KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ-638/ADİL DÜZEN DERSLERİ-468 26 Kasım 2011
ADİL DÜZEN-8
NECMETTİN ERBAKAN - SÜLEYMAN KARAGÜLLE
***
İKİNCİ BÖLÜM
(ADİL EKONOMİK DÜZEN)
ADİL DÜZEN’DE EKONOMİ
Not: Parantez içindeki ifadeler Necmettin Erbakan’ın ifadeleridir. Parantez dışındakiler Süleyman Karagülle’ye göre söylenmesi daha uygun olan ifadelerdir. Karşılaştırma siz okuyuculara düşer…
***
(C. Adil Ekonomik Düzen’in Krediyle İlgili Esasları
(Çağımızda kredi iktisadi faaliyetlerin yönünü ve yoğunluğunu belirlemektedir. Kapitalizm mevcut faizli kredi kurumları vasıtasıyla tekelleşmeye ortam hazırlamaktadır.
Daima şu sorularla karşılaşılır:
- Bugünkü dünyada faiz kalkar mı?
- Faiz kalkarsa kim kime para verir?
- Yatırım yapacak insan parayı nereden bulacak, nasıl bulacak?)
Bundan yüz sene evvel kredi verebilmek için halkın bankaya altın veya gümüşü yatırması gerekiyordu. Bugün ise bedava kadar basit matbaa ile istediğiniz parayı üretebilirsiniz. Dolayısıyla ben parayı nerden bulacağım sorunu yoktur. Bugünkü sorun şudur. Nasıl bir kredi vereyim ki hem işsiz insan kalmasın hem de enflasyon olmasın? Para bulma sorunu yok, parayı nasıl kredilendirme sorunu vardır.
(İşte bu bölümde bu soruların cevapları verilmiş olacaktır. Bunun için önce Adil Düzen'de “Kredi”nin ne olduğunu tarif etmekte fayda vardır. Yukarıdaki “Para” bölümünde belirttik ki Adil Düzen'de “herkes ne kadar üretti ise o kadar tüketme hakkına sahiptir.” Peki, bir insan hiçbir şart ve şekil altında ürettiğinden fazla tüketme hakkını kullanamaz mı? Kullanabilir. İşte bir kimsenin “sonradan geri vermek şartıyla ve belirli şartlar altında geçici bir süre için ürettiğinden daha fazla tüketme hakkı kullanması imkânına kredi diyoruz”.)
Kredi halk arasında ürettiğini başkasına kullandırma, sonra da başkasının malını üretenin kullanmasıdır. Paranı dört fonksiyonu vardır: 1) Para değer ölçme birimdir. 2) Para değiştirme aracıdır. 3) Para borç verme aracıdır. 4) Para birikim aracıdır. Faizsiz sistemde borçta bir artma olmaz, sadece borç verdiğin kadar borç alma hakkın doğar.
(Adil Düzen'de 7 türlü kredi imkânı vardır. Bunların hepsi de faizsizdir ve hiçbirisi de enflasyona sebep olmaz. Bu kredi imkânları şunlardır:)
“Adil Düzen”de kredi; çalışana kredi, mala kredi, siparişe kredi, kredileşmeye kredi olmak üzere dört çeşit kredi vardır.
(1. Ortaklıklar
(Adil Düzen'de aynen bugünkü düzende olduğu gibi fertlerin bir araya gelerek ortaklıklar kurmaları, kendi tasarruflarını birleştirerek ekonomik faaliyetlerde bulunmaları mümkündür. Ortaklıklar hem üretim yapabilir, hem de tesis yapabilirler. Bu her iki amacı gerçekleştirmek içinde faaliyet gösterebilir. Bu amaçlar aşağıda açıklanmaktadır:)
Ortaklar bir araya gelirler, bir işletme kurarlar. Bunun için işletme senedi çıkarırlar. Herkes işletmeye pazarlıkla girdileri verir ve işletme senedini alır. Böylece kişiler işletmeye emek, mal, tesis ve parayı kredi olarak vermiş olurlar. Sonra bu işletme senedi ile istedikleri malları alırlar.
(a- Bir araya gelip bir tesiste bir mal üretip bunu kârıyla satmak ve yapılan kârı ortaklar arasında bölüştürmek,)
İşletmede ürün ortak ambara konur. Herkese “pay belgesi” verilir. Pay belgelerini isteyen istediği fiyatla tüccara satar. Kâr bölüşmesi yapmazlar.
