KUR'AN VE TURİZM
Reşat Nuri Erol
741 Okunma
SENTEZE DOĞRU

SENTEZE DOĞRU

         Her yönüyle böylesine önemli olup yararlı olan turizmi, başka ülkelerden döviz transferi aracı olarak görüp onun küçük ve geçici çıkarların aracı olarak ele alınması, turizmin gerçek yarar ve menfaatlerini gölgeleme amacını güder.

         İslâmiyet'e göre, turizmi döviz açısından değerlendirmek, bülbülü kasablık et telâkki etmenin ötesinde bir mantık taşımaz. İslâmiyet turizmi, topluluk ve milletin gelecek büyük menfaat ve yararları için gider kaynağı bir müessese olarak değerlendirir. Bunun aksine Avrupa ve batılılar, geri kalmış ülkelere turizmi gelir kaynağı ve ilerisi için gider kaynağı bir müessese olarak telkin etmektedir.

                                                                   

«Son zamanlarda turizm ile ilgili olarak ortaya atılan bazı düşünceleri şu guruplarda toplamak mümkündür:

1—   Turizm, kapitalist ülkelerin az gelişmiş ülkeleri sömürme çeşitlerinden biridir. Burjuvazi için kurulan turizm endüstrisi, az gelişmiş ülkeler için bir lükstür.

2—   Turizm, doğrudan doğruya üretken bir endüstri değildir. Hızla sanayileşmesi gereken, tarım sektöründeki verimi arttırması icap eden az gelişmiş bir ülke için turistik finansman kaynaklar ayırmak lüzumsuzdur.» (22)

Aceba ileri memleketler kendi ülkelerinde Islâmî sistemi mi, yoksa bugün Türkiye'de uygulanan sistemi mi benimsemiştir? Avrupa, Amerika, Rusya, Japonya, ülkelerine yabancıları çekerken onlardan alacakları dövizi mi, yoksa onlara verecekleri kültürü mü düşünüyorlar?

Aceba Türkiye'deki bu İslâmiyet'e ters düşen turizm politikası, batı sömürücülerinin bir oyunu mudur?

Bütün bunları tartışacak durumda değiliz. Ancak şu kadarını söyliyebiliriz ki, İslâm turizmi ile bugünkü Türkiye turizm politikası tamamen birbirine zıttır. Bu zıtlık, Türk turizminin gelişmesini engelliyen bir unsurdur. Halkın inanç, anlayış, gelenek ve göreneklerine ters düşen bir politika başarılı olamaz. Halk yanlış düşünüyorsa, düşüncelerini düzeltmeye çalışmalıyız. Fakat düşünceleri düzelinceye kadar yine halkın arzusuna uymalıyız; demokrasi budur ve aslında başarının sırrı da burada gizlidir. Halka rağmen başarılı olunamaz.

 

        Misafir mi? Müşteri mi?

Kültür vermek mi? Döviz almak mı?

        İşte bu iki zıt tez karşı karşıyadır. Birinin üstünlüğünü peşinen kabul etme imkânı yoktur. Biz bu tezimizle bu tartışmanın kapısını aralamış oluyoruz. Gelecekte çalışacak kardeşlerimiz bu tez ve antitezin sentezini bulacaktır ümidindeyiz.

Bununla beraber Türk Turizmi'nin gelişmesi için şimdilik İslâmî tezin benimsenmesinde zorunluk vardır. Yoksa uygulanan zihniyet halkımızın yardımına mazhar olmadığı gibi, bundan sonra da olamaz ve sonunda batıp gider! Aksini iddia edenler, tezlerini isbat etmek durumundadırlar; bu da bu konular üzerinde çalışmakla mümkündür...

      d) Meselelerin Çözümü ve Yapılması Gerekenler:

 

Turizm ve seyahatin kişi ve topluluğa sağladığı bu yararlardan sonra, bu esaslar çerçevesinde alınması gereken tedbirleri ve yapılması gerekenleri sıralıyoruz. Böylece Türkiye açısından gerekli değerlendirmeyi de yapmış olacağız.

           1—          Türklerin ve yabancıların ülkeye girip çıkması son derece kolaylaştırılmalıdır.

İslâmiyet'te, Türkler serbestçe girip çıkarlar, kimseden izin almak zorunda değildirler. Yabancılara ise bir vatandaşımızın izin vermesi yeterlidir.

          2— Turistlere ülkeye belirli miktarda mal sokma
ve çıkarma yetkisi verilmelidir. Böylece gümrükten
yararlanacağız diye birçok kimse ülkeye girip çıkar
ve turizm hareketlenir.

 İslâmiyet'te gümrük vergisi hiç yoktur. Sadece normal vergi vardır.

         3—  Taşımalar otostopla yapılabilmeli, insan ta-
şıma araçları vergiden muaf olmalı, gümrüksüz ithal
ve ihraç edilebilmeli, ayrıca nakil araçlarından vergi
alınmamalıdır.

İslamiyet'te hiçbir taşıma aracı vergiye tabi değildir.

         4—  Otel, lokanta, sinema gibi işletmeler vergi-
den muaf tutulmalı ve bunların son derece ucuz ol-
ması sağlanmalıdır.

İslâmiyet'te tüketim ile ilgili işletmeler vakıf şeklinde çalışır, para ile çalıştırılanlardan da asla vergi alınmaz. Aksine, buralardaki harcamalar vergiden düşülebilir.

