KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ-641/ADİL DÜZEN DERSLERİ-471 17 Aralık 2011
ADİL DÜZEN-11
NECMETTİN ERBAKAN - SÜLEYMAN KARAGÜLLE
İKİNCİ BÖLÜM
(ADİL EKONOMİK DÜZEN)
ADİL DÜZEN’DE EKONOMİ
Not: Parantez içindeki ifadeler Necmettin Erbakan’ın ifadeleridir. Parantez dışındakiler Süleyman Karagülle’ye göre söylenmesi daha uygun olan ifadelerdir. Karşılaştırma siz okuyuculara düşer…
***
(ADİL EKONOMİK DÜZEN İDEAL VE DOĞAL BİR DÜZENDİR)
ADİL DÜZEN DOĞAL DÜZEN İÇİNDE İDEALDİR
(İdeal ve beşer fıtratına uygun doğal bir düzen olan Adil Düzen’de ekonomi hızlı gelişecek ve toplumun bütün katmanlarının, nimet-külfet paylaşımında adalet sağlanarak refahı artırılacaktır.)
İnsanlık tarihi evrimde ayrı ayrı üretimden birlikte üretime geçmiştir. Bu uygarlaşmadır. Tarım döneminin hukuk düzeni yetmemektedir. “Adil Düzen” uygarlaşan insanlığın hukuk düzenidir.
(İnsanlık bugünkü durumuna bir anda gelmedi. İlk insandan bugüne kadar birçok devrelerden geçerek geldi. Bu devreler incelendiği zaman görülmektedir ki insanların zamanla çoğalmaları, yaşama ihtiyaçlarını karşılamaları bakımından çeşitli ekonomik aşamaların meydana gelmesine sebebiyet vermiştir. Bu ekonomik aşamalar bir yandan o dönemlerin medeniyetlerini etkilemiş, medeniyetler de ekonomik aşamaları ve düzenleri etkilemiştir.)
İnsanlar toplayıcılık, avcılık, çobanlık, tarımcılık, pazar mübadelesi, aracı mübadelesi, işçilik aşamalarını geçmişlerdir. Bugün ortaklık aşamasına gelmektedirler. İşte “Adil Düzen” işçilik aşamasından ortaklık aşamasına geçme düzenidir.
(Aşağıdaki şekilde insanlık tarihinde geçirilen bugüne kadarki ekonomik aşamalar özet halinde Tablo 9’da takdim olunmuştur.)
Aşağıda insanlığın ilmde, dinde, siyasette ve ekonomide geçirdikleri safhalar anlatılacaktır.
(İnsanlık tarihi boyunca 4 temel düzenin ve bu meyanda iktisadi düzenin nasıl bir değişim tablosu gösterdiğini ortaya konmaktadır. Saadet Dünyasında biraz sonra açıklandığı gibi Ekonomide “İşçilik Sistemi” değil, “Ortaklık Sistemi” esas alınmaktadır. Bu hususu aşağıda anlatmaya çalışacağız.)
İnsanlar tarım dönemine kadar ayrı ayrı üretip ayrı ayrı tüketiyorlardı. Sonra pazar mübadelesi dönemine geçtiler. Daha sonra tüccar mübadelesi dönemine geçtiler. Bilahare emek mübadelesi dönemine geçildi. Başlangıçta bu geçiş işçilikle sağlandı. İşçilik ekonomide başarılı oldu ama sosyal yapıda sorunlar oluşturdu. Üretim sağlandı ama adil bölüşüm olmadı. Nakıs istihdamda denge oluştu. Bundan sonra insanlık ortaklık dönemine geçmektedir. “Adil Düzen” ortaklık döneminin hukuk düzenidir.
Bu tablo Süleyman Akdemir’in reddedilen doçentlik tezi hazırlanması çalışmalarında oluşturulmuştur. Takip edilen usul şudur. Allah her şeyi çift yaratmıştır. Deneyler göstermiştir ki uygarlaşma hızlanarak oluşmaktadır. Son beşyüz senelik gelişme son derece süratli olmuştur. 500, 1000, 2000, 4000, 8000, 16 000, 32 000 olarak alınmıştır. Bu dönemler sırası ile biliniyordu. Bilinmeyen dönemin uzunluğu idi. 30 000’den alıp insanlığın ömrü milyonlara çıkarılıyordu. Biz bunu doğanın standart sayılarına uyarak 60 000 olarak kabul ettik. Bu kitap basıldıktan yirmi sene sonra Avrupa’da gelişmiş DNA denemeleri ile insanlığın yaşı kesin olarak 60 000 yıl olarak bulunmuştur. Böylece ilmî usulümüz doğrulanmıştır.