(b- Veya bir araya gelip bir ortaklık olarak bir tesis kurmak, bu tesiste üretim yapıp üretilen malları satarak kâr etmek veya tesisi satarak kâr etmek ve kârı ortaklar arasında bölüştürmek. Yani hem tesise hem üretim ve kârına ortak olmaktır.)
İnşaatta çalışan işçilere toprak parası ücret olarak verilir. Müteahhitler de işçilerin aldıkları ile orantılı pay alırlar. Çok işçi çalıştıranın payı da çok olur. Yapı kooperatife kalır. Hisse senedi çıkarılır. Kiradan pay alırlar. Tamamını alır, kendileri kirasız otururlar.
(Böylece bir kimse kendi ürettiğinden yaptığı tasarruftan fazlasını muvakkat bir zaman için belli şartlarla tüketmek imkânını kullanmış olmaktadır. Böyle bir kullanımda çok tabii olarak görüldüğü gibi ne faiz söz konusudur, ne de enflasyon.)
Piyasaya çıkan para kadar mal ambara girdiği için veya yapı yapıldığı için enflasyon olmaz. Zamanla artan bir şey olmadığı için de faiz olmaz.
(2. (Hakkı Müktesep Karşılığı Kredi) Kredileşme Kredisi
(Bunun manası şudur: Bir kimsenin mesela 1000 liralık bir tasarrufu var. Bunu götürdü, bir ATM kartıyla bankaya yatırdı. Bu parası 1 yıl bankada kaldı. 1 yıl sonra gitti ATM kartıyla bankadan 12.000 TL para çekti ve 1 ay kullandı sonra iade etti veya 3 bin lira çekti 4 ay kullandı veya 4 bin lira çekti 3 ay kullandı. Bu rakamları şuna göre tespit ediyoruz.“Bankaya yatırılan para” x “bankada kaldığı süre” = “Hakkı müktesep kredi hacmi”. Böylece bir kimse muvakkat bir zaman için, bilahare iade etmek üzere belirli şartlar altında ürettiğinden daha fazla bir tüketim hakkı yani kredi kullanmış olmaktadır. İşte bu kredinin adı “Hakkı Müktesep” kredisidir.)
Ben sana borç veriyorum, sana hakkımı kullandırıyorum. Sonra sen para veriyorsun, hakkını kullandırıyorsun. Alınan para ile verilen para arasında fark yoktur. Alınan para zamanla çarpılma eşit. Buna “kredi hacmi” diyoruz. Bankacılar “adat” diyorlar.
(Adil Düzen'de banka hizmetini genel olarak devlet yapar. Özel şahısların banka kurmaları, faizsiz olarak çalışıp mudilerine kâr temin etmeleri mümkündür. Ancak yukarıda söylediğimiz bankacılık hizmetlerini genellikle devlet yapar. Onun için bankanın batması söz konusu değildir, banka sağlamdır. Bu itibarla yukarıda açıklanan Hakkı Müktesep kredisi şu demektir ve ekonomiye iki önemli fayda sağlamaktadır: “Benim şu anda param var, bir süre kullanmayacağımı biliyorum, bankaya koyuyorum. Benim kullanmadığım bu parayı o sırada Erzurum'daki kardeşim alıp kullanıyor. Onun parasını kullanmadığı zamanda ben alıp kullanıyorum.” Dolayısıyla ne faiz ne de enflasyon söz konusu değildir. Diğer yandan ortada bir kredi vardır ve bundan ekonomi için yararlanılmaktadır.)
Merkez Bankası devlete aittir. Kredileri faizsizdir. Bankalar da kamuya aittir.
Özel banka şöyle çalışır. İşletmelere kredileşme ilkesi içinde işletmenin senetlerini alıp satar. Faiz almaz, fark da koymaz. İşletmenin cirosundan bir pay alır. Örnek olarak yüzde 1 alır. Bunu üretimden aldığı için ve zamanla artmadığı için faiz değildir.
Banka giderlerini bununla karşılar.