         5—  Evinde misafir yatağı bulunup yerli ve ya-
bancı turistleri barındıran kimselerin asgari geçim
indirimine tabi miktarı iki misline çıkarılabilir. Böyle-
ce misafirlik örfü teşvik edilmiş olur.

İslâmiyet'te, geçmişteki uygulamada da görüldüğü gibi, misafir odaları için yapılan masraflar verginin sarf yeri oluyordu.

         6—  Yurt dışına davetli olanların ülke dışına dö-
vizsiz çıkmalarına izin verilir, diğerlerinden belli mik-
tarda döviz alma şartı aranır. Böylece hem yabancı
turistler gelmiş, hem de dışarıya turist gönderilmiş
olur.

İslâmiyet'te, devlet bütçesinden, böyle davet eden veya edilene yardım yapılıyordu.

        7—   Evlerinde misafirhanesi bulunan, turizme uy-
gun teşkilâtı olanların evleri vergiden muaf tutulur.

                                                                      

İslâmiyet'te, meskenlerden vergi alınmaz.

8—   Vakıflar, sistemi gerçek anlamda yeniden —dinin emrettiği yönde— uygulanmaya başlanıp geliştirilerek, birçok meselelerin halledilmesi için organize edilmelidir.

9—   Tüm eğitim kurumlarımızda özellikle belli başlı milletlerin dil, kültür ve sosyal yapısını öğreten bir eğitim düzeni gerçekleştirilmelidir.

       10— Turizme katkısı kesin olan İslâm dinini ele alıp tüm imkânlarla kişiyi ve topluluğu din yolu ile turizme motive etmek için harekete geçilmeli, gerekli organizasyon ve teşebbüsler yapılarak bu çok etkili yönlendirici faktörden yararlanılmalıdır.

         Kısaca özetleyip birkaç maddeye sığdırmaya çalıştığımız bu teklifler daha da çoğaltılabilir. Ancak sözü fazla uzatmakta yarar yoktur. Asıl önemli olan, temel zihniyet ve prensiplerin tesbit edilmesi ve bu çerçeve dahilinde genel politikayı tesbit edip tatbik sahasına koymaktır.

İslâmiyet'e göre iki türlü menfaat vardır; peşin menfaat ve gelecekteki menfaat. Bunlar birbirine zıttır. Yatırımlar gelecekteki menfaatlerdir; tüketme ise günlük menfaattir. İslâmiyet, insanlardan daima gelecekteki menfaatlerini tercih etmelerini ve günlük ihtiyaçlarını asgariye indirerek yatırıma yönelmelerini emreder.

Bugünün Dünya vokabülerinde «turizm» kısmen ucuzluğu ifade eden bir kelimedir. Vapur, uçak ve benzeri araçlarda «turistik sınıf» diğerlerinden daha ucuzdur. Turizm bu cephesi ile ülkemizde maalesef yanlış anlaşılmış, aşırı lüksün ve pahalılığın sembolü

                                                      olmuştur. «Turistik» sözcüğü her vatandaşımızı korkutmakta ve halk deyimi ile 'kazıklama müessesesi' olarak oradan kaçırtmaktadır.

          Halbuki yerli ve yabancı seyyahları ağırlıyarak karşılar, kişisel harcamalarını asgariye indirmeye çaba sarfedersek, birçok insanın seyahat yapmasını imkân dairesine sokar. Böylece belki on, yirmi ve hatta yüz misli fazla seyahat olur. Bu durum ise ekonomik, kültürel ve siyasî gelişmelerin temelini teşkil eder ve uluslar ile topluluklar arası ilişkileri geliştirir.

Bu konuyu bir başka açıdan ele alalım. Bir yabancının —yerli veya yabancı turistin— seyahat anında yapacağı harcamalar kendisi için çok büyük bir yük teşkil eder, pahalı olur ve topyekün insanlık için de ekonomik olmaz. Halbuki bizim ona yapacağımız masraf belki bize bir yük bile teşkil etmez; çünkü evimizde misafir edebiliyoruz ve genellikle masrafımız yoktur. Tüm seyahat masrafları için turistin bizzat harcama yapması insanlığa daha pahalıya mâl olmakta, bu ise beşerî serveti azaltmaktadır.

Bazı yönleri ile gerçekten günümüzde bu tekliflerin direkt olarak uygulama alanı bulması güçtür. Ancak bir bütün olan topluluğun tüm sosyo/ekonomik kurumlarında ve devlet yönetiminde meselelerin çözümü için tabii düzen olan Allah'ın Kitab'ında belirttiği ana prensipler tatbik edildiği taktirde; turizm ve seyahat açısından öngördüğümüz bu teklifler de uygulama alanı bulacaktır.

Her şey tabii akışı içinde değerlendirildiğinde, Türk ekonomisi ve ona paralel olarak diğer kurumlar güçlenecek ve ilk bakışta iktisadi açıdan bize ters görünen bu tekliflerin, asıl uygulanması gereken sis-

                                                                         tem olduğu ortaya çıkacaktır görüşündeyiz. Çünkü İslâm dini, hayatı ve onun düzenini bir bütün olarak ele alır, sistemin oluşup oturması için tüm kurumlar için ana prensiplerini ortaya koyar. İnsanlar zaman ve şartlara göre bunları uygulayıp tabii düzenlerini kurarlar.