Gelecekte ne olacaktır?
Bunlar kara uygarlığıdır.
Bundan sonra denizler uygarlığı başlayacaktır.
Ondan sonra güneş uygarlığı başlayacaktır.
Ondan sonra uzay uygarlığı başlayacaktır.
Bunun delili nedir?
Kur’an, göklerde sizin için rızık vardır diyor. Göklerden size rızık gelir ifadesi ayrıca mevcuttur. Evet, göklerde sizin için rızık vardır deniyor.
Kur’an incelenerek göklere çıkılacağı anlatılmaktadır. İşte biz müsbet ilimle Kur’an’ı birleştirerek “Adil Düzen”i oluşturuyoruz. Olaylar hep bizi onaylamaktadır.
Şekil Not supported field expression!: Sosyal Yapıyı Oluşturan Dört Temel Düzenin Tarih Boyunca Değişim Seyri
UYGARLAŞMA
EKONOMİ | Din | İlim | YÖNETİM |
-61500 | -61500 | -61500 | -61500 |
Toplayıcılık | ADEM | Görenek | Ocak |
-29500 | | -29500 | -29500 |
Avcılık | İDRİS | Tedris | Semt |
-13500 | -13500 |
Çobanlık | Bucak |
-5500 | -5500 |
Çiftçilik | Kent |
-3500 | -3500 |
NUH | Bölge |
-3000 |
Mezopotamya | Devlet |
-2500 |
|
-2000 | -2000 |
İbrahim | Tümevarım |
-1500 | -1500 |
Pazarcılık | Musa |
-1000 | -1000 |
Davut | İbranı |
-500 |
-500 | Grek |
İsa | 000 |
| Hıristiyanlık |
500 | Kuran | | 500 |
Aracılık | | Tümdengelim | Bizans |
1000 |
| 1.Kuram |
1500 | 1500 |
İşçilik | Avrupa |
2000 | 2000 | 2000 |
Ortaklık | Karşılaştırma | II Kuran |
(Yukarıdaki Tablo 9’da görüldüğü gibi ilk insanlar meyvelerle geçiniyorlardı. Ekonomide “Toplayıcılık = Meyvecilik” dönemi yaşadılar. Zamanla nüfus çoğaldı, meyveler yetmemeye başladı. İnsanlar hayvanları avlayacak aletleri ve ateşi keşfettiler. Böylece hayvan etlerini pişirerek yemek imkânına kavuştular. Bu gelişme insanlık tarihinde “Avcılık” dönemini başlattı. Nüfus daha da çoğaldığı zaman yapılan avlanmalarla elde edilen besinler yetmemeye başladı. Bunun üzerine insanlar besi hayvanlarını sürüler halinde besleyerek çoğaltmaya başladılar. Bu gelişme ekonomide “Çobanlık” dönemine geçilmesine ortam hazırladı. Daha sonra nüfus daha çok artınca, gerek kendileri ve gerekse sahip oldukları hayvanları için topladıkları meyve ve tarım ürünleri yetmemeye başladı. Bunun üzerine insanlar bu tarım ürünlerini daha bolca üretme ihtiyacını duydular. Bu ihtiyaç ekonomik bakımdan “Çiftçilik” dönemine geçilmesini sağladı. Çiftçilik bakımından su, güneş ve verimli toprak faktörleri açısından ilk gelişmeyi Mezopotamya'da görüyoruz. Böylece insanlar göçebelikten site hayatına döndüler, yazı bulundu ve tarihi devirler başladı. Bu devire kadar ekonomik faaliyetler hep aile, aşiret ve kabile içerisinde kalıyordu. Dolayısıyla bir “Kapalı Ekonomi” söz konusuydu. Toplayıcılık ve avcılık döneminde meyveler ve hayvan, alet ve gereçler üzerinde mülkiyet söz konusuydu. Çobanlık ve çiftçilik döneminde ise sadece tüketim mallarında değil üretim araçlarında da mülkiyet ortaya çıktı.)