(Diğer çok önemli bir fayda ise, Adil Düzen'de kimsenin kullanmadığı parasını cebinde veya yastığının altında saklaması söz konusu değildir. Çünkü para bankada durursa, Hakkı Müktesep kredisi imkânı doğmaktadır ve de banka sağlamdır. Böylece Adil Düzen'de bütün para her zaman ekonominin hizmetindedir. Bu da ideal bir durumdur.)
Halk bankaya kredileşmeden yararlanması, saklama kolaylığı, havale kolaylığı sebeplerinden dolayı parasını yatırır.
(3. Emek Karşılığı Kredi
(Bu kredi şudur, bir misalle açıklayalım:
Benim bir hazır giyim atölyem var, burada 20 tane dikiş makinem var, işçilerimi tutup çalıştırırsam konfeksiyon üretebiliyorum ve kârlı iş yapabiliyorum. Piyasada şartlar müsait, ancak ne var ki işletme sermayem yok.
Adil Düzen'de bu bir problem değildir. Atölye sahibi olduğum vesikamı ortaya koyarım, dürüst bir insan olduğuma dair mensup olduğum “Ahlâk Topluluğu”nun bana verdiği “Tezkiye” belgesini ortaya koyarım, giderim makinelerimin ve atölyemin gerektirdiği usta ve işçileri arar bulurum. Atölyemin kaç usta ve işçiyle üretim yapacağı “Meslek kuruluşum, loncam” tarafından belirlenmiştir. Bu şartlara uygun olarak usta ve işçilerin de çalıştıkları zaman ne kadar ücret almaya layık oldukları tahsil, tecrübe, ehliyet ve kabiliyetlerine göre kendi meslek kuruluşları tarafından belirlenmiştir. Diyelim ki Adil Düzen'de bir dikiş makinesi ustası 1 ay çalıştığı zaman 5 bin TL alacaktır. Bu kimseleri alır, getirir işe başlatırım. Bunların ücretlerini banka yani devlet öder, ben müteşebbis olarak, atölye sahibi olarak borçlanırım. Bilahare ürettiğim konfeksiyonu satar borcumu öderim.)
İşletmelerin üretim kapasiteleri vardır. Dayanışma ortaklıkları bunu tesbit eder. Her işçinin bir de resmi ücreti vardır. Onu da dayanışma ortaklıkları tesbit eder. Ben iş yapıyorsam işçiyi çalıştırıyorum. Ücretimi banka ödüyor, beni borçlandırıyor. Ham maddeyi alıyorum, parasını banka ödüyor. Borç faizsizdir ve icrasızdır. Üretilen mal satılınca borç ödenir. Ham madde ve mamul madde resmi farklarına göre kredi alırım. Artan ve eksilen bana ait olur. Alış ve satış fiyatlarına banka karışmaz.
(İşte üretim için çalışanlara ödenen bu kredinin adı “Emek Kredisi”dir. Bu kredi de faizsizdir ve enflasyona sebep olmaz. Çünkü piyasaya para çıkıyor, fakat karşılığında üretim yapıldığı için mal da çıkıyor.)
Para=Mal ilkesi değişmediği için enflasyon yapmaz.
(Adil Düzen'de, aşağıda da açıklanacağı gibi ekonomi çok hızla döndüğü ve geliştiği için asıl mesele işsiz bir insan bulmaktır. Çünkü Adil Düzen'de işsiz kimse kalmayacaktır. Adil Düzen'de ekonomi geliştiği için herkes emeğinin karşılığını insanca yaşayacak şekilde alacaktır. Bundan dolayı Adil Düzen'e geçilir geçilmez bugün kahvehanelerde boş oturan işsizler bir anda yüksek ücret alabilme potansiyeline ve imkânına kavuşacaklardır. Onlar iş arayacaklarına müteşebbisler kredi alabilmek için gelip onları arayacaktır. Çünkü Adil Düzen'de kredi emeğe ve üretime verilmektedir.)
“Adil Düzen”de para faiz karşılığı değil üretilen mal karşılığı çıkmaktadır. Üretici işçiye para verilmekte, bu para yeniden basılabilmektedir.
(Bir kimse mensup olduğu ahlâk topluluğunun verdiği tezkiye belgesine rağmen dürüst davranmazsa hem meydana getirdiği zararları tezkiyeyi veren ahlâk topluluğu tazmin eder, hem de bu davranışı tekerrür ederse, “Emek Kredisi” kullanma hakkını kaybeder. Bundan dolayı Adil Düzen'de düzenini kendisi herkesin dürüst olmasını ve ahlâki bakımdan gelişmesini teşvik etmektedir.)
