlık Zulüm Dönemi” yaşamışsa takriben 3 asırdan beri insanlığa zulmeden, karanlık Batı medeniyeti arkasından şimdi inşallah Hakkı üstün tutan aydınlık saadet dönemine geçecektir. Bu yeni dönemin ekonomik düzeni “Adil Ekonomik Düzen” olacaktır.)

III. bin yıl uygarlığını Hıristiyan, Müslüman, Budist ve Hindu dinleri el ele vererek birlikte kuracakladır. İsrail oğulları da isterlerse bu uygarlıkta yerlerini alacaklardır. Bunun için İsrail yönetimi ABD’deki 200 ailenin emrinden çıkıp Tevrat’ın emrine girmelidir. Allah’ın onlara ihtiyacı yoktur ama onlar Allah’a muhtaçtır.

(Yukarıda da açıklandığı gibi Adil Ekonomik Düzende ana yapısal karakter üretim, üretimi meydana getiren müteşebbis yönetici, işçi, tesis, hammadde ve genel hizmetleri yapan devletin ortaklığıyla yapılması, üretimden sonra paylaşmada bu ortaklar arasında adil ölçüler içinde gerçekleştirilmesidir. Onun için bu yeni dönemin gayesi işçi-işveren çatışması dönemi olmayıp “Ortaklık Dönemi” olmasıdır.)

“Adil Düzen”de kredi çalışana verilmektedir. Kredi faizsizdir. Kredi icrasızdır. İşçi hangi işverenin yanında çalışırsa orası borçlandırılmaktadır. Ayrıca işverene de ham madde kredisi faizsiz verilmektedir. Mamul ne zaman satılırsa kredi o zaman itfa edilmektedir. Böylece işçi sermayesi yani emek kredisiyle gittiği için istediği yere gitmekte, rahatlıkla pazarlık yapmaktadır. İşveren de işi buluyorsa, işçi bulabiliyorsa sermaye derdi, borç ödeme derdi içinde olmayacaktır. Hiçbir zorlama yapılmadan tam istihdam sağlanacaktır.

(Yukarıda Şekil 20’de tarihçe grafiğinde insanlığın bugün bulunduğu noktayı belirleyen düşey çift çizginin sağındaki insanlığın gelecek döneminde ekonomik düzenin adı “Ortaklık Dönemi” olarak gösterilmiştir. Bundan maksat “Adil Ekonomik Düzen”dir. Geleceğin düzeni olan Adil Düzen’in belirgin özellikleri aşağıdaki başlıklar altında özetlenmektedir. )

“Adil Düzen”de tüm dünya üzerinde şeffaf piyasa sağlanmıştır. Tam rekabet olduğu için aracı harcamaları asgariye indirilmiştir. Ekonomi sermayeye değil emeğe dayandırılmıştır. Tam istihdam sağlanmıştır. Her sahada arz ve talep kanunları çalıştırılmaktadır. Aksini iddia eden varsa, buyursun, internet sitemiz ve sütunlarımız açıktır.

 

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org (0532) 246 68 92

 

 

 

 

 

 

 

 


ADİL DÜZEN-ERBAKAN-ESAM2010-ŞERH
1-1-İÇ KAPAK
2091 Okunma
2-2-ESAM NEDİR?
1863 Okunma
3-3-ERBAKAN ÖZGEÇMİŞ
1710 Okunma
4-4-KUTAN SUNUŞ
1758 Okunma
5-5-ARİF ERSOY-TAKDİM
1711 Okunma
6-6-GİRİŞ-ERBAKAN
1701 Okunma
7-7-GİRİŞ-ŞERH
1729 Okunma
8-8-ADİL DÜZENDE EKONOMİ
1832 Okunma
9-9-HAKLAR
1620 Okunma
10-10-İLKELER
1597 Okunma
11-11-temel esaslar
2066 Okunma
12-12-genel esaslar
1524 Okunma
13-13-insan ve para
1568 Okunma
14-14-kredi
1716 Okunma
15-15-vergi
1522 Okunma
16-16-sosyal güvenlik
1574 Okunma
17-17-doğallık
1858 Okunma
18-18-medeni
1645 Okunma
19-19-ideal düzen
1554 Okunma
20-20-temel görüşler
2004 Okunma
21-21-milli görüş hizmetleri
2470 Okunma
22-22-sonuç
1564 Okunma
23-23-teşhis
1519 Okunma
24-24-felaketler
1469 Okunma
25-25-ırkçı emperyalizm
2249 Okunma
26-26-saadet dünyası
1627 Okunma
27-27-sömürü dünyası
1726 Okunma
28-28-alternatif adil düzen
1580 Okunma

© 2024 - Akevler