(Çiftçilikten sonraki dönemlerde bir göz attığımızda ilk gelişme olarak üreten insanın ürettiği malı pazara getirip ihtiyaç sahiplerine arz etmesi ve onların ürettikleri mallarla kendi ürettiğini değiştirmesi dönemini görüyoruz. Yani artık kapalı ekonomiden “Piyasa Ekonomisi”ne geçildiğini, “Mal Mübadelesi” yapıldığını ve bu değiştirmenin de doğrudan doğruya üretenler arasında yapıldığını görüyoruz. Bu dönem “Doğrudan Mübadele” dönemini teşkil etmektedir. Zamanla insanlar dünyanın daha geniş bölgelerine yayıldılar. Ulaşım imkânları arttı. Daha geniş sahalar arasında mal mübadelesi yapmaya başladılar. Fakat bu yayılmanın neticesi olarak artık değişim doğrudan doğruya üretenler arasında olmaktan çıktı “Aracılı Mübadele Dönemi” başladı. Yani bir tüccar sınıfı meydana geldi. Bunlar üretenlerin mallarını aldılar, değişik yerlerdeki piyasalara arz ettiler. Oradaki ihtiyaç sahiplerine sattılar.)
(Nüfusun artması, ulaşım imkânlarının gelişmesi, Avrupa ile Asya arasında ticaret yollarının ve Amerika'nın keşfi ile deniz yoluyla ulaşımının yoğunlaşmasına ortam hazırladı. Ulaşım yolları ve araçlarının gelişmesi, Batı’da zengin tüccarların ortaya çıkması yol açtı. Dünyanın kaynaklarını ve zenginliklerini batıya aktaran tüccarlar (burjuva sınıf) elde ettiği fazla değerleri yatırıma dönüştürdü. Kurulan büyük fabrikalarda dünyanın her tarafından getirilen ham madde, binlerce işçi emeğiyle mamul maddeye dönüştürülerek dünya piyasalarına arz edildi. Sanayi İnkılâbı olarak adlandırılan bu gelişme ve değişme insanlık tarihinde “İşçilik Dönemi” ne geçilmesine sebep oldu. İşçilik döneminde artık yavaş yavaş ekonominin ana karakteri malın, malzemenin değil, insan emeğinin birikiminin alınıp satılması olmuştur. Mesela bir Mersedes otomobili satılırken satılan bu otomobilin malzemelerinden daha çok bu otomobilin bütün parçalarının üretimi için harcanan emektir. Böylece “Emek Mübadelesi” dönemine, geçilmiş oldu. Böylece Tablo 9’da görüldüğü gibi bugünkü noktaya gelindi. Bugün gelinen nokta Tablo 9’da düşey olarak çizilmiş olan çift çizgiyle belirlenmiştir.)
(Diğer yandan insanlık tarihindeki bu ekonomik aşamalar birbirine takiben yürürken yukarıda da işaret olunduğu gibi ekonomik faktörler medeniyeti etkilemiş, medeniyette ekonomik düzeni etkilemiştir.)
İnsan bedenen zayıf, zihnen de cehul yaratılmıştır. Buna karşılık insana akıl verilmiştir. Düşünür ve evrim yapar. İnsanda dört meleke vardır: His, fikir, irade ve ünsiyet. Hisler sanatla, fikirler dil ile, irade teknikle, ünsiyet hukukla ifade edilir. Ortak hisler dini, ortak fikirler ilmi, ortak irade ekonomiyi, ortak ünsiyet siyaseti oluşturur. Tarihte bu dört müessese üzerinde sosyal evrim gerçekleşmiştir. Buna “uygarlaşma” diyoruz.