İşçi borçlanmadığı için ödemesi söz konusu değildir. İşveren ödememiş olur. Ortak ambarda durduğu için aynen veya mislen de ödenmesi söz konusudur. Mal satılmazsa işverenin kredisi düşer. Zararı dayanışma ortaklığı öder.
(4. (Rehin Karşılığı Kredi) Mallarda Kredileşme
(Adil Düzen'de herkes bugün olduğu gibi “Rehin” karşılığında da kredi alabilir. Bu kredinin mahiyetini de şöyle bir misalle açıklayabiliriz:
Elimde buğdayım var, şu anda fiyatlar ucuz, tahmin ediyorum ki 3 ay sonra fiyatlar yükselecektir. Bu durumda buğdayımı şartlı olarak buğday vakfına teslim ediyorum. Bugünkü bedelinin mesela % 80'ini rehin karşılığı kredi olarak alıyorum. 3 ay sonra fiyatlar artınca, buğdayımı şimdi bugünkü fiyattan sattım diyorum ve bedelin bakiyesini de o zaman alıp rehin karşılığı kredi borcumu ödüyorum.)
Üretici malı üretir ve ambara koyar. Pay belgesini alır, isterse götürüp piyasada cari fiyatla satar. İsterse bankaya götürür, kredileşme fiyatıyla bankaya koyar. Bu senet bankada sadece rehin değildir. O senet başkasına kredileşme ilkesi içinde verilir.
(5. Ödenmiş Vergi Karşılığı Kredi
(Aşağıda da açıklanacağı gibi Adil Düzen'de vergi yoktur. Sadece devletin üretim yaptığı katkı ve hizmetleri karşısında kendi hakkını alması söz konusudur. Bu sebepten dolayı, “Ödenmiş Vergi Karşılığı Kredi”den maksat bir kimse, ortaklık veya kuruluşun “Devletin gelir teminine vesile olması” münasebetiyle kazanmış olduğu bir kredi imkânıdır. Kim devletin gelir teminine vesile olursa, bu vesile olduğu gelire bağlı olarak belli kriterler uyarınca ayrıca devletten belli şartlarla kredi alabilir. İşte bu kredinin adı, “ödenmiş vergi karşılığı kredi”dir.)
İşletmeler vergi olarak üretimden pay olarak alınır. Bir tarla düşünelim. Onda biri vergidir. Geçmiş on senelik vergi ortalama hasılayı gösterir. O kadar kredi verilir. İşçiye ödenir. Gübre ilaç parası verilir.
(6. Yatırım Projesi Karşılığı Kredi
(Adil Düzen'de herkes uygun şartları yerine getirdiği takdirde “Yatırım Projesi Karşılığı Kredi” alabilir. Bu krediyi türünü de yine bir misalle açıklayalım):
“Adil Düzen”de genel planlama yapılacaktır. Arsalar üretilecektir. Projeler yapılacaktır. Müteahhit bunlardan istediğini seçecektir. Arsa özel olsa bile yapmak isteyen müteahhidi durdurmaz. Müteahhit resmi ücretle işçi bulursa devlet projeli arsayı verdiği gibi işçilerin ücretlerini ve malzemenin bedellerini de öder.
(Devlet yaptığı teşviklerle makro planları hazırlatmış, bu planların gerektirdiği yurdun her bir ekonomik bölgesi için öncelikli ve teşvikli yatırım projelerini ortaya koymuş. Tıpkı bugün Bayındırlık Bakanlığı'nın müteahhitlere verdiği karneler gibi yatırımcılar da ehliyet belgelerini alabiliyorlar. Yani nasıl bugün Bayındırlık Bakanlığı bir müteahhidin durumuna göre bu müteahhit 5 milyon TL’lik veya 10 milyon TL’lik veya sonsuz büyüklükte taahhüt işleri yapabilir diye ehliyet karnesi veriyorsa, Adil Düzen'de de ehil kimselere hangi konuda ne miktar taahhüt işi yapabilecekleri meslek kuruluşları tarafından kendilerine teminatlı ehliyetler olarak verilmektedir. Aynı zamanda herkes mensup olduğu ahlâk topluluğundan da dürüst bir kimse olduğuna dair teminatlı tezkiye belgesi alabilmektedir. Bu hususu bir örnekle aşağıda açıklamaya çalışalım:)
Müteahhit ilmî dayanışmadan mühendislik ehliyetini, meslekî dayanışma ortaklığından işletmenin kapasite raporunu alır. Ahlâkî dayanışmadan işlerinde ihmal yapmayacağına dair tezkiye alır.