Ekonomide: Beslenme ve kazanma bakımından gelişme olmuştur. İnsanlar ayrı ayrı üretimden toplu üretime geçmişlerdir. Ayrı ayrı üretimde de üretim mülkiyetli veya üretim mülkiyetsiz dönemler yaşanmıştır. Üretim mülkiyetsiz dönemde ayrı ayrı üretimden birlikte üretime geçilmiştir. Üretim mülkiyetinde de hayvan mülkiyetinden toprak mülkiyetine geçilmiştir. Birlikte üretim de ikiye ayrılmaktadır. Mal mübadelesi ve emek mübadelesi dönemleri vardır. Mal mübadelesi döneminde pazar mübadelesinden tüccar mübadelesi dönemin e geçilmiştir. Emek mübadelesi döneminde de işçilikten ortaklığa geçilmektedir. “Adil Düzen” işçilik döneminden ortaklık dönemine geçme sistemidir.
Dinde: Başlangıçta din bütün sosyal müesseselere hakim idi. Din adamları aynı zamanda kabile reisleri olmuşlardı. Hazreti Nuh zamanında peygamberler çoğalan cemaatlerine doğrudan ulaşamadıklarından görevliler atadılar ve yazılı emirler verdiler. Böylece kişi yönetimi yerine hukuk yönetimi başladı. Hukuk yöneticiler tarafından yapılmıştır. Hazreti İbrahim gelmiş ve ilmi dinin dışına çıkarmıştır. Hazreti Musa gelmiş ve siyaseti dinin dışına çıkarmıştır. Hazreti Davut gelmiş ve ekonomiyi dinin dışına çıkarmıştır. Hazreti İsa gelmiş ve dini diğer müesseselerden ayrı organize etmiştir. Kuran gelmiş ve bunların yaptığı inkılapları bir arada uygulayarak her müesseseye kamu içinde kendi görevini vermiştir. Vahiy sona ermiş, içtihat sistemi başlamıştır. Artık Cebrail’in yerini ilim adamları, kitapların yerini de icmalar alacaktır. “Adil Düzen” Kur’an’a ve diğer ilâhi kitaplara dayanmaktadır. Ne var ki bu kitapları çağımızın müsbet ilimleri ışığında anlamaktadır. Din adamlarına kamu içinde denetleme görevini vermektedir.
Siyasette: İnsanlar aşiret/ocak, kabile/bucak, şa’b/il ve kavm/ulus/devlet yönetimlerini geçerek insanlık yönetimine ulaşmışlardır. Yerinden yönetim ilkesi içinde ocak, bucak, il ve ülke de varlıklarını korumuştur. Bu durum insanın birlikte üretip ayrı ayrı tüketen varlık olmasından ileri gelmektedir.
İlimde: İnsanlık başlangıçta görerek öğrendi. Sonra tedris yoluyla öğrenmeğe başladı. Hazreti İbrahim’le tümevarımdan tümdengelim yolunu kullanmaya başladı. Kur’an içtihat ve icma sistemini getirerek insanlığa tümevarım yolunu öğretmiştir. “Adil Düzen” bugün analoji metodunu yaygınlaştırıyor. Analoji demek, vücudumuzu ele alıp ona benzeterek topluluğu oluşturma benzeri metottur.
“Adil Düzen”i tam kavrayabilmek için dayandığı anayasanın özetini burada vermemizde yarar vardır.
İnsanlar kişiliklerini koruyarak topluluk oluşturmaktadırlar. Bu borç ve alacak ilkesi içinde sağlanmaktadır. Herkes hukuk kuralları içinde borçlanmakta ve alacaklı olmaktadır. Bu sayede kişiliği koruyarak birlik oluşturmaktadır. Herkes borçları kendi isteği ile eda eder. Edemezse dayanışma içinde eda edilir. Borç ve alacak üzerinde ihtilaf olabilir. O zaman taraflar hakemlere baş vururlar. Hakemlerden birini bir taraf, diğerini diğer taraf seçer. Baş hakemi hakemler seçerler. Hakemlerin kararlarına herkes kendi isteğiyle uyar. İşte barış içinde yaşama budur. İslâm barışa girme demektir.
Hakem kararlarını kabul etmeyenlere karşı ise silahlı güç oluşturulur. Hakem kararlarına uymayanları yola getirmek o güce aittir. O güç kendisi de hakem kararlarına uymak zorundadır. İşte “Adil Düzen” budur.
İlim ve din kişileri eğitir.
Ekonomi borç alacak düzeni ile ekonomik yapıyı meydana getirir.
Siyaset ise hakemlerin belirlediği borç ve alacak düzenini icra eder.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92