(Diyelim ki, bir kimse 3 tane belgeyi ortaya koymuştur: Bunlardan birisi bir bölgede yapılması teşvikli bir yatırım projesi; mesela 10 milyon TL’lik bir motor fabrikasının kurulması projesi olsun.)
Yatırımlarda önceliği müteahhitler seçerler. İhale yapılmaz, kim önce başlarsa o ona ihale edilmiş olur. Müteahhitleri teşvik için müteahhitlik payı yükseltilebilir, yüzde 10 yerine yüzde 11 yapılır.
(Kendisinin 10 milyon TL’lik bir motor fabrikası yatırımı yapabilecek ehliyeti olduğunu gösteren ve mensup olduğu meslek kuruluşundan aldığı teminatlı ehliyet belgesi bulunsun.)
Üretim için gerekli dayanışma ehliyeti ve teminatı inşaat içindir. Eğer bir fabrikanın yapılması isteniyorsa orada çalışacaklara kredi verilir. Ortak olurlar. Orada çalışırlarsa fabrikanın kira payından da yararlanırlar. Kira paylarını kiradan öderler.
(Mensup olduğu ahlâk kuruluşundan almış olduğu teminatlı tezkiye belgesini ibraz etsin. Bu takdirde bu kimse projesine uygun olarak kuracağı fabrikanın arsasını arar, bulur, satın alır. Arsanın bedeli projeye mahsuben banka, yani devlet tarafından ödenir. Bilahare gerekli işçileri tutar, inşaat malzemelerini alır, inşaatı yürütür, makine teçhizatını alır, fabrikayı kurar ve tamamlar. Bütün bu işler yapılırken her kademede gerekli ödemeler projeye mahsuben banka, yani devlet tarafından yapılır. Böylece 10 milyon lira harcandı. 10 milyonluk fabrika tamamlandı. Ortaya bir tesis çıkmıştır. Bu tesisin bedelini müteşebbis borçlanmıştır, bu borcu ya tesisi satar öder veya çalıştırır öder.)
Hangi fabrikaların nerelerde kurulacağı ve fabrikanın projeleri planda bellidir. Müteahhit kapasitesi içinde ise arsa üzerinde inşaat yapar ve tamamlar. Binanın hisse senetleri satılırsa yeni fabrika kurar, satılmazsa kredisi açılmamış olur. Müteahhitten bir şey istenmez. Kredi icrasızdır.
(İşte yatırım projesi karşılığı kredinin mahiyeti budur. Görüldüğü gibi bütün bir fabrika kurulmuştur, bir yatırım projesi gerçekleştirilmiştir. Ortada faiz yoktur ve de enflasyon yoktur. Çünkü piyasaya para çıkmıştır, ama karşılığında da alınıp satılabilen bir tesis üretilmiştir.)
Tesisler hisse senetleri ile çıktığından enflasyon olmamıştır. Çünkü burada işçiler sabit ücretle çalışmışlardır. Kamu yatırımları da özel yatırımların beşte biridir. Buradaki kredi ve ücret imar parası ile ödenmiştir. Satılmayan mallar imar parasının değerini düşürür. Üretim mallarda enflasyon yapmaz.
(Bugünkü faizci düzende yatırımlar, bunu yapmaya kabiliyetli olanlar tarafından değil, işini uydurup kredi alabilenler tarafından yapılmakta ve büyük faizlerle gerçekleştirilmektedir. Öyle ki mesela 7 kademeden geçerek üretilen bir yünlü konfeksiyon mamulü bütün bu kademelerde katlanarak maliyetlerin içine giren yatırım ve işletme faizlerinden dolayı 100 liraya mal olacaksa, hâlihazır şartlar altında 611 liraya mal olmakta ve bu muazzam haksız fark, sonunda bu konfeksiyonu alıp kullanmaya mecbur olan fakir fukaraya ödettirilmektedir.)
“Adil Düzen”de kiralar ciro üzerinden payla ödenmektedir. Yapıların sermayesinden de faiz alınmamaktadır. Para nedir? Bir kağıttan ibarettir. Belgedeki miktar nasıl oluyor da zamanla artıyor? Bu durum krizlerin kaynağıdır.
(Adil Düzen bu haksızlığa, bu zulme meydan bırakmaz. Adil Düzen'de kabiliyetli olan dürüst yatırımcılar öncelikli, faydalı yatırımlar için her zaman faizsiz olarak yeterince para bulurlar. Bu suretle bugünkü faizci kapitalist düzenin, kalkınmanın ve işsizliği önlemenin önüne koyduğu en büyük engel ortadan kalkmış olmaktadır.)
Tüketim malları dışarıdan ithal edilir. Buna karşılık da ihracat yapılır. Yatırımlar artık emekle yapılır. Sabit ücretle işçi varsa inşaat yapılır, yoksa artık emek yoktur demektir.
(Görüldüğü gibi Adil Düzen'de “Tam Teşvik” ve “Tam Destek” vardır.)
“Adil Düzen”de resmi ücretle iş bulan her müteahhit için her türlü destek hazırdır.
(İş yapabilecek kabiliyetteki her dürüst insan o işi, o yatırımı yapabilir, o projeyi yürütebilir, gerçekleştirebilir. Parasızlık, sermayesizlik buna mani değildir.)
İşi bilen herkes yapılması gereken her işi rahatlıkla yapabilir.
(7. Selem Senedi Karşılığı Kredi
(Adil Düzen'de diğer bir kredi imkânı da “Selem Senedi Karşılığı Kredi” yani diğer bir adıyla “Sipariş Kredisi”dir. Bu kredinin de nasıl bir kredi olduğunu yine bir misalle açıklayalım:
Diyelim ki, bir kimsenin bir mandırası mevcuttur. Bu mandırası tam kapasite ile çalıştığı zaman A kalitesinde M teneke peynir üretebilecek kapasitededir. Mandıra koyunları kendi besliyor veya piyasadan süt alıyor. Mayıs ayında bol süt çıkınca Haziran ayında bu peynirleri üretip teslim edebiliyor. Mandıranın yöneticisi mesela Ocak ayında daha teslime 6 ay varken, herkese soruyor ve diyor ki ben mandıra sahibiyim ve mandıram şu zamanda şu kalitede, şu kadar peynir üretebilecek kapasitededir.
Biliyorsunuz ki, Haziran ayında 1 teneke peynir 100 TL’ye satılıyor. Şu anda Haziran'a 6 ay var, şimdi bana 70 TL verirseniz size mesela 5 Temmuz'da A kalitesinde 1 teneke peynir teslim edeceğim. Kim almak istiyor? Diyelim ki, bu teklif karşısında herkes düşündü. 5 Temmuz'da 100 TL’ye 1 teneke peynir almaktansa, şimdi 70 TL vermeyi uygun gördü. Bu teklifi kabul edenler, mandıra yöneticisine isimlerini, adreslerini bildiriyorlar ve 70 TL ödüyorlar, mandıra temsilcisi kapasitesini dolduracak kadar siparişi daha Ocak ayında almış oluyor ve bu siparişi verenlere bir “Selem Senedi” veriyor. Bu senedin üzerinde, bu senedi ibraz edene 5 Temmuz tarihinde A kalitesinde 1 teneke peynir teslim edeceğini yazıyor, taahhüt ediyor; adresini, mührünü, imzasını koyuyor ve senedi parayı verene teslim ediyor. Böylece topladığı paralarla, hammaddesini alıyor, masraflarını görüyor, işletme sermayesi ihtiyacını karşılıyor, mandırasını çalıştırıp peynirleri yapıyor, bilahare bu peynirleri Selem enedi sahiplerine teslim ediyor. Senedi geri alarak taahhüdünden kurtuluyor.)
Üretici ileride teslim edeceği bir malın senedini çıkarıyor. Buna dayanışma ortaklığı kefildir. Ayrıca taşınmaz ipoteği var. Halk bu senetleri şimdi ucuz alıyor. Bu faiz gibidir. Faizde veresiye satış var, fiyatlara zam yapılıyor. Selemde ise para önce ödeniyor, ucuzluk var. Faizin fonksiyonunu yapıyor, zararları olmuyor. Halka selem kredisini veriyoruz. Halk mağazalara peşin para ile sipariş veriyor. Mağazalar da peşin para ile tüccara veriyor. Tüccarlar da peşin para ile işyerlerine sipariş veriyor. Üretilip halka mal teslim edilmeden evvel parası ödeniyor. Halk peşin para ile ucuz mal temin ediyor.
Piyasa yıl başında oluştuğu için enflasyonun etkisi olmaz. Mal tesliminden önce para ödendiği için ayrıca rehine gerek yoktur. Tüccar paradan kâr edemez, çünkü vermiyoruz, Maldan kâr eder. İhraç ettiği kadar ithal edeceği için dış ticaret açığı oluşmaz. Devre başında halk tarafından planlama yapılmış olur. Pazar sorunu olmaz.
(İşte “Selem Senedi Karşılığı Kredi” bu mahiyette bir kredidir. Şeklen bakıldığı zaman ne var bunda, çok basit bir olay denebilir. Selem senedi çok mühim bir olaydır.)
Selem farkı faiz yerine geçer ve faizli ekonomide faiz nasıl ekonominin yakıtı ise selem de faizsiz ekonominin yakıtıdır.
(Hâlbuki Selem Senedi olayı çok büyük bir olaydır. Faizci Kapitalist Sistemle insanlığı sömüren emperyalizm ve ırkçı emperyalizm’i atom bombasıyla yıkmak mümkün değildir. Fakat Selem senediyle yıkmak mümkündür. Çünkü hâlihazır Faizci Kapitalist Düzendeki senetlerin yerini Adil Düzen'de Selem Senedi alınca, bugünkü haksız sömürü önlenmiş olmaktadır ve piyasaya pahalılık yerine ucuzluk gelmektedir.)
Sömürü sermayesi olmasa tuvalete bile gidemeyiz. Selem senedi gelmeden faiz ortadan kalkamaz.
(Çünkü yukarıda da açıklandığı gibi Adil Düzen’deki Selem Senedinde senet malı temsil etmektedir. Dolayısıyla piyasada ne kadar çok senet varsa bu durum o kadar çok malın var olduğu etkisini yapar. Dolayısıyla ucuzluğa sebep olur. Hâlbuki faizci kapitalist düzende senet parayı temsil etmekte, piyasada ne kadar çok senet varsa o kadar çok para var gibidir. Dolayısıyla senet ne kadar çoksa o kadar çok pahalılığa sebep olmaktadır.)
“Adil Düzen”de mal senedi vardır. Faizli sistemde senet paradır, pahalılığa sebep olur.
(Diğer yandan Adil Düzen'de Selem Senedinin vadesi ne kadar uzunsa o kadar çok ucuzluk var demektir. Çünkü malın mesela peynirin teslimine 6 ay varsa mandıra temsilcisi 1 teneke peynir için 70 TL ister 3 ay varsa 1 teneke peynir için 85 TL ister; böylece vade uzadıkça ucuzluk olmaktadır. Hâlbuki Faizci Kapitalist Nizamda vade ne kadar uzunsa pahalılık o kadar çok olur. Çünkü vade ne kadar uzunsa alınan borç paranın üzerine o kadar çok faiz binmektedir. Dolayısıyla Faizci Kapitalist Nizamda vade uzadıkça pahalılık artmaktadır.)
Selem ucuzluğu, faiz pahalılığı getirir.
(Denilebilir ki madem ucuzluk getiriyor, o halde neden herkes Selem enedi kullanmıyor? Bu sual safça bir sorudur. Çünkü Faizci Kapitalist Nizamı emperyalizm ve ırkçı emperyalizm korumakta ve kollamaktadır. Bu nizamdan uzaklaşılmasına müsaade etmez. Hatta topyekûn savaş bile açabilir. Çünkü unutmamak lazım gelir ki, bu faizler toplanıp sonunda dünya sermayesini elinde tutan emperyalizm, ırkçı emperyalizm ve onların işbirlikçilerine ödenmektedir. Onun için netice itibariyle faiz bir bakıma emperyalizme ve ırkçı emperyalizme ödenen haksız vergi demektir. Mesela Türkiye'de IMF, ekonomik politikayı tanzim ederken piyasaya şu kadar para çıkartacaksınız diyor, bu miktarı zaruri ihtiyaçtan az tutuyor ki, herkes mümkün olduğu kadar çok senetle ve faizle iş görsün.)
Faizli sistemde para az çıkarılıyor, faizli sistemde senetlerle dört misli para olarak kullanılıyor. Selem sisteminde para aynı kalıyor. Senetle mal çoğaltılmış olmakta, zamanı gelince de üretim artmaktadır.
(Nitekim geçen asırda Fransa'da bir belediye başkanı, belediyenin parası olmadığını görünce özel fiş çıkartıp bu fişle çalışanların zaruri ihtiyaçlarını karşılayarak şehri imar edip genişletilmiş, caddelerdeki dükkânları ve işyerlerini devletin parasıyla yüksek fiyata satarak zengin oldu. Çalışanları zengin etti ve şehri imar etti. Bu durum karşısında ırkçı emperyalizm Fransa'daki mevzuata “kimse para yerine kaim olacak evrak tanzim edemez” ilkesini koyarak kendi kontrolü dışında bu kabil faaliyetlerin yapılmasına engel oldu.)
Kooperatifler kurup bono, çek, kredi kartı, hisse senetleri ile selem müessesesi işletilebilir.
(Adil Düzen'de öncelikli, faydalı üretim ve yatırımlar için daima yeterince faizsiz kredi bulmak mümkündür.
Bu bölüme başlarken bugünkü Faizci Kapitalist düzene alışmış kimselerin daima şu sorulan sorduklarını belirtmiştik;
- “Bugünkü dünyada faiz kalkar mı?”
- “Faiz kalkarsa kim kime para verir?”
- “Yatırım yapacak insan parayı nereden bulacak, nasıl bulacak?”
Şimdi yukarıdaki açıklamalarımızdan sonra bu soruları tekrar ele alalım. İşte buyurunuz Adil Düzen'deyiz ve kredi ihtiyacınız var. İşte size istediğiniz kadar ve hatta fazlasıyla bol bol kredi verilecektir. Hem de kredi faizsiz olacak ve enflasyona yol açmayacaktır.
Söyleyin bakalım ne yapacaksınız da kredi istiyorsunuz? Efendim yatırım yapacağım, buyurun size istediğiniz kadar “Yatırım Projesi Karşılığı Kredi”, ayrıca isterseniz ortaklık kurun, isterseniz “Hakkı Müktesep Karşılığı Kredi” ve “Rehin Karşılığı Kredi” kullanın!
Efendim fabrikam var. Fakat çalıştıracağım, işletme sermayem yok. İşte size istediğiniz kadar “Emek Karşılığı Kredi”, “Selem Senedi Karşılığı Kredi” ve ayrıca daha da fazlasıyla “Ödenmiş Vergi Karşılığı Kredi”, isterseniz ayrıca ortaklıklar, “Hakkı Müktesep Karşılığı Kredi”, “Rehin Karşılığı Kredi”.)
Bizde kredi faizsizdir, cebri icra yoktur. Mal varsa piyasada para da vardır. Para malı temsil eden bir varlıktır. Merkez Bankaları para çıkarmaz, malı olan çıkarır, bankalar kefil olur. Banka bu kefalet payı ile geçinir. Paraya kefil olmaz, mala kefil olur. Onun için aldığı faiz değildir.
(Görüldüğü gibi bir kimse öncelikli, faydalı bir yatırım veya üretim yapmak isterse, ihtiyacını karşılayacak bol bol faizsiz ve enflasyonsuz kredi mevcuttur. Yeter ki siz faydalı yatırım yapın, üretim yapın, emekçi çalıştırın. Efendim ben kredi istiyorum. Ne yapacaksınız? Piyasadan zeytinyağlarını toplayacağım, bir müddet sonra yüksek fiyatla satıp ihtikâr yapacağım. İşte bunun için, yani fakir fukarayı ezmek için, tekelcilik için, pahalılık için Adil Düzen'de kredi bulamazsınız. Çünkü görüldüğü gibi yukarıda belirtilen kredilerin hepsi Adil Düzen'de emek ve üretim için verilmektedir. Yani emek üretim ve ucuzluk için kredi sağlanmaktadır.)
Sipariş dışındaki kredilere de ticari kredi verilmez. Devlet parası ile ihtikar yapılmaz.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92